6’lı Masa, Kılıçdaroğlu…
Önerime kulak verin!

Muhalefet partilerinin (6’lı Masa) hazırladığı Anayasa taslağının içeriği az çok belli oldu…

Temel başlıklar şunlar…

  • Cumhurbaşkanı tarafsız olacak varsa partisiyle ilişkisi kesilecek.
  • Yedi yılını tamamlayan Cumhurbaşkanı bir daha aktif siyasete dönemeyecek.
  • Seçim barajı yüzde 3’e düşürülecek.
  • Ülke genelinde yüzde bir oy alan parti hazine yardımından yararlanacak.
  • Gensoru geri gelecek. Yasama yürütmeyi denetleyecek.
  • Hakimlere coğrafi teminat güvencesi getirilecek. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları anında uygulanacak.
  • TRT, RTÜK, A.A, BİK tarafsız olacak.

Rektörlerin akademisyenler tarafından seçilmesi, kamuya girişte sözlü sınavın kaldırılması gibi maddeler de var.

Paket resmen açıklanmadı ama ilk bakışta olumlu.

Fakat… Bu değişikliğinin hayata geçebilmesi için muhalefet partilerinin en az 360 oyu bulması gerekiyor.

Zurnanın zırt dediği yer de burası…

Muhalefetin çıkardığı aday Cumhurbaşkanı seçilebilir ama o adayı destekleyen partilerin vekil sayısı 360’ın altında kalırsa ne olacak?

Zihinlerden bu soruyu silmek, bu kaygıyı ortadan kaldırmak için 6’lı Masa’nın adayı seçmene teminat vermeli…

Nasıl?

Diyelim ki Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı… Çıkıp demeli ki; beni seçerseniz, beni seçmeniz yetmez Meclis’te Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu da vermelisiniz…

O zaman…

BİR: Kuvvetler ayrılığını getireceğiz, yasama yürütmeyi denetleyebilecek. Yasama yürütmeye hesap sorabilecek.

İKİ: Kurumları işlevsel hale getireceğiz. Kurumları ayağa kaldıracağız. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını sağlayacağız. Varlık Fonu’nu ortadan kaldırıp kamu kuruluşlarını denetime açacağız.

ÜÇ: Şeffaf yönetim anlayışını ülkenin olmazsa olmazı yapacağız.

DÖRT: HSK’yı siyasetin etki alanının dışına çıkaracağız. Yargıyı bağımsız, tarafsız ve güçlü hale getireceğiz.

BEŞ: Türkiye’yi otokrasiden demokrasiye geçireceğiz…

Maddeler daha da uzatılabilir ama temeli bunlar. Bu vaatler yeter mi?

Yetmez…

Eğer, Kılıçdaroğlu aday olacaksa vaatlerimizi hızla hayata geçirip evime döneceğim demeli. İki yıl içinde Türkiye’yi tam demokrasiye geçirip, kurumları ayağa kaldırdıktan sonra siyaseti bırakacağını ilan etmeli.

Koltuk için bu göreve talip olmadığını seçmene inandırmalı.

Ülkeyi yönetmekten çok asıl misyonunun demokratik rejimi yeniden inşa etmek olduğunu anlatmalı.

Tek amacının bu olduğunu defalarca söylemeli.

Nihai hedefinin, çocuklarıyla torunlarıyla vakit geçirmek olduğunu, sinemaya gitmek, kitap okumak, denize girmek, siyaset dışındaki hayatı da yaşamak olduğunu anlatmalı.

Bunu bir kere iki kere değil, yüz kere söylemeli…

Siyasetin kendisi için tutku olmadığını…

Siyasetin kendisini esir almadığını…

Siyasetin çizdiği alanın kendisini kelepçelemediğini seçme söylemeli.

Meselenin ülkeye yönetecek kişinin kim olduğu değil meselenin rejim olduğunu dilinde tüy bitene kadar anlatmalı.

Çünkü…

Okula içi boş ekmekle giden çocuklar bu rejimin sonucu…

Ülkenin kaçak göçmen deposuna dönmesi bu rejimin zafiyeti…

Doların 19 liraya göz kırpması bu rejimin maliyeti…

Enflasyonun yüzde yüze aşması bu rejimin boyunduruğu…

Demem şu; Eğer Kılıçdaroğlu aday olacaksa; ‘arkadaş ülkeyi otokrasiden demokrasiye geçirdiğim gün, Cumhurbaşkanlığını bırakacağım, Çankaya’dan çıkıp evime gideceğim’ demeli…

Bunu günün başında ilan etmeli…

Batı demokrasilerinde örneği yok mu?

Çok var… En son örnek Almanya Şansölyesi Merkel… Benim de hayatım var, kitap okuyacağım, dinleneceğim, gezeceğim diyerek en güçlü zamanında siyaseti bıraktı.
Başbakanlığı bıraktı…

Almanya’yı yönetmekten vazgeçti…

Bize de artık böyle siyasetçiler lazım. Yoruldum demesini bilen, çekilmeyi erdem kabul eden, siyasetin dışında da dünyanın olduğunu görebilen siyasetçiler lazım.

Şimdi diyeceksiniz ki yazıyı neden Kılıçdaroğlu üzerine kurdun. Başka aday aynı şey yapamaz mı?

Yapar tabii…

Ama bu söylediklerimi en rahat, hatta seve seve yapacak tek kişi şimdilik Kemal Kılıçdaroğlu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi