Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Yeni yıla girmesek olmaz mı!

Ayşenur Arslan

Başlıktaki ricanın benim için özel bir önemi var: Ocak ortasından başlayarak, şimdilik bildiğim kadarıyla, 3 dava beni bekliyor. Gideceğiz mecburen. Bahçeli’nin önayak olmasıyla Öcalan üzerindeki tecrit daha yeni kalkmışken.. Ve İmralı’da DEM heyetiyle görüşme sağlanmışken ben “PKK propagandası yaptığım” iddiasına ne diyeceğim? Kendimi nasıl savunacağım? Düşüncesi bile yoruyor insanı.

Bir de yazı için son birkaç günden aldığım notlara bakıyorum. İyice kararıyorum.
* “Erdoğan asgari ücret zammı için ‘insanımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık’ dedi. Artış oranının yüzde 30 olduğunu da belirttiği için durumdan habersiz olduğunu söyleyemeyiz. Yani bile bile gerçekle yakan top oynadı! Yetmedi.. Yakın geçmişte acı sonuçlarını gördüğü halde “faiz inecek enflasyon düşecek” masalını tazeledi!
* Peşpeşe soruşturmalar gösterdi ki, Suriye, SM Ordusu, Golani vs Saray’ın kırmızı çizgisi. Eleştireni, soranı doğduğuna pişman etmek üzerine bir politika söz konusu o bahiste! Neyse ki soran da soru da eksik olmuyor memlekette. En kritik sorunun sahibi Ertuğrul Özkök. Çok net sordu:
13 yıldan beri maaşını bizim vergilerimizle ödediğimiz, sırtındaki üniformayı, ayağındaki postalı, yediği karavana yemeğini, elindeki silahı, bindiği aracı, yattığı kışlaları bizim vergilerimizle finanse ettiğimiz 'Suriye Milli Ordusu’nun' subaylarının ve askerlerinin giderlerini 1 ocak gününden itibaren kim karşılayacak?"
İsterseniz daha direkt sorayım. 1 Ocak itibariyle adında 'Milli' kelimesi alan ve kendine 'Suriye Ordusu' denen silahlı kişiler maaşlarını hangi bordrodan alacaklardır?”
* “Elbette Ertuğrul Özkök’ün sorusuna yanıt alamayacağız. Ama şunu, Golani açıkladı da öğrenebildik. HTŞ ile hem Türkiye hem de ABD epeydir perde arkasından haberleşip flört edermiş. Esad ile barış hamlesi de anlaşılacağı üzere hesaplı bir oyun planından ibaretmiş.
* Şimdiki oyun planı ise HTŞ’yi parlatıp Suriye’de masaya oturma çabası.. Lazkiye ve Humus başta, Alevilere yönelik saldırı -ölü, yaralı- haberleri bir yanda.. PYD bilmecesi -hatta SMO ile çatıştıkları yolundaki bilgiler- diğer yanda.. Unutmadan eklemek lazım; İsrail’in alenen Suriye’yi işgali kalıcı hale geliyor. Yani… Komşuda gerilim, çatışma sürüyor. Ama Saray kalemlerine ve en ünlüsü Ahmet Hakan’a göre “Suriye’de her şey yolunda.. Kan dökülmüyor.. Mezhep fanatikliğinden uzaklaşılmış gibi.. Ahali mutlu ve umutlu..” Çizdiği portreye bakınca Golani de sanki Beyaz Atlı Prens!
*. *. *
İsrail düşmanlığı, ABD karşıtlığı 2024’ün kirli sepetine atıldı belli ki. Bölgede Erdoğan’ı bir dönem daha Saray’a taşıyacak mekanizma, enstrümanlar şimdiden hazırlanıyor gibi.
Dünya nasıl ki kadın sesinin “yasak” olduğu bir Afganistan’a razı olup gözlerini kapattı. Türkiye için neden aynı senaryo devreye sokulmasın.
Gerçi geçenlerde bir gencin paylaşımını okuyunca “bunlar bize sökmez” dedim.. Diyordu ki o genç:
Eskiden devlet laik / seküler, halk dindardı.. Şimdi halk laik / seküler.. Devlet İslamcı.
Evet bu ülke ne Afganistan olur ne de Suriye.
Ama Atatürk Cumhuriyeti’nden ne kadar geriye gittiği, götürüldüğü de ortada.
Asgari ücreti eleştireni Cumhurbaşkanına hakaretten içeri atanlar, tarikat ve cemaatlerin karanlık dehlizlerinde olan bitenlere körler.
*. *. *
Bilime ve akla düşman olmak prim yapıyor ya! Kim tutar Reis fanatiklerini.
Şaka değil; dünya dijital çağda koşarken biz hurafelerle beyin yıkıyoruz.
Yetersiz beslenme ve özellikle et tüketmeme yüzünden çocukların bodur kaldığını biliyoruz. Dünya IQ sıralamasında 89 ile bayağı aşağılarda dolaşıyoruz.
Sokaklarda artık muhabirler dua, ayet falan soruyor.
Dün şahane bir örnek çıktı karşıma:
Genç bir kadın bu yıl aldığı son 4 çantayı sosyal medyadan paylaşmaya karar vermiş. Üçünü gösterdi. Dördüncüde coştu. Zira Dior marka çanta uzun zamandır rüyalarına giriyormuş ama pahalı olduğu için alamayacağını düşünüyormuş. Ama MUCİZE! Paris’te bulmuş. Kocası da kırmamış. Almışşşşş! Sonunda kutusundan çıkarttığı ve aşkla kucakladığı zaman nesi rüyasına giriyormuş, anlayamadım. Kutu gibi çirkin bir çanta.. Ancak asıl paylaşmak istediğim şey şu: Kadıncağız çantayı biz fakirlere şöyle takdim etti:
Rabbim nasip etti de alabildim.”
Milyonlarca ev bu motto ile sevk ve idare ediliyor. Bırakın öyle bir çantayı, sofranıza ayda bir et koyamıyorsanız, nasip olmadığı için.
*. *. *
Nasip deyince “göklerden gelen bir karar mı değil mi” bazen karışıyor ama..
Mesela Erdoğan daha dün dedi ki, “fahiş fiyatlı ürünleri boykot edin”. Yani et yemeyin.. Baklava, çikolata falan haşa!
Bırakın fani işleri.. Ahirete hazırlanın.
Öyle ya! Noel ve yılbaşı geldi mi zaten defterler açılıyor. K harfinden kıyamet alametleri başlığı bulunuyor. Ahalinin üzerine boca ediliyor.
Merak ettim, araştırdım. Kıyamet alametleri kıyamet gibi! Milyon tane örnek verilmiş. En yaygını güneşin batıdan doğacak olması. Olmaz ya! Olursa kıyamet koptu kopacak demekmiş.
Başka?
Sorularlaislamiyet internet sitesinde aramadığım kadar örnek buldum.
En ilginci şuydu:
Vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye kamçısının ucundaki meşin, ayakkabısının bağı konuşmadıkça kıyamet kopmaz.
Düşünsenize! Ayakkabınızı bağlarken ya konuşmaya başlarsa diye panik halde olduğunuzu..
Tirmizi’ye atfen bir alamet de not düşülecek kadar anlamlı: “İnsanların dünyaca en bahtiyarını adi oğlu adiler teşkil etmedikçe kıyamet kopmaz.”
*. *. *
ADİ OĞLU ADİLER demişken.. Kadın cinayetleri ve saldırıları konusunda çıtayı arşa çıkaran 2024’ü “adalet buysa kopsun kıyamet” diyeceğiniz bir notla uğurlayalım:
Konya'da boşanma davası açan eşi Elif Durmaz'ı 30 bıçak darbesiyle öldürüp, cesediyle polis merkezine giden Bekir Durmaz'a "haksız tahrik" ve "iyi hal" indirimi uygulandı. Sanığın müebbet hapis cezası 17,5 yıla düşürüldü.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi