Mustafa K. Erdemol
Seçimler yaklaşırken
Komünistler de var
Önümüzdeki seçimin çok kritik olduğuna kuşku yok. AKP iktidarının artık yönetemez olduğu, Recep Tayyip Erdoğan’ın da her anlamda inandırıcılığını yitirdiği bir ortamda bu seçimlerden beklenti muhalif cephede hayli yüksek. Tabii, bir tarafta da sağıyla soluyla merkezde yer alan partilerin oluşturduğu, kapsadığı kesimlerin genişliği açısından hayli önemli 6’lı Masa, diğer tarafta da Cumhur İttifakı var. Seçimlerin bu iki blok arasında geçeceği inancı da yaygın.
Emekçiler cephesinden müdahale
Ancak seçimlerde görmezden gelinemeyecek başka aktörlerin olduğunu da anımsamak gerek. Bunlardan biri, Türkiye Komünist Partisi (TKP). Dün Parti Genel Başkanı Kemal Okuyan’ın, parti yöneticileri ile birlikte düzenlediği kahvaltıdaydım. Okuyan’ın, partisinin bu seçimlerdeki konumlanışını “bizim için deplasman” sözleriyle belirtmesi dikkat çekiciydi. Bu, partinin sınıf karakterli politikasından taviz vermeden düzeniçi bir yarışa, emekçiler cephesinden müdahil olduğuna bir vurgu aslında. Okuyan’ın Recep Tayyip Erdoğan’ı yaratanın da sermaye olduğu saptaması seçimlerde AKP’den/Erdoğan’dan kurtulmanın aslında kurtulmak olmadığı, asıl savaşılması gerekenin sermaye olduğu vurgusuyla birlikte düşünüldüğünde TKP’nin seçim sonrasını da “uzun bir mücadele“ süreci olarak ele aldığı anlaşılıyor. Okuyan’ın “sermayenin mal varlıklarına el koymadan,’iyileştirmeler’ yapmaya kalkan herkes kaosa yol açar” ifadesi de bunu ortaya koyuyor.
Muhalefet de suça ortak
Okuyan’ın “siyaset tartışılması gereken hiçbir şeyi tartışmıyor” sözlerine katıldığımı da belirteyim. Son derece “gündemci” bir söylemi var muhalefetin bence de. Bu nedenle ülkeye ilişkin plan, proje yapma konusunda pek tatminkar olmadığı da ortada. “Türkiye’de sürdürülebilir sermaye egemenliği” olmadığı görüşünü muhalefetin kavrayamadığını bu nedenle sonuçta onunla uzlaşır bir çizgide olduğunu da belirten Okuyan muhalefeti ‘halka verdiği herşeyi aslında halktan’ alan sistemin suç ortağına dönüşmekle de suçluyor ki gerçeklik payı var.
Dolayısıyla TKP seçimlere işçi sınıfının talepleri doğrultusunda kazanımlar elde etmek amacıyla katılacağını belirterek seçmenlerden oy istiyor. Okuyan’ın sözleriyle seçmenlere yapılan çağrıda şu ifadeler son derece açıklayıcı:
“TKP emeği ile geçinenlere, dürüst, yurtsever insanlarımıza, ülkesini seven aydınlara, “laiklik ve bağımsızlık kırmızı çizgimdir” diyenlere güveniyor. Kendini bu ülkenin sahibi sanıp emekçileri köle yerine koyan küstah patronlara, yaşamımızı borç ve faturalarla boğuşarak tüketmemize neden olan bu akılsız düzene, köşe dönücü sahtekar yobazların cehalet ve kin saçan vaazlarına hep birlikte isyan ediyoruz. Bu ülkeyi onlar batırdılar, biz aydınlığa çıkaracağız. Biz çoğunluğuz. Yeter ki ayağa kalkalım. İşe Türkiye Komünist Partisi’ne oy vererek başlayabiliriz”.
Daha önce aynı amaçla düzenlenen toplantıda asıl verilmesi gerekenin kavganın sınıf mücadelesi olduğuna vurgu yapan Okuyan bunu bir kez daha anımsatarak bu seçimlerde sadece Erdoğan’ın değil sermayenin de hedef alınması gerektiğini söylüyor. Onu hedeflemeyen hiç bir “muhalefetin” sahici olmayacağını da belirterek tabii.
Alt edilemez iki unsur
Okuyan’ın konuşmasındaki bence en çarpıcı ifade “bu topraklarda alt edilemez iki unsur var: Laiklik ile yurtseverlik” ifadesiydi. Son derece doğru. Ayrıca bu ikisine bu kadar ihtiyaç duyulan bir dönem olmamıştı hiç bir zaman. Sınıf açısından bakıldığında da bu iki unsur yaşamsal öneme sahip.
Seçimlere ilişkin çalışmalarını bugün Samsun’da başlatacak olan TKP yurdun çeşitli kentlerinde toplantılar da düzenleyecek.
İki blok arasında geçeceği sanılan seçimde emekçileri temsil eden partilerin de seslerini gür çıkaracağının bilinmesine fayda var.
Sınıfın sesi mutlaka duyulacak.