Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Öcalan’ın Çağrısı Ve Yeni Dünya Düzeni

Hatırlayanlar vardır; Trump ile 2000’lerin başındaki “APPRENTİCE / ÇIRAK” reality şovu ile tanışmıştık. Yanında (güya) çalıştırmayı düşündüğü gençleri, çeşitli görevler vererek dener.. Bölüm genellikle “kovuldun” diye biterdi.

Dün Beyaz Saray’dan gelen görüntü birebir bunu hatırlattı. Görmüşsünüzdür, Trump ve yardımcısı Vance önce “misafirleri” Zelensky’yi ağır bir dille eleştirdi.. hatta haşladı... Sonunda Trump kameraların tanıklığında basbayağı kovdu: “Barışa hazır olduğunda gel!”

Yeni Dünya Düzeni’nin açılış jeneriği gibiydi sahne.

Oğlum Sinan Arslan’ın tespitiyle, aynı zamanda “YENİ SOĞUK SAVAŞ"ın haberini veriyordu.
Elbette eskisinden farklı cephe ve bileşenlerle.

Eskisinde Sovyetler Birliği ile ABD karşı karşıyaydı. Ve bu kutuplaşma hassas bir dengeyi de işaret ediyordu. Hatta kimilerinin vurguladığı gibi, özellikle nükleer savaş tehlikesini bertaraf eden bir dengeyi sağlıyordu.
Ancak bugün, ABD, Rusya ile el ele başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya karşı.
Dolayısıyla, Trump ve Putin’in kişiliklerini de göz önünde bulundurunca, çok tehlikeli bir süreci haber veriyor.

Öcalan’ın “PKK kendisini feshetsin” çağrısı tam da böyle bir açılışa denk düştü.

Öcalan şöyle bir tespitte bulunuyordu: İki kutuplu dünyanın sonu demek olan Reel Sosyalizmin ve Sovyetler’in çöküşü.. Yanı sıra ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler.. PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.

Daha geçen yıl sonunda Meclis’te Kürtçe konuşma girişiminin tutanağa “bilinmeyen bir dil” kaydı ile geçmesi “kimlik inkarının” çözülmesinde nereye denk geliyor…

Federasyon ve özellikle “idari özerklik” taleplerini “aşırı milliyetçi savruluş” diye nitelendirip vazgeçilmesini savunması nereye.. Kim bilir!

Yıllar yıllar önce Kanal D’de yaşadığım ilginç an geldi aklıma: Kanalın genel yayın yönetmeni İrfan beyle asansörde karşılaştık. Yanındaki konuğuna beni tanıttı. Sonra bana döndü “siz kendinizi nasıl tanımlıyordunuz” diye sordu. “Sosyalist feminist..” dedim. Gülümsedi. “Ya çok şeker” dedi.
Hani örf adet falan diye omuzuma çakar silah takıp dolaşmamdan söz eder gibiydi! Garip, ilginç.. Ama “tehlikeli olmaktan çıktığı için” sempatiyle karşılanabilecek bir alışkanlıktı adeta!

Bu son durum da bana “çok şeker” dedirtti. Ne güzel, herkes barış peşinde. Eski hedeflerin eskide kalması, yeni hedeflerin neyi öngördüğünün belli olmaması elbette sorun. Ne var ki başta Hürriyet, yandaş medyada yayınlanan Saray’ın yol haritasına bakınca bir şeyler seziyorsunuz.

Hürriyet’te Hande Fırat imzalı haber “ERDOĞANIN YOLUNU” şöyle tarif ediyor
* Bu kez, daha önceki süreçlerin tekrarlanmaması için bazı yeni mekanizmalar devreye alınacak.
* Bunların başında da silahların bırakılması süreci olacak.
* Öcalan’ın çağrısına terör örgütü olumlu yanıt verirse, kongreyi toplayıp kendini lağvetmesi gerekecek.
* Ancak bu lağvetmenin sözde kalmaması için silahlara yönelik bir mekanizma devreye alınacak. Bu silahlar kayıt altına alınacak, menşei, seri numarası gibi özellikleri işlenecek. Böylece gerçek anlamda bir lağvetme süreci uygulanabilecek.
* Hem Irak hem de Suriye’de silahların bırakılması ve kayıt altına alınmasını kontrol edecek ayrı ayrı yapılar kurulacak. Bu yapılarda Türk ve yerel yetkililer birlikte görev alacak.
* Devlet gerekli gördüğü demokratikleşme adımlarını da ancak bu lağvetme süreci başarıyla tamamlanırsa gündemine alacak.

Suriye deyince.. YPG elini “Öcalan’ın çağrısı PKK’ya, bize değil” diye açtı.
Elbette köprülerin altından daha çok sular akar. Bakarsınız ABD - Rusya ve Şara’nın da katkılarıyla mesafe alınır. Olacağına bakın!
Zaten benim niyetim dikkatinizi son maddeye çekmek.

Saray diyor ki, “Devlet gerekli gördüğü demokratikleşme adımlarını ancak lağvetme süreci başarıyla tamamlanırsa gündemine alacak.”
Yani?
Yeni Dünya Düzeninde ve göstermelik bile olsa demokratikleşmeye şerh konuluyor.
Kaldı ki o zaman da “devletin ( yani Erdoğan’ın) gerekli gördüğü (yani lütfedeceği) kadarını vaat ediyor.
Peki..

Sendikalaşma ve grev hakkının PKK ve terörle herhangi bir ilişkisi olmamasına rağmen daha geçenlerde Gaziantep’te yaşananlar.. Sendika başkanının tutuklanması.. Barıştan söz edilen bir günde Nevşin Mengü’nün bir röportajı nedeniyle hapis cezası alması yol haritasının neresine işaretleniyor?

Sırrı Süreyya Önder’in Öcalan’ın metinde yer almayan sözlerini paylaşmasını hatırlamanın tam sırası herhalde:
“Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”
Demem o ki; evet çağrıyı eleştirmek.. Konuşup tartışmak demokratik toplum hedefine ulaşmanın vazgeçilmez bir parçası.
Ancak bunu, “barış umudunu dinamitlemek” diye algılarlarsa mesafe alamayız.
Saray medyası “ATEŞKES” açıklamasını “PKK SİLAH BIRAKMAYI KABUL ETTİ” diye haberleştirip dezenformasyona kalkışırsa başladığımız yere döneriz.
İktidar bize, İmralı sürecinin “Erdoğan’ı yeniden aday yapabilmenin formülü” olmadığını kanıtlamalı.
Demokratikleşme adımlarının, barışa giden yolda son değil ilk kilometre taşı olduğunu görüp göstermeli.
Bizler de sesimizi bundan sonra bunun için çoğaltmalıyız.
Barış gerçeklerden koparak gelmez!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Kağıttan Kaplan... Miki Maus...

12 Nisan 2025 Cumartesi 15:00

Kumpas heybesindeki büyük turp!

11 Nisan 2025 Cuma 14:56

Ne gün ama!

10 Nisan 2025 Perşembe 14:36

CHP'deki sivrisinekler!

07 Nisan 2025 Pazartesi 14:38

"Amok koşucuları"

05 Nisan 2025 Cumartesi 14:24

Erdoğan'ın dostları!

04 Nisan 2025 Cuma 15:20

İmamoğlu da az değilmiş!

03 Nisan 2025 Perşembe 15:43

"Erdoğan yapayalnız kaldı"

01 Nisan 2025 Salı 13:13