Güllü'nün kızının avukatı konuştu: İddialara yanıt verdi

Güllü'nün kızının avukatı konuştu: İddialara yanıt verdi
Güllü'nün ölümüyle ilgili soruşturma kapsamında "kasten öldürme" suçlamasıyla tutuklanan Tuğyan Ülkem Gülter'in avukatı Merve Uçanok, iddialara yanıt verdi.

26 Eylül'de Yalova'daki evinin penceresinden düşerek hayatını kaybeden Güllü'nün ölümüyle ilgili soruşturmada, kızı Tuğyan Ülkem Gülter "kasten öldürme" suçlamasıyla tutuklanmıştı.

Güllü'nün öldüğü gece Tuğyan ile birlikte evde olan Sultan Nur Ulu, ifadesinde "Biz oynadıktan sonra Gül Anne, yüzünü cama dönük haldeydi. O esnada dizlerinin az yukarı kısmından Tuğyan, sarılarak Gül Anne'yi itti ve böylelikle dengesini kaybedip düştü." demişti.

Tutuklanan Tuğyan Ülkem Gülter'in avukatı Merve Uçanok, Halk TV'den Dinçer Gökçe'ye konuştu.

Müvekkili hakkındaki iddialara yanıt veren Uçanok, Dinçer Gökçe'nin sorularını yanıtladı.

- Güllü'nün yaşamını yitirdiği o evde kimler vardı?

"Kamera görüntülerine göre evin içinde Güllü Hanım, Sultan ve Tuğyan dışında kimse yok. Ayrıca apartmanın koridorlarını gören kamera var, apartman kameraları var. İddia edildiği gibi başka şahıslar da olsaydı bu görüntülere yansırdı diye düşünüyorum. Bu üç kişi var yalnızca.

- O gece neler yaşandı?

"Güllü Hanım'ın bir alkol problemi varmış. Hatta psikiyatrına gidip bu konuda danışmış, bırakmak istiyormuş. Çocukları da Güllü Hanım'ın alkolü bırakması için çok fazla çaba harcamışlar. Güllü Hanım o gece de her gece olduğu gibi çok yoğun alkol tüketmiş. Bir de son 15 gündür daha önce deneyimlemediği ya da belki sık tüketmediği bir alkol olan şarap içmeye başlamış.

Kızlarda herhangi bir alkollü olma durumu yok. Ve ilk önce her ikisinin de anlatımlarına göre salon tarafında film seyretmişler. Daha sonra Sultan'la Tuğyan beraber Tuğyan'ın odasına gitmişler. Orada zaten ses kayıtlarında, çıplak sesle bile dinlendiğinde, uzmanlarca bile dinlenmeden çok rahat anlaşılan eğlence anları var. Bir oyun havası açılıyor. Bu oyun havası eşliğinde dans ediliyor. Ve bana kalırsa Sultan'ın manevi annesi dediği Güllü Hanım'la Tuğyan'ın zaten annesi arasındaki son eğlenceleri, son mutlu anları bambaşka bir kabusa dönüştü sonradan yaşanan linçler nedeniyle."

- Düşme ya da düşürülme anını biraz bize anlatabilir misiniz? Yani o camın yüksekliği ne kadar?

"Cam açık halde o zaman tabii. Yükseklik 74 cm. Güllü Hanım'ın kostümcüsüyle bir yazışmasını gördük. Boyunun 1.65 olduğunu söylüyor. Bununla ilgili bir mesaj kaydı da var elimizde. Yani minyon bir kadın. 74 cm yükseklikten o gece düşüyor."

new-project-2025-12-17t172646-319.jpg

- Güllü Hanım düştükten ya da itildikten sonra, kızı Tuğyan koşarak evden çıkıyor. Akabinde Sultan Nur Ulu çıkıyor. Tuğyan'ın tekrar binaya geldiği daha sonra anlaşılıyor kamera kayıtlarında. Tuğyan, oradan hemen sonra neden bir daha binaya dönüyor acaba?

