SADAT Kurucusu 'sakallı asker' talebinde bulundu

SADAT Kurucusu 'sakallı asker' talebinde bulundu
Barış Terkoğlu, SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi'nin "sakallı asker" talebinde bulunduğunu köşe yazısında taşıdı. Terkoğlu, Yüksek Askeri Şûra kararlarına yargı yolunun açılmasında SADAT'ın etkisi olduğunu, kurucusu Adnan Tanrıverdi'nin "sakallı asker" talebinde bulunduğunu anlattı.

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, "Sakallı generallere hazır mısınız?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Terkoğlu yazısında, SADAT ile ilgili dikkat çeken bilgilere yer verdi. Gazeteciler Caner Taşpınar ve Ersin Eroğlu’nun yazdığı “Gölge Ordu” adlı kitapta yer alanları aktaran Terkoğlu, Yüksek Askeri Şûra kararlarına yargı yolunun açılmasında SADAT'ın etkisi olduğunu, kurucusu Adnan Tanrıverdi'nin 'sakallı asker' talebinde bulunduğunu anlattı.

Terkoğlu'nun yazısı şöyle:

Parçalara bakarken bütünü unutuyor muyuz? Ayrıntıları konuşurken asıl hikâyeden uzaklaşıyor muyuz?

SADAT’ın Afrika’da verdiği eğitimleri konuştuk. Suriye’ye giden silahlardaki parmağını tartıştık. Ama asıl mesele halen ortada duruyor. SADAT gerçekte, Türkiye’yi, Türk ordusunu dizayn etmek için mi çalışıyor? Öyle ya, çok değil, iki yıl öncesine kadar, SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Güvenlik ve Dış Politika Kurulu üyesiydi. Saray’ın güvenlik toplantılarında Savunma Bakanı ve MİT Başkanı ile aynı masada oturuyordu.

İşte bu soruya yanıtı, çıkan bir kitap veriyor. Gazeteciler Caner Taşpınar ve Ersin Eroğlu’nun yazdığı “Gölge Ordu”, SADAT’ın yurtiçindeki misyonunu da derli toplu bir şekilde anlatıyor.

Anayasa değişikliğini SADAT istedi

Kitabın yazım aşamasında, iki gazeteciye konuşan isimlerden biri, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. Arınç’ın, SADAT’ı kuran ekiple, SADAT’ın öncülü olan ASDER döneminden kalma bir fotoğrafı da var. Arınç, iki gazeteciye şöyle anlatmış:

“(...) YAŞ kararlarının yargıya açılması gerektiğini, bunun yargı kararıyla ancak denetlenmesini gerektiğini düşünüyorduk, TSK’nin başındaki komutanlar aynı düşüncede değildi. Bu münakaşalarımız neredeyse 2010 yılına kadar devam etti. Hatırlayacaksınız Yüksek Askeri Şûra kararlarına katılan Sayın Başbakan Erdoğan ve Sayın Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, sürekli muhalefet şerhi koydular. Koydukları muhalefet şerhinin maddi olarak hiçbir kıymeti yoktu. Ama manevi kıymeti şuydu: Biz bu ihraçları tanımıyoruz, yargı yolunun açılmasını istiyoruz. Ta 2010 yılı referandumuna kadar... Başka konuları da içine alan 26 maddelik anayasa değişikliğinin bir tanesi de ASDER’in arzu ettiği YAŞ kararlarının yargıya açılmasıydı. Beni sevdikleri bir insan olarak ziyaret ettiler.”

Demek YAŞ kararlarına yargı yolunun açılması, YAŞ ile atılan SADAT’çıların talebiydi. Arınç devam ediyor:

“(...) Bunlar kurulduktan sonra sanırım bir heyet olarak bana geldiler. O zaman ben Başbakan Yardımcısıydım. 2010 referandumundan sonra olması lazım ki bütün haklarına kavuşmuşlardı. (Tanrıverdi’ye) Paşam ne olacak ne bitecek dediğimde de, ‘Biz, savunma konusunda, güvenlik konusunda, tecrübeli arkadaşlarımız var, bu konuda bütün dünyada şirketler vardır, o şirketlerden birisini kurmak istiyoruz’ dedi. Bu çerçeve içerisinde konuşmalar yaptık.”

Kanun teklifi SADAT’tan

Gerçekten de SADAT kuruldu. Bir şirket görünümünde, dünyaya iş yapma niyetinde gibiydi. Gelgelelim, SADAT’ın lideri Adnan Tanrıverdi, bir anda Saray’da belirdi. Arınç o kısmı ise şöyle aktarıyor:

“Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olunca, Külliye’de ikamet ediyordu, orada gündüzleri bulunuyordu. Bu göreve getirilmesinde de bir katkım olmadı, tamamen Cumhurbaşkanımızın takdirindedir. Cumhurbaşkanımızın da çok sevdiği, takdir ettiği bir insandı. Ben kendisini iki kez Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak ziyaret ettim, kahvesini içtim. Türk savunma sanayinin ne durumda olduğunu, kendisine sormak için gitmiştim, yani ne SADAT konusu konuşuldu ne başka şey...”

Tanrıverdi, 2020 yılına kadar Külliye’de oturdu. Çok konuşulan “Mehdi gelecek, ortamı hazırlayalım” çıkışından sonra istifa etmek zorunda kaldı. Arınç, kitapta yaptığı açıklamada “lüzumsuz bir söz sarf etti”, “ona da hayret ederim” diyerek bu sözleri değerlendirmiş.

Gelgelelim...

SADAT’ın kurucusu Tanrıverdi’nin “lüzumsuz görülen” işleri bundan ibaret değil. Kitapta yer alan SADAT faaliyet raporunda SADAT’ın bazı yasal düzenlemeler için özel çalışma yaptığı, bunu hükümete de sunduğu görülüyor. 5201 ve 5202 sayılı kanunlar, savunma sanayi faaliyetlerini düzenleniyor. SADAT, kendisi için bu yasaları yetersiz bulmuş. Kitapta yer alan 2013 tarihli faaliyet raporunda şu ifadeler yer alıyor:

“5201 ve 5202 sayılı kanunlarda, ‘Uluslararası Özel Savunma Danışmanlık Şirketlerinin’ kurulması, yurtiçinde ve yurtdışında faaliyet göstermesine imkân verecek değişiklikler yapılarak ‘Savunma Sanayii Hizmet Sektörü’ adı altında yeni bir hizmet sektörü oluşturulması sağlanacaktır.”

Peki, SADAT bunu nasıl yapacaktı? Faaliyet raporunda ayrıntısı da var:

“5201 ve 5202 sayılı kanunların toplam 18 maddesinde, amaca uygun değişiklikler ve bu değişikliklerin genel ve madde gerekçeleri hazırlanmış, tamamı 8 sayfayı bulan değişiklikler ‘Kanun Tasarısı’ haline getirilerek bir üst yazı ile 23 Ocak 2013 tarihinde gereği için Milli Savunma Bakanlığı’na, bilgi için de Başbakan Yardımcılığı (Sn. Bülent Arınç), İçişleri, Dışişleri Bakanlıkları ve Savunma Sanayii Müsteşarlıklarına gönderilmiştir.”

Kısacası SADAT, hükümete kanun teklifi verecek kadar siyasetin içindeydi.

Ne istediyse verilmiş

Bu sadece bir örnek. FETÖ kumpaslarından kritik askeri düzenlemelere kadar… SADAT’ın TSK’yi ilgilendiren hemen her konuda parmağının olduğu görülüyor. Bugün 28 Şubat kumpasıyla tutuklanan askerler dahi SADAT’ın şikâyetiyle hapsedildi.

“Ne istediniz de vermedik” durumunu Adnan Tanrıverdi de kabul ediyor:

“Anayasa Komisyonu’na sunduğumuz Anayasa teklifindeki Silahlı Kuvvetler’in yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tespitlerimizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuz’dan sonra yürürlüğe girmiştir.

- Harp okulları, askeri okullar, sınıf okullarımızın dışındaki askeri okullarımızın tamamı Milli Savunma Bakanlığımıza bağlanmalı dedik, bağlandı.

- Jandarma Genel Komutanlığı’nın Genelkurmay’la göbeği kesilsin ve İçişleri Bakanlığı’na bağlansın dedik, bağlandı.

- Yüksek Askeri Şûra’nın yapısı değişsin dedik, eski yapısıyla Başbakan ve Milli Savunma Bakanı sivil iki kişi, onun karşısında on dört orgeneral vardı. Şimdi bunun yerine, yedi tane sivil; Başbakanımız, üç Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, Adalet Bakanı, İçişleri, Dışişleri Bakanı, Yüksek Askeri Şûra’nın içerisinde, dolayısıyla alınacak kararlarda, sivil iradenin hâkimiyeti var.

- Askeri yargı kalksın dedik, o da gerçekleşti.

- Başkanlık sistemi gelsin dedik, o da geldi.”

Sakallı asker teklifi

Başkanlık Sistemi’ni bile biz gelsin dedik” diye açıklayan Tanrıverdi’nin kitapta yer alan çalışmalarına, konuşmalarına, önerilerine bakınca, daha yapılacaklar varmış gibi görünüyor. Zira, SADAT, ASDER ve ASSAM’ın, 28 Aralık 2011’de hazırladığı anayasa taslağında henüz hayata geçmeyen önerilerden bazıları şöyle:

“Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalıdır, Anayasada değişmez maddeler bulunmamalıdır, Laiklik ilkesi Anayasadan çıkarılmalıdır, Tüm etnik gruplara anadilde eğitim imkânı sağlanmalı, İdam cezası gelmelidir, Anayasa’dan ‘Türk’ kavramı çıkarılmalıdır, Türkiye federasyonlara ayrılmalıdır.”

Tanrıverdi’nin TSK’nin erkek mensupları sakal bırakabilmeli” gibi ayrıntılı önerileri olduğu hatırlanırsa önümüzdeki dönem sakallı generaller” görmemiz sürpriz olmayacak.

“Gölge Ordu” kitabı, SADAT’ın asıl işinin, “Milli Ordu” misyonu taşıyan TSK’yi, Ümmet Ordusu”na dönüştürmek olduğunu gösteriyor. Dış ülkelerdeki eğitimler, SADAT’ın bunu tamamlayan ikincil göreviymiş gibi duruyor. Kitaptaki parçalar birleştiğinde, Devlet Bahçeli ya da Hulusi Akar gibi isimlerin, Tanrıverdi’nin TSK üzerindeki gölgesinden rahatsız olduğu tezi de gerçekçi görünüyor.

Parmağıyla dışarıyı gösteriyor. Ama asıl işini burada yapıyor. Kar yağarken içinde olduğunuz su sürekli ısınıyorsa, farkında değilsiniz, belki de ateş üstündeki kazana alışıyorsunuz.