Bu sefer çok farklı: Çin’de protestolar yayılırken
Bu belki de uzun zamandır biriken öfkenin patlamasıdır. Dünya basınının “benzeri görülmemiş protestolar” olarak nitelemesi abartılı olabilir ama Çin’de gerçekten de öncekilerden farklı gelişmeler oluyor. Yönetimin sıfır Covid politikasına tepki gibi görülen bu protestoların daha farklı nedenleri var tabii.
Covid önlemleri tetikledi
Uygulanan sert virüs politikası, büyük bir kesimi ciddi bir hayal kırıklığına uğrattı bu kesin. Uzun süreli karantinalar, toplu test kampanyaları bıkkınlık vermiş durumda. Çin’de sanılanın aksine sivil protestolar hep olur. Çiftçilerin, işçilerin protestolarından da haberdarız örneğin. Ancak son protestolar neredeyse ülkenin dört bir yanında görülür durumda. Farklı topluluklardan, karışık demografilerden katılım söz konusu bu kez. Genel kitlesel muhalefet ilk kez bu boyutta çıkıyor karşımıza.
Son protestolar tecrite karşı kentlerde gerçekleşti. Pazar gecesi Şanghay’da polisle çatışan gruplar görüldü. Urumçi, Hotan, Nanjing, Pekin, Wuhan, Chengdu, Guangzhou, Lanzhou bu kentler arasında. Birçok üniversite kampüsü de bu tür protestolara sahne oldu. Kimi kaynaklar 10'dan fazla ilde 70'ten fazla yüksek öğrenim merkezinde bu tür gösterilerin gerçekleştiğini duyurdu.
Neredeyse tüm ülkelerde pandemi sonrası hayat normale dönerken Çin’de vakaların yeniden artış göstermesi, bunun sonucu olarak kamusal alanda kimi kısıtlamaların getirilmesi içten içe var olan öfkeyi patlatmış oldu. Bir de bunun üstüne Sincian eyaletinin başkenti Urumçi'de zaten var olan Covid önlemlerine karşı protestolar, yüksek katlı bir konutta çıkan yangında 10 kişinin hayatını kaybetmesiyle daha da yayıldı. Protestocular yangından kurtarma çalışmalarının engellendiğini söyleyerek sokağa döküldü. Urumçi’dekilere destek protestoları da diğer kentlere hızla yayıldı tabii.
Asıl etkileyici haber Zhengzhou'daki “dünyanın en büyük İphone üretim fabrikası” olan Foxconn’dan geldi. Burada çalışan binlerce işçi, Covid önlemlerine tepki olarak iş bıraktı.
Öncesi de var
Öncesinde yaşanan kimi küçük protestoları anımsayalım. 13 Ekim’de Batı medyasının "Pankart Adam" adını taktığı inşaat işçisi kılığına bürünmüş bir protestocu, Sitong Köprüsü’ne iki pankart asmıştı. Eylemi sırasında “greve gidin”, “diktatör, ulusal hain Şi Cinping’i görevden alın”, “yemek istiyoruz” “özgürlük ve oy kullanmak istiyoruz” sloganları atan protestocu gözaltına alınmıştı. Eyleme büyük destek verildiğine ilişkin haberler de Çn kaynaklı medya heaplarından duyuruldu.
Covid önlemlerine karşı gibi görünen ya da o amaçla başlayan protestoların giderek Şi ile Çin Komünist Partisi’ne yönelik bir içerik kazandığı ortada. Bu konuda yüzlerce video yayınlanıyor hala. Sosyal medya paylaşımlarında ayrıca Tsinghua Üniversitesi'ne Şi Cinping'i “S...n aptalı” olarak nitelendiren bir pankart asıldığına dair haberler de yayıldı.
Olan bitene Çin hükümetinin tepkisi öncelikle haberlerin yayılmasını önlemek amacıyla yayın yasakları getirmek oldu. Çin medya sitelerine girenler bambaşka haberlerle karşılaşıyor. Polisin hızla devreye sokulduğu da görüldü. Çok sayıda gözaltı ile tutuklanmadan söz ediliyor.
Şi’ye babasından hatırlatma
İlginç görüntüler de var bu arada. Pankartların içeriğinden ötürü tutuklamaların çoğalması üzerine bazı göstericilerin hiç bir şey yazılmamış beyaz bez pankartlar taşıdıklarının görüldüğü video kayıtları dolaşıyor sosyal medya sitelerinde. Daha da çarpıcı olanı protestocuların tutuklanmaktan korunmak için Şi Cinping’in babasının “konuşma hakkını” savunan eski bir konuşmasını dolaşıma sokmaları oldu. Şi’nin babası Kültür Devrimi sırasında hedef alınmıştı.
Devasa bir ülke tabii Çin. Büyüklüğünden kaynaklanan sorunları var elbette. Devrim’in toplumu ciddi anlamda değiştirdiği, geliştirdiği de bir gerçek. Sosyalizm adına yapılan hamlelerin getirdiği kazanımları reddetmek haksızlık olur. Mao için “1 milyar Çinliyi pirinçle besledi” derler. Devrim öncesi yoksullukla boğuşan topluma refah getirdiğine yönelik bir övgüdür bu, doğrudur da.
ABD ile müttefiklerinin hedefi durumundaki bu devasa ülke, iş gücü potansiyeliyle, dış politikadaki barışçı tutumuyla içinde bulunduğumuz yüzyılın lider ülkesi olma yolunda hızla ilerlerken, “demokrasi isteklerine” kulağını kapatmamalıdır.
Yoksa, kimi eksik, sosyalizmden sapma sayılabilecek uygulamalarına rağmen uzun sürmüş bir deneyim olarak kazandırdıklarının heba olması tehlikesi var.
Şimdilik küçük ama gittikçe büyüyen bir tehlike bu.