"Tuğyan'ın ifadesi sırasında da bu soruldu. Tuğyan bunu tam olarak hatırlamadığını, hatta o esnada bir polis memurunun bunu gördüğünü ve daha sonra bu polis memuruyla karşılaştığını, polis memurunun da kendisine bunu söylediğini ama hatırlamadığını söyledi.

Siz de takdir edersiniz ki çok nadir yaşanabilecek, çok travmatik bir olay. Orada yüksekten düşen bir anne... Aşağıda feryat figan ağlayan iki kız çocuğu. Bir anlık şokla ne yaptığını bilememe halleri de olabilir. Bunu psikologlarımız, psikiyatrlarımız benden daha iyi açıklar diye düşünüyorum. Ama herhangi bir özel sebebi olamaz. Olması için bir neden de yok."

- Evde bir kamera var ve hem görüntü alıyor, sesler de yansıyor. Bir TÜBİTAK raporundan bahsediliyor. Çıplak kulakla dinlediğimizde bizim de duyabildiğimiz sesler var. Mesela "Hadi görüşürüz bay bay" şeklinde birtakım ifadeler var. Bu ifadeleri kim kullanmış ve neden kullanmışlar?

"Bence bu kelimeler arasındaki en kritik nokta son iki kelime. Orada aslında eğlenceli bir an da yaşıyor. Yani siz eğer dikkat ettiyseniz baştan sona Tuğyan'ın el şıklatma sesi çok net duyuluyor.

Orada bir oyun havası açılmış. O arada 'Ben roman oynamayı bilmiyorum ki' diyor Sultan. Onu kaldırmaya çalışıyorlar Tuğyan ya da Güllü Hanım. Ve o arada gülüşüyorlar. Sona doğru yine bazı sesler var. Güllü Hanım sinkaflı bir espri yapıyor. Bu esprinin üzerine kızlardan birisi -daha çok Tuğyan'ın sesi olduğuna yönelik tespitler oldu bizde- gülüyor. Yaklaşık 6-7 saniye sonra da 'Hadi görüşürüz' diye çıkan bir ses ve sonra 'Ah! Ah!' diye verilen tepkiler ve sonra fark ediyorlar ki yok...

'Koş' diyor Tuğyan. Sultan'la birlikte aşağı iniyorlar ve orası inanın çok acıklı. Oradaki acıları, çığlıkları, bağırışları benim yüreğime işledi. O yüzden özellikle Tuğyan'a çok haksız yere yüklenildiğini düşünüyorum sosyal medyada, basında. Hiç kimse bu kadar profesyonel rol yapamaz. Gerçekten annesini itmiş olsa, öldürme niyetinde olsa ve öldürse o tepkileri veremez. O tepkiler çok doğal, çok insani, çok gerçek. Beni de derinden yaralıyor."

- "Hadi görüşürüz bay bay" kelimesini Tuğyan'ın söylediği iddia edilmişti. Ancak ifadesinde "Bu ses annemin sesi" diyor.

"Kendisi olay anında onu duymuyor, hatırlamadığını söylüyor verdiği ifadelerde ama tabii sonradan dinletildi kendisine bu. Dinlediğinde duyduğu ses annesinin sesi. Ve biz kendisinin aranjörlerine, menajerine, onun ses rengini çok iyi tanıyan bu konudaki profesyonel çalışma arkadaşlarına da dinlettik. Herkesin söylediği Güllü Hanım'ın sesi olduğuna yönelik net. Bu kişilere de sorulabilir.

Ama tabii TÜBİTAK'ın bu konuda daha kapsamlı bir sonuca varabilmesi için, yani ses kimliği tespiti yapılabilmesi için kızlardan da bir ses ölçümü alındı. Fakat biz bunun sonucunu şu an göremiyoruz. Biz avukat olarak görme hakkına sahibiz Dinçer Bey. Bu konuda Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 153. maddesinin 3. fıkrası çok açık. Dosyaya şu an kısıtlılık kararı getirildi son iki günde. Kısıtlılık kararına rağmen bizler avukat olarak dosyadaki bilirkişi raporlarını alabiliyoruz.

Şayet TÜBİTAK raporu geldiyse defaatle dilekçe sunmama rağmen bana bu rapor verilmedi. Bana verilmeyen, dosyanın avukatı olarak bana verilmeyen bu rapor birtakım gazete haberlerinde yer aldı. Bunu da bir hukukçu olarak üzgünlükle dile getirmek istiyorum."

