Sahi, nedir bu psikolojik şiddet?

Sahi, nedir bu psikolojik şiddet?
​​​​​​​Her geçen gün psikolojik ya da fiziksel şiddet sebebiyle boşanma davalarının arttığını görüyoruz. Ünlü ünsüz, cemiyet, sosyete, eğitimli, eğitimsiz demeden kadınlar psikolojik şiddete uğruyor. Uzmanlar psikolojik şiddetin bir sonraki adımının ise fiziksel şiddet olacağını belirtiyor.

Gün geçmiyor ki medyaya bir şiddet ve boşanma haberi düşmesin. Fiziksel şiddet de psikolojik şiddet de kabul edilebilir değil. Şarkıcı Hadise Açıkgöz’ün psikolojik şiddet sebebiyle eşi Mehmet Dinçerler'e boşanma davası açtığı haberlerinin ardından Gizem Sabancı da eşi Koray Helvacıoğlu'ndan fiziksel şiddet ördüğünü iddia edip boşanma davası açtı. Hadise, sadece dört ay önce nikah masasına oturduğu Mehmet Dinçerler’in sanat hayatını kısıtladığını öne sürdü. Ayrıca boşanma dilekçesinde psikolojik baskıya maruz kaldığını iddia etti. Attığı eski tweet'lerde kullandığı kelimeler ve üslubu eleştirilen Dinçerler, sosyal medya hesaplarını kapattı.

Hadise'nin ise 2014 yılında psikolojik şiddet ile ilgili yazdıkları, daha önce de şiddete maruz kaldığını gözler önüne serdi. Paylaşımda Hadise,
“Şiddeti bazen psikolojik anlamda da yaşayabiliyoruz. Ben bunu öyle yaşadım. Bir ilişkide adımlarını korkular içinde atıyorsan hayatında, bu da bir şiddettir bence. Eminim kadınlar beni çok iyi anlıyorlardır" diyor.

Yaşananların ardından konunun uzmanına sorduk: Kimler şiddet uygular?

Uzman Psikolog Alanur Özalp, psikolojik şiddetin bir sonraki adımının zaten fiziksel şiddet olduğunu belirtiyor. Özalp, “Narsistik kişilik özellikleri ön planda olanların, psikolojik şiddete ve şiddete daha eğilimli olduklarını söyleyebiliriz. Kendi yaşantılarında da bazı şeyler ters gittiyse, ailesiyle ya da kendisiyle ilgili çocukluğunda bazı şeyler yaşamışsa, bu onların şiddete daha meyilli olmalarını sağlıyor. Bir de tabii ki anneye bağımlı olmak, hep annenin onayını bekleyerek ilişkileri götürme olayı olursa o zaman da yine şiddet devreye girebiliyor. Bazen de her şey yolunda olsa bile ‘Toplum ne der?’ diye bizi aşağıya çeken bir toplum baskısı var. Yani değerler, aile, yaşam, çevrenin bakış açısı ilişkileri etkiliyor.”

Beğenilme arzuları hiç bitmez

Narsistler, başkalarının düşüncelerine, fikirlerine, yaptıklarına ya da yapabileceklerine önem vermez. Kendi yaptıklarından başka hiçbir konuya da pek odaklanmayan kişiler olarak tanımlanırlar. Bu kişiler kendilerini çevresindeki insanlardan daha değerli ve üstün görürler. Bu yüzden sürekli beğenilme algıları vardır. Bu beğenilme algısı sık sık onay ve ilgi olarak ortaya çıkar. Narsisistik kişilere göre kendileri en yakışıklı ve en güzel kişilerdir. Bu yüzden var olan ilginin hepsinin kendilerine gösterilmesini ister. Bulundukları ortamda ilgiyi üzerlerine toplayamadıkları anda kendilerine olan güveni bir süre düşer. Ancak daha sonra aslında çevresindeki kişilerde problem olduğunu ve kendisinin kıymetini bilmediklerini savunur. Bazı durumlarda istedikleri ilgiyi elde etmek için karşısındaki kişiyi kullanır. Bu durum ilgi ve beğenilme arzusunu tatmin eder.

‘Bana vurdu’ diyemiyor

Psikolojik şiddet, kişiyi sıkıntıya sokmak, üzmek, yıpratmak, mutsuz etmek için yapılan her türlü hareket. Bunun içerisinde fiziksel şiddet ayrı tutuluyor ama psikolojik şiddetin içinde fiziksel şiddet de var. ikisi birbiri içine giriyor. Kimse 'eşim gözüme vurdu' diyemiyor, 'kapıya çarptım' diyor. Bir kadın, ‘Kocam, en sevdiğim, aşık olduğum, evlendiğim kişi bana vurdu’ diyemiyor. Hatta yeri geliyor kendisini suçlu hissediyor. ‘Kızdırdığım için vurdu’ diyor ve bunu hiç kimseye açıklayamıyor.

‘İyi eş böyle olur’ deyip kendisini öne çıkarma çabası

Özellikle de ‘Geleneksel bir toplumda yaşıyoruz, biz de geleneksel olmalıyız’ baskısı ve ‘ben erkeğim, benim sözüm geçer, sen öne çıkmayacaksın, benden yüksek maaş almayacaksın, benden izin almadan şunu yapmayacaksın, benim yanımdayken şöyle giyineceksin’ gibi her türlü isteklerinin doğru olup olmamasına bakmadan bir tavır sergiliyorlar. Ayrıca bu kişilerde, ‘Ben gücümü çevreye ispat etmek zorundayım, senden benim istediklerim yapılıyormuş izlenimini bekliyorum, iyi eş böyle olur’ diyerek kendisini öne çıkarması da gözlenebilir.

Mahkeme tutanaklarına da geçen psikolojik şiddete örnek verilebilecek cümlelerden bazıları ise şöyle:

“Sen kimsin ki? Sen neyi becerebilirsin ki? Sen ne yapabilirsin ki? Hiçbir şey yapamazsın. Hiçbir şeyi bilmiyorsun. Zaten kimse sana velayeti vermez. İş de bulamazsın.”

Ben neden terapiye gideyim? Ben deli değilim ki, ben hasta değilim ki... Bütün problem sende, terapiye sen git, sen değiş!”

“Bak sen öyle söylemeseydin, insanca davransaydın sana bu şekilde davranmazdım”

“Kendi iyiliğin için onunla görüşmeni istemiyorum”

Karşı taraf zor duruma düşürülmemeli

Uzman Psikolog Alanur Özalp, “İnsanlar çok kırılmış bile olsalar bitirdikleri noktadan itibaren, özellikle çocukları varsa, sürekli birbirinin yüzüne bakacak, görüşmek durumunda kalacaklar. Birbirlerine saygılı ve daha sonra zor duruma düşürmeyecek şekilde davranmaları gerekiyor. ‘Ben boşandım, hayatımdan çıkardım’ değil; ister istemez bir araya gelecekleri, ortamlarda karşılaşabileceklerini düşünerek karşı tarafı eleştirmemek ya da yaralayıcı konuşmalar yapılmaması gerekiyor” diyerek boşanma sürecinin mümkün olduğu kadar pozitif geçirilmesini öneriyor.

Psikolojik destek almak damgalanmamalı

Psikolojik destek almalarının en çok gerekli olduğu zamanda insanlar damgalanmamak için, toplum tarafından ‘Zaten sorunluydu’ denilmesin diyerek destek almaya gitmiyor. Özalp, bu konuyla ilgili de; “Psikolojik destek almaktan çekiniyorlar. Hatta belki de destek alsalar evliliklerini kurtarabilecekken de bunu yapamıyorlar. İşte bu damgalama da çok yanlış. İnsanlar her ihtiyaç duyduklarında çekinmeden destek alabilmeli” diyerek sosyal medyadan insanların acımasız eleştiriler yapmasının kişilerin hayatlarını olumsuz etkilediğini de özellikle belirtiyor.