Yunanlıların Türk karasularına neden girdiği Emekli Amiral Cem Gürdeniz açıkladı
Muğla'da Türk karasularının egemenliği ihlal edildi. Yunanistan'ın Sahil Güvenlik güçleri, Datça ve Bodrum ilçelerinin kıyılarına kadar geldi. Bodrum'da kaçak göçmen botu kovalayan Yunan askerleri Datça'da da karaya çıkıp bir zodiac botu ele geçirdi.
Türkiye, bu skandalla ilgili Yunanistan'a nota vermedi, Yunan Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığı'na bile çağırmadı. Türk egemenliğinin ihlali hakkında tek somut adam İçişleri Bakanlığ'ının görüşmesi oldu. Bakan Ali Yerlikaya, Yunanistan Denizcilik ve Ada Politikaları Bakanı Christos Stylianides il görüşüp ihlallerden duyulan rahatsızlığı iletti. Yunan bakan da ihlallerin tekrarlanmayacağını söyledi.
"Mavi Vatan" doktrinin isim babası Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Yunanlıların ihlali hakkında X hesabından bir yazı yayımladı.
Gürdeniz, Yunan hükümetinin talimatı olmadan bu kadar cesaretli bir hamle olamayacağını söyledi. Türkiye'nin acil bir şekilde deniz tatbikatı yapması gerektiğini belirten Gürdeniz, Yunanistan'a da nota verilmesi gerektiğinin altınız çizdi.
"TÜRKİYE'NİN KARŞILIK VERME HAKKI DOĞMUŞTUR"
AKP iktidarının kötü ekonomi nedeniyle Avrupa Birliği ve ABD'ye karşı sindiğini söyleyen Gürdeniz, "Türkiye Anglosakson jeopolitik çekim alanında kaldığı sürece Ege’de hiç bir sorunu çözemez. Yunanistan bunu çok iyi biliyor ve sömürüyor." dedi.
Türkiye'nin Yunanistan'a karşılık vermesi gerektiğini de, "Türkiye’nin bu çerçevede mütekabiliyet hakkı doğmuştur" sözleriyle anlatan Gürdeniz'in paylaşımı şöyle:
Önce Bodrum’da sonra Datça‘da Yunan Sahil güvenlik botlarının iç sularımıza kadar geldiği iki hadise ile ilgili görüşlerim aşağıdaki gibidir:
1. Ege’de karşılıklı olarak sıklıkla Karasuyu ihlalleri yaşanır. Bunlar genç gemi Komutanlarının yanlış muhakemesi ve ferdi karar süreçleri sonucunda yaptıkları ihlaller olarak görülebilir. Ancak Bodrum’dan sonra Datça‘da ikinci olayın gerçekleşmesi ve karaya intikal edecek seviyede ileri düzeye taşınması bu ihlalleri farklı boyuta taşımaktadır. Ortada önceden planlı ve kasıtlı bir sürecin varlığı açıktır. Devlet egemenliğine doğrudan müdahale olarak kabul edilmesi gereken her iki ihlal bir bütün olarak değerlendirildiğinde karar süreçlerinin yunan bot komutanın ferdi kararlarının ötesinde olduğu değerlendirilebilir. Özellikle Datçadaki ikinci ihlal kararı Atinanın onayı olmadan verilemez. Zira bölgedeki botumuz ateş açsa iki ülke arasında çok ciddi krizin başlaması söz konusu olabilir. Hiç bir gemi komutanı bu sorumluluğu kendi iradesiyle almaz.
2.Yunan Hükümeti ABD ve AB ekonomik/siyasi baskısı altında adeta kıvranan hükümetimize Ege’de her gün yaşanan sıradan bir olayı iç sularımıza taşıyarak mesaj vermiştir. Bu mesajı verirken arkasına ABD ve AB’nin gücünü almıştır. Ege’de at koştururum ve sen bir şey yapamazsın demeye çalışmıştır.
3.Ankara’nın Ege ve Doğu Akdeniz söylemlerinin içinin boş olduğunu hem kendi kamuoyuna hem de donanma ve sahil güvenlik unsurlarına ispata çalışmıştır. Yani korkmayın mesajı vermiştir. Ayrıca siyasi iradenin Sahil Güvenlik unsurlarımıza karasuyu ihlallerinde uygulanması gereken angajman tedbirlerini serbest bırakmamış olduğunu ortaya çıkarmıştır.
4.Normal şartlarda bu ihlal süreçlerinde Yunan Büyükelçisinin Dış İşlerine çağrılıp çok ağır bir nota verilmesi ve hatta Atina Büyükelçimizin istişare için Ankara’ya çağrılması gerekirken hiç birini yapılmaması Atina’yı daha da cesaretlendirmiştir.
5.İzmir’in zafer haftasında İsrail’in desteğine gelen ve hatta donanmamızın tatbikat bile yaptığı Amerikan Amfibi Saldırı Gemisi Wasp’ı Alsancak’ta vaveyla ile ağırlayan hükümetimizin artık ABD ile tam uyum içinde hareket ettiği ve dolar sopasıyla korkutulduğu bir konjonktür içinde Yunanistan daha da ileriye gidebilir. Her zaman söylediğimi tekrar edeyim Türkiye Anglosakson jeopolitik çekim alanında kaldığı sürece Ege’de hiç bir sorunu çözemez. Yunanistan bunu çok iyi biliyor ve sömürüyor.
6.Eğer Türkiye bu sürecin sonunda yeni bir durum muhakemesi yapacaksa şöyle düşünmelidir: Yunanistan Ege’de tek taraflı olarak aleni şekilde egemenlik ihlali ile statükoyu bozmuştur. Türkiye’nin bu çerçevede mütekabiliyet hakkı doğmuştur. Dışişlerimiz 1996’dan bu yana egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devrediilmemiş Kardak benzeri 153 ada adacık ve kayalık hakkında Türkiye’nin hiçbir devlet uygulaması yapmasına müsaade etmemektedir. Bu durum son 28 yılda her geçen gün Yunanistan’a Türkiye’den arsızca daha çok talepte bulunma cesaretini yaratmaktadır. Son iki ihlal artık bardağı taşırmıştır. Türkiye yeni süreçte kuzeyden güneye egemenliği tartışmalı egemenliği Türkiye’ye ait 153 ada adacık ve kayalık üzerinde artık çekinmeden hak iddia edecek devlet uygulamalarına geçmelidir. Bu ada, adacık ve kayalıkların kara sularında tatbikatlar, balıkçı gemilerimiz ile balıkçılık faaliyetleri yapması sahil güvenlik botlarımız ve deniz kuvvetleri unsurlarımızın bu sularda yoğun olarak kullanılması artık Türkiye’nin yeni normali olmalıdır. Diğer taraftan kamuoyuna açık bir şekilde sahil güvenlik komutanlarına bu tip ihlallerde hangi Angajman tedbirlerinin serbest bırakıldığı konusu paylaşılmalıdır. En kısa sürede Ege Denizi’nde sahil güvenlik ve donanma unsurları ortak tatbikat başlatmalıdır. Çin’in başarıyla uyguladığı Milis Balıkçı Filosu uygulaması örnek alınarak Ege’de uygulamaya sokulmalıdır. Bu tedbirlerin en önemlisi şüphesiz Dışişleri ve Savunma Bakanlığımızdaki deniz bilincinin yükseltilmesi olmalıdır. Mavi Vatan sloganla değil eylemle korunur.
Kaynak:Halk TV Haber Merkezi