- Annesinin ölümünden sonra Tuğyan bu süreçte neler yaşadı? Orada yaşarken birileri tarafından baskı gördü mü? Rahatsız edildi mi?

"Tuğyan bu acı olaydan sonra o eve bir daha adımını atamadı. Keza Çiğdem Hanım (Güllü'nün menajeri) yan dairedeydi, o da bir daha adımını atamadı. Zaman zaman Sultan'da kaldı. Çiğdem Hanım'da kaldı 3-4 gün. En son Gökhan Bey'in evinde kalmaya devam ediyordu.

Dışarıya çıktığında herkesin ona kötü gözle baktığını, rahatsız edici şekilde davrandığını anlatıyordu. Yalova Adliyesi'ne işlerim için gelip giderken kendisiyle görüşmek de istiyordum aynı zamanda Sultan'la da. Dışarıda bize de tepki olur diye ne yazık ki biz daha çok Sultan'ın evinde buluştuk. Bunlar da başka türlü basına yansıtıldı. Yani daha güvenli bir alan olarak orayı tercih ettik.

Tuğyan özellikle son günlerde çok takip ediliyordu. Takip edilirken internette yayın yapan bir kişi de müvekkilime 'ensendeyim' şeklinde mesajlar attığı gibi akşam yaptığı internet yayınlarında yine bunu alenen binlerce kişinin önünde söylüyordu. Tam da takip edildiği günlerle bu örtüşüyordu. Acaba dedik hani zarar vermek isteyen biri mi? Can güvenliği yok. Çünkü iki araç tarafından bir kere takip edildi."

- Polis mi bu takibi yapıyor yoksa sivil şahıslar mı?

"Şu durumda anlıyoruz ki polis memuru takip ediyor. Biz aslında bunları da öngördük. Bana Tuğyan bununla ilgili sorular da sordu. Dedim ki 'Hiç merak etme.' O masumiyetini bana her fırsatta hissettirdi ama toplum baskısından, kamuoyu baskısından biliyorsunuz çok defa insanların canı yandı. 'Benim de canım yanar mı abla?' diye sorduğunda ben hep şunu söyledim, 'Evet, olabilir. Toplum baskısı ne yazık ki -örnekleri olduğu için söylüyorum- böyle şeylere sebep oldu. Ama sen böyle bir şey olsa da, gözaltına alınsan da, bir gün tutuklansan da, sen bunu yapmadın. Ben sana inanıyorum. Dosyadaki deliller de bunu gösteriyor. Ben her türlü yanındayım. Sen o gün de çıkacaksın dimdik savcının karşısında ifadeni vereceksin ya da hakimin karşısında ifadeni vereceksin. O zorlu süreçlerden geçmen gerekiyorsa da geçeceksin. Ama eninde sonunda ben müvekkilimin aklanacağına inanıyorum.'

-Tuğyan bir süre sonra Yalova'dan Büyükçekmece'ye geliyor. Burada kimin evinde kaldı? Bu geliş gidişlerden sizin de haberiniz var mıydı?

"Benim haberim vardı. Tuğyan'ın telefonuna el konuldu. İyi ki de konuldu. Zaten oradaki bütün yazışmalardan burası çok net anlaşılacak. Kendisi arkadaşı Gökhan Cevher'in evinde konaklıyordu o günlerde. Yine ismini vermek istemediğim o şahıs Gökhan Cevher'e ulaşmıştı. Gökhan Cevher de o şahsın ofisine gitmiş ve Gökhan Cevher'in bize anlattığına göre kendisini tehdit etmiş, birtakım şantajlarda bulunmuş. 'Elimde videoların var. Saat 12'ye kadar Tuğyan hakkında kötü konuşmazsan, ona iftira atmazsan olacakları sen düşün' gibi bir şeyler söylemiş.

Daha sonra bunu bize Gökhan Bey anlattıktan sonra o gün özellikle evin etrafında yine takip edenler oldu, Tuğyan'ı gözlemleyenler oldu. Can güvenliğinin tehlikede olması hususundaki fikrim arttı. O yüzden dedim ki 'Tuğyancığım, senin bu hayatta annenden kalan iki tane dostun var. İkisine de abla diye hitap ediyorsun. Biri Tuğba Yılmaz, diğeri de Çiğdem Hanım. Tuğba Abla'nın evine git. Gökhan Bey'in evinde kalmasan... Bak bu kişi sen nerede kalırsan o insanlara ulaşıyor, onları tehdit ediyor, şantaj yapıyor.'

Biz bunlarla ilgili suç duyurularında bulunduk ve bulunmaya da devam edeceğiz.

Biz bu durumu gidip başsavcıya konuşalım da dedim. Bu süreçte üç defa takip edildiğiyle ilgili üç ayrı şikayet kaydı da var. Bir Büyükçekmece Polis Merkezi Karakolu'na gitti, bir de Yalova'ya gitti.

O gün Yalova'da verdiğimiz ifadede Sinan Savcımıza da iletildi durum. Sinan Savcımız dedi ki "'O zaman İstanbul'a gidip gelsin, ben de alabilirim ifadesini.' Bana sordu, 'Ne yapayım?' dedi. Hani ifade verip mi gideyim İstanbul'a sonra mı gideyim? Ben 'Eğer Sinan Savcım öyle dediyse, dönüşte ifade verirsin şikayetçi olarak" dedim. Ama o esnada tabii takipler devam etti. Bu konuda birkaç kişiyle ilgili ihbar ettiği yönünde duyumlarım var ama hani elimde somut bir şey olmadığı için şimdilik söylemeyeceğim. Burası önemli, 'Kaçma planı hazırlığındayken yakalandı' diye haberler vardı.

-Yurt dışına çıkma, kaçma planları var mıydı? Yasal yollarla çıkacaklarsa aldıkları bir bilet var mı? Yanlarında pasaport var mı? Eğer gayri yasal yollarla çıkacaklarsa kaçakçıların götürmesi gerekiyordu. Yakalanan kaçakçı oldu mu bu süreçte?

"Olmadı. Benim müvekkilimin öyle bir düşüncesi olmadığı gibi böyle bir plan hazırlığı da yapmadı kendisi. Tuğyan bir emlakçıyla görüşme sağlamış. Arif isminde bir emlakçıyla. Kendisiyle de bugün telefonda konuştum, teyit ettim. Teyidimin üzerine anlatıyorum.

Diyor ki Arif Bey, 'Yakalandığından 1-2 gün önce ofisimize geldi. Buna da bir sürü kişi şahittir' dedi. Yani bir ev arayışından bahsediyor. Emlakçıyla görüşmüş. Başka tanıklar da varmış orada bu görüşmelerin yapıldığını söyleyebileceğimiz. Yani kaçma planı hazırlığında olan bir insan sizce bir gün önce, iki gün önce gidip emlakçıyla böyle bir sözlü anlaşma yapabilir mi? Sözlü olarak bunu dile getirebilir mi? Kaçma düşüncesi olsa ve bunu plana dökse bunu yapmazdı.

- Tuğba Hanım'ın Çiğdem Hanım'a gönderdiği mesajlar da var.

"Çiğdem Hanım'la Tuğyan arasındaki bir mesajlaşma. Aynı gün bu, yakalama aldığı gün. 17.21'de bir arama yapıyor sonra mesaj atıyor. 'Abla, valizlerimi alıp geri Yalova'ya döneceğim.' diyor.

Daha sonra Çiğdem Hanım'la Tuğba Hanım arasında mesajlar var. Tuğba Hanım diyor ki Çiğdem Hanım'a, 'Tuğyan valizlerini alıp Çınarcık'a dönecekmiş. İremler tekrar Çınarcık'a götürecekmiş.' O sırada İrem'le Sultan da orada. İrem de arkadaşı Tuğyan'ın.

Çok kısa bir süre sonra da sanki bir kaçma hareketi ve hazırlığı içerisindeymiş gibi iftira atılarak müvekkillerime haberler yapıldı."

new-project-2025-12-17t172620-491.jpg

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi