Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

HELAL GÜNDEM!

İslamcılar arasında yıllardır kendine özgü bir yaklaşımla dikkati çeken Abdurrahman Dilipak, kendi ifadesiyle “modern muhafazakarların” hayatlarını anlattı. Kendi adıma bilmediğim çok şey öğrenip aydınlandım.
Mesela “su geçiren oje” ya da “abdest almaya engel olmayan rujların” varlığından haberdar değildim. Keza helal Mojito’yu da hiç duymamıştım.
Bu kadar da değil. Abdurrahman Dilipak yazmış da yazmış:
* After Umre partileri
* Rock müzik eşliğinde zikir partileri
* Bebeğe tek taş yüzük takılan 40. gün kutlamaları

Elbette bunlar parası, üstelik çok parası olanlar için. Yoksul muhafazakarlar soğan kırıp ekmeğe katık yaparken birileri lüksün Nirvana’sında yaşıyor.
AKP Kongresi buna giden yolun nereden nasıl geçtiğini gözler önüne sermedi mi?

Delegelere, kamunun parasıyla, tanesi 4 bin liradan 1607 Erdoğan imzalı saat hediye edilmesi işin en hafif yanı. Kongre için görkemli hazırlık.. Ve asıl, rozet takı töreni için sahneye çıkanlar.. Türkiye’ye maliyetini merak etmiyor musunuz?

Herkes, en çok, AKP karşıtı sözleri daha kulağımızdan silinmeyen... AKP Kongresi’nden birkaç gün önce “CHP’ye geçmek istiyorum” diye Özgür Özel’e gelen... Özel’in “Bize gelirseniz partinizin Meclis’te grubu düşer, ayrıca etik değil” diye reddettiği Serap Yazıcı’yı konuştu. O nasıl bir motivasyonla AKP’ye katıldı, kim bilir! AKP ondan ne umuyor.. Mesela “kendisini hiç Türk hissetmediğini” bildiğimiz Mesut Özil’den ne bekliyor, kim bilir?

Ama ünlü isimleri bir kenara bırakırsanız görüntü netleşiyor. “Kendilerinden bir şeyler beklenenler, Meclis’te parmak sayısına eklenenler”.

Öyle ya, Erdoğan’ın umudu o sayıyı 360’a çıkartıp erken seçim kapısını açtırmak. Böylece Anayasa’nın arkasından dolanıp “bir kez daha seçime girme” şansı yaratmak. Olur mu? Zor!
Ama iktidar bekçilerine bakarsanız, CHP’den bile transferler olacak. Dolayısıyla zor olanı mümkün kılabilecekler.
Peki dışardan katılımlara, gelenlerin paraşütle Saray’ın mahrem kısımlarına indirilmesine itiraz edenler.. Yani “AKP’DEKİ TRANSFER KRİZİ” ne ola ki!

Rica ediyorum, işin ucunda iktidarda kalmak ve nimetlerinden yararlanmak varsa krizin adı mı olur!
Su geçiren oje.. Helal suşi ya da İslamcı sosyetenin bayıldığı siyah renkli SUV otomobiller.. Dubai seyahatleri.. her biri neredeyse bir ev fiyatında “olmazsa olmaz” çantalar..
Kaça, biliyor musunuz?
Yanlış anlamayın ben bilmiyorum da size soruyorum!
Kaldı ki mesele memleketin bekası ise Reis’e sıkıntı yaratmanın alemi var mı?

Adamcağız gecesini gündüze katıp çalışıyor. Arada uykusuzluktan olsa gerek, “Ben kimim, burası neresi, hangi yıldayız..” şaşırdığı oluyor gerçi.

Mesela dün gece kabine toplantısından sonra aynen şunları söyledi:

“Geçtiğimiz yüzyılın albenisi en yüksek ideolojisi olan liberal demokrasi, ciddi bir krize ve darboğaza girmiştir. Avrupa demokrasilerinde ortaya çıkan boşluğu son seçimlerde görüldüğü üzere aşırı sağcı demagoglar dolduruyor. Avrupa Birliği'ni ekonomiden savunmaya, siyasetten uluslararası itibara, içine düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye, Türkiye'nin tam üyeliği kurtarabilir.”

Cansu Çamlıbel’in t24’te Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ile söyleşisi ise tam aksini gösteriyor. Amor, kayyım politikasını eleştiriyor. DEM’li isimlerin ve Ekrem İmamoğlu’nun SİYASİ REHİNE olduğunu savunuyor.
Cansu’nun “AB’nin bütün bunlara karşı suskunluğu” üzerine bir sorusuna Amor’un yanıtı çok şey anlatıyor:

“Haklısınız, Türkiye bu tür durumlarda geçmişte çektiği dikkati çekmiyor. Bu da Türkiye’nin artık giderek daha az ‘aday ülke’ olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Türkiye bugün artık bir aday ülkeden çok üçüncü bir taraf gibi muamele görüyor. Brüksel’de ‘artık Türkiye ile konuşulacak bir şey yok’ görüşü hakim.”

Nedenlerini hep yazıyorum. Türkiye’nin artık AB’nin eşiğinde bile olmadığını bizler de biliyoruz. Erdoğan ve Saray kalemleri neyi nasıl anlatırsa anlatsın, dışardan nasıl göründüğümüzün farkındayız. Amor, hukukun gereği yerine gelmedikçe dışarıdan yatırımcı gelmesinin de mümkün olmadığını anlatıyor. Ancak ben burada, verdiği başka bir örneği.. TÜSİAD başkanlarının başına gelenlere dair yorumunu paylaşmak istiyorum:

“Bana kalırsa İstanbul Başsavcılığı bu olayda atalete düştü, tembel davrandı. Cumhurbaşkanının bunu eleştireceğini tahmin etmiş olmalı ve kovuşturmayı çoktan başlatmalıydı! Bakın bu olay, Türkiye’de bağımsız yargı olmayışının en açık kanıtıdır. Bu savcılık siyasi iradenin bir kolu gibi kullanılıyor, yargının adeta bir silah gibi kullanılmasının baş örneği haline geliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ülkenizdeki insan hakları durumunun bu halde olmasının baş aktörlerinden biri haline geliyor. Ama dediğim gibi, bu TÜSİAD olayında geç kaldılar. O eleştirileri duydukları anda harekete geçmelilerdi. Erdoğan da kendilerine bunu hatırlatmak durumunda kalmaktan memnun olmamıştır. Erdoğan’ı bu konuda açıklama yapmak zorunda bırakmadan harekete geçmelilerdi. Artık bunları tahmin etmeleri gerekiyor.”

Amor’un ironik yorumu Türkiye’nin Avrupa’dan nasıl göründüğünü anlatıyor. Ya Erdoğan buradan bakınca ne görüyor, ne diyor?
Yazının başında alıntıladığım sözler, buna yanıt.
Erdoğan liberal demokrasinin çıkmazda olduğunu düşünüyor. Devamında kendi önerisinden söz etmiyor. Ne var ki Trump Çağı’ndan bile önce Saray rejimi demokrasi ile arasının iyi olmadığını zaten hiç saklamadı. Hem sözlü olarak hem de icraatıyla defalarca gösterdi.
Demokrasi denince ne anladıklarını kestiremediğimiz, “otur deyince oturan sus deyince susan milyonlar” da ülkeyi buraya getirdi.
Neresi mi “burası”?
Sosyalist düşünür Gramsci’nin o ünlü deyişiyle
“ESKİNİN ÖLDÜĞÜ.. YENİNİN DOĞMAK İÇİN MÜCADELE ETTİĞİ” yer.
Gramsci kehanet gibi bir bakışla söylemişti bunu ve eklemişti:
“ŞİMDİ CANAVARLAR ZAMANI”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Erdoğan'ı yine bir kandıran mı var?

29 Mart 2025 Cumartesi 16:00

Aaaa Yalnız Değilmişiz!

28 Mart 2025 Cuma 15:32

Harp hiledir!

27 Mart 2025 Perşembe 13:56

Dün dündür, ya yarın?

26 Mart 2025 Çarşamba 14:50

Çirkinlikte Birinci

25 Mart 2025 Salı 14:35

Muhalif kanallara kayyum atandı!

24 Mart 2025 Pazartesi 14:55

İşler kontrolden mi çıktı?

22 Mart 2025 Cumartesi 16:31

Erdoğan ne kadar ileri gidebilir?

21 Mart 2025 Cuma 14:07

12 Eylül'de TRT'den bugüne...

20 Mart 2025 Perşembe 16:16

Sivil darbenin kazananları kaybedenleri

19 Mart 2025 Çarşamba 11:11