Bahçeli'den ikinci İmralı görüşmesi çağrısı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında terör örgütü elebaşı Öcala'a yaptığı çağrının ardından başlayan süreç ile ilgili konuştu.
Bahçeli, "Terörsüz Türkiye'nin şafağı sökülmüştür." diyerek, terör örgütü PKK'nın silah bırakması gerektiğini vurguladı.
Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yapan Bahçeli, "Tam 1,5 asırdır Türk ile Kürt arasında açılmak istenen ölümcül uçurumları ebediyen ve tamamıyla kapatmadıktan sonra bin yıllık kardeşlik çağrısını gerçek manasına nasıl tahvil ve teşmil edeceğiz?" diye sordu.
Kürtlere "Siz bizim her şeyimizdensiniz." diye seslendiğini hatırlatan Bahçeli, terör örgütü PKK'nın Kürtlerin ne vasisi ne vasıtası ne de varlık nedeni olduğunu belirtti.
Bahçeli, DEM Partisi'nin temaslarını olumlu bulduğunu ifade ederken, İmralı ile yapılacak ikinci görüşme sonunda terör örgütü PKK'nın örgütsel varlığının bittiğinin açıklanması gerektiğini söyledi.
Bahçeli, TBMM'deki DEM Parti ile görüşmesinin de olumlu geçtiğini söyledi.
"PKK'lı teröristler ya silahlarını gömmeli ya da silahlarıyla birlikte teslim olmalı veya kaçınılmaz sonlarıyla karşılaşmalıdır." diyen Bahçeli, terörle müzakere değil, mücadele edilmesi gerektiğini altını çizerek vurguladı.
İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu'nın "İki devlet, iki bayrak" sürece ilişkin eleştirisini "hamaset tiyatrosu" olarak nitelendiren Bahçeli, "Terörsüz Türkiye'nin doğuşundan rahatsız ve memnuniyetsiz olan bazı döneklerin iki devletin, iki bayrağın, iki dilin isteneceği hezeyan komasına giren, gire gire duyurmaları sadece ve sadece hamaset tiyatrosudur. Kılıç hakkının ne olduğunu bilmeden bu hakkı diline dolayıp esas dert ettiği hakkın cukka hakkı olduğunu bilmeyen mi var? Hiç kimse meraklanmasın. Siyasetin Sülün Osmanlılarına da alavere dalavere geri durmasını, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı varken biri ikiye çıkaracak, Türkiye Cumhuriyeti'ni 1923 kuruluş felsefesinden ayıracak, üniter milli devleti ortadan kaldıracak hiçbir hain ve hasmane kalkışmaya müsaade edilmez, edilemez, edilmeyecektir." şeklinde konuştu.
"ERKEN SEÇİM YOK"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in erken seçim çağrılarını eleştiren Bahçeli, "Erken seçim düşü görmek kurt ininde çakal izi aramak kadar apuk sapuk bir hâlin özetidir." dedi. Seçimlerin zamanında yapılacağının altını çizen Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı istikrarın korunacağını iddia etti.
"CİHAN VE UZAY HAKİMİYETİ"
Bahçeli, "Gelen Türk asrıdır. Türkiye ve Türk milleti 2071'de cihan ve uzay hâkimiyeti mefkûresini Allah'ın izniyle başaracaktır." ifadelerini kullanarak sözlerini tamamladı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin konuşması şöyle:
Esas ve öncelikli olan artan dış baskı ve basıncın tıpkı birleşik kaplar misali iç cephe tarafından dengelenmesidir. Tarih bize diyor ki; Batı'da güçlü olmanın, emin adımlarla ilerlemenin ve kuvvet temerküzünün stratejik manivelası Doğuda temin edilecek dirliğe ve güvenliğe bağlıdır.
Pek çok hadisenin içinden çıkardığımız bu tarihsel kaidenin tam tersi de doğrudur. Aynı kaidenin coğrafyamızın kuzey ve güney istikametinde de geçerli olduğunu gözden uzak tutmamak lazımdır. Zora girip birisini sağlam esaslara bağlamak adına bizim ne zamandan ne zeminden vazgeçmeye, bunlardan birini diğerinin önüne geçirmeye hakkımız olmadığı gibi niyetimiz de yoktur.
Zaman, Türkiye ve Türk milleti zamanıdır. Zemin ise Türk milletinin meşru ve hukuki bir direniş hattı olan Misak-ı Milli'nin son sınır hattı, Türk devrinin doğuşunu müjdeleyen kutlu dönemin kapsama alanıdır.
Eski Türkler, büyük buhranların husule getirdiği kaygan anlarını aşık çağı olarak tarif ederlerdi. Aşık gecesinde semadan yere bir nur sütunu, bir altın ışık inerdi. Bu altın ışık da mefküreden başka bir şey değildi.
Altın ışık hangi insana, hangi millete, hangi mevcuda dokunsa onu kutlu ederdi. Haysiyet ve hürriyetini kaybeden insan veya toplumlar altın ışığın imkan, itibar ve nimetlerinden mahrum kalanlardı.
Bugün bölgesel ve küresel mahiyetli bir buhran döneminin bütün emareleri görülmektedir. Böylesi bir dönemde altın ışık Türk milletini ve Türkiye'yi aydınlatmaktadır.
Tecelli eden yepyeni aşık çağı Türkiye ve Türk yüzyılının muvaffakiyet mührü, yükseliş muştusudur. Bunun önüne kim engel çıkarıyorsa, altın ışığımızı perdelemenin peşinden kimler sürükleniyorsa, bilin ki onları harman yerinde savrulan samana çevirmek bizim kutlu ceddimize vefa ve vicdan borcumuzdur.
Kardeşlikle yazılan Türk tarihine leke sürdürmemek azmindeyiz. Kader ortaklığı ile geçen yüzyıllara gölge düşürmeme anlayışındayız.
Türk milletinin ana gövdesinde ön şartsız kucaklaşıp huzurlu, mutlu, müreffeh, şiddetsiz ve terörsüz bir yüzyılın çatısını gönüllerin birleşmesiyle örmenin amacındayız.
Etnik kökenlere tasnif edilmiş, ortak değerlerden uzaklaşan sınıflara ayrılmış, birbirinden kopuk zümrelere dilimlenmiş, ideolojik ve kozmopolit mahallelere bölünmüş, birbirlerine yabancılaşıp siyasi kamplara savrulmuş bir ülkenin bırakınız geleceğini bugünü dahi mefluç ve meftun olur.
Türk milletinin hükmi şahsiyetini pekiştirmenin, bölgesel ve küresel tehlikeler karşısında bir olmanın, biz olmanın, beraber yaşamanın ahlaki, kültürel ve tarihsel mirasını güvenceye almanın kaçınılmaz mesuliyet ve mecburiyeti önümüzdedir.
Kötü anıların, kötülük saçan odakların geleceğin parlak günlerini sis altında bırakmasına sabır ve tahammül göstermeyeceğiz.
Temkinli, tedbirli ve ihtiyatlı iyimserlikle milletimizin ve devletimizin kutlu varlığına hiçbir halel getirmeyecek hasbi, harbi ve hakkaniyetli mücadelede inşallah çıta yükselteceğiz.
Bununla da kalmayacak, yeni yüzyılın emniyet ve esenliğini tesis edebilmek adına fedakarlıkla istenen ne varsa yerine getireceğiz.
Onun bunun ucuz ve uçuş fason iddialarına asla prim vermeyeceğiz. Biliyoruz ki değişimsiz gelişim olmaz. Fakat kafasını değiştirmeyenler hiçbir şeyi değiştiremez.
Biz gelişmiş ve güçlenmiş bir Türkiye'nin hedefindeyiz. Lider ülke Türkiye diyoruz. Süper güç Türkiye'nin güneş gibi yükseldiği inancındayız.
20. yüzyılın karabasanından çıkmalıyız. Hızımızı kesen bagajları boşaltmalıyız. Bunu milli birlik ve dayanışma ruhuyla başarmalıyız.
Meşhur bir siyaset filozofu diyor ki; “Demokratik ruha sahip olmak demek birlik ve çeşitliliğin birbirlerine bağlı olduklarının farkına varmak demektir.” Birliğin içinde mahfuz olan çeşitliliği, çeşitliliğin içinde tıpkı bir cevher gibi saklı duran birlik ve zenginliği görmeden, göremeyip üstelik bunu göstermeden parkurunda ilerlediğimiz yeni yüzyılı lehimize nasıl çevireceğiz?
Tam 1,5 asırdır Türk ile Kürt arasında açılmak istenen ölümcül uçurumları ebediyen ve tamamıyla kapatmadıktan sonra bin yıllık kardeşlik çağrısını gerçek manasına nasıl tahvil ve teşmil edeceğiz?
Öteden beri Kürt kardeşlerimize bizi kötülediler. Aramıza çomak sokmak, insani ve İslami ve milli irtibatlarımızı sabote etmek amacıyla her yalan ve iftirayı tedavüle soktular.
Fitnenin küfürden daha şiddetli olduğu aşikarken buna aldırış etmeksizin en vahim, en vandal, en vahşi dedikoduları milli bünyemize serpiştirip servis ettiler. Zehri zemzem diye yutturmaya kalkıştılar. Milliyetçi Hareket Partisi ile Kürtleri düşman göstermek amacıyla iç ve dış menşeli hain bir propagandayı devamlı güncelleyip körükledirler.
İtiraf edeyim ki ne yaptıysak, ne söylediysen kendimizi bir türlü anlatamadık. Belli ki muhabbet ve hürmetimizi layık olduğu vecihle gösteremedik.
Halbuki Kürt kardeşlerimize hiçbir zaman şaşı bakmadık. Onları hiçbir zaman öteki ve sorun görmedik. Hep birlikte Türk milleti olduğumuzu yüreklilikle savunduk.
Bakınız 6 Haziran 2011 tarihli Diyarbakır açık hava toplantımızda ne demiştim; "Siz Türk milletinin eşit, onurlu ve yeri doldurulamaz birer mensubusunuz. Siz bizim her şeyimizdensiniz. Duamızdansınız, gönlümüzdesiniz, dilimizdensiniz. Şunu da kesinlikle inanın Washington'dakiler sizi benden daha fazla sevemez. Brüksel'dekiler sizi benden daha çok anlayamaz. Erbil'deki peşmerge sizi benden daha çok sahiplenemez. Türk ile Kürt'ün alın yazısı bir yazılmıştır."
Biz bu görüşten hiçbir şekilde taviz vermedik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin, Türk vatanı hepimizin, dahası hepimiz Türk milletiyiz.
Yine Diyarbakır açık hava toplantımızda şunları söylemiştim; "Unutmayınız ki; ya bu vatan üzerinde bir ve bütün olarak kardeşçe yaşayacağız ya da millet olarak yalnızca Diyarbakır'dan değil, Anadolu'dan da atılacağız."
Yedi düvelin karanlık planları durmak bilmiyor. Bunun için terörist PKK'yı taşeron olarak kullanıyor. Dağlarımızdaki eli silahlı eşkıyayı sürekli besliyor.
Bir tarafta hepimiz varız, diğer yanda milletimizi ayrıştırmaya çalışan odaklar. Bir yanda Türk milleti var, diğer yanda iştahları yüzyıllardır doymayan Haçlı zihniyeti. Umuyorlar ki birbirimizden kopalım. İstiyorlar ki kardeş kavgasının tarafı olalım. Diyorlar ki birbirimize küselim ve çözülelim.
Aramızı bozmaya çalışıyorlar. Birbirimizi düşürmeye çabalıyorlar. Biz birlikteyken amaçlarına ulaşamadılar. Ulaşamayacaklarını da biliyorlar.
Şimdi de dağıtarak sonuç almayı istiyorlar. Ama asla başaramayacaklar. Emellerine muvaffak olamayacaklar. Bizi asla bölemeyecekler.
Evet ve şüphesiz bizi bölmeye kimsenin nefesi yetmeyecektir. Kürt kardeşlerimizle aramıza kandan duvar çekmek için on yıllar boyunca faal halde bulunan zalimler ve onların kiralık tetikçisi hain bölücü örgütün sonu gelmiştir.
PKK/YPG terör örgütü Kürt kardeşlerimizin ne vasisi ne vasıtası ne de varlık nedenidir.
Bölücü terörün Türk-Kürt kardeşliğini küresel sipariş üzerine hançerleme teşebbüsleri artık çuvallamış, muazzam milli uyanış kenetlenmiş halde belini doğrultmuştur.
Terörsüz Türkiye'nin şafağı sökülmüştür. Türkiye'nin kilitleri sökülmüş, huzurun şahlanışı tarih sahnesine çıkmıştır.
DEM Parti'nin yaptığı temas ve ziyaretler bizim nezdimizde müspet seyir ve serencam halinde gerçekleşmiştir.
Usul ve üslup olgunluğunun örneklerine şahit olmak memnuniyet vericidir.
Bu kapsamda terörsüz Türkiye'nin yanında pozisyon alan, duruş gösteren, mesaj veren bu uğurda dürüst ve önyargısız hareket eden herkes değerli bir çabanın tarafıdır.
Hasılı vakit gecikmeksizin yediğimiz ekmeğin, içtiğimiz suyun üzerinde gezdiğimiz toprağın, mensubiyetinden iftihar ettiğimiz milletin hak ve hukukunu ortaklaşa müdafaa etmenin vakti gelmiştir.
Terör markajını kırarak bölücülük damarını kesmenin, milli kucaklaşmayı biteviye başlatarak ayrık otlarını temizlemenin eş anlı şekilde ortak tarih ve kültürde birleşmenin dışında başka bir çare kalmamıştır.
Terör örgütü için son gelmiş, deniz bitmiş, tutunacağı hiçbir dal kalmamıştır. DEM Heyeti ile İmralı arasında yapılacak ikinci görüşmenin hitamında PKK'nın örgütsel varlığının bittiği, terörle bir sonuç alınamadığı, bu kanlı sayfanın birçok bedel ödenerek kapandığı hiçbir şart ileri sürmeksizin açıklanmalıdır. Kesin ve tavizsiz beklentimiz budur.
PKK'lı teröristler ya silahlarını gömmeli ya da silahlarıyla birlikte teslim olmalı veya kaçınılmaz sonlarıyla karşılaşmalıdır.
Altını kalın bir şekilde çizerek ifade ediyorum ki; terörle pazarlık olmaz, müzakere yapılmaz, yalnızca ve yalnızca mücadele edilir.
Suriye'nin güneydoğusunda PKK/YPG bölücü terör örgütü mensupları Suriye hükümetinin çağrısına kulak vermelidir. Silahlar bırakılmalı, terör yöntemiyle sonuç alınamayacağı görülmelidir.
Terör örgütü mücavir topraklarımızın neresinde yürüyorsa, bataklık nerede bulunuyorsa terörün kaynağına hücum ederek özellikle Fırat'ın doğusunu meşru müdafaa ilkeleri gereğince darmadağın etmesi Türkiye Cumhuriyeti'nin bir devlet görevidir.
Batı'dan kaçanların doğuya sığınmaları diye bir şey olmamalıdır. Fırat'ın iki yakası da terörden arındırılmalıdır. Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve diğer bazı ülkelerin suyu bulandırma, terör örgütünü arkalayıp DEAŞ bahanesiyle teröristlere kol kanat germe teşebbüslerinin geçerliliği ve inandırıcılığı yoktur.
Dostluk ve müttefiklik maskesine bürünen ülkelerin arkadan dolanıp terör örgütüne destek vermeleri hiçbir kitaba sığmayacak ilkellik ve ilkesizliktir. Fırat Nehri kardeşliğin nehridir. Sınır aşan bu nehrimizin sularında taşınan husumet değil, berekettir.
Akan, coğrafyamızın umutları, inanç ve tarihsel bağlarımız, muhterem hatıralarıdır. Diyeceğim odur ki; Fırat'ın doğusu terörden ya da kurtulmalı ya da kurtarılmalıdır. PKK/YPG Suriye'den çıkmalı ve örgütsel hüviyeti sonlandırılmalıdır.
Terörsüz Türkiye'nin doğuşundan rahatsız ve memnuniyetsiz olan bazı döneklerin iki devletin, iki bayrağın, iki dilin isteneceği hezeyan komasına giren, gire gire duyurmaları sadece ve sadece hamaset tiyatrosudur.
Kılıç hakkının ne olduğunu bilmeden bu hakkı diline dolayıp esas dert ettiği hakkın cukka hakkı olduğunu bilmeyen mi var?
Hiç kimse meraklanmasın. Siyasetin Sülün Osmanlılarına da alavere dalavere geri durmasını, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı varken biri ikiye çıkaracak, Türkiye Cumhuriyeti'ni 1923 kuruluş felsefesinden ayıracak, üniter milli devleti ortadan kaldıracak hiçbir hain ve hasmane kalkışmaya müsaade edilmez, edilemez, edilmeyecektir.
Biz hala olduğumuz yerdeyiz. 56 yıldır ne diyorsak oyuz. Çizgimizden ve ilkelerimizden ödün verecek kadar şuursuz hiç değiliz. Kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçiliğinden en ufak sapma göstermek fikri namusumuzu tartışmaya açmaktır ki bu bizim için kıyametin kopuşudur.
Türklük varlığımızın şeref nişanıdır. Türk milleti, iftiharla bağlandığımız beşeri itibar ve irademizdir. Bin yıllık kardeşlik üzerinde titrediğimiz bu muazzam emanetimizdir.
Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir. Bize vatanseverlik, milletseverlik ve milliyetçilik ahkamı kesmenin iştahında olan doymaz kursaklar, duymaz kulaklar, donmuş kalpler, müfteris, münafık ve muzır karakterlerini muteberliğin kisvesiyle örteceklerini sanıyorlarsa gelsinler virüs kapmış siyasi hal ve zihniyetlerini biraz da kulağımıza anlatsınlar.
Çıkarlarına ters düşenleri 10 metrelik kuyuya itip 5 metrelik iple kurtarma rolüne soyunan tatlı su kurnazlarını tanıyor, biliyor, her zaman da takip ediyoruz.
Biz kardeşlik dedikçe kuduruyorlar. Terör bitsin dedikçe çılgına dönüyorlar. Varsın kudursunlar, elbette aşıyı vuracak birisi çıkacaktır.
Bunun yanında geceyi onaran mimar gücün iradesi olan millet her şeyi görmektedir. Fuzuli'nin dediği gibi; "Herkesin bir derdi var. Kimi anlatır dilini yorar, kimi susar yüreğini yakar."
Yüreğimiz yansa da dilimizi bunlara karşı artık yormayacağız. Türk milleti var olacak, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Gün bugündür ayrışmadan uzlaşmak, yönetimde kaynaşmak için varız. Gün bugündür istikbalin yol haritasını birlikte çizmek için varız.
Terörü bitirip bölgesel istikrarla yeniden tarihi yazmak için ayaktayız. Emperyal güçlere ödün vermeden tarihi yeniden yazmanın kararındayız.
Barışın kaybedeni, savaşın kazananı olmaz. O halde barışla herkesin kazanması için hazırız ve buradayız.
Merhum halk ozanımız Aşık Veysel'in şu dizeleri ne güzel de anlatıyor kardeşliği:
"İtimat edersen benim sözüme
Gel birlikte kavline girelim kardeş.
Birlik çok tatlıdır benzer üzüme
İçip şerbetini duralım kardeş.
Son verelim iftiraya, bühtana
Kardeşane sevişelim can cana.
El birliğiyle çalışalım vatana
Çok okul, çok fabrika kuralım kardeş.
Yürüyelim Atatürk'ün izinde
Boş verelim bozguncuların sözüne.
Göz atalım şu dünyanın hızına
Yürüyüp hedefe varalım kardeş."
Hedefe varacağız inşallah. Huzura ulaşacağız Allah'ın inayetiyle. Ona buna el avuç açmayacağız. Muhtaç olmayacağız. Zulme maşalık yapanların içimizi karıştırmalarına fırsat vermeyeceğiz. Ne yapacaksak milletçe yapacağız.
Türk devrinin kırılmaz sütunlarını birlikte dikeceğiz. İnandık, başaracağız.
Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak hiçbir yanlışın içinde olmayacağız. Gazilerimizi sükut-u hayale uğratacak bir çarpıklığa onay vermeyeceğiz. Her şey Türkiye için demekten yorulmayacağız. "Ne mutlu Türk'üm diyene!" çağrısından ayrılmayacağız.
Türk ve Türk yüzyılının hedeflerine iman ve irade kudretiyle belirlenen haklı mücadelemizle ulaşacağız. Cumhur İttifakı olarak tek yürek, aynı hedeflere kilitlenmiş vaziyetteyiz.
Türk milletini gönülden seven hiç kimse fitne tohumu ekemez. Saf tutup, saf birlik içinde olanlar zillet ve ihanet yükünü asla çekmez.
Bilinsin ki alçak tezgâhlar yok hükmündedir. Sosyal medya palavralarına aldanacak ve aklı karışacak da yoktur.
Türkiye'nin iç barış ve huzur ortamına hilafsız ve hilesiz, samimi ve sahici hizmet edenler baş tacıdır. Buna karşı gelenler, müfterilik yapanlar, kutuplaşmayı tahrik edenler ise ayaklarımızın altındadır.
Bu tarihi akış içinde hiç kimseyi hafif almıyoruz. Küçümseme yanlışına düşmüyoruz. Söylenenlerden daha çok yapılanlara bakıyoruz ve bakacağız.
Nihayetinde nokta küçüktür ama cümleyi bitiren de odur. Milletler mücadelesinin acımasız rekabetinde Türk milleti ortak paydada buluşmalı, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimseyi yabana atmadan geçmişin muzaffer hatıralarını geleceğin ufkuyla eklemleştirmeliyiz. Bunu yapacak irade, inanç ve itibar Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı'nda mevcuttur.
Zembereğinden boşalmış kısır çekişmeleri bir kenara bırakmalıyız. Vatan ve millet sevdasıyla hareket edebilme basiretini derhal göstermeliyiz. Türkiye hepimizindir, Türk vatanı namusumuzdur. Farklı başkentlerin sunduğu kurtuluş reçetelerinin Türk milletini bir adım ileri götürmeyeceği açıktır.
Gülün dikeni var diye üzülmek yerine dikenin gülü var diye sevinmeyi tercih edeceğiz. İlkeli ve samimi mizacımızla milletimizin ruh köklerine tercüman olmayı azimle sürdüreceğiz. Siyaset, kavga arenası değil, konuşma ve düğümleri çözme sahasıdır. Sözün ateşiyle münakaşa ve muhabere etmek yerine akıl ve ahlaki mutabakatla Türkiye'mizin yükseliş sürecine herkes destek vermelidir.
Türk ve Türkiye yüzyılına müzahir tutum geliştirmek her siyasi parti ve siyasetçi için milli sorumluluktur. Silahla dayanarak siyaset olmaz. Terörden medet umarak sonuç alınamaz. Sürekli yakınanlar, sürekli şikayet edenler, sürekli yıkmanın, bozmanın, kırmanın, dökmenin çabasında olanlar siyaset düşkünüdür ve korkaklığın toplama kampında toplanmaları da mukaddestir.
Muhterem arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının basit veya bayağı siyasetinin tevil ve telâfisi artık imkânsızdır. Terörsüz Türkiye hedefini yeni anayasa ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi kapsamında değerlendirmesi gâfilce bir saptırmadır ve yalandır.
Özgür Bey'in hemen seçim çağrısı, gerçeklerle bağını koparan müflis bir siyasetçinin kendisini hayal âlemine nasıl kaptırdığının ibretlik göstergesidir. "Bu hafta erken seçim kararı alalım" diyor. Sanki pazara çıkmış, soğan patates alıyor.
Özgür Bey, bırak bu işleri. Vazgeç çalı gibi yoklamaktan. Hesabını kitabını da seçimlerin zamanında yapılmasına göre planla ve hazırlan.
Çünkü erken seçim düşü görmek kurt ininde çakal izi aramak kadar apuk sapuk bir hâlin özetidir. Seçimlerin erkene alınması diye bir şey yoktur. Buna ihtiyaç da yoktur ve gerek de yoktur.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sağladığı siyasi istikrar haysiyetle korunup sonuna kadar müdafaa edilecektir. Türk milleti çok konuşup aklına esen sözleri verenlere değil, verdiği sözleri tutup söylediklerini yapanlara güvenmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı sözünün eridir. Geçim ve seçim diyenlerin samimi olmadığı meydandadır. Yalanı, dolanı ve sahte demokratlığı, seçim, geçim kapısı görenlerin milletimizin aşına, işine ve geleceğine dair hiçbir genel ve geçer vaatleri olmaz, olamaz.
Bugüne kadar da olmamıştır. İç ve dış meseleleri yorumlama ve siyaset üretme yetersizliklerinden dolayı komplekse giren CHP'nin başını çektiği müzmin muhalefetin erken seçim talebi yenile yenile sırtı kevire dönmüş güreşçiyle bir ve aynıdır.
CHP yönetiminin boşa kürek çekmesi kendi bileceği bir şeydir. İstiklal ve istikbalin güvencesi Cumhur İttifakıdır ve varlığını kararlılıkla devam ettirecektir. Tarihte büyük devletler kurmuş ve bu potansiyeli defalarca göstermiş olan Türk milletinin bugün her evde, her ocakta, her ailede, her ana yüreğinde yaşattığı memnuniyet kudreti, onun saklı durduğu yerden çıkaracak samimiyeti, marifeti ve cesareti beklemektedir. Beklenen o samimiyet, o marifet, o cesaret, şükürler olsun ki, Milliyetçi Hareket Partisiyle Cumhur İttifakı'nda tecessüm etmiştir.
Gelen Türk asrıdır. Türkiye ve Türk milleti 2071'de cihan ve uzay hâkimiyeti mefkûresini Allah'ın izniyle başaracaktır. Terörsüz Türkiye'nin arife gününe gelinmiştir ve bayram günleri yakındır. Zafer sabredenlerin ve inananlarındır. Her zaman ifade ettiğim gibi, gayret bizden, tevfik Allah'tandır.
Türk milliyetçileri, milli görev ve sorumluluklarının idraki içinde emaneti kırıp dökmeden, günlük hesaplar içinde çarçur etmeden, yarınlara ulaştıracak siyasi akla ve şuura sahip olduklarını fedakârlıklarıyla yine gösterecekler, yine ispat edeceklerdir.