Tarifsiz kederler içindeki şair aramızdan 74 yıl önce ayrıldı
"İstanbul'u Dinliyorum", "Güzel Havalar", "Bir Garip Orhan Veli" ve "Anlatamıyorum" gibi birçok unutulmaz eseri Türk edebiyatına kazandıran Orhan Veli, yenilikçi ve özgün tarzıyla tanınan en önemli şairlerden biri oldu.
Orhan Veli, Mızıka-yı Hümayun'da klarnist olan Mehmet Veli Bey ve Fatma Nigar Hanım’ın ilk çocuğu olarak, 13 Nisan 1914'te Beykoz Yalıköy’de doğdu.
Gerçek adı "Ahmet Orhan" olan şair, Soyadı Kanunu çıktıktan sonra "Kanık" soyadını aldı. Kanundan önce babasının adı olan "Veli"yi benimseyen Orhan Veli, edebiyat dünyasında bu isimle tanındı.
SARAYDA SÜNNET EDİLDİ
Çocukluk yıllarını Beykoz, Beşiktaş ve Cihangir'de geçiren Orhan Veli, Akaretler’deki Anafartalar İlkokulu’nun ana sınıfına devam etti. 7 yaşındayken son Padişah Abdülmecid'in Yıldız Sarayı’ndaki törende sünnet edildi.
Edebiyat tutkusunun başladığı Galatasaray Lisesi’nde yatılı olarak ilkokula başlayan Orhan Veli, küçük yaşlarda "Çocuk Dünyası" dergisinde ilk hikayesini yayımladı.
Cumhuriyetin ilanından sonra Mehmet Veli Bey’in tayini nedeniyle ailece Ankara’ya taşındılar. Burada Orhan Veli, Gazi İlkokulu’nda ve ardından Ankara Erkek Lisesi’nde eğitimine devam etti. Oktay Rifat Horozcu ile ortaokulda tanışan Orhan Veli, Halkevlerinde tanıştığı Melih Cevdet Anday ile de yakın dost oldu.
Lisede edebiyat öğretmenleri Ahmet Hamdi Tanpınar ve Rıfkı Melul Meriç gibi isimlerin ilgisiyle karşılaşan Orhan Veli, okul dergisi "Sesimiz"de ilk yazılarını yayımladı. Bu dönemde aruz vezniyle şiirler yazdı.
TAKMA ADI
Orhan Veli'nin ilk şiirleri, Nahit Sırrı Örik’in teşvikiyle dönemin popüler edebiyat dergisi Varlık'ta yayımlandı. Zaman zaman "Mehmet Ali Sel" takma adını kullanarak şiirlerini yayımlayan şair, 1932’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne kayıt yaptırsa da okulu tamamlayamadı.
Galatasaray Lisesi’nde bir süre öğretmen yardımcılığı yaptıktan sonra, 1936-1942 yılları arasında Ankara PTT Genel Müdürlüğü’nde çalıştı. İlk dönem şiirlerinde geçmişe özlem, çocukluk anıları ve yalnızlık gibi temaları işleyen şair, bu şiirleri daha sonra kitaplarına almadı. Yeni tarzda yazdığı "Ağaç" şiirini Oktay Rifat ile yayımladı.
Fransız sembolistlerinden etkilenmeyi bırakan Orhan Veli, vezin ve kafiye gibi geleneksel unsurlardan vazgeçerek serbest şiire yöneldi. Şiirlerinde sokaktaki insanı anlattı.
BİR GARİP AKIMI...
Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday ile birlikte 1941’de "Garip" adlı kitabı yayımlayan Orhan Veli, Türk şiirinde yenilikçi bir akım başlattı. Garip akımı, şiir tarihimizde köklü bir değişimin simgesi olarak kabul edilir.
Garip kitabının ön sözünde, isim vermeden Nazım Hikmet’in toplumcu şiirine ve hece şiirine eleştirilerde bulunan Orhan Veli, şiirin insana hitap eden bir sanat olduğunu belirtti ve ölçü ile kafiyenin şiiri yozlaştırdığını savundu.
Gelibolu’da askerlik yapan Orhan Veli, hayatını şöyle özetemişti:
"1914'te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13'te Oktay Rifat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim"
1945’te başladığı Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’ndaki görevinden 1947’de ayrıldı.
1949’da iki haftada bir yayımlanan "Yaprak" dergisini çıkarmaya başladı. Ancak, maddi sıkıntılar nedeniyle derginin yayını 1950’de sona erdi ve Orhan Veli İstanbul’a döndü.
Nazım Hikmet için "Görmüyor musun, Her yanda hürriyet..." dizelerini yazan şair, cezaevindeki açlık grevine destek vermişti.
Orhan Veli, "İstanbul'da, Boğaziçi'nde/Bir fakir Orhan Veli'yim/Veli'nin oğluyum/Tarifsiz kederler içindeyim" dizeleriyle hem babasını hem de şiir severleri derinden etkilemişti.
"ÖLÜNCE İYİ ADAM OLURUZ"
"Ölüme Yakın" adlı şiirinde, "Ölünce kirlerimizden temizlenir / Ölünce biz de iyi adam oluruz / Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış / Hepsini unuturuz" dizelerini yazan şair, Kasım 1950’de Ankara’da bir çukura düşerek yaralandı. İstanbul’a döndüğünde, bir arkadaşının evinde fenalaştı ve kaldırıldığı hastanede 14 Kasım 1950’de beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetti.
Cenazesi, Rumelihisarı’ndaki Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi. Abidin Dino tarafından tasarlanan mezar taşına yerleştirildi.
Neyzen Tevfik, Orhan Veli'nin ölümünden sonra "Yaprağından yararlandığımız dal ansızın kırıldı." derken, Nazım Hikmet, "Çok genç öldü ama ölümsüz bir şairdi." ifadelerini kullanmıştı.
Bedri Rahmi Eyüboğlu ise "Büyük bir şair, büyük bir insanı kaybettik." derken, Ahmet Hamdi Tanpınar, "Çok severdim, şiir damarından gelen bir şairdi." açıklamasını yaptı.