Ispanak değil, denetimsizlik zehirliyor
Haber: Ali Isıyel - İrem Yıldırım
İstanbul ve Tekirdağ'da şu ana kadar onlarca kişi ıspanak yüzünden zehirlendi. halktv.com.tr olarak, iki gündür toplumda infial yaratan ve birçok iddiaya sebebiyet veren 'ıspanak krizini' TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Şenyurt ile konuştuk.
Şenyurt, konuyla ilgili olarak özellikle denetimsizliklerden dem vurdu. Vatandaşa özellikle bu mevsimde "Ispanak yemeyin" demenin de doğru olmadığını belirten Şenyurt, "Ispanak yiyecek olan vatandaşların, çok iyi bir şekilde ayıklayıp kontrol edip ve bol suyla yıkayıp yemeleri gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Şenyurt'un açıklamaları şöyle oldu:
"Ya yöntem yanlış ya bulgular paylaşılmıyor"
Yakın zamanda taklit tağşiş yapan firmalar, Tarım ve Orman Bakanlığınca teşhir edildi. Ama içlerinde taze gıdayla ilgili bilgiye ulaşmamıştık. Bu konuyla ilgili de bir uyarıda bulunmuştuk. Su kaynaklarında sıkıntı olduğu halde, tarım ilaçları bunca gündem olduğu halde ve yurtdışına giden ürünler sık sık reddedildiği halde; demek ki hâlâ sahada, pazarda, markette ya da üretim noktalarında, yapılan kontrollerin ya yöntemi yanlış ya da bulgular açıklanmıyor.
Bu kadar aracıdan geçerken fark edilmemesi
Ispanak zehirlenmelerinin nedeni de bir taklit tağşiş. Çünkü sizin ıspanak diye sattığınız aslında başka bir ürün. Münferit olarak doğada yetişen bitki türleri sonuçta, ıspanağın yetiştiği alanda o da yetişmiş olabilir. Toplanırken karışmış olabilir ama çokça karışmış ya da karıştırılmış ki burada çoklu vaka söz konusu. Bir ailede olsa ve oradan da tespit edilebilirse, belki tolere edilebilir taze ürün olduğu için ancak çoklu vaka olduğuna göre burada çok miktarlarda bir karışım söz konusu. Bu kasıtlı mıdır değil midir, kim üretmiştir, hangi ortamlarda üretilmiştir, hangi denetim noktalarını aşabilmiştir, denetim gerçekten yapılabilmiş midir... Markete kadar geldiyse ya hale gidip halden markete geçti ya da direkt markete satıldı. Dolayısıyla burada üretim noktasından satıldığı noktaya kadar, ki meyve-sebze fiyatlarının enflasyon açıklandığında, enflasyon içindeki payı, konuşulurken bunun nedenlerinin başında aracıların çok olması söylenir, bu kadar aracıdan geçerken, hiç fark edilmeden sofraya kadar gelebiliyorsa, gıda güvenliğinde ciddi bir problem var demektir. Bu konuda denetimlerin yeterli olmadığı, eğer denetlenip tespit edilebilenler varsa da bu konuda yaptırımların yeterli olmadığı ortaya çıkıyor.
Değerlendirme, tanımlama, tedbir alma
Gıda güvenliğini tarif ederken 'tarladan çatala' diye tabir edilir. Söz konusu olan tarımsal bir ürünse, üretildiği noktadan tüketim noktasına kadar her türlü riski göz önünde bulundurmak lazım ve bununla ilgili önleyici tedbirler almak lazım. Bu konuda daha titiz davranmak için illa ki birinin zehirlenmesi, ölmesi mi gerekiyor? Gerek tohum, gerek üretim noktasındaki kalıntılar -bunlar kimyasal, biyolojik, radyoaktif olabilir-, tarlada başlayıp üretilinceye kadar bunların hepsini ayrı ayrı değerlendirmek, riskleri tanımlamak ve tedbir almak lazım. Bunları alacak kişiler bu konularda eğitim almış meslek disiplinlerinden, meslek gruplarından olmalı. Örnekse tarla üretiminde ziraat mühendisleri, hayvansal ürün üretiminde veteriner hekimler, mutfağa gelinceye kadarki aşamada ise dezenfeksiyon, işlenme, tüketimiyle ilgili tedbirleri ortaya koyacak olanlar ise gıda mühendisleri.
Bu anlamda meslek disiplinlerinin yeterli sayıda istihdam edilmesi, denetimlerin sıklaştırılması ve yaptırımların caydırıcı olması lazım ama daha da önemlisi bunların şeffaf olması lazım. Halkımız, ne yiyip ne içeceğini hep karıştırıyordu ama meyve-sebze konusunda bir uyarı yoktu. Şimdi o da oldu.
Gıda güvenliği konusundaki eksiklikler
Şimdi tamamen beslenmeyelim mi? Bu da yanlış. Doğru üretilirse, doğru işlem görürse, son derece sağlıklı ürünler; doğru işlem görmediğinde, depolanmadığında, taşınmadığında ve satışa sunulmadığında ölümcül sorunlar oluşturabilir. Gıda güvenliğini sağlamak önce kamu otoritesinin, sonra diğer meslek gruplarının görevidir. Halkın da bu konuda duyarlı, sorgulayıcı olması lazım. Bu konudaki politikaları da doğru uygulamak hepimizin görevi. Başta kamu otoritesinin. Bu konuda eksiklikler olduğu açık.
Gıda Bakanlığının olmaması
Denetim mekanizması Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı. 5996 sayılı kanun çerçevesinde denetim yetkisi Tarım ve Orman Bakanlığındadır. Gıda, Tarım ve Orman Bakanlığı diyemiyoruz maalesef gıdanın adı her yerden kaldırıldığı için. Aslında sorunun kök nedeni de o. Belki de bir Gıda Bakanlığı oluşturulup bu konuda dinamik çalışma yapacak ayrı bir birimin oluşması gerekiyor diyebiliriz.
"Neoliberal politikalar tarımda gerilemeye neden oldu"
Yeni hükümet sistemiyle beraber bir Beslenme Konseyi oluşturuldu geçen sene. Gıdayla ilgili çalışmalar yapsın diye. Şu anda da ne çalışması yapıyor onu da bilmiyoruz gerçi ama önce meslek odaları dahil edildi sonra çıkarıldı. Yani dernekler var, meslek odaları yok. Biz kamu kurumu niteliğinde, anayasada yeri olan meslek odalarıyız. Bu konuda eğitim almış, meslek sahiplerinin bir arada olduğu halkı doğru bilgilendirmek ve politikalar oluşturmak adına fikir üretip bilime dayalı çalışmalar yapan odalarız. Bunlardan mutlaka yararlanılması lazım. Ancak gıda güvenliğini sağlamak tek başına ne kamu otoritelerinin, ne meslek odalarının, ne üniversitelerin, ne belediyelerin yapabileceği bir şey değil. Mutlaka işbirliği yapmak lazım. Ancak neoliberal politikaların uygulandığı son dönemde maalesef tarımdaki gerileme, denetimlerdeki sıkıntılar bu tür sonuçlara yol açıyor. Biz istiyoruz ki kimse yediğinden içtiğinden zehirlenmesin, hayatını kaybetmesin. Halkımız da panik içinde ne yiyip içeceğini bilemez halde olmasın. Okullarda daha çarpıcı bir durum var. Buralarda, yani toplu beslenme yerlerinde, mutlaka gıda mühendisleri istihdam edilsin, gelen ürünler kontrol edilsin, üretim teknikleri doğru uygulansın... Bu konuda korkuya gerek yok, yeter ki doğru uygulama yapılsın.
