Eski AİHM yargıcı Türmen, Kavala sürecini tane tane anlattı: Avrupa ile kritik 6 ay başlıyor
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına rağmen tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala için yeni bir hamlede bulunarak AİHM’in Kavala kararını yerine getirmediği için Türkiye’ye karşı ihlal sürecini başlatma kararı vermiş ardından da süreyi 19 Ocak’a kadar uzatma kararı almıştı.
İhlal prosedürlerinin resmen başlaması sonrası Türkiye’yi neler beklediğini sorduğumuz eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, emekli büyükelçi Ayşe Sezgin ve eski Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen ülkenin geleceği için karanlık bir tablo çizdi.
İhlal prosedürünün işletilmesi konusundaki atılacak adımları tek tek anlatan Türmen, “Türkiye’ye yönelik siyasi baskı” görülebileceğini kaydetti.
Süreci adım adım anlattı…
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen |
Avrupa Konseyi’nin pek sık almadığı ihlal prosedürü kararı merak uyandırmaya devam ederken, Türmen “19’una kadar Türkiye Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne Osman Kavala’nın serbest kalıp kalmamasıyla ilgili görüş bildirecek ki mahkeme kararına göre ‘tutukluluğa devam’ denildi. Bu sebeple Türkiye karşı tarafa tutukluluğunun devam ettiğine dair bir bildiride bulunacak. Bakanlar Komitesi de 2 şubat tarihinde toplanacak. 2 şubattaki toplantıda da 3’te 2 çoğunluk sağlanırsa -önceki kararda bu çoğunluk sağlanmıştı- 3’te 2 çoğunlukla ihlal prosedürünün başlamasına karar verilecek” diye konuştu.
Prosedürün işlemesi için 6 aylık bir süre
İhlal prosedürünün resmen işlemesi için en az 6 aylık bir sürenin geçeceğini belirten Türmen, "En az aylık bir süre geçecek ki ihlal prosedürü başlasın yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tekrar Osman Kavala davasını ele alsın. Bu ele alış, Osman Kavala davasını yeniden ele almak anlamına gelmiyor. Bu, şu demek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi AİHM’e ihlal prosedürü gereğince bir şey soracak ve diyecek ki ‘Türkiye kararı uyguladı mı, uygulamadı mı?’ AİHM’in vereceği karar da buna bağlı olarak büyük olasılıkla, ‘Türkiye kararı uygulamadı’ olacak. Uygulamadığı için de yeni bir ihlal sözkonusu olacak ve bu yeni ihlalin ardından Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, kararın uygulanması için Türkiye’yi sıkıştırmaya başlayacak” ifadelerini kullandı.
‘Siyasi baskı uygulanacak’
Kararın uygulanıp uygulanmamasından sorumlu olan mercinin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi olduğunu ifade eden Türmen, “Bakanlar Komitesi siyasi bir organ. Onun için elinde hukuki araçlar yok. Bu sebeple siyasi baskı yapacaktır. Bu siyasi baskı ne olacak diye sorarsanız eğer, bunu bilmiyoruz. Çünkü ihlal prosedürü şimdiye kadar uygulanmadı. Azerbaycan İlgar Mammadov davasında uygulandı ama Azerbaycan AİHM görüşmeleri devam ederken Mamadov’u serbest bıraktı ve prosedürün uygulanması da düştü” dedi.
İhlal prosedürleri nasıl uygulanacak?
Herkesin merak ettiği ihlal prosedürlerinin nasıl uygulanabileceğini sorduğumuz eski AİHM yargıcı Türmen, “Bakanlar Komitesi ihlal prosedürleri gereği neler uygulayabilir sorunuza şöyle cevap vereyim. Akla gelen şeyler şunlar; Azerbaycan’ın Mamadov konusundan bir örnekten bahsedeyim Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, özel temsilcisini göndermişti Bakü’ye. Belki de böyle bir şey olacak ve kararı uygulatmak için Genel Sekreter Türkiye’ye özel temsilcisini gönderecek. Belki Adalet Bakanlığı ya da Dışişleri Bakanlığı’na mektuplar yazılabilir. Bakanlar Komitesi’ne Türkiye’nin Başkanlık sırası geldiğinde o sıra verilmeyebilir.
Türkiye’deki toplantılar iptal edilebilir” diye anlattı.
Sözkonusu prosedürlerin bunlardan ibaret olmayacağını belirten Türmen şöyle devam etti: “Tabii ihlal prosedürleri bunlarla kalmayacak Avrupa Konseyi’nin Parlamenter Asamblesi var. O da baskı yapacak ve orada da bazı kararlar alınacak. En son Türkiye’nin oy hakkı belki elinden alınabilir. En son olarak da Avrupa Konseyi Statüsü’nün 8’inci maddesi devreye girer ve o da der ki, ‘Hukuk Devleti ilkelerini ihlal eden devletler için Bakanlar Komitesi birlikten çekilmelerini ister, eğer çekilmezse Bakanlar Komitesi bir karar alır ve ihraç eder’ Yunanistan’a bu olmuştu mesela.”
'Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkeleriyle ilişkileri sona erecek’
Türmen prosedürlerin uygulanmasında en son gelinecek noktanın ‘ihraç’ olduğuna ancak o noktaya gelene kadar neler yaşanacağını kesin olarak kestirmenin şu an için mümkün olmadığını ifade ederek, “Otobüsün en son durağını biliyoruz ama bu durağa gelene kadar başka hangi duraklar var henüz onu bilmiyoruz. Türkiye üzerine siyasi baskı meselesine gelirsek, bu durum Türkiye ile Avrupa Konseyi üye devletlerini karşı karşıya getirecek yani devletler baskı yapacak çünkü Bakanlar Komitesi devletlerin temsilcilerinden oluşuyor. Bu da tabii bütün ilişkileri etkileyecek. Eğer en sonunda Türkiye Avrupa Konseyi’nden ihraç edilirse Avrupa Birliği ile olan bütün ilişkileri de sona erecektir. Yani Türkiye’nin batı ile olan ilişkileri büyük bir yara alacaktır” dedi.
10 büyükelçi krizi sonrasında dünkü dava sırasında sadece Almanya'dan davaya ilişkin tepki gelmesini ve geri kalan devletlerin sessiz kalmasını sorduğumuz Türmen, “Sessizlik değil ama ‘bu aşamada biz sesimizi keselim çünkü mesele zaten AİHM’e gidiyor. Yargılama prosedürü var önümüzde onun bitmesini bekleyelim ve oradan bir karar çıktıktan sonra bu işi başka türlü ele alalım’ diye düşünmüş olabilirler” diye konuştu.
‘Karar, Türkiye’nin hukuk devleti olmadığını gösteriyor’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Birliği için sarf ettiği, “Öncelikli stratejimiz” sözlerini hatırlattığımız Türmen, “O lafla yapılan iş arasında çok büyük bir çelişki var. Yani burada Osman Kavala’nın serbest bırakılmaması Türkiye’nin hukuk devleti olmadığını gösteriyor. AİHM’in kararı uygulanmıyor. Bu, Türkiye bakımından hukuk devleti olup olmama meselesi, Avrupa Konseyi Bakımından ise AİHM’in saygınlık ve itibarını koruma meselesi. Osman Kavala içinse neden olduğu hiç belli olmayan bir takım saçma sapan nedenler dolayısıyla hayatının bir bölümünü hücrede geçirmek zorunda kalmak meselesi. Olacak iş değil. Bu, Kavala için hiçbir hukuki dayanağı olmayan, delili olmayan fantastik bir dava yüzünden hayatının bir bölümünü hücrede geçirme meselesi” diyerek sözlerini noktaladı.
‘Türkiye zaten denetimde olan bir ülke’
Emekli Büyükelçi Ayşe Sezgin |
Sözkonusu gelişmeler için görüşlerini sorduğumuz emekli büyükelçi Ayşe Sezgin, Türkiye’nin 25 Nisan 2017’den sonra Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu kararıyla denetimde olduğunu hatırlatarak, “İhlal prosedürlerinin nasıl sonuçlanacağını şu an itibariyle hiçbirimiz bilemeyiz. Bunun bir sırası var ve prosedürlerin uygulanması bu bağlamda uzayabilir. Oy hakkının elimizden alınması, ayrıca toplantılara katılmama durumu sözkonusu ama nasıl bir prosedür işletecekler onu şu an da söylemek zor. Türkiye zaten şu anda denetim sürecinde olan bir ülke. 2004’de denetimden çıkarılmıştık. Zaten o dönemde denetimden çıkarılmamış olsaydık AB müzakerelerine başlamak mümkün olmayacaktı. Çünkü denetimde olan bir ülkenin siyasi kriterleri karşıladığı yönünde Avrupa Konseyi’nin bir görüş vermesi mümkün değil. 2017’de Türkiye tekrardan denetime alındı. Kavala kararıyla ilgili olarak ihlal sürecinin sonuçlarını şu an değerlendirmek pek mümkün değil çünkü tarihte çok sık rastlanmış bir durum değil. Kesin olan bir şey var o da Türkiye’ye tanınan süre doldu ve ihlal prosedürleri başlayacak” dedi.
‘Türkiye’yi çok sert kararlar bekliyor’
Eski TAVAK YK Başkanı Faruk Şen |
İhlal prosedürlerinin Türkiye’ye getirilerini sorduğumuz eski Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen , “Bu konuda Avrupa Konseyi, Türkiye’ye çok sert kararlar alacak. Zaten bu durumda Kavala’nın serbest bırakılmamasını da kimse anlamıyor. Bu konu Türkiye’nin başını çok ağrıtacak. Mahkemenin bu kararı, Türk insanına büyük darbe vuracak” ifadelerini kullandı.
‘Bu duruma düşmemiz utanç verici’
Türkiye’nin uluslarararsı toplum gözünde Belarus’la aynı konuma düştüğünü ifade eden Şen, “İhlal prosedürleri uygulanırsa Türkiye karar mekanizmasının dışında kalacak. Türkiye bu kararlar ve tutumuyla demokrasiye uymayan Belarus konumuna düştü. Türkiye çok büyük bir şansı kaybetti biz Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesiyiz bu duruma düşmemiz kesinlikle utanç verici” diye konuştu.
Avrupa Konseyi'nin İhlal prosedürü sonrası Türkiye'yi neler bekliyor?