Yargı yangından koy kaçırmaya ‘dur’ dedi

Kızılkum’un başına gelen, cümlenin tam anlamıyla, yangından mal kaçırmaktı.

Hatta koy kaçırmak, orman kaçırmak!

Marmaris İçmeler geçen yıl 27 Temmuz’dan 8 Ağustos’a kadar durmaksızın yandı. Yangın söndürüldükten beş gün sonra, henüz ağaçların üzerine duman tüterken…

Muğla Valiliği, Kızılbük Resort Otel ve Devre mülk projesi için 13 Ağustos 2021’de “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” raporu verdi.

Bu proje kasıtlı biçimde ÇED yönetmeliğinin ek-2 listesindeki yatırımlara sokuldu. Halbuki 500 ve üzerinde odanın bulunduğu otel yatırımlarının ek-1 listesinde ele alınması gerekiyor.

Aradaki fark ne mi?

Ek-1’de turistik tesisler…

Ek-2’de toplukonutlar yer alıyor.

Ek-1’deki yatırımlarda halk toplantısı yapılması gerekiyor.

Demek ki halktan saklanan bir şeyler var!

CHP’li belediye ruhsat verdi

Acıdır ki CHP’li Marmaris Belediyesi, projeye ruhsat ve imar izni verdi.

Marmaris Milli Parkı’nda kalan koyda SİNPAŞ Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın hazırladığı proje tanıtım dosyasına (PTD) göre 205 odalı beş yıldızlı bir otel ve 1407 devre mülk yapımı planlanıyor.

Devre mülklerde 67.536 devre olması hesaplanıyor.

Yararlanma hakkı 15 günden yedi güne çekildi.

Yatırımcının azami karı için koyun kaldıramayacağı yoğunluk yaratıldı.

Milli Park’a demir kapı, jiletli tel

Marmaris Kent Konseyi, “ÇED gerekli değil” raporunun iptali için Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde iptal davası açtı.

Bilirkişi raporunda, doğada ve ekosistemde ciddi tahribatın meydana geldiği saptadı.

SİNPAŞ, şantiyeye bir kilometre mesafedeki Milli Park içinde demir kapı koydu. Giriş kapısına jiletli tel örüldü. SİNPAŞ tabelası yerine Marmaris Milli Park Müdürlüğü’nün tabelası kondu. Bu tabelada, Marmaris Orman Yangınlarıyla Mücadele Komisyonu’nun aldığı karara göre ormana girilmesinin yasaklandığı yazıldı. Oysa yasaklı mıntıkalar arasında bu bölge yoktu. İçeriye kamyonlar sokulurken, çevreciler ve sendikacılar alınmadı.

Bitkiler yok edildi, habitat tahribat gördü

Muğla 3. İdare Mahkemesi “ÇED gerekli değil” kararını iptal etti. Kararda, 205 odalı Otel ve 1407 devre mülk yapımının planlandığı, sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının ayrılmadığı, nüfusun ihtiyaç duyduğu donatılara ilişkin plan yapılmadığı belirtiliyor. Turistik amaçlı tesis oluşturulduğu, otel ile devre mülkün birlikte değerlendirilmesi gerektiği anlatılıyor. Her devre mülk tek oda şeklinde tanımlandığında oda sayısının 1612 olduğu vurgulanıyor.

Ayrıca şu tespitler yapıldı:

“Marmaris Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Revizyon Plan Raporu’na göre yapıların bitki örtüsüne ve doğaya en az zarar verecek şekilde olması gerekirken ve şirket PTD’de flora ve faunaya ait canlı türlerini korumayı taahhüt etmesine rağmen bunlara uyulmadı. Bitkiler yok edildi ve faunaya ait habitatlar tahribat gördü. Korunması gereken endemik türlerin varken, PTD canlı tür ve çeşitliliği bakımından yeterli bilimsel araştırmayı içermiyor. Canlıların doğal yaşamına zarar verildi. Şirket tarafından verilen taahhütlere rağmen bu alanda yaşayan canlıların korunmasına ilişkin önlem alınmadı.”

Kararda şöyle denildi:

“Bu durumun biyolojik ve çevresel değerler, ekolojik dengenin tahribine, bozulmasına ve yok olmasına neden olacağı; proje alanı, Marmaris Milli Park içinde yer almakta olduğu, bu nedenle, Marmaris Milli Parkı Uzun Devreli Gelişme Revizyon Plan Raporu hükümlerine uymak mecburiyetinde olduğu, ‘ÇED gerekli değildir’ belgesine müstenit olan PTD’de Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün uygun görüşünün bulunmadığı, ‘ÇED gerekli değildir’ konusunda kıyı kenar çizgisi ve kısmen de olsa denize yapılan dolgu dikkate alındığında konunun değerlendirilmesi ve denizel ekosistem üzerinde oluşturulabilecek etkinin tekrar ele alınması gerekliliği bulunduğu…”

Hisse satışı

Şimdi Marmaris Kent Konseyi ve Ekolojik Mücadele Komitesi ruhsatın iptalini istiyor.

Bu arada, tesadüf müdür bilinmez, 1 Ağustos günü SİNPAŞ’ın patronu Avni Çelik’e ait Tavira Securities nezdindeki 500 milyon TL değerinde olan 85.891.620 paylık hisse senedinin “Çelik’ten habersizce satıldığı” iddia edildi.

Acaba bu satışın…

Mahkeme kararını önceden öğrenmekle bir ilgisi var mı?

Cemevi saldırısı bir meczubun işi mi?

Ankara’da üç cemevine ve bir köy derneğine saldırıda bulunan Ahmet Ozan K. cezaevine gönderildi.

Saldırgan 24 yaşında.

İzmir’de yaşıyor.

Bekar.

Emlakçı.

Saldırıdan birkaç gün önce Eskişehir’de yaşayan üniversiteden arkadaşı Baver G.’yi arayarak, evinde kalıp kalamayacağını sordu.

Baver G. “Olur” dedi.

29 Temmuz’u 30 Temmuz’a bağlayan gece 3’e kadar sohbet ettiler.

Baver G., uyudu.

Ahmet Ozan K., evden kaçtı.

Kendisine telefon açan Baver G.’ye “Cemevine saldıracağım” dedi. Baver G., “Sen paranoyaksın” diye kızdı. Saldırgan, arkadaşını “Bekle, ecelin geliyor” diye tehdit etti.

Ahmet Ozan K., saldırıdan önce internete girerek cemevlerinin adreslerini çıkardı. Taksi tuttu. Üzerinde bıçak vardı. İlkin Çankaya’daki Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı’na gitti ve Mutlu Aydın’ı bıçakladı. Bu vakfın başkanı Özdemir Özdemir, kendisini ülkücü diye tanımlıyor ve AK Parti’ye oy veriyor. Saldırgan daha HDP’ye yakın Ana Fatma Cemevi’nin camına taş attı. Ardından geleneksel çizgideki Şah-ı Merdan Kültür Evleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği’ne sandalye fırlattı. Saldırı iki buçuk saat sürdü.

Ahmet Ozan K.’nin telefonunda Alevilik karşıtı metinler çıktı.

‘Bana büyük yaptılar’ demiş

Ahmet Ozan K., Emniyet’te, Alevi olduğunu ve dede soyundan geldiğini söyledi. Bir Alevi dedesinin kendisine küçükken büyü yaptığını, ailesinden bu büyünün bozulmasını istediğini, onların “Paranoyaksın” diye karşılık verdiklerini öne sürdü. Böyle dedikleri için ailesini hayatından çıkardığını, arkadaşlarını engellediğini söyledi.

Neden saldırdığı sorulduğunda, cemevinde ibadet edilmediğini, insanların zehirlendiğini ve zehrin sol bulması için yaptığını söyledi.

Ahmet Ozan K., “Aleviyim” diyor ancak nüfusa kayıtlı olduğu Kars’ın Sarıkamış’ın adı geçen köyünde Aleviler yaşamıyor!

Ayrıca saldırgan, Eskişehir’de cemevi bulamadığı için başkente gittiğini iddia ediyor. Oysa Google aramasında en az iki cemevinin bulunduğu görülüyor.

İhbar kumpası

Günlerdir iktidar yanlısı basın, saldırının sol örgütle bağlantılı olduğunu yazıyor. Dayanak olarak, Ahmet Ozan K.’nin arkadaşları Çağdaş Can B. ve Baver G. gösteriliyor.

Meğer bu iki kişi bizzat giderek, Emniyet’e kendileri teslim olmuş.

Dosyada, telefonla gelen bir ihbar var. İsimsiz ihbarda Çağdaş Can B.’nin Devrimci Gençlik Dernekleri’nin (DGD) bünyesinde faaliyet gösterdiği iddia ediliyor.

İhbarın gönderilme tarihi, 1 Ağustos.

Saat, 01.35.

İhbarda, Çağdaş Can B. için “Şu an Emniyet bünyesinde olan” ifadesi kullanılıyor.

Tuhaf olan şu:

Çağdaş Can B., ihbardan beş saat sonra Emniyet’e teslim oldu.

Çağdaş Can B.’ye DGD ile bağlantısı soruluyor. Ev arkadaşının DGD’li olduğunu ve 2017 yılındaki 1 Mayıs kutlamasına onlarla katıldığını söyledi.

Başka bir teması bulunmuyor.

Çağdaş Can B.’nin Ahmet Ozan K. tarafından aranması hariç bir ilgisi yok.

Al sana, örgüt bağı!

‘Kimseden talimat almadım’

Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’nde ifadesi alınan Ahmet Ozan K., sorgusunda şunları söyledi:

“Eskişehir’e ailemden uzaklaşmak için geldim. Yaşadığım olaylarda onların etkisi olduğunu düşünüyorum. Her dediğime ‘Uyduruyorsun, paranoyaksın’ şeklinde cevap veriyorlardı. İki ay öncesine kadar esrar kullanırdım. Artık kullanmıyorum. Yaşadığım olaylarda ölümden döndüğüm için son kez bir şey yapmak istedim. Kimseden talimat almadım. Tek başıma yaptım. Eylemi yapacağımı Baver’e söyledim. Bana ‘Paranoyaksın sen’ dedi.”

Baver G. ise şöyle ifade verdi:

“Ahmet iki aydır beni engellemişti. İki aydır görüşmüyorduk. Bana kalıp kalamayacağını sordu. Eskişehir’e geldi. Gece 3’e kadar oturduk. Ben uyuduktan sonra evden kaçmış. Hal ve hareketleri normal değildi. Anne ve babasının gerçek olmadığını, amcasının kendisini öldürmeye çalıştığını söyledi. Kendisine ‘Hacı’ diye biri tarafından büyü yapıldığını söyledi. Cemevlerine neden saldırdığını bilmiyorum. İki ay öncesine kadar normaldi. Sentetik ilaç kullanıp kullanmadığını sordum. Parkta oturduğunu söyledi ve saldırıya uğradığına dair ses kayıtları attı. Uyandığımda bana attığı mesajları gördüm. Aradığımda beni tehdit etti. Kendisine ‘Sen kendinde değilsin’ diye yanıtlar verdim. Bana ‘Bekle, ecelin geliyor’ şeklinde mesajlar attı. Eylemle alakam yoktur.”

Çağdaş Can B. ise saldırganla aylardır bir bağının olmadığını, siyasi bir düşünce ve eyleminin bulunmadığını söyledi.

Ahmet Ozan K., halkı kin ve düşmanlığa tahrik, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar vermek ve inanç hürriyetinin kullanılmasını engellemekten tutuklandı. İki şüpheli evi terk etmeme tedbiriyle serbest bırakıldı.

Ben Ahmet Ozan K.’nin psikiyatrinin alana girme ihtimalinin bulunduğunu düşünüyorum.

Bir meczupla karşı karşıya olabiliriz.

Ne var ki saldırganın cemevlerini ibadethane saymaması, bu yapılarda insanların zehirlendiğini söylemesi, üzerinden kışkırtıcı metinlerin çıkması Alevilerin kolaylıkla hedef haline getirilebildiğini kanıtlıyor. Alevilere yönelik kurumsal ve toplumsal fobi her an bir meczubu tetikleyebiliyor. Asıl tedavi edilmesi gereken hastalık budur.

Kaçak tarikat yurdundaki tecavüzü soruşturan komutana tehdit

Yalova’da Süleymancı Cemaati’ne ait Kamiller İlim, Kültür ve Çevre Vakfı bünyesinde kaçak bir şekilde faaliyet gösteren Halil Bağlı Talebe Yurdu’ndaki çocuk istismarını 29 Haziran’da duyurmuştum.

Kaçak yurtta Türkçe ve Kuran hocası olarak görev yapan M.Z., 12 yaşındaki U.E. adlı erkek öğrenciye aylarca tecavüz etti. U.E. babasına haber verince skandal gün yüzüne çıktı.

Baba M.E.’nin iddiasına göre şikayette bulunmak için karakola gittiği gün yanına gelen yurdun müdürü İ.Ö., “Yurdun ruhsatı yok. Kuruluş aşamasındayız. Sorun çıksın istemiyorum” diyerek, ifade vermemesi için iknaya çalıştı. Baba M.E.’nin bir çocuğa daha tecavüz edildiğini ileri sürmesi üzerine Müdür İ.Ö., “Çocuğun ismini verme, akrabam olur. Kimse bilmesin” dedi. Baba M.E. “Kime tecavüz ettiyse ortaya çıkması için herkesin ismini söyleyeceğim” diye karşılık verdi.

M.Z. tutuklanırken, Müdür İ.Ö. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Müdür İ.Ö., tecavüz soruşturmasını yürüten Yalova Merkez Jandarma Karakol Komutanı Gökmen Borazan hakkında şikayetçi oldu. İ.Ö., dilekçesinde, Borazan’ın kendisine hakaret ettiğini savundu.

M.Z.’ye dava açılması beklenirken, bir başka skandal gelişme daha yaşandı. Komutan Borazan, 21 Temmuz günü Güney köyünün festival alanına gitti. Alanda gezerken, yanına gelen Müdür İ.Ö.’nün kardeşi M.S.Ö. tarafından tehdit edildi.

Borazan, aynı gün şikayete bulundu.

İfadesinde şunları söyledi:

“M.S.Ö., ‘Sen Gökmen Borazan mısın?’ diye seslendi. Ben de ‘Evet, buyurun’ dedim. Elini omzuma dört-beş defa vurarak, ‘Abime hakaret ettin, sana gününü göstereceğim. Seni burada barındırmayacağım. Seni takipteyim’ diye tehditte bulundu.”

Bugünlerde polis araçları, güvenlik için Komutan Borazan’ın lojmanın çevresinde dolaşıp duruyor.

Evet, bugünleri de gördük.

Kılıçdaroğlu, Cumartesi Anneleri ile de helalleşecek

CHP lideri Kılıçdaroğlu dün Şırnak’ın Uludere ilçesindeydi. 11 yıl önce Türkiye-Irak sınırında kaçakçılık yaparken, içlerine PKK’lılar sızdığı gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından hedef alınan 18’i çocuk 34 köylü hayatını kaybetti. Soruşturmada, “Kaçınılmaz hata” gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi.

Dosya kapansa da…

Uludere yarası kapanmadı.

Kılıçdaroğlu, dün eşi Selvi hanımla birlikte gerçekleştirdiği bu ziyarette, “Bu olayı aydınlatacağıma dair söz vermek için geldim. Olay aydınlatıldıktan sonra ancak helalleşme olabilir” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme ziyaretinin sonraki durağı, Cumartesi Anneleri olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi