Demokrasinin bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi için nasıl bir demokrasi eğitimi verilmelidir?

Demokrasi sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi, bir yaşayış biçimidir. Demokrasinin tüm ilke ve kurumlarıyla toplumda yerleşebilmesi, onun bir yaşam biçimi olarak benimsenmesiyle mümkündür. Demokrasi, ancak demokratik bir ortamda pratiği yapılarak öğrenilebilecek bir rejimdir.”

Demokrasi ilkeleri, aslında bize yol gösteren pusulalar gibidir. Bu ilkeleri eğitim ortamına taşımak ve bu ilkelere uygun davranışlarda bulunmak gerekir. Burada da en önemli görev, kuşkusuz okul yöneticilerine ve öğretmenlere düşmektedir.”

Prof. Dr. Müfit Kömleksiz ile demokrasi eğitimini konuştuk.

Demokrasi genelde bir yönetim biçimi olarak dile getiriliyor. Sizce demokrasi sadece bir yönetim biçimi mi? Ne dersiniz?

Bilindiği gibi demokrasi, okul kitaplarında da dile getirildiği gibi, halkın kendi kendine yönetimi esasına dayanan bir yönetim biçimidir. Halkın, halk için halkı yönetmesidir. Kısaca halk iktidarı anlamına gelmektedir. Kuşkusuz bu tanımlamaların hepsi doğru. Ancak çağdaş anlamda bu tanımların yetersiz olduğu söylenebilir.

Yalnızca çoğunluk yönetimi anlayışının, demokrasi ile uzak yakın bir ilgisi yoktur. Asıl demokrasiye gereksinmesi olanlar, azınlıkta kalanlar; bir başka deyişle, çoğunlukla aynı düşünceleri paylaşmayanlardır. Azınlık haklarının güvence altında olmadığı bir demokrasi düşünülemez.

Bunun yanı sıra, demokrasi sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi, bir yaşayış biçimidir. Demokrasiyi bir yaşayış biçimi olarak benimseyemezsek, bir yönetim biçimi olarak da sürdürmemiz mümkün değildir. Özellikle ülkemizdeki uygulamalar bunu çok net bir biçimde ortaya koymaktadır. Demokrasi ancak, yönetim biçimi, yaşam felsefesi ve yaşayış biçimi arasındaki etkileşimler gereğince oluşmaktadır.

Demokrasi yalnızca insanlar için değil, tüm canlıların yaşamı için de büyük önem taşımaktadır. Üzerinde yaşayabileceğimiz şimdilik tek bir dünyamız var. Eğer dünyamızı koruyamazsak, hiçbirimizin yaşam şansı da kalmayacaktır. Çevre bilincinin geliştirilemediği bir demokrasi anlayışının da yetersiz olduğu söylenebilir.

Bu tartışmalar çerçevesinde demokrasiyi şu şekilde tanımlamak mümkün olabilir: "Demokrasi, çoğunluğun politika oluşturma, azınlığın katılma, eleştirebilme ve giderek iktidara gelebilme olanaklarının bulunduğu, insan hak ve özgürlükleri ile çevre bilincine dayalı bir yaşayış ve yönetim biçimidir" Bu tanımdan hareketle, bir kez daha belirtmek gerekirse, demokrasi bir yönetim biçimi olmaktan öte, bir yaşayış biçimi, bir yaşam felsefesidir.

Demokrasinin özellikle bir yaşam biçimi olduğunu vurguladınız? Peki demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak nasıl benimseyebiliriz?

Demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak içselleştirmiş bireylerin bulunduğu bir demokratik sistem, temelleri çok daha güçlü bir yapı oluşturur. Bu nedenle, demokrasiyi sürdürebilmenin yolu, aslında demokratik değerlere sahip bireyler yetiştirmekten geçmektedir; yani bu sorun doğrudan demokrasi eğitimiyle örtüşmektedir. O hâlde, demokrasinin tüm ilke ve kurumlarıyla toplumda yerleşebilmesi, onun bir yaşam biçimi olarak benimsenmesiyle mümkündür. Demokrasi, ancak demokratik bir ortamda pratiği yapılarak öğrenilebilecek bir rejimdir. Demokrasi, savunduğu değerlerle uyumlu bir yaşam biçimiyle birleştiği ölçüde etkili ve kalıcı olabilir.

