Ayşe Barım olayındaki şok iddiaları ünlü yapımcı anlattı! 600 milyon dolarlık pastanın peşinde kimler var?

Yapımcı Baran Seyhan, Ayşe Barım olayını ve dizi sektöründeki tartışmaları değerlendirdi. Seyhan, 600 milyon dolarlık dizi ihracat pastasından iktidar yanlısı yapımların pay alamamasına dikkat çekti.

Halk TV'de Buket Güler'in sunduğu Haber Masası programına konuk olan Yapımcı Baran Seyhan, menajer Ayşe Barım'ın hedef alınmasını ve sektördeki tartışmaları değerlendirdi.

Seyhan, yaşananların çok katmanlı olduğunu ve iktidarın uzun süredir uyguladığı bir taktik olduğunu belirtti.

Seyhan'a göre iktidar, kültürel hegemonya kurma amacıyla mağduriyet söylemi kullanıyor.

2025-01-15-14-49-52-00-06-05-55-still001.jpg
Seyhan: Şimdi ağır çalışma koşullarını tartışmadığınız bir durumda, telif haklarıyla ilgili ülkede hiçbir şeyin ilerlemediği bir durumda, siz nasıl bir iyi niyetle Rekabet Kurumunun duruma el atmış olduğunu kabul edebilirsiniz ki? Asla böyle bir iyi niyet yok. Asla böyle bir iyi niyet yok. Çünkü düşündükleri dediğim gibi kendilerine biat eden bir sistem kurmak. Başka bir şey değil. Birkaç sonucu olabileceğini kestirebiliriz. Bir, ben bu cast şirketleri üzerinden dolaylı ve belki de doğrudan inceleme altında olan yapım şirketlerine, bu büyük hacmi yaratan yapım şirketlerine müdahale edileceğini düşünüyorum.Yani bunların sermaye yapıları değiştirebilir, el değiştirebilir veya zapturapt altına alınabilir. Hiç şaşırmam. Bugün Türkiye'de ya bu kadarı da olmaz dediğimiz pek çok şeyi yaşadık maalesef. Dileğim şu bu arada, bu göz önüne itilmiş, hedef tahtasına konmuş arkadaşlarımızın başlarına bir sıkıntı gelmemesini diliyorum hakikaten. Çünkü ibret-i alem olsun diye yaptıkları böyle örnekler var. İnsanların günlerce, aylarca, hatta yıllarca hapishanelerde gereksiz, anlamsız, ipe sapa gelmez sebeplerle tutulduğunu biliyoruz.Bir, dediğim gibi bu yapım şirketlerine uzanabileceğini düşünüyorum. Az önce söylediğimin altını çizeyim, korku ikliminin pekiştirilmesi için yapılıyor.

Siyasi sonuçları da olacağını düşünüyorum. Çünkü Türkiye her an, her an yeni bir siyasi gelişmeye gebe

Asıl hedefin ise yüksek gelir getiren dizi sektörünün kontrolünü ele geçirmek ve tanınmış kişileri sindirmek olduğunu iddia etti.

Seyhan, Eylül ayında başlayan ve bir köşe yazısıyla gündeme gelen olayların, aylar sonra tekrar gündeme getirilerek operasyona dönüştüğünü söyledi.

Bu süreçte Rekabet Kurumu'nun cast şirketlerine inceleme başlattığını ve bazı şirketlere baskınlar yapıldığını hatırlattı.

Baran Seyhan, bir oyuncuyla bir müzisyenin ilişkisinin tekel iddiasıyla ilişkilendirilmesinin anlamsız olduğunu ve asıl amacın menajer Ayşe Barım'ı hedef almak olduğunu savundu.

Seyhan, "Bir oyuncu hanımefendinin, bir müzisyen beyefendiyle bir ilişkisinin olmasının bu konuyla, bir tekel oluşmasıyla ne ilgisi olabilir? Hiçbir ilgisi olamaz. Dikkat çekmek için ve az önce söylediğim gibi bir trol vasıtasıyla aylar sonra tekrar gündeme getirilmesinin sebebi bu. Çünkü buradan bir tuhaf bir ilişkiler silsilesi varmış gibi bir algı yaratılmak isteniyor ve bu algı sonrasında da amaçlarına, hedeflerine doğru ilerlemek istiyorlar." ifadelerini kullandı.

Seyhan, Ayşe Barım'ın hedef alınmasının nedeninin, iktidar yanlısı televizyon kanallarının istedikleri oyuncularla çalışamaması ve sektördeki bazı isimlerin bu duruma tepki göstermesi olduğunu iddia etti.

Programda Necati Özkan'ın attığı tweetlerde, konunun Ekrem İmamoğlu ile ilişkilendirilmeye çalışıldığına dikkat çekildi. Özkan aynı zamanda İmamoğlu'nun seçim kampanyasının direktörü.

TATLISES ERDOĞAN İÇİN KONUŞUNCA SORUN YOK AMA BİR SANATÇI İMAMOĞLU'NU DESTEKLERSE...

Seyhan, Bu durumun, iktidarın tek bir hamleyle birden fazla hedefe ulaşma stratejisi olduğunu belirtti. İbrahim Tatlıses'in AKP kongresindeki siyasi çıkışıyla, muhalefete destek veren sanatçıların hedef alınması arasındaki çelişkiye vurgu yaptı.

Seyhan şunu ifade etti:

  • "Bu anlayış, bu iktidar anlayışı tek bir hamleyle bütün sonuçların kendi lehine doğru evrilmesini istiyor. Yani ne istiyorlar?
  • Örneğin İbrahim Tatlıses hafta sonunda Şanlıurfa'daki AKP kongresinde Sayın Cumhurbaşkanı'na, bir daha var mısınız dedi.
  • Kendisi de yanıt verdi, sen varsan ben de varım dedi. Şimdi İbrahim Tatlıses kalkıp cumhurbaşkanına sonuç itibariyle politik bir, geleceğe ilişkin bir soru sorduğunda bunda hiçbir tuhaflık yok.
  • Ama herhangi birisi Sayın Ekrem İmamoğlu'na veya bir başka muhalefet liderine, figürüne, bir destek beyanında bulunsa bunda bir sorun var.
  • İşte bunu da sonlandırmak istiyorlar. Yani bir korku iklimi yaratarak, oyuncu hanımefendi ve müzisyen beyefendinin üzerinden ve menajer hanımefendinin üzerinden bir korku iklimi yaratarak kamuoyu karşısında sesi çıkarabilecek, sesini duyurabilecek kişileri de korku ikliminin içine sokmak istiyorlar."

AMAÇ SİYASET VE PASTADAN PAY ALMAK MI?

Baran Seyhan, dizi sektöründeki sistemin işleyişini anlattı. Yapımcı, cast direktörü ve menajerlerin rollerini açıkladı.

Seyhan, Türkiye'deki sistemin aksaklıklarına dikkat çekerek, cast direktörleri ve menajerlerin aynı kişiler olmaması gerektiğini, bunun çıkar çatışması yarattığını söyledi. Bu durumun basit bir mevzuat düzenlemesiyle çözülebileceğini de ekledi.

Seyhan, Türkiye'nin dünyanın ikinci büyük dizi ihracatçısı olduğunu ve yıllık 600 milyon dolarlık bir pastadan bahsedildiğini belirtti. Seyhan, "Bugün Türkiye dünyanın ikinci büyük televizyon dizisi ihracatçısı konumunda. 600 milyon dolarlardan bahsediyoruz senede." dedi.

İktidar yanlısı yapımların bu pastadan yeterince pay alamamasının nedeninin ise içeriklerinin yurt dışı izleyicisine hitap etmemesi olduğunu söyledi.

Son olarak Seyhan, olayın nereye varacağı konusunda birkaç senaryo çizdi. Yapım şirketlerinin el değiştirebileceğini veya kontrol altına alınabileceğini öngördü.

Seyhan şöyle konuştu:

  • Dünyanın her yerinde, akıllıca bu işlerin yürüdüğü her yerinde menajerlerle cast şirketleri, cast direktörleri ayrı kişilerdir.
  • "Aynı kişi hem oyuncunun seçimini, hem de oyuncunun haklarını savunan pozisyonda olmaz. Doğru değil bu zaten. Şöyle bir örnek verelim.
  • Daha da iyi anlaşılabilmesi için. Bir futbol takımını düşünelim. O futbol takımında ilk 11'e çıkacak kişiyi teknik direktör belirler.
  • Aynı teknik direktörün o futbol takımında oynayabilecek oyuncuların birkaçının menajeri olduğunu düşünelim. Kendi oyuncularına forma şansı verirse daha fazla para kazanmaları veya parlatmaları adına diğer oyunculara haksızlık etmiş olur.
  • Hem de takımın başarısına halel getirmiş olur. Bunun böyle olamayacağını izleyicilerimiz futbolu daha yakından takip ettikleri için bu örneği vermek istedim.
  • Hepimiz kabul ederiz. Biz de sistemimizin içerisinde, dizi düzenimizin içerisinde, üretim sistemimizin içerisinde böyle bir sıkıntılı nokta var. Bunu bir kere tespit etmek ve bunu açıklığa kavuşturmak zorundayız.
  • Bu düzelebilecek bir şey. Yani çok basit bir mevzuat düzenlemesiyle de bu hallolebilecek bir durum. Bunun için böyle büyük operasyonlar yapmaya da gerek yok. Kaldı ki tekrar edeyim, bu yeni bir şey değil.
  • Konunun ilgili muhatapları, idare tarafındaki ilgili muhatapları da bunun böyle geldiğini biliyorlar. Bunun kartelleşme, tekel oluşmasıyla ilgisi yok. Ha neyle ilgisi var? İktidar anlayışının yakınında duran televizyon kanallarının üretim yapan yapımcıları belli ki bu isimlerle sorun yaşamışlar.
  • Yani istedikleri oyuncuları projelere dahil edememişler. Neden? Bir oyuncu o projede oynamak istemeyebilir
  • Kendi düzenlerine çomak, çomak sokulduğunu düşünüyorlar ve büyük ihtimalle onun için de bir şeytanlaştırma ve cadı avına çevirme niyeti var.
  • Böyle bir niyet okumamız için elimizde yeterli veri var. Niyet okumak pek iyi değildir belki ama dediğim gibi çeyrek asırdır bu ülkeye hükümranlık eden anlayış bunu defalarca bambaşka konularda da yaptı.
  • Bu şaşırtıcı olmayacaktır. Az önce de söylediğim gibi üstüne üstlük ciddi bir yurtdışı gelirleri var bu televizyon dizilerinin.
  • Bugün Türkiye dünyanın ikinci büyük televizyon dizisi ihracatçısı konumunda. 600 milyon dolarlardan bahsediyoruz senede.
  • Bu anlayışa yakın televizyon kanallarında veya o yapımcılar eliyle üretilmiş diziler ise bu pastadan pek pay alamıyorlar.
  • Neden? Çünkü yaptıkları içerik yurtdışı seyircisi için cazip değil.
  • Bütün yetenekli arkadaşlar bu taraftadır, onlar bu taraftadır gibi bir ayrım yapmaya gerek yok. Asıl olan projenin içeriği.
  • Niye? O projeler çokça bir dünya görüşünü izleyene boca etme çabası içerisinde. Dünyanın aklı uslu, Türkiye'de yaşamayan seyircileri sizin gerçekten artık akıl dışı olabilecek dünya görüşünüzü üstlerine boca edilmesi için televizyon kanalının karşısına geçip de izleyecek hali yok.
  • Kendi başarısızlıklarını, kendi başarısızlıklarını başka sebeplerle çözmeye çalışıyorlar. Halbuki burada başarısızlığın tek bir sebebi var.
  • Onlar biat etsin istiyor herkes. Ama bir sanatsal üretimde biat olmaz. Sanatla biatın yan yana gelmesi düşünülemez. Şimdi bir taraftan da herhalde şunu da konuşmak lazım."

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi