Mustafa K. Erdemol
Atletti, ölümden “kaçamadı” Sevgilisi Rebecca’yı yakarak öldürdü
Artık o hızlı yıllarım geride kalsa da, eski bir atlet olarak bu dalın tüm müsabakalarını izlemeye çalışırım. İçimde ukdedir, üstelik gelecek de vaadeden bir koşucu iken koptum atletizmden. Toplumsal işbölümünde üstlendiğim misyon, sporu ikinci plana atmama neden oldu, kuşağımın birçok bireyi gibi. O gün bugündür artık dışında olduğum bu güzel spor dalının sıradan bir izleyicisiyim.
Yine ağzım açık olarak Paris 2024 Olimpiyatları’nda atletizm müsbakalarını izliyorum. Onlarla beraber koşuyorum ben de izlerken oturduğum yerde. Kimler parlayacak diye de heyacanla bakıyorum ekrana. Sanırım bir kez görebildim Uganda adına yarışan Rebecca Cheptegei’yi. Aklımda kaldığı kadarıyla bir derece elde edememişti o koşuda. Huyumdur, beğendiğim atletlerin adını not eder, sonra zaman buldukça haklarında ne tür bilgi varsa öğrenmeye çalışırım. Hayli kabarık bir listem de vardır. Cheptegei çok da merak ettiklerim arasında değildi doğrusu. Olimpiyatlarda sıradan bir atletti o kadar, dolayısıyla listeme eklememiştim.
Olimpiyatlarda adını duyuramayan bu genç atlet öyle bir vahşetin kurbanı oldu ki, o artık tüm yaşamım boyunca aklımda kalacak, liste ne kelime. Rebecca Cheptegei, Uganda’nın önde gelen atletlerindendi. Ülkesinin atletizme uygun doğal bir parkur olduğu düşünülürse Afrikalıların çoğu gibi o da bu sporla buluşacaktı doğal olarak. Buluştu da. Ülkesini büyük spor organizasyonlarında temsil eden başarılı bir maratoncu oldu.
Sporun kendisine kazandırdığı disiplin, denge, muhakeme edebilme gibi özellikler arkadaş seçiminde pek işe yaramamış belli ki. Cheptegei bir tartışmanın ardından Kenya’lı olduğu belirtilen erkek arkadaşı tarafından üzerine bir bidon benzin dökülerek ateşe verildi. Acılar içinde geçen bir kaç günün ardından 5 Eylül’de öldü. 33 yaşındaydı.
Tahammülü, kabülü zor bir ölüm bu. Tüm canlılığıyla yaşamaya hazır bir beden düşünün. Tüm sağlıklı haliyle nefes alıp veren bir beden. Duyguları, hayalleri olan bir insan düşünün. Sadece ama sadece “sinirlenen” vahşi bir erkek tarafından hem de korkunç bir biçimde hayattan koparılabiliyor. Gücünden başka bir şey olmayan bir erkek, kendisinden daha güçsüz olan bir başka hayatı “yakabiliyor”.
Bakın, şu yaşam dediklerinin büyük büyük tarifleri yoktur. Tanımı çok ama çok basittir: Yaşam ne odur ne de budur; yaşam sadece harikulade bir fırsattır. Bir vahşi bu fırsatı bir başkasının elinden alabiliyor. Buna tahammül etmek çok zor.
Pistlerde biz sıradan insanların asla yetişemeyeceği bu genç atlet, vahşi erkek arkadaşından kaçamamış belli ki. Rakiplerini geride bırakarak ülkesinde rekorlar kıracak kadar hızlı koşan Cheptegei o vahşiden uzaklaşamamış. Vahşetin hızına yetişmek mümkün değil demek ki.
Bir zamanlar inandığı, güvendiği biri tarafından öldürüldü Rebecca Cheptegei. Tanıdığımız, bildiğimiz katillerden biri tarafından. Doğanın kendilerine lütfettiği hayatı başkalarının elinden alan alçaklar bunlar. Kimin ne kadar yaşayacağına kimin ne zaman öleceğine bunlar karar veriyor. İnsanların elinden o “harikulade fırsatı” alıyorlar hiç acımadan.
Yetişkin ya da genç, hatta çocuk olmak fark etmiyor erkek vahşetinin karşısında. Bu alçak, bu onursuz canlı türü, sadece kendinden güçsüz olduğu için öldürüyor kadınları.
Uganda’da bir yetişkini, Diyarbakır’da bir çocuğu.