Sürpriz: Sinan Ateş Davasında Ara Karar!

Ankara'da Aralık 2022'de öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti davasında ara karar verildi. Talepler reddedildi, 22 sanıklı davadan 10 kişi tahliye edildi. Ayşe Ateş karara tepki gösterdi.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin ilk duruşma 1 Temmuz Pazartesi günü başladı. 22 sanıklı davanın beşinci celsesi bugün (5 Temmuz Cuma) görüldü. Mahkemede ara karar verildi.

Eksik bilgi ve belgelerin savcılıktan istenmesine karar verildi. MHP'li Serdar Öktem'in HTS kaydı alınması talebi reddedildi. Tolgahan Demirbaş'ın Olcay Kılavuz'un evinde gözaltına alınmasının dosyaya girmesi talebi reddedildi. Adli rapor ve keşiflerin artması yönünde talep de reddedildi.

10 KİŞİ TAHLİYE EDİLDİ

Mahkeme, Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz, Osman Bayraktar, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Aytaç Ataç, Caner Günay, Umut Ersoy ve Alper Atay'ın tutuklulukta geçirdikleri süreyi değerlendirilerek, yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol tedbirlerinin uygulanması suretiyle tahliyelerine karar verdi.

Sanıklar Eray Özyağcı, Vedat Balkaya, Suat Kurt, Doğukan Çep, Tolgahan Demirbaş, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Mustafa Uzunlar, Emre Yüksel, Mustafa Emsar Aykal, Çağlar Zorlu ve Serdar Öktem'in üzerlerine atılı suçların mevcut niteliği, mevcut durumuna göre sanıklar yönünden kuvvetli suç şüphesi olgularını göstermesi gerekçesiyle tahliye talepleri reddedildi ve tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

Sanıklardan MHP'li avukat Serdar Öktem ve eski Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal'ın telefon şifrelerini adli yardım suretiyle ABD'den istenmesi talebinin kabulü ve bu hususta Adalet Bakanlığı'na müzakere yazılmasına karar verdi.

Sinan Ateş davasında sanık Tolgahan Demirbaş'ın MHP milletvekili Olcay Kılavuz'un evinde yakalanıp yakalanmadığının tespiti için tanıkların (eski Organize Suçlarla Şube Müdürü Kerem Gökay Öner) dinlenilmesi talebi reddedildi.

DOSYANIN BİRLEŞTİRİLME TALEBİNE RET

Sanık avukatlarının Sinan Ateş'in otopsi işlemleri esnasındaki videolu görüntü talebi de reddedildi. Otopside sadece fotoğraflı görüntü alındığı belirtildi. Cinayetten, şüpheli 17 sanık için ayrı yapılan soruşturma dosyasının ana dosyayla birleştirilmesi talebi de reddedildi.

Mahkeme tutuklu sanık MHP'li Serdar Öktem'in adına kayıtlı telefon hatlarının HTS kayıtlarının istenerek baz sinyallerinin temininin reddine de karar verdi.

Duruşma, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını açıklaması için 19 Temmuz'a ertelendi.

ayser-ates.png

AYŞE ATEŞ'TEN SERT AÇIKLAMA

Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, dava sonrası gazetecilere açıklamalarda bulundu. Ayşe Ateş'in açıklaması şöyle:

"Öncelikle sizlerden şu anda burada dudağımdan dökülecek her sözün kanayan bütün vicdanlar için adalet dilenen birer yoksulluk olarak kayda geçmesini talep ediyorum.

Dost dediklerimizden gördüğümüz onca vefasızlıktan ve alçaklıktan,
Düşman bildiklerimizin gösterdiği bunca merhametten ve şefkatten sonra
Hayatta tutunduğum tek dalın iyilik olduğunun, insanları iyiler ve kötüler olarak ayırdığımın altını da bir kez daha çizmek istiyorum.

Değerli Basın Mensupları,

Sincan yerleşkesinde beş gün boyunca sanıkların ve müdafilerin siyasi bir cinayeti alacak verecek davasına indirgeme çabalarına sahne olan, basın yayın ve sosyal medya destekli kumpas tiyatrosu bugün sonlandı.

Malumunuz olduğu üzere kapsadığı şüpheliler, şüpheliler arasındaki bağlantılar ve ihtiva ettiği deliller bakımından bütünüyle ilişkili olmasına karşın birbirinden ayrılan iki ayrı dosya var.

Bu yüzden biz Sincan’daki bu yargılamaya eksik iddianameyle görülen yarım mahkeme diyoruz.
Olumlu olsun ya da olmasın alınan her kararı da hukuki olarak eksik bulduğumuzu aziz milletimize beyan ediyoruz.

Bunun sebeplerini sıralamam gerekirse;

Bildiğiniz üzere bir emniyet mensubu tarafından Tolgahan Demirbaş’ın Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alınmış olmasına rağmen tutanakların değiştirildiğine dair bir suç duyurusu yapıldığı basına yansıdı.

Diğer taraftan, önceki dönemde dosyaya bakan savcılar hakkında FETÖCÜ oldukları gerekçesiyle HSK’ya suç duyurusunda bulunuldu. Bu suç duyurusunun en önemli dayanağı da torbacıların, kiralık katillerin beyanlarıydı.

Düne kadar eksik iddianameyi beğenip bize nispet yapanlar ise bugün beğenmez oldu.

İddianamenin, hakkında suç duyurusunda bulunulan savcıların soruşturma süreci boyunca ortaya koyduğu tablo üzerinden hazırlandığının bilinmesine rağmen,
Meclis kürsüsünden yapılan “İddianame bir an önce kabul edilmeli, yargılama başlamalı!” çağrısı akla gelen yeni bir senaryoyla bir anda unutuldu.

Hatırlayınız:

Çok değil, birkaç hafta önce sosyal medyada Burak Bekiroğlu isimli bir şahıs, yapmış olduğu paylaşımda beni etiketleyerek “Eğer bir daha konuşursan seni FETÖ’ye öyle bir monte ederim ki 100 avukat tutsan kurtulamazsın. Seni Pensilvanya’ya gömerim.” şeklinde tehditlerde bulunmuş, bu cinayeti de firari FETÖ İmamı olduğu bilinen Mustafa Özcan’ın azmettirdiği iddiasını ortaya atmıştı. Üstüne bir de zihnimi okuyarak “Bu gerçeği sen de biliyorsun.” demişti. Ben, tehditlerine ilişkin avukatlarım aracılığı ile kendisi hakkında suç duyurusunda bulundum. Kendisi ise bu cinayeti firari FETÖ İmamı Mustafa Özcan’ın azmettirdiğine dair bilgi ve belgeleri henüz savcılığa teslim etmedi.

Peki, sonra ne oldu?

Müdafiler bu cıvık iddiaları ısıtıp duruşma salonunda önümüze koydular. Bulgu ya da belge sunmadılar. Tıpkı Sinan’ı çocukluğu Selman’ın öldürdüğüne dair kiralık katil beyanını esas alarak konuşanlar, bu beyanlarla aklandığını iddia edenler gibi…

Müdafilerin duruşma boyunca yaptığı sorguların çerçevesi sosyal medyada belirli bir odak tarafından günler önce öne sürülen iddia ve ithamları kapsıyordu. Dün X hesabım üzerinden bununla ilgili belgeli bir paylaşım yaptım. Gerçekleri görmek isteyenler oraya bakabilirler.

Ayrıca dün sabah yaptığım basın açıklamasında da duruşma esnasında maruz kaldığımız bu saldırıya dikkat çekmiştim. Hemen akabinde karanlık gücün satılık kalemleri “Ayşe Ateş, FETÖ İmamı’nı savundu” şeklinde tezvirat yapmaya başladı.

Çünkü "Bu olayı FETÖ yaptı” diyerek kapatmak istiyorlar.

Tezgâhı açmışlar,

Aksi beyanlarınızı “FETÖ’yü, FETÖCÜleri, FETÖ İmamı’nı savunmak” olarak pazarlıyorlar.

Aslında diyorlar ki biz ne diyorsak onu kabul edecek, çizdiğimiz çerçevenin dışına çıkmayacaksın. Çıkarsan seni mahvederiz.

Çıktım, çıkıyorum, çıkacağım!

Çizdiğiniz çerçeveyi de paramparça edip ayaklarınızın altına atacağım!

Değerli Basın Mensupları,

Müşahede ettiğimiz süreç bizi şu sonuca ulaştırdı:

Hem katledilmeden hemen önce resmî hesaplar üzerinden hem de katledildiği andan itibaren açılan sahte hesaplar aracılığıyla Sinan’la alakalı olarak yürütülen karalama kampanyalarının, FETÖCÜ iftiralarının merkezinde, kurgulanan ve içinde bulunduğumuz süreçte sergilenen bu tiyatro varmış.

“Biz bunu öldürdükten sonra savcı, emniyet mensubu; ana, bacı, eş demeden karşımıza kim çıkarsa FETÖCÜ ilan eder. Sinan da FETÖCÜ’ydü. Bu bizi hedef almak için gerçekleştirilmiş örgüt içi infaz, der ve elimizdeki gücü kullanarak da üzerini bu şekilde kapatırız.” şeklinde bir plan yapılmış.

Bunu iddia etmiyorum.

Bu senaryoyu karanlık gücün satılık kalemleri ve trol hesapları sosyal medyada ve basında her gün yazıp çiziyor. Bu organize kötülüğü sizler de müşahede ediyorsunuz.

Lafı daha da uzatıp hem sizlerin hem de bizlere kulak veren aziz milletimizin değerli vaktini çalmak istemiyorum.

Zaten görünen köy de kılavuz istemiyor.

Çünkü her gelişme bir kez daha kamuoyu önünde cereyan ediyor.

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Bir daha bu dosyada delil karartıldığına dair en ufak bir şüphe uyanmaması, bu yargılama sürecinin hızlı bir şekilde ilerleyip hakikatten şaşmaması, korkutucu bir güce sahip bu karanlık tarafından yargının ve emniyetin üzerinde kurulmak istenen baskının önüne geçilmesi ve bu siyasi cinayetin bütün yönleriyle aydınlatılabilmesi için bir “Meclis Araştırma Komisyonu” kurulması gerekliliği açıkça ortadadır.

Çünkü Ankara’nın göbeğinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin dibinde, kameraların önünde ve güpegündüz işlenen bu siyasi cinayet karartılırsa bu namlunun bir sonraki hedefi karanlık ve kuytu bir köşede herhangi bir vatandaşımız olabilir.

Buradan alınan cesaretle peş peşe birçok siyasi cinayet işlenebilir.

Malumunuz olduğu üzere tarih; bu ve benzeri acı tecrübelerle doludur.

Sinan’ın katli siyasi cinayet silsilesinin son halkası olarak kalmalıdır.

Şüphesiz ki kurulacak olan bu komisyonla birlikte ülkemizde adalet dilenen bütün yoksulluklara umut olacak yeni bir sürecin ilk adımı da atılmış olacaktır.

Bu kapsamda Yüce Meclis’imizdeki her bir milletvekilimizden bu hususta ortaya bir irade koymasını rica ediyorum."

"2 HAFTADA BİTECEK DAVA MI?"

Halk TV'de Buket Güler İle Haber Masası'na bağlanan halktv.com.tr yazarı Gazeteci İsmail Saymaz, ara karara dair konuştu. Saymaz, şunları söyledi:

"1 Temmuz'da dava başladı 5 duruşma görüldü. 6'ncısında mütalaa açıklanacak. 2 haftada bu dava biter mi? 1 haftada paket edilecek davaysa 19 ay neden beklendi iddianame.

Davada 22 sanık var, ek soruşturma var, 17 şüpheli var. O şüphelilerden birisi eski MHP vekili. O vekilin cinayetteki en kritik isimle cinayetten 1 gün sonra birlikte yakalandığı ortaya çıkıyor. Aynı vekil cinayet şüphelisini polise teslim etmemek için mücadele veriyor.

Sinan Ateş'in ölümünden 8 ay öncesine kadar kendisinin avukatının eşini bilgilerini toplayan insanlar var bunlar için yurtdışı yasağı konulup ifadesi bile alınmıyor.

Bu dava birleştirilmeden ikisinin arasındaki bağlantı ortaya çıkarılmadan; Sinan Ateş basit bir mahalle çetesinin sanki aralarındaki hukuki meseleyi çözmediği kişiye dönüşecek. Bu yargılamanın sonunda cinayetteki siyasi ayağı koparılacak. Kriminal ayağı belki katillerine azmettiriciye yüksek ceza verilir, diğerleri işin içinde çıkacak.

İki dava birleştirilmeden bu dava aydınlatılamaz. Bu cinayeti karartmış olursunuz."

ismail-saymaz.png

"ORGANİZE YAZILMIŞ BİR SENARYO"

Gazeteci Timur Soykan ise "Mütalaa geldikten sonra nasıl devam edilecek?" sorusunu yanıtladı.
Soykan, "Savcının mütalasının istenmesi şu anlama gelir: artık karara yaklaştık demektir. Mütalaa için süre istemesi de 2 hafta sonra mütalaa açıklayacağını söylüyor. Bu savcının isteyeceği cezayı belirleyen bir metin olacak. Bu gerçekten bir tiyatro oyunu. Böyle bir şey olmaz. Bir cinayet var o cinayetin uzandığı yerlere dair deliller toplanmış çok önemli verilere ulaşılmış siz diyorsunuzki bu cinayetin yarısını göreceğiz. Bu cinayetin karanlık noktaları var. Adaletin bu kadarına bakacağız diyemez hukuk. Bir senaryo yazıyor ve bunu sadece sanıklar yazmıyor. Organize yazılmış bir senaryo var" dedi.

sinan-atell-001.webp

CHP'Lİ MAHMUT TANAL SALONDAN ÇIKARILDI

Ankara'daki duruşmaya sanıklar, taraf avukatları, Ayşe Ateş ve yakınları katıldı. Davayı takip eden CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal dün salondan çıkarılmıştı.

Mahkeme başkanı, duruşmanın başında, Tanal'ın 'mahkeme başkanına sataştığı' iddiasyla dün salondan çıkartıldığını anımsattı. Tanal'ın bu celse de salonda olduğunun görüldüğünü belirten mahkeme başkan Tanal'ın salondan çıkarılmasını istedi. Mahmut Tanal, bunun üzerine salondan ayrıldı.

mahmut-tanal.jpg

Sosyal medya hesabı Twitter'da paylaşım yapan Tanal, "Sessizce duruşmanın başlamasını beklerken dünkü itirazlarımı, 'tartışma' olarak yansıtan Mahkeme Başkanı, 'Mahmut Tanal’ın duruşmaya alınmaması' şeklinde karar aldı. Meselenin farklı yerlere çekilmemesi için duruşma salonundan çıktım" dedi.

Tanal'ın paylaşımı şöyle:

"KAMUOYUNA AÇIKLAMA:

Ankara’da görülen Sinan Ateş Davası’nın duruşmalarını, TBMM insan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi, insan hakları aktivisti, 37 yıllık avukat, hukukçu olmam hasebiyle gözlemci sıfatıyla takip ediyorum.

Dün görülen duruşmada (04.07.2024), mahkemenin usulü hatalarını tespit ettim.

Bu tespitlerimi doğrudan mahkeme heyetine ilettim.

Usulü hatalarını dile getirmemden rahatsızlık duyan Mahkeme Başkanı, “Mahmut Tanal’ın duruşma salonundan çıkarılması” yönünde karar aldı.

Meseleyi uzatmadan duruşma salonundan ayrıldım.

Bugünkü duruşmayı da gözlemci sıfatıyla takip etmek üzere sabahın erken saatinde Sincan Cezaevi Kampüsü’ne gittim.

Duruşma salonundaki yerimi aldım.

Sessizce duruşmanın başlamasını beklerken dünkü itirazlarımı, “tartışma” olarak yansıtan Mahkeme Başkanı, “Mahmut Tanal’ın duruşmaya alınmaması” şeklinde karar aldı.

Meselenin farklı yerlere çekilmemesi için duruşma salonundan çıktım.

Hayretler içerisindeyim! Adeta bir “dejavu” yaşıyorum.

Çünkü Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarında da hakimler, sanıkların yoklamasını yapmadan önce Mahmut Tanal’ın gelip gelmediğinin yoklamasını yapardı.

Bugün de benzer muameleye maruz kaldım.

Sinan Ateş Davası’nın bugünkü duruşmasında, gelen sanıkların yoklaması yapılmadan, müştekilerin ve müşteki avukatlarının, sanıkların ve sanık avukatlarının yoklaması yapılmadan benimle ilgili “duruşmaya alınmaması” kararı alındı.

Hakim, kin gütmez, husumet duymaz.

İlk iş olarak Mahmut Tanal duruşmaya gelmiş mi, gelmemiş mi diye salon gözlemlenip bu yönde adım atılıyorsa maksat belli…

Kendi yaptıkları hataların, hukuk bilgisine sahip kişiler tarafından tespit edilmesinden korktukları için böyle davranılıyor.

Peki dünkü duruşmada Mahkeme Başkanı’yla aramızdaki anlaşmazlığın sebebi neydi?

Dün Mahkeme Başkanı, duruşmayı kapattı, duruşmayı erteledi.

Müştekilerin, yani mağdurların katılma talebini karara bağlamadığı için savcının veya dava taraflarının talepleri olmaksızın, davadan el çektikten sonra tekrar yeniden duruşmayı açtı.

Savcının mütalaasını almadan, tarafların talebini almadan kendi kafanıza göre duruşmayı aç-kapa yapamazsınız. Bu usulü hatayı anlattım.

Ayrıca hakim, müştekilerin, mağdurların katılma talebini karara bağlamadan sanıklara soru sordu.

Çapraz sorgu için müştekilerin “katılan” sıfatını kazanması gerekiyordu.

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun (CMK) 201. maddesi gayet açık.

Şöyle ki: “Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir.”

Bu hususu da hatırlattım.

Dünkü hatasını yüzüne söylemem nedeniyle hakimin duygusal davranmaması gerekiyor.

“Adil yargılamanın” takibi için duruşmalara geliyoruz.
Maksadımız hakikatin araştırılması, maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adaletin yerini bulmasıdır."

mahmut-tanal1.png

MAHMUT TANAL: AVUKAT SUÇLULARI MAHKEME BAŞKANI ÖNÜNDE ALKIŞLADI

CHP'li vekil Mahmut Tanal, Halk TV'de Buket Güler ile Haber Masası programına bağlanarak duruşmada yaşananları anlattı.

Tanal, şöyle konuştu:

"Esas duruşmaya çarşamba günü gittiğimde sayın bakan emniyete talimata vermiş hiçbirimizin otoparka aracımızın park etmemesine ve sanıklarla duruşmaya girmemizi söyledi.

Protokol girişi neredeyse oradan gireceğim dedim. Mahkeme başkanı izin vermiyor dediler. Mahkeme başkanı otopark görevlisi değil dedim. Onları dinlemeden duruşma salonundaki yerimi aldım. Çarşamba günü olaysız geçti. Dün akşam duruşma bitti cuma gününe ertelendi denildi. Herkes kalkarken bir şey daha yazdıracağım dedi. müştekilerin davaya katılma talebini unutmuş tekrar yazdıracağını söyledi.
Yine eksik yapıyor savcılara sorması lazım. İtiraz ettim. Mahkeme 'Başkanı çok biliyorsan gel bu işi sen yap' dedi. Adımı soyadımı alarak duruşma salonundan çıkmamı istedi.

Bugün yeniden gittim. Gittiğimde mahkeme açıldığı zaman ilk yapacağım iş mahkemenin besmelesi, davanın sanıkların isim yoklaması yapılması. ama yapılmadı. Beni orada görünce mahmut tanal dün yaşadığı tartışma nedeniyle salondan çıkarılsın dedi. Ben o duruşmalara gideceğim her gün. Sanıkları duruşmadan gittikten sonra avukatların alkışlaması suç ve suçluyu övmedir. Mahkeme hakiminin gözü önünde oldu. Buna tepkisiz kalıyor."

11.jpeg