Ünlü düşünür, felsefeci Ioanna Kuçuradi ile bir akşam yemeği

“İnsanı insan yapan bilgidir”

İnsan haklarından, geçime o kadar çok sorunumuz var ki; kavgalı tartışmalardan çıkmayan olası çözümlere nasıl ulaşırız?

Felsefe bize yol gösterebilir.

Uluslararası felsefe dünyasının öncü bilim kadını Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi ile buluştuğumuzda kayıtlarımızda yer alan “Tartışma olunca doğru bir şey çıkar, deniliyor. Hayır iki taraf da ezbere konuşabilir veya kavga edebilirler, oradan doğru çıkmaz. Kafasında kabulü var, o taraftan bakıyor, diğeri de başka bir kabulden… En başta öğrenmemiz gerekenlerden biri, bilgisel/doğru değerlendirmenin nasıl yapılacağı…” sözlerini şuraya bırakıp başlayalım…

***

1980’den bu yana Türkiye Felsefe Derneği’nin, 2010 yılından bu yana da Afro-Asya Felsefe Derneği’nin Başkanı Ioanna Kuçuradi, 4 Ekim 1936 İstanbul doğumlu. 1965 yılında “Schopenhauer ve Nietzsche’de İnsan Problemi” başlıklı tezi ile doktor unvanını kazanmış.

1969 yılında Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kurmuş ve 2003 yılına kadar bölüm başkanlığını yürütmüş. Yanı sıra 1997 yılında Maltepe Üniversitesi’nde kurduğu İnsan Hakları ve Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin müdürü.

1978 yılında profesör unvanını alan Kuçuradi, felsefenin temel taşlarının döşendiği yolun yolcusu.

Felsefe ve insan hakları alanında 1998 yılından beri Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Kürsüsü sahibi…

2004-2007 yılları arasında Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı İzleme Merkezi’nde gözlemci olarak görev yapmış ve 1997-2005 yılları arasında BM İnsan Hakları Eğitimi Türkiye Milli Komitesi’nin başkanlığını yürütmüş.

2014-2017 yılları arasında başkanlığını üstlendiği Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu (FISP)’nun Onursal Başkanı.

Koç Üniversitesi mütevelli heyeti üyesi.

***

Ege’nin Türkiye’ye en yakın adası Sisam, diğer adı Samos’dan İstanbul’a göç eden bir ailenin çocuğu olan bir baba, Çorlu doğumlu bir annenin kızı olarak 1936 yılında dünyaya gelmiş.

Kendisine konan İoanna adının, Tanrı’nın armağanı anlamına gelen Ioannes/Johannes/Yahya’dan türetildiği söyleniyor.

Kuçuradi’nin isimlerle ilgili görüşü belki burada bir anlam kazanır. Şöyle diyor:

İsmimiz çok önemlidir. Hatta, kişilerin istediği ismi taşımasını bir temel hak olarak görüyorum. Çünkü isim, çeşitli kimliklerimizin bir çeşit mührüdür. Bin bir türlü kimliğimiz var. Birini bununla, öbürünü öbürüyle paylaşırız, ama biz olan o kimlikler yumağı tektir. İsmimiz, o kimlikler yumağının adıdır.”

Kuçuradi’nin yeryüzüne armağanı, bitmek tüketmek bilmeyen “öğretmenlik” enerjisi olmalı. Sayısız bilimsel çalışma, konferans ve röportajın yanı sıra bıraktığı eserler arasında tek bir şiir kitabı bulunuyor.

Perdenin Arkası” adıyla son baskısı 2024 yılında yayımlanan şiirleri, 1955-1961 yılları arasında yazılmış. Henüz 20’li yaşlarının başında…

Ömrü hayatında kelime işçiliği ağır basıyor.

Bu yüzdendir ki, Türkçe’nin yanlış kullanımı üzerine yaptığı eleştiriler insanları düşünmeye iten çabalarında önemli bir yer tutuyor.

Entelektüel birikimi yaşayışın manası ve davranış biçimleri üzerine oturuyor. İnsan haklarına yoğunlaşan Kuçuradi ile sohbetimizden ufak tefek notlar aktarmaya şu cümlesinden başlayayım; “Hak ve çıkar birlikte yer almaz.

***

Kız çocuklarının eğitimi ve fırsatlara eşit erişimi başta olmak üzere kültür-sanat, spor gibi birçok konuda etki yaratanlara verilen Aydın Doğan Vakfı Ödülü’nün 6’ıncısı bu yıl Kuçuradi’ye takdim edildi.

Bu vesileyle Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ bir grup yazarla Kuçuradi’yi biraraya getirdi.

Kuçuradi ile sohbetimiz pin pon topu gibi gece boyunca ilerlerken; “değer”, “hak”, “etik” ve “vicdan” kavramlarının yanlış kullanımına dikkat çeken Kuçuradi’nin kadın cinayetleri ile örneklediği şiddet eylemine yol açan tutuma getirdiği yorum, kadın kuruluşlarının bugüne kadar pek de dikkat çekmediği bir alana işaret ediyor: Çocuk eğitimine…

***

Cezaevlerin kadın cinayetlerinden hükümlülerle yaptığı görüşmelerden çıkan bir önermeyi çocukluk dönemi eğitimle ilişkilendiriyor:

Küçükken annemle sokakta yürürken gördüğüm bir şeyi (simit, oyuncak vb.) istediğimde ağlasam da, çırpınsam da annem bana hiç almamıştır. Ama ertesi gün babam onu bana getiriyordu. Canımızın çektiğine hemen o anda sahip olamayınca/edinemeyince de öldürmeye kadar varan eylemlerde bulunmak, kendini tutmayı bilmemenin/becerememenin sonucudur çok defa…

Kendini tutması gerekliliğini ders sırasında öğrencilerine sınıfında su içmeyi yasaklayarak anlatıyormuş.

***

Değer kavramı önemli. Zira kamusal alanda sıklıkla “değer” kelimesinin “değer yargısı” yerine kullanılması oldukça yaygın bir yanlış. Örneği şöyle veriyor:

İnsan hakkı değer korumaya yönelik ilkelerdir. İnsanca yaşayabilmenin objektif koşullarını ortaya koyar ve ona ilişkin talepler getirmeye çalışır. Etik de insanca yaşamanın öznel koşullarını… İkisi birbirini tamamlıyor ama etiğin alanı daha geniştir. Yapıp ettiklerimizi belirlemesi gereken etik ilkeler değer konularıyla ilgili olduğu için hukukun temelini oluşturmalı; dolayısıyla devletin temelini oluşturmalı. Hukukun türetilmesinde bu zincir mutlaka hesaba katılmalı.

Peki hukuk böyle mi inşa ediliyor?

Anayasal bir hak olması gereken insan haklarının kurumsallaşmamasına dikkat çekiyor:

İnsan hakları anayasalarda yer alıyor ama gerektirdiği yasalar ve kurumlar yok ya da varsa tesadüfen var. Mesela TOKİ imkanları dar olan insanların barınma hakkını korumak için var. Et ve Balık Kurumu dar gelirli insanların temiz gıdaya erişimini sağlamak için… İnsan Hakları Kurumu henüz Anayasa’ya konmamıştır oysa anayasal bir kurumdur. Anayasanın değiştirilmesinden söz ediliyor ama hiç kimse buna dokunmuyor.”

Kuçuradi sosyal medyada “değer” ve “etik” üzerine yaptığı söyleşilerle bu konuyu sıklıkla işliyor.

***

Sohbetimizden aktaracağım özel not belki de şu olur: Vicdanın içini bilginin doldurduğu tezi…

Örneğin kafa kesen bir Taliban militanı ya da kadını öldüren bir erkek hangi dogma ile donatılmışsa vicdanı öyle tarif ediyor.

İnsanlığın ortak vicdanı diye bir şey de yok, insan hakları ile etiğin birleştiği kavşakta insanlığın ortak değerlerinden söz edebiliriz. Doğruluk, dürüstlük gibi…

photo-2024-12-03-13-23-42-001.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi