Eski tweet divanı kurulursa AK Parti gün yüzü göremez

Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı olmasa, o ve arkadaşlarının mücadelesi sayesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) çeyrek asır sonra muhalefete geçmese dokuz yıl önceki tweet'lerinden ötürü ceza alır mıydı?

Yanıt kısa ve net: Almazdı.

Tweetler 2013-2014'ten

Kaftancıoğlu Davası, o tweet'leri attığının ertesinde değil, 13 Ocak 2018'de il başkanı seçildiği gün başladı. O gün Muharrem İnce yanlıları, Kaftancıoğlu'nun "Mustafa Kemal'in askerleriyiz gibi bir sloganı doğru bulmuyorum" şeklindeki tweet'ini çöplükten çıkararak, kongre yarışında kullandı. Ak-troller devreye girerek, Kaftancıoğlu'nun sosyal medyasında kazıya başladı. Böylece 2013, 2014 ve 2015'teki tweet'leri dolaşıma çıkarıldı. Kaftancıoğlu koltuğa oturduktan iki gün sonra soruşturma açıldı.

Dava mı?

İBB, 31 Mart 2019'da el değiştirdikten yaklaşık iki ay sonra, 23 Mayıs'ta iddianamesi hazırlandı. Bu süreç başlı başına, Kaftancıoğlu Davası'nın hukuk kılıfında siyasi operasyon ve yol temizliği çalışması olduğunu kanıtlamaya yetiyor.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Kaftancıoğlu Davası, 23 Haziran 2020 günü sonuçlandı. Mahkeme 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası verdi.

Karar, dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nce onandı.

Kaftancıoğlu'na dört tweet'ten ötürü kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret, dört tweet'ten ötürü de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni alenen aşağılamaktan verilen cezalar onandı. Bir tweet'i ise Cumhurbaşkanına hakaret sayıldı.

Şöyle hesap edin:

Bugün yıldönümü olan Soma Katliamı'nda 301 işçinin ölümüne yol açan işverene 20 yıl verilirken, Kaftancıoğlu dokuz tweet yüzünden 4 yıl 11 ay hapse çarptırılıyor.

AK Parti'nin yarısı PKK'dan, yarısı FETÖ'den...

Kaftancıoğlu'nun ceza aldığı dokuz tweet'ten üçü 2013 yılında, altısı ise 2014'te atıldı. Bu tarihte muhalefetin biricik gündemi Gezi Parkı gösterileriydi. Zaten Kaftancıoğlu'nun tweet'lerinde o günlerin etkisi görülüyor.

Paylaşımların tamamı Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına göre düşünce ve ifade hürriyeti kapsamına giriyor. Siyasetçilerin göğüslemesi gereken sarsıcı eleştirilerdir bunlar.

Berkin Elvan'ın ölümü ve Hrant Dink Davası'ndaki karardan sonra devleti 'seri katil' olmakla suçladığı dört tweet'i belki ancak eleştiri konusu yapılabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atatürk'ü, İsmet İnönü'yü ve CHP'yi mahkum etmek için devleti Dersim'de katliam işlemekle suçlaması ifade hürriyeti sayılırken, Kaftancıoğlu üç tweetle devleti aşağılamış mı oluyor?

Gülünç olmayın!

Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan, aynı ifadeyi bire bir kullandığı halde bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağından milliyetçilik ruhsatı dağıtırken, Kaftancıoğlu'nun mahkum edilmiş olması, ancak AK Türkiye'nin siyasallaşmış yargısı ile açıklanabilecek bir saçmalıktır.

Hiç unutmayın.

Kaftancıoğlu'nun tweet'leri attığı yıllar iktidarın Çözüm Süreci için İmralı'da Abdullah Öcalan ile Kandil ve Avrupa'da PKK'lılarla masaya oturduğu, AK Partili milletvekillerinin katar katar Pensilvanya'ya gidip Fetullah Gülen'e biat bildirdiği yıllardı.

Eğer Kaftancıoğlu Davası içtihat oluşturur, herkes için eski tweetler divanı kurulursa, 2013-2014 yıllarındaki paylaşımları yüzünden AK Partili siyasetçilerin ve gazetecilerin yarısı PKK propagandasından, diğer yarısı FETÖ övgüsünden, bir bölümü El Kaide ve IŞİD sempatizanlığından gün yüzü göremez.

Milletvekili olamaz, il başkanlığı tartışmalı

Kuşkusuz, bu kararın en önemli sonucu, Kaftancıoğlu'na siyasi yasağın getirilmesidir. Avukatı Ergün Özer, bana verdiği bilgide, Türk Ceza Kanunu'nun 53/d maddesine göre Kaftancıoğlu'na "vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti yöneticisi veya denetçisi olma" yasağı getirildiğini söyledi.

Özer'e göre bu yasak, Kaftancıoğlu'nun belediye başkanı ve milletvekili olmasını, partisinde Merkez Yürütme Kurulu ve Parti Meclisi üyesi olmasını içine alıyor. Özer, "İl başkanlığı ise tartışmalı bir konu. Bana göre bu makam, parti yöneticiliği sayılmaz. Parti üyeliği devam edecek" diyor.

Özer, bugün infaz savcılığına başvuracağını belirterek "Ya biz gideceğiz. Ya da davet edecekler. Yahut yakalama kararı çıkarabilirler. Alıp üç gün içerisinde bırakmak zorundalar. En çok üç günlük cezaevi süreci olabilir. Aynı gün serbest de bırakabilirler. O, infaz savcılığının tutumuna bağlı. İmza tedbiri getirebilirler" diyor.

Özer, karar düzeltmesi için başvuracaklarını, sonuç alamadıkları takdirde Anayasa Mahkemesi'ne ve AİHM'e gideceklerini belirtiyor.

Sırada İmamoğlu ve HDP'liler var

Kaftancıoğlu Davası, yargısal yollarla siyasi tasfiye operasyonudur. Beştepe Hukuk Bürosu'na dönüştürülen yargı erki, Kaftancıoğlu kararı ile hem İstanbul'un kaybedilmesinin intikamını alıyor, hem de 2023'te gerçekleştirilecek genel seçim öncesi Cumhur İttifakı için yol temizliği yapıyor.

Düşünün.

Soruşturma, CHP İstanbul kongresinden sonra başlatılıyor.

Dava, iktidarın hezimete uğradığı yerel seçimin ardından açılıyor.

Karar genel seçime bir yıl kala onanıyor.

Belli ki iktidar, hem 2017'deki referandumda, hem 2019'daki yerel seçimde kaybettiği İstanbul'u şansa bırakmak istemiyor. Kaftancıoğlu gibi HDP seçmenlerinin de dikkatle izlediği etkili bir siyasetçiyi sahneden düşürerek, seçim sürecini dikensiz gül bahçesine çevirmek istiyor.

Görünen o ki...

Bu operasyon Kaftancıoğlu ile sınırlı kalmayacak.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Davası, belki kimi CHP'li belediyelere kayyum atanması ve HDP'nin kapatılmasıyla devam edecek.

İmamoğlu için de siyasi yasak isteniyor

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart 2019'da seçimin iptali üzerine Yüksek Seçim Kurulu üyelerine ahmak dediği suçlamasıyla İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. 20 Nisan'da savcı, kamu görevlisine hakaret suçundan ceza verilmesini ve TCK'nın 53. maddesinin uygulanmasını istedi.

Yani, seçme ve seçilme haklarından mahrumiyet!

Karar duruşması 1 Haziran'da.

İmamoğlu hakkında hapis cezası ve siyasi yasağa hükmedilebilir.

Doğu Karadeniz gezisinden ötürü İmamoğlu'na kırgın veya kızgın olan muhalifleri bu vesileyle uyarmak isterim: Haklı eleştirileriniz İmamoğlu'nun hukuk kılıfında siyasi operasyona uğramasında toplumsal rızaya dönüştürülmek isteniyor.

Nasıl ki Kaftancıoğlu, il başkanı olduğu için ceza aldıysa...

İmamoğlu da İstanbul'u AK Parti'den çekip aldığı için aday olduğu günden beri siyasi davalarla, terör teftişleriyle, medya operasyonlarıyla, yetki alanlarının elinden koparılmasıyla ağır bir bedel ödüyor.

Rize'den Trabzon'a dönen otobüs, bu linçten aldığı hızla kayyumun evinin önüne park edilirse başınızı döversiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi