DEVA'lı Ekmen Bahçeli'ye süreç övgüsü "Berlin duvarlarına balyoz vurdu"
TBMM Genel Kurulu’nda 2026 yılı bütçesinin görüşmeleri sırasında DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen, Yeni Yol Grubu adına söz aldı.
Konuşmasında bütçelerin iktidarların yönetim anlayışını yansıttığını belirten Ekmen, 2026 bütçesi için şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu bütçe hukuk devletinin bütçesi değildir. Bu bütçe şeffaflık içeren bir bütçe değildir. Bu bütçe kamu adına kamu kaynaklarının ve harcamalarının denetimini garanti altına alan bir bütçe hiç değildir. Bu bütçe milletin değil, faizcisinden müteahhidine ayrıcalıklı bir azınlığın, imtiyazlıların, bir avuç mutlu azınlığın bütçesidir"
Konuşmasında bütçenin toplumun geniş kesimlerine hitap etmediğini söyleyen Ekmen, özellikle çiftçiler, emekliler, kadınlar, gençler, esnaflar ve KOBİ’lerin bütçeden dışlandığını vurguladı. "Bu bütçe gençliğin de, esnafın da, üreticinin de bütçesi değildir" diyen Ekmen, yüksek faiz ve vergi yüküyle dar gelirli vatandaşların ezildiğini söyledi.
"TEFECİNİN BÜTÇESİ"
Devlet kaynaklarının nasıl harcandığını da sorgulayan Ekmen, "2 trilyon 742 milyar TL faiz gideri, 101 milyar TL müteahhitlere garanti ödemeleri, israf ve şatafat harcamaları... Bu bütçe tefecinin, rantiyecinin, müteahhidin, itibarı gösterişte arayan siyasetçi ve bürokratın bütçesidir" dedi.
TBMM’de 2026 bütçe mesaisi başlıyor: 14 günlük takvim açıklandı
"BAHÇELİ BERLİN DUVARLARINI..."
Ekmen, terörle mücadeleye harcanan kaynaklara da değinerek şu sözleri kullandı: "Eğer bugün kendini fesheden PKK hiç var olmasaydı ve kaynaklarımızı verimli kullansaydık bugün dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alabilirdik"
Konuşmasının önemli bir bölümünü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ayıran Ekmen, 2024’te Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına gidip tokalaşmasıyla başlayan sürecin tarihî olduğunu belirtti ve şöyle dedi:
"2010'lu, 2020'li yıllarda tarihsel dönüm noktalarını ıskalamamış olmaları üzerine yorum yapmalarını ve sitemde de bulunmalarını engellemiş oluruz.
Geçtiğimiz yıl yapılan bütçe görüşmeleri 2024 yılı meclis açılış programında Sayın Devlet Bahçeli'nin DEM Parti sıralarına giderek tokalaşması ve devamındaki gerçekten çarpıcı ve tarihi gelişmelerin ardından yapılmıştı.
Hatırlayalım Sayın Devlet Bahçeli Ortadoğu'daki bir alt üst oluşun adeta 3. Dünya Savaşı'na gidişin eşiğinde içeriği tahkim etmek gerektiğini bu tahkimatın en önemli aşaması olarak da ülkemizdeki silah, şiddet, TEDHİŞ ve terör sarmalının sona ermesi yönünde bir çağrıda bulunmuştu.
15 ay sonra şunu belirtmekten gocunmamak gerekir ki Sayın Devlet Bahçeli hepimizi şaşırtan, şok eden bir üslupla elinde bir balyoz ön yargılardan, ön kabullerden, alışkanlıklardan oluşan birikmiş öfke ve kinden beslenen yıkılmayacağı zannedilen Berlin duvarlarına hamle üstüne hamlelerde bulundu.
Duvarlar belki henüz yıkılmadı ama statüko sarsıldı ve herkes çatışma çözümünün gereği olan yeni fikir ve bakış açılarını konuşmaya anlaşmaya anlamaya ve tartışmaya başladı.
Peki Sayın Bahçeli'nin tutarlı duruşu ve hızına iktidar ne kadar ayak uydurabildi? Bugün geldiğimiz bu noktada bu sürecin istenen seviyeye ulaştığını söylemek mümkün değildir. Evet yaşanan yol kazalarına rağmen süreç ilerlemektedir.
Ancak ulusal ve bölgesel ve uluslararası konjonktürün bu kadar uygun olduğu ülke içi dinamiklerin sonuç almaya bu kadar yakın olduğu bir süreç aradan geçen 14 aya rağmen istenen seviyeye gelmemiştir. Sürecin en büyük problemi sürece girişilirken öncelikle belirlenmesi gereken fesih ve tasfiye sürecine dair hukuki statünün yasal adımların bugün itibariyle henüz atılmamış olmasıdır.
İnşallah komisyonun raporu bir an önce çıkar ve yasa teklifleri meclise gelir. Ben süreç yönetimi hakkında başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum. İnsanlar Sayın Devlet Bahçeli'nin şaşırtıcı ve sıra dışı çağrısını ve devamındaki konuşmalarını dinlediğinde kendisinin ülkemizin bekası ve istikbali adına ciddi bir durum tespiti yaparak bu adımları attığını düşündü. Haydut devlet, soykırımcı terör devleti İsrail'in saldırganlığı karşısında önce ülkemizin, sonra bölgemizin insanları ve devletlerini din, dil, mezhep farkı gözetmeksizin ayetteki ifadesiyle bir vücudun azaları gibi bir araya getirmek gerekliydi ki önce İsrail'in haddi bildirisin. Sonra da yeni bir tarihsel strateji ve birliktelik bina edilebilsin.
Şöyle düşündü insanlar devletin 50 yıldır mücadele ettiği ve yok etmeye çalıştığı bir terör örgütü. O örgütün lideri ve üyelerine böyle bir çağrıda bulunuluyorsa bu çağrının gerekleri muhtemelen herkesi ve her kesimi kapsayan bir kuşatıcılık ve kapsayıcılıkla yerine getirilecektir.
Bu çağrıya esas olan tehdit analizi ve çağrının gerekleri muhalif olsun olmasın her düşünceden her renkten vatandaşımızın devleti ile kucaklaşması ve bütünleşmesini gerektirir. İktidarın yönetim tarzı artık bu çağrıdan sonra bu yönde değişecektir, şekillenecektir diye düşündü insanlar.
Evet biz 1 Ekim 2024'ü milat kabul edip o güne kadar hukuk devleti, özgürlükler, adalet ve demokrasi alanındaki bu sorunların tedrici olarak sona ermesini beklerken 14 ay sonra bu alanlarda hiçbir iyileşme olmadığı gibi 1 Ekim'den bu yana bırakınız kayım uygulamasına son verilmesini, yeni kayım atamaları devam etti. Hukuk güvenliğini ve kişilerin masumiyeti ilkesini hiçe sayan bir davetle adliyeye gelecek siyasetçileri şafak sökmeden gözaltına alıp bir de bunun video kliplerini yayınlayan sosyal medya trol ağlarıyla gizli kaşeli belgelerin servis edildiği siyasiler tarafından lansmanı yapılan sayısız soruşturmayı hep beraber gördük.
Soruşturma usullerinin gayrihukukuliği hoyratlığının bedelini sadece ekonomide değil hukuka insana yaşama dair göstergelerin her birinde ayrı ayrı birlikte hissettik, yaşadık. "
Ancak bu beklentilerin tersine, yeni kayyum atamaları yapıldığını, siyasetçilere şafak operasyonları düzenlendiğini, gazeteci ve akademisyenlerin tutuklandığını, muhalif medya kuruluşlarına el konulduğunu ifade eden Ekmen, şöyle devam etti:
"Hasta hükümlü ve tutukluların tahliyesini beklerken cezaevine konulanları, hakkında soruşturma olmayan KHK’lıların iade edilmemesini, AİHM ve AYM kararlarına uyulmamasını hep birlikte gördük. Medya muhalefet için nefes alınamaz hâle geldi"