Alevi açılımı boş çıktı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Alevileri de kapsayacak bir hak ve özgürlükler adımı atacaklarını açıklamıştı.

Alevilerle ilgili adımı şöyle duyurdu:

“Kültür ve Turizm Bakanlığımız bünyesinde kuracağımız Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı muhtarlıklara, belediyelere, derneklere, federasyonlara bağlı cemevlerinin tamamının yönetimini yürütecektir.”

Alevilerin beklentileri açısından boş bir adım,

Alevi dernekleri ve cemevlerinin bakanlığa bağlanmak gibi bir talepleri olmadı.

Alevi Bektaşi derneklerinin ve cemevlerinin Turizm ve Kültür Bakanlığı’nda bir daire başkanlığına bağlanması iktidarın cemevlerini ibadethane olarak görmediğini bir kez daha ortaya koydu.

Oysa Aleviler, Aleviliğin inanç, cemevlerinin de ibadethane olarak kabul edilmesini istiyor.

Alevilik, bir turistik ve kültürel faaliyet değil ki Turizm ve Kültür Bakanlığı’nda bir daire başkanlığına bağlansın.

Böyle bir girişim Alevilerin beklentisini karşılamadığı gibi aksine tepkilerine yol açan bir adım olur. Nitekim şimdiden bazı Alevi Bektaşi derneklerinden sert tepkiler geldi.

Cemevlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda kurulacak bir daire başkanlığına bağlanması, iktidarın devlet eliyle Alevileri kontrol etmesi, baskı altına alması, yönlendirmesi, bazı dernek ve cemevlerini iktidara çekmesi gibi birçok açıdan sakıncalı görülüyor.

Söz konusu Daire Başkanlığı’nda bazı dernek ve cemevi önde gelenlerinin, inanç önderlerinin kadroya alınıp maaş bağlanması da söz konusu olacak. Böyle bir teklifi kabul edecek dernek başkanı veya cemevi yöneticisi veya dedeler olabilir. Bu ancak Alevi dernekleri ve cemevlerinin bölünmesi sonucunu doğurur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde cemevi ziyaetleri yapıyor, cemevi açılışlarına katılıyor, böylece bu kesimin sempatisini ve oyunu kazanmaya çalışıyor. Ancak cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlayarak bu sempatiyi oluşturması ve oy desteği alması mümkün değil.

İktidarın yıllardır “cemevi cümbüş evi” diyerek Aleviler aleyhine propaganda yaptığı, Alevi karşıtlığı üzerinden kutuplaştırıcı bir politika izlediği biliniyor.

İktidarın, Aleviliği dinden sapma olarak gören, Alevilere yapılan saldırıları destekleyen, hatta kışkırtıcılık yapan tarikat ve cemaatlerle fiilen bir koalisyon içinde olduğu da sır değil. Bakanlıkların bu tarikatlar arasında bölündüğü, birçok bürokratik üst düzey görevlere atananların tarikat mensubu oldukları da bir gerçek.

Böyle bir uygulama içinde olan iktidarın şimdi de Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın muhtarlıklara, belediyelere, derneklere, federasyonlara bağlı cemevlerinin tamamının yönetimi yürütecek olması Alevilerin sorunlarını çözmeyecek aksine daha ağırlaştıracaktır. Bu bürokratik yapının cemevlerini kontrolü altına almaya çalışacağı, müfettişler göndererek denetleyeceği açıktır.

Bu ülkede Aleviler en çok katliama uğramış kesimdir.

Sivas Madımak Oteli katliamı henüz belleklerde tazedir. Bu katliamın tarikatlar eliyle yapılan kışkırtmalar sonucunda gerçekleştiği de gerçektir.

Tıpkı 12 Eylül 1980 öncesindeki Sivas, Kahramanmaraş, Çorum katliamları gibi.

O dönemde yaygın olan Alevilerin evlerini işaretleme faaliyetleri bugünlerde de yeniden ortaya çıkmıştır.

Bu katliamların üstü örtülmüş, adil bir yargılama olmamış, yaptıkları katillerin yanına kalmıştır.

İktidarı boyunca din ve dince kutsal sayılan değerler üzerinden siyaset yapan, Alevi karşıtlığıyla oy toplayan, FETÖ’yle, diğer tarikatlar ve cemaatlerle birlikte ülkeyi yöneten ve bir askeri darbe girişimine kadar getiren siyasal İslamcı bir iktidarın Aleviliği inanç, cemevlerini ibadethane olarak tanımasını beklemek hayalci bir tutumdur.

Nitekim iktidar bu konuda da şaşırtmamış, Aleviliği bir inanç olarak değil kültürel bir faaliyet olarak ilân etmiştir.

Elbette buna itibar edecek bazı Alevi Bektaşi dernekleri ve cemevleri çıkabilir ancak bu Alevilerin sorunun çözüldüğü veya çözüleceği anlamına gelmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi