Son dakika | Özgür Özel Erdoğan'ı canlı yayına davet etti
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde ziyarat etti.
Özel'in İmamoğlu ile birlikte tutuklu belediye başkanları ve İBB çalışanları ile de görüştü.
CHP'nin liderinin ziyaret sonrası yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Aralık ayı oldu, Silivri'deyiz. Kurultayımızdan sonra, başta parti meclisi üyemizken gözaltına alınan, tutuklanan Baki Aydöner arkadaşımız tekrar Parti Meclisi üyesi seçildi. Baki Aydöner arkadaşımızla, Ekrem Başkanımızla, tüm belediye başkanlarımızla, Sayın Altaylı'yla, Sayın Kavala'yla görüşmeler gerçekleştirdik.
Tabii Silivri'de cezaevinden hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurultayı izlendi. Kurultayımızın burada büyük bir memnuniyet, büyük bir coşku, dayanma gücüne önemli bir katkı yaptığını arkadaşlarımızın her birisi ifade ettiler. Ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidar yürüyüşünü, sorunları nasıl çözeceğini anlattığı parti programının ve daha sonra bunun 2 milyon üyemizle birlikte ve büyük bir seferberlikle Türkiye'deki herkese açacağımız bir büyük dev seçim kampanyasının startını veriyor olmamızın da yarattığı büyük bir memnuniyet ve heyecan var.
Türkiye'de bir iktidar değişiminin artık sadece gün meselesi, süre meselesi olduğuna herkes inanmış durumda. Ve tüm Türkiye'ye vergisinden sosyal alanına, ekonomik durumundan adalet gelirken, şüphesiz adalet bekleyenler açısından da bu en büyük umut. Bu açıdan da arkadaşlarımızın her birinin hafta sonu üç gün üst üste aldıkları her haberden, duydukları her sözden ve her sonuçtan büyük bir güç aldıklarını gördüm. Ben de büyük bir memnuniyetle onların yanlarından ayrıldım.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin hem değişim kurultayının kadrolarına vefa gösteren -yarıdan fazlasıyla- ama bir yandan da yarıdan fazlasının değişimini sağlayan, böylelikle 60'tan 80 Parti Meclisi üyesine çıkarak hem vefayı hem değişimi birlikte yapmış olan kurultayının büyük bir memnuniyetle takip edildiği... Biz de bu duyguyu aldığımıza, bu duyguyu içeride hakim olmasından bizim de duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek isterim sizlere.
Tabii ki esas konumuz Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidar yürüyüşüdür. Bu yürüyüşün bir mücadele kısmı vardır. Çünkü saldırı altındayız. Bize savaş ilan ettiler. Bize oturduğumuz masada balta çektiler. Biz de kalktık oradan; savaş ilan edilmiş bir parti, kendisini, seçtiğini, üyesini, ülkesini nasıl korursa onla mücadele ediyoruz. Bir de işin yönetme kısmı var. Onunla ilgili de yeni kadrolarımız, yenilenen kadrolarımız, yenilenen parti programımızla birlikte bir yol yürüyüşümüz var. Bu konuda bundan sonra bizi mücadelede gördüğünüz kadar, bu sürecin yönetiminde de aynı gayrette ve aynı kuvvette göreceksiniz.
Özgür Özel tebrik için arayan genel başkanları saydı: Bir tek o aramamış
Ama bir yandan da buradaki insanların artık adalet beklentisi var. Aylardır yazılmayan iddianame nihayet yazıldı. Hep söylediğim gibi; bu lafı ben söylemeye, siz haber yapmaya yorulmadınız, yorulmayalım da. Ama biz bu iddianameyi yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyorduk. Şu anda da Sayın Erdoğan'ın da arkasından çekildiği bir iddianameyle karşı karşıyayız.
Düşünün ki bir Cumhuriyet Savcısının HSK'dan izin de almadan -alsa dahi teknik bilgilendirme- hele hele artık iddianame kabul edilmiş, yargılama aşaması başlamış, oraya etki edecek sözler... Ama işte "suç örgütü lideri" diyor. Tutuyor arkadaşlarımızın her birisiyle ilgili sanki haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı varmış gibi konuşuyor ve çıkıyor iddianamesini savunuyor. AK Parti tarafta bu iddianameyi savunacak kimse kalmadığı için... Nasıl savunsun insanlar? Kandırdınız onları. "Somut delil gelecek, somut delil gelecek..." 15 gün önce burada söyledim. Bütün somutlukları; yalancı, iftiracı gizli tanıklarıydı. Gizli tanığın ifadeleriyle Ekrem Başkanı tutukladılar. Gizli tanığın adını değiştirdiler.
Bu ancak dizi filmde oyuncu değiştirirken olur. Nasıl olur? Senaryoyu kimin oynadığının önemi yok ki. Sen oyuncuyu değiştirebilirsin. Sen orada bir gizli tanık "Ben bunu gördüm, bildim" diyecek, sonra cinnet geçirecek, intihara kalkışacak, sizi tehdit edecek; aynı ifadeleri başka bir gizli tanığa yazacaksınız. Demek ki tanıklığın hakikatle alakası yok, tanıklığın siparişle alakası var. Bu iftira... Ha bu söylese olur, o söylemedi İlke söylese olur.
Bu insan gerçekse, olay gerçekse değişir mi arkadaşlar? Dizi oyuncusu değiştirir gibi aynı ifadeleri öbür tanığa yazıp "Evet artık bunları Çınar söylemiyor, İlke söylüyor." Böyle şey olur mu arkadaşlar? Böyle şey olur mu?
O yüzden de kim çıkacak savunacak bunu? Hadi çıksın karşıma Sayın Erdoğan'la canlı yayında konuşalım. Oyuncu değiştirir gibi futbol maçında, gizli tanık değiştirmeyi iddianame yazılırken... E nasıl AK Parti Grup Başkanvekilleri bu iddianameyi savunsun? AK Parti Genel Başkan Yardımcıları, Milletvekilleri nasıl savunsun? Öyle olunca Sayın Erdoğan da çekildi iddianamenin arkasından. Çıkmış Başsavcı basın toplantıları yapıyor. Yakında araç da giydirir, otobüsün üstüne iddianameden birkaç şeyi koyar, elinde mikrofon "Biz iddianameyi yargılıyoruz, bu da savunmaya çıkar." Hadi! Denemesi bedava. Çağlayanın önüne çek otobüsü, topla bakalım bizim gibi 100 bin kişiyi göreyim. Kim inanacak? Kim duracak arkasında bu kadar iftiranın, yalanın?
O yüzden, o yüzden artık beklentimiz bir an önce... Bu cumadan geçi yok herhalde artık. Zaten 14 günlük sürede olmalıydı. Hadi iddianame kabul edildi, tensip zaptı bekliyoruz. Tensibin, mahkeme gününün ilan edilmesinin makul yakın bir zamana ve bir an önce arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasına ihtiyaç vardır.
Biz arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasını, aynı suçlardan Erdoğan nasıl tutuksuz yargılandıysa aynı suçlamalarla, arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanmasını bekliyoruz. Maalesef dün, birazdan arkadaşlara söyledim hazırlarlarsa paylaşacağız, maalesef Sayın Bahçeli'nin mayıs ayında, temmuz ayında, ilerleyen zamanlarda TRT'den yayınlanma konusunda verdiği desteğe rağmen, Sayın Erdoğan'ın da Sayın Bahçeli böyle söylemişse uygun olmuştur, hayırlı olsun demesine rağmen; dün televizyonlardan canlı yayınlanmasını mahkemenin öneren önergemize Cumhur İttifakı milletvekilleri ret oyu verdi.
Sayın Bahçeli "doğrusu budur, yapılmalıdır" diyor. Sayın Erdoğan "Sayın Bahçeli böyle diyorsa ben de destekliyorum" diyor. Ama grubundaki milletvekilleri canlı yayın önergesini reddettiler. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Bir an önce o zaman AK Parti, Cumhur İttifakı kendi önergesini getirmelidir. Biz de tüm televizyonların, isteyen her kanalın canlı yayın yapabileceği, TRT'nin de bir kanaldan bunu devamlı yayınladığı, kesintisiz yayınladığı yargılamayı biz destek verelim Cumhur İttifakı önergesine. Yani CHP'nin teklifine, kanun teklifine oy vermiyorlarsa, biz onlarınkine vereceğiz. Ama sözlerinin arkasında dursunlar.
İddianamenin arkasında duramadıkları için sözlerinin arkasında durmuyorlarsa bu başka bir gerçekliktir, başka bir gerçeğe işaret eder. O zaman şunu söylüyor; HSK toplanacak... Bu 8 ay boyunca Ekrem İmamoğlu'nun arabalarını televizyonlarda konuşturdular, MHP milletvekili çıktı "560 milyar" dediler, 560 lira çıkmadı. Efendim parkenin altından 2 milyon dolar dediler, 2 TL çıkmadı. Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin kasasından dolar dediler, mühür çıktı. Yayla Evi'nin kasasından euro dediler, 48 tane beylik silahın mermisi çıktı. Bu yalanlar şimdi canlı yayında TRT'de bütün köylere kadar herkesin bu yalanları yargıladığımızı görmesinler diye yayın sözlerini tutmuyorlarsa bu başka bir gerçeklik.
O zaman toplanacak Hakimler Savcılar Kurulu, Sayın Adalet Bakanı gidecek oraya başkanlık edecek ve bu yalanları gerçekmiş gibi aylarca servis edenleri bir sorgulayacak. Öyle çatır çutur Ekrem Başkanın bütün hakimlerini değiştirmekten olmaz. Esas bu "Ak Toroslar Çetesi"ne müdahale edilecek.
Şimdi arkadaşlar Türkiye'de ikili hukuk sistemi olmasa, o bizim videosunu yayınladığımız bütün o gazeteciler gerçek dışı bilgiyi alenen yayma suçundan cezaevine girmezler mi? Herhangi bir arkadaşımız ya... Şimdi ismini yanlış söylemeyeyim hatırlatırsanız adını da söyleyeyim; bir tutukluyu salıvermişler diye haber yapıyor. E dışarıda görmüş. Meğersem salıverilmemiş de izinli çıkmışmış. Gerçek olmayan bilgiyi alenen yayma suçundan gözaltı işlemi yapıyorsunuz. Yaz boyunca bütün yalan bilgileri her akşam televizyonda savunan kişiler sorguya dahi çağrılmıyor. Gerçek olmayan bilgiyi alenen yayma suçu bu değil mi?
Bu gazetecilik faaliyetiyse o da gazetecilik faaliyeti. O suçsa bu da suç. O yüzden ikili hukuk yapıyorlar. O kadar gazeteci... Vallahi üzülüyorum. Vallahi üzülüyorum. Televizyonda çıkmış çok emin, çok kesin konuşuyor. "Ben" diyor "çok net biliyorum ki belli ki içeriden söylemişler, çok net biliyorum ki böyle böyle böyle..." Hiçbiri çıkmadı arkadaşlar, yok. O yüzden TRT canlı yayınına Cumhur İttifakı niçin hayır dediğini netleştirsin. "CHP getirdi ondan hayır dedik" diyorsa kendisi getirsin. "Bu iddianameyle ilgili dünya kadar yalan afişe olacak ve rezil olacağız, biz vazgeçtik canlı yayından" diyorlarsa söylesinler millet bunu bilsin. Ben Cumhur İttifakı'nın bileşenlerinden bu konuda net, net bir şey duymak istiyorum. Yayınlayamayacak halde izleyin o zaman. Kandırdı bizi bunlar deyin o zaman. Dağıtın o zaman o çeteyi. Dağıtın o çeteyi.
Sayın Fatih Altaylı'yla da görüştüm. Kendisine yapılan haksızlığa o da inanamıyor, ben de inanamıyorum. Bu kadar zaman tut... Bakın bu suçtan başkaları da yargılandı. Fatih Altaylı'nın bir ifadesinden hem de aradaki telafi edici bütün ifadeler çıkarılıp adeta kopyala yapıştırla Cumhurbaşkanı'nı tehdit ve fiili saldırı gibi değerlendirilir diyor. Bir de doktrinden bir şey koymuşlar oraya; ne tehdit ettin, ne bir şey dedi... "Bu ülke tek adamları sevmez, tek adamların başına şunlar gelir bunlar gelir" gibi bir lafı bir yere çekerek söylüyorlar.
Ya örnek davalar var arkadaşlar. Kişi bir terör örgütünün mensubu. Terör örgütünün logosuyla Cumhurbaşkanı'nı tehdit etmiş. Ve demiş ki; "Şuraya gelirsen sana saldırırım" demiş. Şimdi bu, fiili saldırıya teşebbüs planlama gibi yapılmış, yargılanmış, ceza almış. Cezayı aldığı gün tahliye etmişler arkadaşlar. Dört harfli bir terör örgütünün, silahlı terör örgütünün üyeliğinden de suçlu olan birisine Cumhurbaşkanı'nı tehdit ve fiili saldırı üzerinden ceza verdikleri gün, Yargıtay aşamasında serbest bırakmışlar.
Fatih Altaylı'nın sözünde tehdit yok, elinde silah yok, bir örgütü yok, bir saldırı niyeti yok, teşebbüs yok. Soruyorlar soru; "Bu ülke tek adamları sevmez falan filan, tek adamların başına neler geldi bilmem ne falan filan, izin vermez millet." Buradan Cumhurbaşkanı'na fiili saldırı çıkarıp da ceza vereceksin... Gerçekten onu yapan, geçmişteki "Buraya gelirsen saldıracağım sana, sokmam seni" diyen terör örgütü üyesine bile Yargıtay aşamasında tutuksuz yargılama...
Hepsinin örneği ortada. Dün arkadaşımız Gazeteci Furkan'ın ceza alıp serbest bırakılması... Çok doğru, ceza çok haksız ama bu haksız cezanın bir üst mahkemeye gittiği sırada burada içeride tutulabilir mi ya kişi? Ya yanlış yapıyorsanız? Ki yanlış yaptınız, dünkü kararda da yanlış yaptınız. Ama hiç değilse, hiç değilse tutuksuz yargılanacak... Bundan sonraki evre istinaf ve Yargıtay aşaması tutuksuz geçecek. Çünkü üst mahkeme bu kararı bozacak, yazık, neden dursun içeride?
Bakın Ak Toroslar zihniyeti o karara da hemen dün akşam itiraz etti. "Hayır" diyor, "bir de içeride kalsın, tutuklu kalsın" diyor.
Şimdi o yüzden bu Fatih Altaylı'ya yapılan bu uygulama düşman hukukunun daniskasıdır. Düşman hukukunun daniskasıdır. Haksız bir ceza verdiniz, bari bir üst mahkeme tarafından denetlenmesini, Yargıtay tarafından onaylanabiliyorsa onaylanmasını beklemelisiniz. Ayrıca Yargıtay onayladığında açık cezaevi hakkı var ama tuttuğun zaman tutukluluk süresince böyle bir hak yok. Böyle saçmalık olmaz. Zulüm. Özel çalışıyorlar, laboratuvarda çalışıyorlar Fatih Bey üzerinde.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Akşam mitingimiz var ama Silivri ile ilgili bu özel gündemi sizlerle paylaşmadan da asla buradan ayrılmak doğru olmazdı. Akşam görüşürüz.
SORU-CEVAP BÖLÜMÜ
Gazeteci: Sayın Genel Başkan, iki sorum var. Öncelikle ikisi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi grubunda konuşmuş olduğu cümlelere yönelik. Direkt aksettireceğim sizlere o cümleleri. "Sen kimin cellat kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin ama Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir. Sayın Özel hedef saptırmasın, cesareti varsa cellat görmek istiyorsa aynaya baksın" dedi. Ne söylemek istersiniz?
Özgür Özel: Şimdi bir kere bu tartışmadan Erdoğan'a ekmek çıkmaz. Sen hem ta tarihe gerilere gerilere atıflar yapacak, bundan on yıllar, bir yüzyıl öncesine doğru gidecek... Cumhuriyeti biz kurduk dedik mi, Cumhuriyet Halk Partisi, haklı olarak... Aaa o zaman tek parti vardı, hepimizin dedesi oradaydı. İyi. Türkiye'yi kurtaran, demokrasiyi kuran, demokrasiyi getiren parti... Tek parti vardı, biz oradaydık, dedeler oradaydı. Sonra tarihten bir husumet alanı bulup orayı kaşıyacak; CHP yaptı, senin deden neredeydi? Hani ya Çanakkale'de dedeler omuz omuza? Tarihten acılı husumet çıkarabilecek bir şeye atıf yaparken CHP tek başına. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Millete 80 yıllık, 90 yıllık, 100 yıllık hatırlatmalar yaparak bir şeyler yapmaya çalışacaksın; ondan sonra millete, örneğin bundan 10 yıl önce senin iktidarında Taybet Ana'nın cenazesinin 7 gün yerde kaldığını, kadınların o cenaze çürümesin diye elinde beyaz bayrakla giderken üstüne ateş açıldığını hatırlamayacaksın. Ya da bir milletvekilinin annesinin cenazesine, o cenazeyi burada tutmayız diye saldırıldığını, gömüye izin verilmediğini, defne izin verilmeyen meselenin senin döneminde olduğunu, senin bakanlarının da bu duruma vaziyet ettiğini, sessiz kaldığını görmeyeceksin.
Millet bilmiyor mu senin döneminde ne oldu? Mesela sadece "Seni başkan yaptırmayacağız" dedi diye şurada Edirne'de 9 yıldır bir vatan evladı gidiyor orada yatıyor. Ne suçu ne? Sana demiş ki "Seni başkan yaptırmayacağız." Ben hiçbir partinin, hiçbir aktörün, aktörlerinin arasına girmeyi, aktörlerine onu de mi... Asla böyle bir şey yapmam, yapmadım, yapmıyorum. Ama rejime şeytan değiştirenler, muhataplıkta aktör değiştirenler, bu samimiyetsizliği millet görür, bilir.
Benim orada söylediğim; baskı dönemleri, zulümler ve bu baskıyla bağlılık yaratma meselesi, bugün Türkiye'de önemli miktar muhalif seçmende bir duygu durum bozukluğu yaratıyor. Zaten bunun doğru olduğunu bildikleri için bugün çıkmış Erdoğan onun üstünden bir şeyler yapmaya, bir şeyler devşirmeye çalışıyor. Ben barış sürecine, ben müzakereye, ben komisyona, ben bu işin hallolmasına, Sayın Bahçeli'nin "Terörsüz Türkiye" beklentisine, Cumhuriyet Halk Partisi'nin terörsüz ve demokratik Türkiye mücadelesine, komisyondaki demokrasi adının yer almasına hepsine değer veriyorum arkadaşlar. Hepsine değer veriyorum ve ortaya cesaret koyuyorum.
Yapacağımız, durmamız gereken yerde duruyoruz. Efendim bir ziyarete gidilmemiş diye... Cumhuriyet Halk Partisi kendi kararını verdi arkadaşlar. Herkes kendi kararını savunsun. Kararı millet verir en sonunda. Ama Cumhuriyet Halk Partisi önerdiği komisyonda duruyor, çözümün tarafında duruyor. Bugüne kadar 9 yıl boyunca bir siyasi partinin iki eş genel başkanını hapiste tutacaksın, Figen Hanımla Selahattin Demirtaş'ı. Ondan sonra da halen daha kararları uygulamayacaksın. Halen daha kayyumlar yönetiyor seçtikleri değil Kürtlerin. Sonra da efendim CHP'ye cellat tarifi falan yapacaksın.
O bu diğer tartışmayı dün sonlandırdık hep beraber. Tayyip Bey'e buradan ekmek çıkmaz. Ama buradan ekmek çıkarmaya kalkarsa siyaseten çok aç kalır daha. Geçti o dönemler. Kendin anlat, kendin işit, herkes inansın, oraları sen tarif... Yok öyle bir şey kardeşim. Ahlaki üstünlük, psikolojik üstünlük, moral üstünlüğü, çoğunluk enerjisi Cumhuriyet Halk Partisi'ndedir, birleşik bir muhalefettedir, iktidar değişimi için geri sayım vardır. Hiç bunun üzerinde daha... Bugün gördüm grup toplantısını. Ekonomiyi de düzelteceğiz de bilmem ne yapacağız da bilmem ne... Bir yine şey demedi; "Biraz daha sıkın dişinizi."
Bir mahcubiyet, bir kendini anlatma ihtiyacı... Hafta sonundan mesajı, hafta sonunun mesajını, Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki dinamizmi, kenetlenmeyi, bütünleşmeyi ve milletin bundan duyduğu heyecanı gördü, morali bozuk.
Gazeteci: İkincisi de şu; aslında siz de değindiniz, hafta sonu bir kurultay oldu. Kurultaya yönelik de bazı cümleler sarf etti Cumhurbaşkanı Erdoğan. "Siz gidin kurultay üstüne kurultay yapın, siz gidin kendi iç meselelerinizle uğraşın, siz gidin önce içinizdeki yolsuzluk yapanları ayıklayın, bize gölge etmeyin o bize yeter" ifadelerini kullandı.
Özgür Özel: Kurultay gibi kurultay yaptığımızdan bayağı alınmış görünüyor. Bundan önceki iki olağanüstü kurultayı biz yapmadık ki. Biz Siyasi Partiler Kanunu'nun gerektirdiği kurultayı dün yaptık. Ondan önceki iki olağanüstü kurultayı Tayyip Bey'in hazımsızlığı yaptırdı. Cumhuriyet Halk Partisi'ne sen kayyum atamaya kalkarsan ben 6-9 Nisan kurultayını yaparım tabii. Sen Cumhuriyet Halk Partisi'ne "butlan mutlan" hesaplarına dalarsan ben 21 Eylül tüzük kurultayını yaparım tabii. Sana mı bırakacaktım meydanı? Gazi'nin emanetini sana mı bırakacağım? Delegeni emanetini yerde mi bırakacağım? Alırım imzaları, hazırlarım kurultayı, bir şey yaparsan arkasına yaparım kurultayımı.
Bu Siyasi Partiler Kanunu'nun gerektirdiği kurultay. Nasıl yapılırmış bütün Türkiye gördü. Tüm siyasi partilere katılan, gelen, orada bulunan arkadaşlara, tebrik yayınlayan, arayan bütün genel başkanlara çok teşekkür ediyorum. Biz bundan sonraki süreçte Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidar yürüyüşümüze devam ediyoruz. Tayyip Bey de hasetlensin, kıskansın. İstiyorsa kıskançlıktan çatlasın. Ben Tayyip Bey'in kendine dair, partisine dair sıkışmışlıklarından meşgul olmayacağım. Onun bu söylediği sözlerle, kurultayı herkes izledi. Tayyip Bey'in dediği gibi mi, benim gururlandığım gibi bir kurultay mı, herkes bunu gördü. Bizi izlemeye devam etsin. Bu akşam yayınlayacak kanallarımız var Allah'a çok şükür. Allah sayılarını da eksik etmesin. Akşam saat 19.30'da Güngören'de ekranlardayız. Bin odalı sarayın hangi odasında açarsa karşısındayım. Beni izlediğini biliyorum, beni izlemeye devam etsin