Demokrasi, bireylerin siyasal toplumsallaşma sürecine dâhil edilmediği; rol model alınabilecek davranış örnekleri sunulmadığı ve haklara saygının esas olduğu demokratik bir ortam sağlanmadığı sürece, öğrenilmesi ve içselleştirilmesi oldukça güç bir siyasal rejimdir. Her ne kadar bireylere demokrasinin ilkeleri ve kurumları hakkında bilişsel düzeyde bilgi verilebilse de demokrasi tarih veya coğrafya gibi doğrudan öğretilebilen bir ders niteliği taşımamaktadır. Asıl öğrenme, uygulama ile gerçekleşir. Nitekim öğretimin demokratik, yönetimin otokratik olduğu bir eğitim kuruluşunda, eğitimin demokrasi hedeflerine hizmet etmesi çok zor, hatta olanaksızdır

Demokrasiyi bir yaşayış biçimi olarak benimseyebilmemiz, ancak demokrasi ilkelerine uygun davranışlar göstermekle mümkün olabilir. Bu bağlamda demokratik kuralların ana kaynağını demokrasi ilkeleri oluşturmaktadır.

Demokrasi eğitiminin ana kaynağını demokrasi ilkelerinin oluşturduğunu söylediniz. Bu ilkelerden yola çıkılarak demokrasi eğitimi bağlamında neler yapılabilir?

Demokrasi ilkeleri, aslında bize yol gösteren pusulalar gibidir. Bu ilkeleri eğitim ortamına taşımak ve bu ilkelere uygun davranışlarda bulunmak gerekir. Burada da en önemli görev, kuşkusuz okul yöneticilerine ve öğretmenlere düşmektedir. Özellikle okul yöneticileri ve öğretmenler demokrasi ilkelerini ne kadar yaşama geçirebilir ve bu konuda ne kadar tutarlı davranabilirlerse, demokrasi eğitiminde de o kadar başarılı olabiliriz. Şimdi bu ilkeleri tek tek ele alarak, eğitim ortamlarında neler yapılabileceği üzerinde durabiliriz.

Demokrasinin olmazsa olmaz temel ilkelerinden biri düşünce özgürlüğüdür. Düşünce özgürlüğü yoksa, demokrasi yok demektir. Düşünce özgürlüğü Server Tanilli’nin de belirttiği gibi üç aşamada ele alınabilir:

  1. Hiçbir düşüncenin içeriğine sınır getirilemez. (Şiddete yol açmadığı sürece, düşünceler ılımlı ya da aşırı, yararlı ya da yararsız, yasal ya da yasal olmayan düşünceler diye ayrılamaz).

  2. Düşünceler özgürce açıklanmalıdır.

  3. Düşünceler özgürce örgütlenmelidir.

Burada en önemli aşama düşüncelerin özgürce örgütlenebilmesidir. Çünkü, düşünceler özgürce örgütlenmezse, düşünceler özgürce açıklanamaz; düşünceler özgürce açıklanamadığı sürece de düşüncelerin içeriğine sınır getirilmiş olur.

Bu ilke bazında okul ortamlarında birçok uygulamalar yapılabilir. Öncelikle öğretmenler, düşüncelerin özgürce açıklanabileceği demokratik bir sınıf ortamı oluşturmalıdır. Bunun için ilk olarak öğretmenlerin düşüncelerin özgürce açıklanmasında etkili olabilecek öğretme strateji, yöntem ve teknikleri sınıflarında kullanması gerekmektedir. Örneğin iş birliğine dayalı öğrenme, çoklu zeka kuramına dayalı öğrenme, probleme dayalı öğrenme, proje tabanlı öğrenme, beyin temelli öğrenme gibi çağdaş öğretme yaklaşımlarının yanı sıra birçok tartışma yöntem ve teknikleri sınıf ortamlarında işe koşulabilir. Elbette burada çok önemli bir nokta, öğretmenlerin farklı düşüncelere ne kadar açık olduğudur. Eğer öğretmen demokratik kişilik özelliklerine sahip değilse, öğrencilere yarardan çok zarar verebilir.

Ders dışı etkinlikler, düşüncelerin özgürce örgütlenip açıklanabileceği ortamlar oluşturmak açısından çok etkili olabilir. Temel alanlar çerçevesinde yürütülen öğrenci kulüpleri, yarışma, tören, tanıtım günü, mezuniyet günü, yayın, müzik, halk oyunu, tiyatro, kampanya, ziyaret, gösteri, şenlik, şiir dinletisi, turnuva, konferans, panel, sempozyum, imza günü, fuar, sergi, kermes, gezi, proje hazırlama vb. sosyal etkinlikler okullarda yürütülen ders dışı etkinliklerin kapsamı içerisindedir.

Demin düşünce özgürlüğü çerçevesinde neler yapılabileceği üzerinde durdunuz. Demokrasinin yine olmazsa olmaz ilkelerinden biri “yasalar önünde eşitlik ilkesi”. Bu ilkeyi demokrasi eğitimi açısından okullarımızda nasıl yaşama geçirebiliriz?

Demokrasi eğitimi açısından baktığımızda, belki de en önemli konulardan biri yasalar önünde eşitliği sağlayabilmektir. “Herkes yasalar önünde eşittir; ama bazıları daha eşittir” anlayışı ne yazık ki ülkemizde oldukça yaygın bir uygulamadır. Yasaların herkese eşit olarak uygulanmadığı pratikte net olarak görülmektedir.

Bu ilkenin okulda yaşanması, en temelde öğrenciler arasında ayrım yapmamakla başlar. Resmi programlarda her öğrenciye eşit davranılması gerektiği belirtilirken, ne yazık ki örtük program dediğimiz uygulamalarla eşitsizlik çok sık yeniden üretilmektedir. Örneğin:

  • Öğrencileri başarı düzeylerine göre kümelere ayırmak,

  • Notları sınıf içinde yüksek sesle okumak,

  • Her öğrenciyle göz iletişimi kurmamak,

  • Kanaat notunu bazı öğrencilerde kullanmak,

  • Cinsiyete göre farklı davranmak,

  • Daha fazla olanağa sahip olan çocukları ön planda tutmak...

Bunların hepsi “eşitlik” ilkesini zedeliyor. Unutmayalım, bir çocuk, hatta herkes ayrımcılığı hemen hisseder. Hepimizi en çok yaralayan şeylerden biri ayrımcılıktır. Bu nedenle ne olursa olsun, okul yöneticileri ve öğretmenler her çocuğa eşit davranmak zorundadır.

Demokrasinin yine olmazsa olmaz ilkesi, her yurttaşın “oy verme” hakkıdır. Bu ilkeyi okullarda nasıl uygulamaya dönüştürebiliriz?

Oy verme hakkı, katılım hakkıdır aslında. Yani öğrencinin karar süreçlerinde söz sahibi olması. Bu, çok basit gibi görünen uygulamalarla başlayabilir:

  • Sınıf başkanı seçimlerini gerçekten demokratik bir şekilde yapmak (aday belirlemek, propaganda süreci, oy kullanmak vs.)

  • Sınıf kurallarını birlikte belirlemek,

  • Hangi projeyi yapacaklarına öğrencilerin birlikte karar vermesi...

Bu tür uygulamalarla çocuklar, oy vermenin sadece bir “evet-hayır” meselesi olmadığını, bir sürecin parçası olduğunu öğrenir. Ayrıca kendi oyunun bir anlamı olduğunu hisseder. Bu duygu, ileriki yaşlarda da onların demokratik davranışlar geliştirmesi için bir temel oluşturur.

Yalnız şunu da unutmamak gerekir: Her oylamanın mutlaka kaybedeni olacaktır. Bu durum da ayrımlaşmalara yol açabilir. Bunun için mümkünse, oylamadan daha çok öğrencilerin belirlenen konularda uzlaşmaya varmalarını sağlamalıyız. Uzlaşma yine demokrasinin özünü oluşturmaktadır.

Buraya değin süremiz yettiğince bazı temel ilkeler üzerinde durduk. Beki bir başka söyleşide, diğer ilkeleri de gündeme getirip, demokrasi eğitimi anlamında neler yapılabileceği üzerinde durulabilir.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şahin Aybek Arşivi

Aşk: Onda bende (esir) olmak…

03 Mayıs 2025 Cumartesi 05:00