Ayşenur Arslan
Türkiye’nin itibarı!
“Kötü yıllar olabilir. Bu kötü yıllarda yöneticiler az at kullanmalı, devletin büyük posta caddeleri bir süre onarılmamalı. Yöneticiler ayinlerde ipek kumaş giymeyi ve mücevher takmayı bırakmalı.”
Bunu “bilge” Konfüçyüs söylemiş. Milattan 500 küsur yıl önce böyle uyarmış.
Yıl 2024.
Günlerden 25 Ağustos.
Reis bugün kabineyi toplayıp Ahlat’a gidiyor. Sarayseverler “Türkiye tarihinde bir ilk” diye anlatıyor. Doğrudu! Düşünsenize, Erdoğan’ın uçağı.. 17 bakanını, Saray danışmanlarını, muhtemelen eşlikçi gazetecileri tek bir uçağa sığdıramayacakları için iktidarın diğer uçakları.. Ve havada helikopterler; yerde arabalar, arabalar, ambulanslar, jammerlar, otobüsler, motosikletler..
Ahlat Ahlat olalı böyle bir tantana görmemiştir elbette.
Buna “tek adam sisteminin mucidi” kıymetli davetli Bahçeli ve ekibinin konvoyunu ekleyin.
PEH!
*. *. *
Erdoğan böyle bir tablo için yıllar önce söyledi söyleyeceğini: “İtibardan tasarruf olmaz.”
1150 odalı, 1 günde 15 milyon TL harcanan Külliye.. Yazlık ve (Ahlat’taki) kışlık saraylar.. İtibarın zirvesi!
Yeter mi? Yetmez!
Kimi kaynaklara göre 11, kimilerine göre 16 uçaklık “Erdoğan’a özel” filo için bir kere daha:
PEH!
*. *. *
Cumhur Ahlat’ta Malazgirt zaferinin yıldönümünü kutlayacak, kabine de bir zahmet iç ve dış gelişmeleri şey edecekmiş.
Saray’dan gelen açıklamaya bakılırsa ekonomi de gündemde olacakmış. Ama ben size şimdiden söyleyeyim; ahalinin bakacağı tek şey, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in fotoğrafta yer alıp almayacağı olacak. Malum hassas liramız eğer onu göremezse ateşleniyor, yatağa düşüyor.
Küçük bir kesim bu nedenle ellerini oluştursa bile, çoğunluk ürperiyor. “Ya dolar 33.50’den 34 küsur liraya çıkarsa!”
Hani bünye 33’lere alıştı da.. Üstüne çıkarsa ne yaparız!!!
Hani kendimizden geçtik de asıl Reis itibardan tasarruf etmek zorunda kalırsa ne yaparız!!!
PEH!
*. *. *
Yazıya hazırlanırken bir konuda kafam karıştı. Dikkat etmemiz gereken İTİBAR Reis’in mi Türkiye’nin mi?
İkisini bir arada düşünemiyorsunuz zira.
Emine Hanım’ın altın musluklu mutfağı ya da çantaları ile, sosyal medyadan izlediğim Ankara Abisi’nin ziyaret ettiği mutfaksız evler, çantasız çocuklar mesela..
Aynı ülkeye ve hatta aynı çağa ait değiller sanki.
O yüzden ben bu yazıda Saray’ın değil Türkiye’nin itibarından söz edeceğim:
* “Basın özgürlüğü yoksa hukuk yok demektir ya. Oradan başlayalım. Türkiye basın özgürlüğünde diplerde. 180 ülke arasında 158.”
* Enflasyonda “yukarılardayız” ama. Dünyada, Arjantin, Suriye ve Lübnan’ın ardından dördüncü sıradayız!
* “Olimpiyatlar bir başka liste koydu önümüze. Tek altın madalya alamadığımız 2024 Olimpiyatları’nı 64. sırada bitirdik.”
* Bir de İSLAMİ ENDEKS’e bakalım. Müslüman iki akademisyenin yıllardır Kuran’a dayanarak hazırladığı endekste, tüm İslam ülkeleriyle birlikte dipteyiz. İlk sırada Kuzey Avrupa ülkeleri var yine. Bize gelince, ‘ortalama puanımızla 100. sıradayız. ‘Ortalama’ diyorum, zira farklı kategorilerin puanları toplanıp ortalaması alınıyor. Mesela ekonomide sıramız 71. Ama hukuk ve yönetimde notumuz “küt” 112’nci sıraya düşünce karne de ona göre geliyor!
PEH!
*. *. *
İçinizi daraltmayayım diye, son 6 ayda İngiltere’ye botlarla iltica edenler arasında Türklerin üçüncü olduğu yolundaki iddiayı yazmadım.
Her 4 gençten birinin “ne okuduğu ne de çalıştığı” verisini de nasılsa yıllardır biliyorsunuzdur diye tekrar etmedim.
Economist Dergisi, dış minnakların en fenası olduğu için, son sayısındaki “Türkiye’de artık zengin daha zengin, yoksul daha yoksul” yalanını da görmezden geldim. Ne de olsa yalanları ortaya çıkarmak, İzmir alev alev yanarken bazı fotoğrafların ABD’deki falan yangından alındığını keşfeden Galaktik İletişim Başkanlığı’nın işi!
PEH!
*. *. *
Memleketin itibarı bu durumdayken, durumun sorumlusu ne yapabilir peki?
Elbette ahiret, cennet, cehennem vs müfredatı ile gözleri yukarıya çevirir.
“Filan şeyh edebinden 4 yıl doğmamış” diyen ucubeleri ortalığa salıverir.
“Erdoğan başımızdan giderse din de elden gider” diye korkutur.
Dilruba bir sokak röportajı yüzünden hapiste ya! Sokaklar ve dijital ara yollar gerçekten de meczuplardan geçilmiyor.
Geçenlerde bir kadıncağıza denk geldim.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun şöyle dediğini iddia ediyordu.
“Kulaklarımla duydum. Biz iktidara geldiğimizde kadınların başını zorla açacağız, camileri yıkacağız dediler.”
Kadın muhtemelen yalan söylediğinin farkındaydı. Ama muhtemelen, mesela CHP iktidara gelirse dinin elden gideceğini zannettiği için bile bile yalan söylüyordu.
Zamların CHP’nin marifeti olduğunu.. Dünyanın Erdoğan’ı kıskandığını söyleyenler gibi. Cümlesini tamamlayamayacak kadar bilgi ve kelime yoksunu olup da “her şeyi çözdüğünü” zannedenler gibi.
Yazıya Konfüçyüs’le başladım. Onunla bitireyim:
“Hiçbir şey eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz.”