Kaşıkçı davasının nakli için HRW'den çağrı: İptal edin
İstanbul’da görülecek mahkeme, bugün öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan adli makamlarına nakledilmesi yönündeki 31 Mart tarihli savcılık talebini resmen karara bağlayacak.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Ortadoğu Direktör Yardımcısı Michael Page "Kaşıkçı davasının Türkiye'den Suudi Arabistan'a devredilmesi, onun için her türlü adalet olasılığını ortadan kaldıracak ve Suudi yetkililerin cinayetten kurtulabileceklerine dair bariz inançlarını da güçlendirecektir" dedi. Page, "Türkiye makamları bu kararlarından geri dönmeli ve Kaşıkçı davasını cinayete adı karışan kişilere teslim ederek Suudilerin cezasız kalmasına daha fazla katkıda bulunmamalıdır" şeklinde konuştu.
Page şöyle devam etti: "Türkiye'nin bölgedeki diğer ülkelerle arasındaki gerilimleri çözmek için yürüttüğü gerçekçi dış siyaset, Cemal Kaşıkçı için adalet talebinden feragat etmeyi içermemelidir,” dedi ve ekledi: “Davayı nakletme kararı, Türkiyeli yetkililerin, yabancı hükümetler tarafından kendi topraklarında gerçekleştirilen suikastları bile örtbas etmeye hevesli olabileceklerine ilişkin utanç verici bir itham olarak kayda geçecektir."
'Davanın adil bir şekilde görülme olasılığı sıfır'
Suudi yetkililerin, Kaşıkçı cinayeti ile ilgili olarak hesap verebilirlik ilkesinin anlamlı bir şekilde işletilmesini, gazetecinin 2 Ekim 2018 günü İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğuna girip kaybolmasından bu yana engellemesi uluslararası toplumda eleştiriliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü de yaptığı açıklamada Suudi Arabistan'da yargının hiçbir şekilde bağımsız olmaması, Suudi hükümetinin Kaşıkçı'nın öldürülmesinde oynadığı rol, Suudi Arabistan hükümetinin adaletin tecelli etmesini engellemeye yönelik geçmişteki çabaları ve ülkenin temel hakkaniyet ölçütlerini karşılamaktan uzak bir ceza yargılaması sisteminin bulunması gibi hususlar göz önüne alındığında, Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’da adil bir şekilde görülme olasılığının sıfıra yakın olduğunu belirtti.
Türkiye için BM'ye çağrı
Örgüt tarafından yapılan açıklamada, "Türkiye'nin müttefikleri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Ankara'yı davayı Suudi Arabistan'a nakletmemesi yönünde teşvik etmelidir" dedi.
Birleşmiş Milletler Yargısız ve Keyfi İnfazlar eski özel raportörü, mevcut Uluslararası Af Örgütü genel sekreteri Agnes Callamard, cinayete ilişkin yürüttüğü soruşturmada ulaştığı bulguları sunduğu, 19 Haziran 2019 tarihli açıklamasında, Kaşıkçı’yı infaz etme operasyonunun “büyük ölçüde devlet koordinasyonu, kaynakları ve finansmanı” gerektirdiğini belirtmişti.
Türkiye'nin geri adımı
Kaşıkçı cinayeti davasını Suudi Arabistan'a nakledilmesi kararı ardından Türkiye de uluslararası soruşturma açılması çağrısında bulunduğu önceki açıklamalarından geri adım atmış oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2018 Kasım ayında yaptığı açıklamada cinayetin "önceden planlanmış ve kasıtlı" olduğunu ve Kaşıkçı’yı öldürme emrinin Suudi hükümetinin "en üst düzeylerinden" geldiğini belirtmişti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu cinayetin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) yaptığı konuşmada, "cinayetin aydınlığa kavuşması için her şeyi yapacağız" ifadelerini kullanmıştı.
Nakil kararı
Adalet Bakanlığı, Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesine ilişkin 26 sanığın yargılandığı davanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrini uygun görmüştü.
Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, Kaşıkçı davasına bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine kovuşturmanın Suudi Arabistan makamlarına devri konusundaki görüşünü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına göndermişti.
Görüş yazısında, Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi olayına ilişkin olarak İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen kovuşturmanın, 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu'nun 24. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Suudi Arabistan makamlarına devri hususunda Bakanlıktan görüş talep edildiği hatırlatılmıştı.
Ceza kovuşturmalarının devredilmesine ilişkin her iki ülkenin birlikte taraf olduğu herhangi bir sözleşme veya ikili anlaşma bulunmadığına işaret edilen görüş yazısında, bununla birlikte, 6706 sayılı Kanun'un "Soruşturmanın veya Kovuşturmanın Devri" başlıklı 23. maddesinin 2. fıkrasında "Milletlerarası anlaşma bulunmaması halinde, mütekabiliyet ilkesi esas alınarak bu kanun çerçevesinde soruşturma veya kovuşturmalar devredilebilir veya devralınabilir" hükmünün yer aldığı belirtilmişti.
Ayrıca Kanun'un 24. maddesine göre, üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların, sanığın yabancı bir devletin vatandaşı olması nedeniyle Türkiye'de hazır bulundurulamaması veya adli yardımlaşma yoluyla savunmasının alınamaması hallerinde devredilmesi imkanının bulunduğu aktarılan görüş yazısında, şunlar kaydedildi:
"Kovuşturma kapsamında yargılanan sanıklar hakkında iade talebinde bulunulmasına rağmen, mezkur talebe Suudi Arabistan makamlarınca olumsuz yanıt verilmiş olması nedeniyle 6706 sayılı Kanun'un 24. maddesinde yer alan şartların mevcut olduğu değerlendirilmekte olup, bu itibarla kovuşturmanın Suudi Arabistan adli makamlarına devri Bakanlığımızca da uygun görülmüştür."
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da yargı muhabirleriyle bir araya geldiği toplantıda, görüş yazısının gönderileceğini açıklamıştı.
Ne olmuştu?
Suudi yönetimine muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda öldürülmüştü.
Suudi yetkililer Kaşıkçı'yı ülkeye dönmeye ikna etmek için gönderilen görevli ekibin onu "kendi başlarına hareket ederek" öldürdüğünü, yukarıdan böyle bir emir almadıklarını söylemişlerdi.
Fakat Birleşmiş Milletler tarafından konuyu araştırmakla görevlendirilen Agnès Callamard, Kaşıkçı'nın "önceden ayrıntılarıyla planlanmış bir cinayete kurban gittiği" sonucuna varmıştı.
Erdoğan, ‘belgeleri vermeyiz’ demişti: Savcı, Kaşıkçı dosyasını göndermek istiyor