15 Mayıs için
üç kötümser senaryo

Piyasalar allak bullak. Enflasyon artıyor, hayat pahalılığı dayanılmaz boyutta, dolar/Euro tutulamıyor. Merkez Bankası Kapalıçarşı’dan dolar topluyor yine başa çıkamıyor. Yılbaşından bu yana döviz rezervleri 7,2 milyar azalmış. Buna rağmen doları tutmakta zorlanıyorlar.

Kur patladı patlayacak, altın aldı başını gitti. Bütün bunlar olurken faiz de arttı.

Bakmayın Merkez Bankası’nın politika faizinin yüzde 8,5 olduğuna…

Bakmayın Erdoğan’ın faizi tek haneye indirdik diye böbürlenmesine…

Gerçek faiz yüzde 30’un üzerinde. İnanmayan herhangi bir bankanın kapısından içeri girsin, tüketici kredisi istesin bakalım yüzde kaç faizle veriyorlar. O da verirse tabii!...

Bu meselenin görünen kısmı. Bir de arka planı var, perde arkasında konuşulanlar. 15 Mayıs’a yönelik senaryolar/ tahminler…

Şunu söyleyeyim. AKP’ye oy verecek olsun olmasın. Muhafazakarından sekülerine, sağcısından solcusuna, yaşlısından gencine herkes seçim sonrası fırtına kopacağını düşünüyor.

Kimi sert rüzgarlar esecek diyor…

Kimi ne fırtınası kasırga geliyor diye bağırıyor…

Kimi ne göre seçime kalmaz dolar 21/23 liraları bulur. Seçimden sonra 25/30 Allah kerim.

Böyle düşünenler, Erdoğan seçilirse böyle olur Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse şöyle olur demiyor. Her iki durumda da ekonominin daha da kötüye gideceğini söylüyorlar.

Yabancı finans kurumlarının, fon yöneticilerinin, yabancı bankaların tahminleri de bu yönde. Dolar 30 lira olacak diyen de var…

Kimi ekonomistler bunun tahminden çok temenni olduğunu söylüyor. Türkiye piyasasına girmeyi bekleyen fonların kuru yükseltmek için spekülatif açıklamalar yaptığı iddia ediliyor.

Oksijen gazetesinde kura yönelik analizleri değerlendiren Haluk Bürümcekçi başka bir arzunuz’ başlıklı yazısında ‘bu senaryolar iyi niyetli olmaktan uzak seçim sonrası Türk varlıklarına yatırım için uygun seviyeler oluşmasına yönelik’ diye yazdı.

Olabilir. Kurun yükselmesi Türkiye’ye girecek yatırımcının işine geliyor geliyor.

Kur o seviyeye fırlar mı bilemem ama Ege Cansel’in dediği gibi çok söylersen olur. 25’te olur 30’da…

Çok söyleniyor mu?

Hem de nasıl… Ağızlara sakız oldu. İlgisi olan olmayan dolar 25 lira alacak diye söze başlıyor. Bu günlerde sokakların tek mevzuu bu. Öyle kötümser senaryolar anlatıyorlar ki insan duyunca karalar bağlıyor.

Biraz abartılı, biraz tahrik edici, biraz kışkırtıcı olsalar bile ‘o kadarı da olmaz’ denilemiyor.

Çünkü bu topraklar ‘yok artık daha neler’ denilen o kadar çok şeye gördü ki… Kanıksadı!

Senaryolardan biri şöyle…

Seçim ikinci tura kalırsa Merkez Bankası kur üzerindeki baskıyı kaldıracak, barajın kapağını açacak. Euro/dolar gidebildiği yere kadar çıkacak. Dolar 25’leri görecek. Panik atak durumu olursa 2021 yılının Aralık ayını yaşayabiliriz. Dolar 30’lara el sallar. Erdoğan da ‘piyasa dengesinin bozulması için Kılıçdaroğlu’nun ikinci tura kalması bile yetti. Kazanırsa kim bilir neler olacak’ diye kampanya yapabilir.

İkinci senaryo şu:

Kılıçdaroğlu kazanırsa Merkez Bankası 15 Mayıs sabahından itibaren piyasadan elini ayağını çeker, doları tutmak için gösterdiği olağanüstü çabaya son verir. Kılıçdaroğlu mazbatasını alarak Köşk’e çıkıp gerekli kararlar alınana kadar dolar 25 liraya el sallar.

Ya Erdoğan yeniden seçilirse… Bu durumun senaryosu da hazır…

Erdoğan kendi icadı olan Türk modelinden kolay kolay vazgeçmeyeceği için tasarruf sahibi yüksek enflasyon karşısında zararını aza indirmek için dolara saldıracaktır. Şirketlerin zaten dolarla borcu var. İhtiyaç çok. Merkez Bankası’nın elinde satacak dolar kalmadığı için dolar patlayacak. Kısa sürede 25’leri görecek.

‘Çok söylersen olur’ deniliyor ya, millet 25’e hazır…

Bu da enflasyonun daha da azması demek… Peki bunun önünü geçmenin yolu yöntemi yok mu? Bu karamsar hava, bu panik havası dağıtılamaz mı?

Erdoğan denedi… Eski Bakan Mehmet Şimşek’i göreve çağırarak piyasaya seçim sonrası heterodoks yaklaşımdan vazgeçeceği mesajı vermek istedi ama Şimşek yan çizince olmadı.

Bu saatten sonra da olmaz…

Geriye muhalefetin ne yapacağı kalıyor. Yani top muhalefette. İlk iki senaryonun gerçeğe dönüşmemesi bir anlamda Millet İttifakı’nın elinde…

Nasıl mı?

Onu da yarın anlatalım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Tezkan Arşivi