Siyasi yasaklar ve cezalar

Yasaklamak ve cezalandırmak bu iktidarın iki temel politika aracı haline geldi.

İktidarın seçimi kaybetme kaygısı o kadar büyüdü ki muhalif kişi ve kurumları yasaklayarak, gerçekleri halka aktaran televizyon ve gazeteleri cezalandırarak, sıkı bir karatma uygulayarak seçimi kazanacağını düşünüyor.

Kaygısının temel kaynağı halkın gerçekleri öğrenmesi.

Halkın gerçekleri öğrenmesini önlemek, sadece iktidar yanlısı medyanın söylediklerine inanmasını sağlamak için özgür gazetecilik yapmaya çalışan televizyonlara ve gazetelere ceza yağdırıyor.

Gerçekleri haberleştiren, doğru haber veren, özgür yorumların yapılabildiği televizyonlara seri halde ceza kesiyor.

Bu televizyonların başında Halk TV geliyor.

Halk TV’ye “gözünün üstünde kaşın var” diye milyonlarca lira ceza kesildi.

Aklın gerçekleri öğrendiği Halk TV ekranını karartmak, maddi olarak yayın yapamaz hale getirmek için “jest ve mimiklerle teröre destek verdi” gibi akla ziyan gerekçelerle ceza yağdıran RTÜK, bu cezayı eleştirmek için ekranda yapılan espriye de ayrıca ceza kesti.

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde görülmesi mümkün olmayan bir “ben yaptım oldu” hukuku!

İktidarın bu yasaklama, cezalandırma politikası yeni değil.

Yıllardır sürüyor.

Ancak Halk TV’nin her koşulda halka gerçekleri aktarma, doğru haber, özgür yorum yapma kararlılığını kıramadı.

Kırması da mümkün değil.

Çünkü Halk TV’nin arkasında gerçekleri öğrenmek isteyen halk var.

Halk TV halkın sesi olmayı sürdürecektir.

Halk TV’de yapılan espriye ayrıca ceza verilmesi karşısında halkın Halk TV’ye verdiği destek ve gösterdiği dayanışma, iktidarın bu yasaklama ve cezalandırma politikalarıyla bir sonuç alamayacağını da kanıtlamış oldu.

Milyonlarca izleyici “Halk TV’nin yanındayız” mesajıyla iktidara gereken tepkiyi verdi.

Aynı yasak, ceza, baskı, karatma çabası ve buna karşı gösterilen tepki Tele1, KRT gibi özgür gazetecilik yapmaya çalışan televizyonlar için de geçerli.

İktidar, ekran karatma cezasını da yeterli görmeyip, siyasi rakipleri için verdirdiği cezayı şimdi gazeteciler için de vermeye hazırlanıyor.

Kendisi için potansiyel siyasi tehlike ve rakip olarak gördüğü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na sudan sebeple hapis cezası verilmesini ve siyasi yasak konulmasını yeterli görmediler. İmamoğlu hakkında iki ayrı dava daha açıldı. Amaç İmamoğlu’na birinden olmazsa diğerinden siyasi yasak getirmek.

İktidar siyasi yasağı sadece siyasiler için de getirmiyor. Şimdi de iki gazeteci için siyasi yasak istiyor. Röportaj yaptılar ve yazdılar diye yıllarca cezaevinde tutulan Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu için de yasak talebi var. Hem de öyle bir talep ki sadece gazetecilik yaptıkları için iki Barış’ın siyasi yasaklı olmasının yanında medeni hakları kullanma ehliyetinden de yasaklanması amaçlanıyor.

İktidarın istediği gibi bir yargı kararı çıkarsa ve kesinleşirse Pehlivan ve Terkoğlu herhangi bir kamu görevine aday olamayacaklar, gazetecilik yapamayacaklar, sürücü ehliyetleri de elinden alınacak, çocuklarının velayetini bile alamayacaklar.

Neden?

Gazetecilik yaptıkları için.

Yaptıkları haberler iktidarı rahatsız ettiği için.

Eğer iktidarı eleştiriyorsanız, politikalarına muhalefet ediyorsanız hiç kimse ve kurum yasak ve cezadan muaf değil.

Örneğin HDP’ye açılan kapatması davası gibi. HDP’nin Hazine yardımını bloke etmek gibi. Yöneticilerine, milletvekillerine siyasi yasak getirme hazırlığı gibi.

Örneğin en etkili muhalefet milletvekillerinden biri olan CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan’ın fezlekesini binlerce fezlekenin önüne çekip dokunulmazlıklarını kaldırmak, mümkünse siyasi yasak getirmek girişimi gibi.

Anayasa, yasa, bağımsız yargı, demokratik haklar, insan hakları gibi hiçbir kurum ve kuralı dikkate almayan iktidarın tek çabası iktidarı kaybetmemek.

Bunun maliyetinin çok büyük olacağını en iyi iktidar bildiği için hukuka uymasa da her yola başvuruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi