Fenerbahçe lige havlu attı: Tek sorumlusunu açıkladı

Fenerbahçe havlu attı.
Şampiyonluk yine başka bir bahara kaldı.
Bunun sorumlusu Mourinho'dur.
Portekizli Kadıköy'deki trajedinin baş kahramanıdır.
Oysa maçın banko favorisiydi Fenerbahçe. Kayserispor sahaya tam 9 eksikle çıkmıştı; bugüne kadar attıkları 35 golün 17’sine imza atan isimler kadroda yoktu. En önemli kozu Cardoso bile sahada değildi.
Sarı-lacivertli tribünler sonucu garanti, rahat bir maç izlemeyi umuyordu. Ancak Mourinho gibi öngörülemeyen bir akıl varsa, işler asla düz çizgide ilerlemez.
Portekizli teknik adam yine o ince çizgide yürümekte ısrarlıydı: Dahilik mi, delilik mi? Takımın en formda iki ismi Kostic ve Oğuz kulübede otururken, aylar sonra kadroya giren Diego Carlos sahadaydı. Sadece 2 maçta forma giymiş Brezilyalı stoperin iyileşir iyileşmez direkt ilk onbirde yer alması düşündürücüydü. Bazen isimler değil, alışkanlıklar kadro kurar. Önceki maçlarda beklentileri pek karşılayamayan Tadic ve En Neysri’ye bir kez daha gol yükü verildi. Oysa bu tercihlerin hem defansta açıklar yaratacağı, hem de Kayserispor’un sıkı savunmasını aşmakta zorlanacağı en baştan belliydi. Bunu görmek için futbol otoritesi olmaya da gerek yoktu.

Nitekim maç başlar başlamaz bu endişeler boşa çıkmadı. Kayserispor, ilk atağında Skinner'in hatasından, Carlos'un kademeye girmemesinden faydalandı, Ramazan’la öne geçti. Bu gol, banko sanılan maçın kolay geçmeyeceği ilanıydı. Kayserispor öne geçtikten sonra öyle kapandı ki, açmak için sadece kanatlardan değil, yerden ve merkezden yaratıcılık gerekiyordu. Ama ilk yarıda Maximin’in soldan içeri sızma çabaları dışında o yaratıcılık yoktu.

Fenerbahçe, ilk yarıda rakip kaleci Bilal’in hatasını affetmeyen Talisca sayesinde beraberliği yakalayabildi. O gol olmasa, devreye eşitlikle girip giremeyeceği bile meçhuldü. İlk 45 dakikada Tadic-En Neysri kurgusunun yeterince üretken olmadığı da net şekilde ortaya çıktı. Tadic sadece bir kez Neysri’yi topla buluşturabildi; o pozisyonda da Faslı forvet bomboş kale yerine, topu auta gönderdi. En Neysri’nin ilk yarıdaki tek kayda değer hareketi ise direkten dönen kafa şutuydu.

İkinci yarının başında da Kayserispor’un Nazon ile tekrar öne geçtiği golde, Fenerbahçe'nin savunma kurgusunun ne kadar hatalı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. O pozisyonda Nazon’u tutmakla görevli Diego Carlos sadece topun ağlara gitmesini izledi.

Mourinho, savunmadaki açıkları ve gol yollarındaki kısırlığı ancak 50’nci dakikada görebildi ve önce Diego Carlos’u çıkarıp Dzeko’yu oyuna aldı. Ardından Kostic ve Oğuz’u aynı anda sahaya sürdü. Oysa bu isimlerin maçın başında kadroda olması gerekmez miydi? Strateji bazen ileri görüş değil, doğru zamanda doğru gözle bakmaktır. Bu değişikliklerle Fenerbahçe doğru oynamaya başladı ve 64’üncü dakikada sahanın en iyisi olan Maximin ile beraberliği sağladı.
Ardından kanatların devreye girmesi ve ön alan baskısıyla oluşan ataklar 79 dakikada penaltıyı getirdi ve Talisca tek vuruşu boşa harcamadı.
Ama geç kalan hamlelerin bedeli ağır olur.
Kayserispor uzatmada bir hızlı atakla Talha'nın golüyle sadece Fenerbahçe'nin ipini çekmedi, Galatasaray'ın şampiyonluğunu adeta ilan etti:3-3
Ligin bitimine 6 hafta var ve Galatasaray 5 puan önde.
Evet, futbolda her sonuç mümkün ve
kalan 6 haftada Galatasaray puan kaybedebilir. Ama asıl soru şu.

Fenerbahçe, Mourinho’nun delilik ile dahilik arasında seyrettiği o ince ipte dengeyi koruyarak yürüyebilecek mi?
İmkansız.
Çünkü Mourinho sadece rakibe karşı değil, bazen bizzat kendi zekâsına karşı oynuyor. O garanti oynamayı değil, bilinmeze cesaret etmeyi seviyor. Stratejisini satranç tahtasında değil, Dostoyevski’nin rulet masasındaki o kadim gerilimde kuruyor. Kazanırsa dâhi, kaybederse deli. Ama bu iki sıfat arasında bir üçüncü hal daha var: trajedi kahramanı.
Fenerbahçe adına bu trajedinin adı Mourinho'dur.
Geçmiş olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sedat Kaya Arşivi