Kadınlar İstanbul Sözleşmesi için üçüncü kez Danıştay'da

Kadınlar İstanbul Sözleşmesi için üçüncü kez Danıştay'da
Kadınlar, üçüncü kez Danıştay 10. Dairesi'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için açılan davaları esastan görmeye devam ettiği duruşmayı izlemek için Ankara'da.

Cumhurbaşkanlığı kararıyla iptal edilen İstanbul Sözleşmesi için açılan davalardan bazıları bugün Danıştay'da görülüyor. Davaların bir kısmı ise 23 Haziran'da görülecek.

Danıştay 10’uncu Daire Başkanlığı’nda bugün görülecek duruşmadaki başvurucular arasında Türkiye İşçi Partisi, İzmir Barosu, Trabzon Barosu, Mersin Barosu, Giresun Barosu, Eskişehir Barosu, Burdur Barosu, Adana Barosu, Manisa Barosu, Tarım Orkam Sen/KESK, Uşak Barosu, Bolu Barosu, Hatay Barosu, İlerici Kadınlar Derneği bulunuyor.

Savcı değişti

KaosGL'den Sibel Yükler'in haberine göre, Danıştay 10. Dairesi’ndeki duruşma, başvurucuların ve avukatlarının yoklamasıyla başladı. Önceki iki duruşmada “çekilme kararının iptal edilmesi” yönünde mütalaa sunan Danıştay Savcısı Aytaç Kurt’un yerine bu kez Danıştay Savcısı Nazlı Yanıkdemir heyet arasında yer aldı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in daha önce yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay’a yaptığı başvuru reddedilmiş, başvurunun esastan incelenmesine geçilmişti. İnceleme kapsamında Danıştay Savcısı Nazlı Yanıkdemir, 8 Mart 2022 tarihinde davaya konu başvuruyla ilgili mütalaasında, “Meclis tarafından uygun bulma yasasıyla kabul edilen bir sözleşmenin ancak aynı yöntemle yürürlükten kaldırılabileceğine” işaret etmişti. Savcı Yanıkdemir’in, “İstanbul Sözleşmesi Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez” mütalaasının ardından Akşener, Yanıkdemir için "Adalet duygusuna sahip savcı" demişti.

'Bu kararda kamu yararı yok'

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in katılması beklenen duruşmaya katılamadı. Akşener adına savunmayı Avukat Ünzile Yüksel yaptı. Yüksel, "Bu karar Anayasa’mıza uygun mudur? Kesinlikle hayır. Kanunla gelen kanunla gider. Evet, Cumhurbaşkanı yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname çıkarabilir. Ancak kanunla düzenlenmesi gereken konularda Cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz. Bu, TBMM’nin yetkisindedir. İnsan hak ve hürriyetine ilişkin kararların Meclis tarafından alınması gerektiğini biliyoruz. İdari işlemde kamu kararı aranır. Bu kararda kamu yararı yok" ifadelerini kullandı.

'Hem kadınlık hem gazetecilik tehdit altında'

Ardından Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu’nun avukatlarının savunmaları alındı. Avukatlardan önce TGS’nin gazeteci Esra Koçak’la birlikte asil başvuruculardan gazeteci Ayşe Banu Tuna konuştu. Tuna, “Bir kişinin kararıyla bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığımızdan bu yana 500 kadın erkekler tarafından katledildi. 500 size bir sayı gelebilir ama bu salonda 500 kadın daha var olduğunu düşünün. Bu sayılar cins kırımını göstermektedir” dedi.

Tuna, “Türkiye Gazeteciler Sendikası, Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak, cinsiyet ve cinsel yönelim temelli şiddete maruz bırakılan herkesin ve yaşam hakkımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyoruz. Bizler hem kadın hem gazeteciyiz. Bugün Türkiye’de hem kadınlık hem de gazetecilik tehdit altında. Her gün tecavüze uğrayan, taciz edilen, dövülen, öldürülen kız kardeşlerimizin haberlerini yapmak istemiyoruz. Her gün, bir gün sıranın bize geleceği düşüncesiyle yaşamak istemiyoruz. Kadın cinayetlerinin, tıpkı ekonomi, siyaset, magazin gibi mesleki bir uzmanlık alanı olmasını istemiyoruz. Genç meslektaşlarımıza kadına yönelik şiddet haberlerinin nasıl yapılması gerektiğini öğretmek istemiyoruz” diye konuştu.

Tuna, “Bir erkek şiddeti haberi daha yapmamak için, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. Kadına yönelik şiddet haberleri bitene kadar da mücadelemiz sürecek” diyerek, çekilmenin iptali yönünde karar verilmesini talep etti.

'Kadın ve LGBTİ+ gazeteciler erkek şiddeti haberi yapmaktan bıktı'

Ardından TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu’nun avukatı savunma yaptı. Avukat Ülkü Şahin, “Değerli kadın ve lgbti+’lar… Bugün şiddete uğrayan kadın ve LGBTİ+’lar olarak can güvenliğimiz olan İstanbul Sözleşmesi için burada bulunuyoruz. TGS’den Esra Koçak ve Ayşe Banu Tuna, tüm gazeteciler için komisyon olarak dava açmıştır” diyerek, söze başladı.

Kadın ve LGBTİ+ gazeteciler erkek şiddeti haberi yapmaktan bıktı. Eskiden sağlık, diplomasi gazeteciliği gibi uzmanlık alanı varken bugün erkek şiddeti haberciliği uzmanlık alanı da bulunuyor” diyen avukat Şahin, şöyle devam etti:

“Gazeteciler, erkek şiddeti haberlerinin nasıl yazılması gerektiği hakkında eğitimler veriyor. Gazetelerde okuduğunuz haberi yapan gazeteciler, Pınar Gültekin ve Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin fotoğrafını ilk görenler, faillerini ifadelerini ilk okuyanlar, Emine Bulut’un öldürülürken çekilen videosunu ilk izleyenler. Faillerin duruşmalarını inatla sürekli takip edenler, failler tarafından tehdit edilenler. Gazeteci kadınlar ve LGBTİ+’lar travma altında ancak ısrarla halkın haber alma hakkı için haberlerini sürdürüyorlar. Bir kadın gazeteci, bir buçuk yıl önce kadın cinayeti haberi yazmaya artık dayanamadığı için 15 yıldır çalıştığı kurumdan kıdem tazminatı bile almadan ayrılmak durumunda kaldığını anlatıyor. Kadın ve LGBTİ+ gazeteciler bunları yaşıyor.”

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu avukatlarından Hülya Gülbahar ise cumhurbaşkanlığı avukatı Emre Topal’ın, kendilerine İngilizce terimlerden yoksunmuş gibi davrandığını ve anlam karmaşı yaratmaya çalıştığını söyleyerek, “O kadar İngilizce bizde de var ama esas kendisi yanlış aktarıyor” dedi. Gülbahar, Türkiye’de yargı bağımsızlığı noktasındaki handikapları bildiklerini söyleyerek, “Ama biz heyete nasıl yüksek bir görev düştüğünü biliyoruz. Çok umutlu olmak isterdim ama o kadar umutlu olamıyorum, yüzlerinize baktığımda sorumluluğunuzu görüyorum. Talimat yönündeki açıklamaları sayın heyetinizin asla dikkate almayacağını düşünüyor ve hukuka aykırı olan yok hükmündeki bu kararı iptal etmenizi talep ediyorum” dedi.

Ne olmuştu?

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nden 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile çıkıldı. Sözleşmeden çekilme kararının iptali ve yürütmenin durdurulması yönünde Danıştay'a 200'ü aşkın dava açıldı.

Danıştay 10. Dairesi, 29 Haziran 2021'de yürütmenin durdurulması istemini oy çokluğuyla reddetti, bu karara yapılan itirazın da 18 Kasım 2021'de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından reddine karar verildi.

Sözleşmeden çekilme kararının iptali için açılan davaların 10'u 28 Nisan'da görüldü. Davaya bini aşkın avukat katıldı. Duruşmada, Danıştay savcısı çekilme kararına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin iptalini istedi. 7 Haziran'da ikincisi görülen duruşmada da Danıştay savcısı çekilme kararına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin iptalini istedi.

Fotoğraf: Sibel Yükler/Twitter