Türkiye, Rusya’dan sonra ABD’nin de nükleer enerji pazarı mı oluyor?

Türkiye’nin dış politika ekseni, savunma sanayi ve enerji jeopolitiği üzerinden şekilleniyor.

S-400, F-16 ve İHA’ların da içinde olduğu savunma sanayi pazarlıkları bu yazının konusu olmayacak, enerji denklemini açmaya çalışacağım.

NATO ittifakı ile Rusya’nın silahları birbirine doğrulttuğu bir coğrafyada; bugünü ipotek altına alan, yarını bağlayan kontratlarla yerel ve küresel güçler tarafından ülke topraklarından adeta kadastro geçiriliyor.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC)’in geleneksel “Yıl Sonu Konferansı”nın konuk konuşmacısı Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’un paylaştığı “2022 Energy Outlook” (Enerji Görünümü) verileri çarpıcı mesajlarla doluydu.

Dünya Enerji Krizi; Çözümler ve Yenilenebilir Enerjinin Rolü” başlıklı konferansta Birol’un altını çizdiğim cümlesi şuydu:

2022 çok acılı bir yıl oldu. 2023 yılı 2022’yi aratacak

Lamı cimi yok…

Enerji krizi son 40 yıldır ilk kez yalnızca petrole dayalı olarak gelmiyor; tüm köhnemiş kapitalist düzeni ele geçiriyor.

Sosyal ve siyasal yaşamı belirleyici izler bırakıyor.

Ve bu yüzden ne “üç harfli marketlerle” kör döğüşüne girerek, ne de elde avuçta ne varsa satarak bu krizden çıkış mümkün.

Birol’un “Enerjide ithalata bağımlı olan ülkeler borç girdabına girecek. Bu alanda Latin Amerika, Asya ve Afrika riskli grup” saptaması Türkiye’yi de çok ilgilendiriyor.

Birol, Amerika Birleşik Devletleri’nin geçtiğimiz Ağustos ayında çıkardığı “Enflasyonu Azaltma Yasası”yla, yeşil dönüşümün “sanayi liderliğini” ele geçirme amacı güttüğünü söylüyor.

Yasa kapsamında; yeni vergi düzenlemeleri ve reçeteli ilaç fiyatlandırma reformuyla, gelecek 10 yılda 739 milyar dolarlık gelir sağlanması ve yenilenebilir enerji/verimlilik/yeşil teknoloji alanlarına 433 milyar dolarlık harcama yapılması öngörülüyor.

Türkiye’nin enflasyonla mücadelede ne yaptığına bakalım; sözde faizleri düşük tutarak (ki kaldı ki piyasada yükselen mevduat faizleri aynı refleksi desteklemiyor) yatırımı ve ihracatı arttıracak.

Enerji arz güvenliği, verimlilik, teknolojik yenilikler ve yenilenebilir enerji başat konumuna yükselirken; dünya nükleer enerjide altın çağına giriyor.

Birol’a geri dönersem; Amerika, Arjantin, Şili, Hindistan, Fransa, Rusya,, Güney Kore, Japonya ve İngiltere’den örneklerle nükleer enerji santrallerine yatırımların çok büyük bir hızla arttığını belirtiyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı Kıdemli Nükleer Enerji Danışmanı Justin Friedman geçtiğimiz günlerde Ankara’daydı.

Bloomberg’e yaptığı açıklamada “Kömür yakıtlı termik santrallerin ikamesi olarak nükleere ciddi bir ilgi var” dedi.

Friedman’a göre Türkiye’de 2050’ye kadar nükleerden sağlanacak 20 gigawatlık elektrik üretim hedefini karşılamak üzere 35’e kadar küçük ölçekli nükleer reaktör alımı için alan var.

Bu ölçekte bir alım için gerekli olan milyarlarca dolarlık finansman nasıl bulunacak sorusu ise henüz yanıtlanmadı.

Friedman’dan öğreniyoriz ki AKP kabinesi ve bazı şirketler küçük nükleer reaktörlerin (SMR) satın alınması için ABD ile görüşüyor.

Devletin resmi haber ajansı AA’ya da demeç veren Friedman, Ankara’da bulunduğu sürede işletmeler arası işbirliği ve hükümetler arası birlikte çalışma kapılarını zorlamış.

Amerika’nın nükleer iştahını anlamak için; ABD’li SMR üreticileri arasında yer alan NuScale Power Corp. ve Microsoft’un kurucusu Bill Gates destekli TerraPower LLC’in yatırımlarına bakmak yeterli olur.

Gates’in geliştirdiği 4’üncü nesil nükleer santral yatırımına ABD devleti 1.9 milyar dolar finansal destek sağlamış.

TerraPower ilk nükleer santralini 2025 yılında devre dışı bırakılacak bir kömür madeninin bulunduğu Wyoming’de kuracak.

Planlanan santral, geliştirilen projenin küresel showroom’u da olacak. TerraPower CEO’su Chris Levesque’ye göre, kurulması planlanan yeni “Natrium” santrali 4 milyar dolara mal olacak. gelecekte ise bu rakamın çeyreği ile nükleer santral kurulabilecek.

Santralin inşasının 2028 yılında tamamlanması planlanıyor.

Türkiye rüzgar, güneş, hidrojen, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir enerji yatırımları gibi nükleer enerji santrallerinde de maliyetlerin düşme eğilimlerini hesaba katmadan; biri Mersin’de yapımına başlanan, diğeri Sinop’da arsa tahsisi yapılan iki nükleer santrale 20 artı 20 milyar dolarlık imzalar atabiliyor...

2018’de yapımına başlanılan ve Rus devlet şirketi Rosatom’un “Yap-İşlet-Sahip Ol” yönetimi ile Mersin’de inşa ettiği Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS)’nın birinci ünitesinin Haziran 2023’e kadar bitirilmesi hedefleniyor.

Kamunun elektrik üretim şirketi EÜAŞ, toplam 4800 MW kapasiteli Akkuyu NGS’nin ürettiği elektriğin ilk 15 yıl yüzde 70’ine, sonraki yıllarda yüzde 30’una 12.35 kwh/cent gibi katmerli alım garantisi verdi.

Türkiye ikinci nükleer santral yatırımını olan Sinop’ta da geri saymaya başladı.

İngiltere’nin vergi cenneti adalarından Jersey’de 2016’da Fransız ve Japon ortaklığında Sinop International Energy şirketi kurulmuştu.

O ortaklık 2018 yılında bozuldu.

Ankara merkezli kurulan Sinop Energy IC’nin hakim ortağı Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) olacak.

Planlanan Sinop nükleer santralının taliplisi de Rusya..

1990’larda Rus şirketi Gazprom’la Karadeniz geçişli inşa edilen Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı ve Amerika’nın desteklediği Bakü-Tiflis-Ceyhan Doğalgaz Boru Hattı projelerinde yaşanılan Amerika- Rusya rekabeti bu kez nükleerde yinelenecek.

Amerika’nın geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın iş insanlarından Sıtkı Ayan’ın mal varlığını “İran ambargosunu delme” suçlamasıyla dondurmasını da “nükleer pazarlığa” bağlamak akla gelebilir.

Reuters Haber Ajansı’nın haberine göre Hazine’nin eurobond ihracatına 10 milyar dolarlık kaynak ayıran Katar’dan 2023’ün ilk ayında 2 milyar dolar gelecekmiş.

Meclis’te kabul edilen son torba yasada yer alan özelleştirilen limanların işletme sürelerini 49 yıla tamamlayan düzenleme de Katar’a müjdeydi…

Ha gayret bir yandan madenler, öbür yandan betonlaşan kentler, beri yandan nükleer; gökyüzünden başka neyimiz kalacak acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi