Fikret Bila
Felaket Üstüne Siyaset
Gelişmiş demokrasilerde felâket üstüne siyaset yapılmaz.
Felâketle mücadele edilir.
Can kaybına uğramış vatandaşların acısı paylaşılır.
Acısını hafifletecek bir yaklaşım gösterilir.
Yıkımın sonuçları ortadan kaldırılır.
Felâkete uğramış vatandaşlara sahip çıkılır.
Barınmaları sağlanır, sağlık hizmetleri görülür.
Yaşama yeniden dönebilmeleri için bütün önlemler alınır.
Ancak Türkiye’de böyle olmuyor.
On binlerce vatandaşımızın ölümüne neden olan Hatay ve Kahramanmaraş depreminin birinci yıldönümünde, felâketle mücadele açısından iktidarın sınıfta kaldığı bir kez daha görüldü.
Aradan bir yıl geçmesine karşın birçok depremzedenin çadırlarda yaşadığı görüldü. Konteynerlerde yaşayan depremzedelerin de ısınmadıkları için çadırlara geçip soba kurdukları gözler önüne serildi.
Sağlık ve eğitim hizmetlerinin gerektiği gibi verilemediği anlaşıldı.
Depremin işsiz bıraktığı vatandaşlarla kimsenin ilgilenmediği, inşaatlarda çalışarak geçinmeye uğraştıkları da görüldü.
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın verdiği bilgiye göre depremde işini yitirme oranları, Hatay’da yüzde 83, Adıyaman’da yüzde 50, Kahramanmaraş’ta yüzde 46, Malatya’da yüzde 40 depremde işini yitirenlerle ilgilenen yok.
Hasarlı evlerin çoğu öyle duruyor. Akıbetleri belli değil. Tahrip olmuş altyapıda iyileştirme yok. TOKİ evleri vaat edilen sayının çok altında.
İktidar bu felâkette hiç sorumluluğu yokmuş gibi siyaset yapmaya devam ediyor.
“Oy vermediniz hizmet gelmedi, oy vermezseniz yine hizmet gelmez” diyebiliyor depremzede vatandaşlara.
Oysa böyle bir felâket karşısında merkezi hükümetle yerel yönetimlerin işbirliği ve güç birliği içinde birlikte yaraları sarmaları gerekirdi.
Anayasa böyle emrediyor.
Anayasa’nın 127 maddesindeki hüküm şöyle:
“Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.”
Anayasa böyle bir sorumluluk yüklediği halde merkezi idare “benden olan, benden olmayan” ayırımı sürdürüyor.
Depremzedeleri “Bana oy verenler, vermeyenler” diye ayırabiliyor.
Felâket üstüne siyaset yapıyor.
Depremzede vatandaş ise hâlâ kayıp çocuklarını, akrabalarını arıyorlar.
Onlara verilen sağlıklı bir bilgi yok.
Depremde kaç vatandaşımızı kaybettiğimiz konusunda da sağlıklı bilgiler yok.
Felâketle mücadele Anayasa’nın da söylediği gibi öncelikle merkezi hükümetin görevi.
Ancak iktidar oy hesabı yapmakla meşgul.