Denetçilerin güvenlik sorunu
Bunlarla beraber, denetçilerin de maddi ve manevi güvenliğinin sağlanması lazım. İnsanlar denetime gidiyor, saldırıya uğrayabiliyor. Evet sorunlarımız var ama çözümlerimiz de var. İşbirliğine de her zaman hazırız. İl Müdürlüğünün açıklamasında yer alıyor, belli bir merkezde üretildiği ve oradan satış noktasına geldiği. Ama bu aşamaya kadar bunun fark edilmemiş olması denetimle sorumlu kamu otoritesinde ciddi sorunlar olduğunu ortaya koyuyor.
Zehirlenme sebepleri neler, nelere dikkat edilmeli?
Ispanak sağlıklı, besleyici bir ürün. İyi temizlesinler, seçerken dikkat etsinler, pişirme yöntemlerine dikkat etsinler, tüketecekleri kadar ürün pişirsinler ve soğutmaya bırakmadan tek seferde tüketmeye çalışsınlar. Bu da bir başka zehirlenme sebebidir. Bu vakada değil ama tekrar tekrar ısıtıldığında nitrite bağlı zehirlenme söz konusu olabiliyor.
Her şeye rağmen bildikleri, güvendikleri yerlerden almaya dikkat etsinler. Alırken ürünün tazeliğinden, temizliğinden emin olmaya çalışsınlar, etiket bilgilerini okusunlar. Tüketirken de iyice temizleyip az miktarda pişirip tüketmeleri gerekiyor.
Gıda üretimi yapanların bilgi eksikliği var
Denetlenmiş ve bir kusur tespit edilmişse de bu kusurun tekrarlanmaması için yapılması gereken uygulamaların yeterince yapılmadığı ortaya çıkıyor. Sehven yapılan hatalar da olabilir, bu durumda da herkes demek ki gıda üretmeyecek. Gıda üretimi yapacak kişilerin gıda konusunda asgari ölçüde bilgi sahibi olması gerekiyor. Bunlara bir eğitim verilmesi gerekiyor. Meslek sahibi grupların istihdam edilmesi gerekiyor.
675 bin onaylı işletmenin yarısında teknik personel yok
Denetim yetkisi 5996 sayılı kanunla Tarım ve Orman Bakanlığında. Sadece okullarda durum biraz farklı. Okulların kafeteryalarını; Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı üçlü bir denetime tabi tutuyor. Binlerce kişinin yemek yediği restoranlarda, otellerde, kafelerde; meslek gruplarından teknik personel istihdam zorunluluğu yok. Böyle bir şey olamaz. Biz taklit tağşişe girdik ama bu da benzer bir konu. 10 çalışandan azsa istihdamı zorunlu personel, yani meslek disiplini almış teknik personel çalıştırma zorunluluğu yok. Orada çalışan patron ya da ustabaşının bir hijyen eğitimi alması yeterli görülüyor. Bu yeterli olabilir mi? Bugün 675 bin onaylı işletme var ve bunların yarısı, belki daha fazlası bu sınıfta. Biz bunlara göz yummamalıyız.
İhraç edilen tarım ürünlerinin reddedilmesi
İhraç edilmeden önce ihraç edilecek ülkenin kriterlerine göre testler yapılıyor. Eğer gümrükte o limitlere, ülkenin mevzuatına ve alıcının özel şartlarına aykırıysa o ürün reddedilir. Ama reddedilen her ürün kötüdür, çöpe atılacaktır diye bir şey yok. Bu noktada da ihracatçı firma, raf ömrü süresince ürünü karantinaya alır ve başka ülkeye de ihraç edebilir. Eğer tespit edilen limitler, Türkiye'de satılmasına engel değilse, iç piyasaya da son çare olarak gönderilebilir. Buradaki temel sıkıntı şu; yurtdışına gönderilen ürünlerin reddedildikten sonra akıbeti bilinmiyor. Bu konuda bir şeffaflık yok. Ret ürünleriyle ilgili bilgileri biz de basından öğreniyoruz. Şu da sorgulanabilir, niye bizde uygun da başka ülkede değil? Mevzuat değişik olabilir.