İmamoğlu'ndan sur canisi hakında dikkat çeken yorum
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yenikapı’daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen “İstanbul Turizm Fuarı”nın açılış konuşmasını yaptı.
İmamoğlu, İstanbul'da turizmin önemini ve geldiği noktayı vurguladıktan sonra sözlerine huzur ve güvenlikle devam etti. İmamoğlu, şunları dile getirdi:
"TURİZM HUZUR VE GÜVENLİĞİ TALEP EDER"
Tabi Türkiye’de ve İstanbul'da turizmi konuşurken, ihmal etmeyeceğimiz bir mesele de özellikle son dönemde hepimizin canını sıkan ve bir şekilde bu konunun mutlak üstünün örtülmemesi gerektiğini, tedbir almamızın gerektiğini, ama korkmamamız gerektiğini de hatırlatarak, güvenlik boyutundan da bahsetmek istiyorum. Turizm, her şeyden önce biliyoruz ki huzur ve güvenliği talep eder. Huzur ve güvenliğin olduğu ortam bizleri mutlu eder ve insanlarımızı, yani misafirlerimizi de iyi ağırlamamıza vesile olur. O bakımdan, özellikle çocuk ve kadına yönelik son dönemde gündeme oturan şiddetin önlenmesi, şehirlerin daha güvenli hale gelmesi de bu açıdan önemli bir meseledir. Güvenli şehirler, hukuk ve demokrasinin hakim olduğu yaşam, elbette hepimiz için çok önemli bir noktada. Hep birlikte bunu aşabileceğimizi de biliyorum. Niye? Az önce bahsettiğim biçimiyle, devletin kurumlarıyla bir araya geldiğimizde, aşamayacağımız hiçbir konu yok.
"BİR PSİKOPATIN..."
Üzerimize düşen vazife noktasında kararlı bir yönetim olduğumuzu belirteyim. Elbette bu vazifeleri yerine getirirken, her kurumun üzerine düşen vazife noktasında hassas davranacağına olan inancımla, bir araya gelmekle, hatta hızlı bir biçimde, ki hem şehrimizde hem diğer şehirlerde bütün yöneticilere bunu tavsiye ediyorum, hızlıca büyük şehirlerde bütüncül alınacak tedbirlerin daha koordineli, daha hızlı, daha pratik, ıskalanmış bir işbirliği varsa onun da yerine getirildiği biçimde ele alındığı toplantıların yapılması ve bu toplantıların mutlaka her şehirdeki, başta yaşayan kadınları, çocukları, yani çocuklarımızı, gençlerimizi koruyan daha güçlü bir çevreyi var eden pozisyona gelmesini sağlayan bir altyapıyı oluşturma konusunda işbirliği toplantılarının yapılmasını öneriyorum. Bu konuda şehrimizdeki önerimizi de elbette ki şehrimizin yöneticileriyle paylaşacağım. Ama bütün ülkeye yaygınlaşmasını değerli buluyorum. Bir seferberlik gibi, bu iklimi dağıtacağımıza, güveni, huzuru tesis edeceğimize inanıyorum. Yoksa ben, bir psikopatın gencecik insanları katleden, yaşamdan koparan o kötü görüntüleri, ülkedeki politik ortamla ilişkilendirecek kadar basit bakmam meseleye. Meseleye, hepimizin pozisyonu, hepimizin sorumlu olarak bakarım.
"SEVGİ PITIRCIĞI OLMAYA DEVAM EDİYORUM"
Elbette sevgiyi büyütmemiz lazım. Ayrıştırıcı dilden, kutuplaştırıcı dilden toplumun uzaklaşması lazım. Birbirini seven insanlar olduğumuzu, birbirimize hatırlatmamız lazım. ‘Bizim meydanlarımızda sevgi var’ diye bağırdıkça, bana ‘sevgi pıtırcığı’ dediler. Hayatta en çok sevdiğim yakıştırmalardan biri. Sevgi pıtırcığı olmaya devam ediyorum. Yeter ki insanlar birbirini sevsin, bütün sorunlar ortadan kalkar. Şunu söylemem lazım: Özellikle kindarlığı, öfkeyi, nefreti bu toplumun gündeminden defetmemiz lazım. Bu dili kim kullanıyorsa, toplum ona cezasını verir. Toplum; sevgiyi, iyiliği, dayanışmayı, kardeşliği vaat edenleri de sever. O bağlamda, genel anlamda ve geniş anlamda, böylesi dilin ve böylesi bir davranışın, birbirine sevgiyle, saygıyla, hürmetle bakan anlayışın Türkiye'mize ne kadar iyi geldiğini ve geleceğini de hep birlikte yaşayalım istiyorum. Turizmin sadece, az önce bahsettiğimiz sektörel anlamla bir bütüne kavuşamayacağını bilen birisi olarak bu olaya da değindim. Çünkü ‘turizm’ demek; bana göre adalettir, özgürlüktür. Turizmde yükselmek demek; demokrasidir, güvendir, huzurdur. Bunlar olmadan olur mu? Mümkün değil. Çevreye, insana, doğaya, sokaktaki canlıya, ormana, denize, ırmağına, havasına, suyuna özendir, saygıdır. Bütün bunlar olursa, memleketin turizmi daha kalıcı bir biçimde güçlenir ve en güçlü seviyeye yükselir.”