Biz Daha Ne Kadar 'Bir Halk Düşmanı’ Olacağız?

Zaman 1800’lerin sonu, yirminci yüz yıla girmeye ramak kalmış, en önemli turistik geçim
kaynağı kaplıcalar olan kasabanın birinde şifa dağıtacak bu sulara zehirli atıklardan binlerce
mikrobun bulaştığı fark edilir. Bunu ortaya çıkaran bir bilim insanıdır ve halka duyurmak
istediğinde ise olanlar olur. Basın, sermaye ve siyaset üçgeni arasında işi çok zordur. Günün
sonunda, bireysel mücadelesi onun ‘Bir Halk Düşmanı’ ilan edilmesine sebep olur. Norveçli
büyük usta Henrik Ibsen’nin yazdığı, günümüzde birçok konuya şablon olacak oyunu Bir
Halk Düşmanı, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Nisan ayında prömiyer
yaptı.

Tiyatronun niye sonsuz ve evrensel bir sanat olduğunu anlamak zor değil. Antik dönemin
yazılı metinlerinden, natüralizme, politik tiyatrodan postmodern yapıdaki eserlere kadar
insanlığa ait duyguların, çağlar geçse de ele aldığı meselelerin benzerliği ya da değişmezliği
çok aşikâr. Yazar tiyatrosundan yönetmen tiyatrosuna geçişle birlikte seyircinin konuyu
bilmesi, daha önce oyunu izlemiş olmasına rağmen tiyatroya merakını ayakta tutan şey bu
farklı sahnelenişler ve bakış açıları oluyor. İşte tiyatroyu büyülü kılan tam da bu.

Bir Halk Düşmanı sezon sonuna yakın prömiyer yaptı. İki hafta seyircisiyle buluşup ekimde
tekrar perde demek üzere sahnesini diğer oyunlara emanet etti. Oyunun konusu olan, bilim
insanının gerçekleri anlattığı ve basılmayan mektubuna benzememek için seçimlerden önce
oyunu tanıyalım, olanları hatırlayalım istedim. Yeni sezonda sizler için sahneleniş üzerinden
oyuncular ve yönetmenle kısa bir söyleşi ile tekrar ‘Bir Halk Düşmanı’ sözüm olsun.

aytun-aktan1.jpg

Günün hangi saatinde size konuksam kahve olur, çay olur ya da canınız ne çekiyorsa
içeceklerinizi alın, buyurun başlayalım.

Ibsen 19 Yüzyılda (yy) muhteşem çağdaşlara denk gelmiş, birey sorunlarından, toplum
eleştirilerine, kadın haklarından ki kendisi insan hakları demeyi tercih etmiş, bilime çok
sayıda içeriği tiyatro eserlerinde yer vermiş, eleştirel akılcı anlayışıyla çağdaş tiyatronun
kurucu liderlerindendir. Yazarın yaşadığı dönem sanat açısından dünyada büyük ustaların
ortaya çıktığı toplumsal, sosyoekonomik dönüşümlerin hızlandığı bir süreçtir. Puşkin, Gogol,
Charles Dickens, Dostoyevski, Çehov, Chopin, Verdi, Wagner, Marx, Engels, Hugo, Freud, Monet, Renoir, Mendel, Curie gibi isimlerin çağdaşı olan Ibsen onlardan, onlar Ibsen’den
etkilenmişlerdir.

aytun-aktan5.jpg

Bir Halk Düşmanı oyunun yeni çevirisini Dilek Başak Carelius yapmış. Yönetmen, tiyatro ve
edebiyat alanında çok sayıda çalışması, ödülleri olan Orhan Alkaya. Politik duruşu nedeniyle
sıkıyönetimlerden nasibini alan Alkaya tiyatro yapmaktan alıkonduğu yıllarda gazetecilik,
editörlük yaparak gene tiyatro adına var olmuştur.

Ibsen bu oyununun türü için kararsızdır. Arkadaşına yazdığı bir mektubunda ‘Yeni oyunumu
dün tamamladım. Oyun beş perde ve adı da Bir Halk Düşmanı. Komedi mi yoksa dram mı
olduğuna hala karar veremedim. Birçok komik öge içermesine karşın bunların arkasında
ciddi bir düşünce var.’
der.

aytun-aktan2.jpg

Oyunun konusundan bahsettiğimde 2011 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın Artvin Hopa
Meydanı'nda yaptığı miting öncesinde HES'leri protesto etmek için ‘Su haktır, satılamaz’
pankartı açan Metin Lokumcu’nun ölümünü ve sonrasında yaşananları hatırlayacağız ya da
kanser yapan ürünleri halka açıkladığı için hakkında hapis istemiyle dava açılan bilim insanı
Bülent Şık’ın ‘Bilim insanı şirketlere veya kurumlara değil, öncelikle topluma karşı
sorumludur’
dediğini. Basına baksak son on yılından örneklemelerin sonu gelmeyecek bir
acınası hal... Ya da oyuna konu olan kaplıca örneğini deprem uzmanlarına yıllar boyu
kulağını tıkayanların son yaşanan felaket sonrası ilk işlerinin, ömrünü deprem konusuna
adamış bilim insanı Prof. Dr. Ahmet Ercan’ı göz altına alması ile yer değiştirsek oyunun
etkisinde bir değişiklik olmaz. Konu evrensel olmasına evrensel de 1882 tarihinde yazılmış
esere konu olan hikâyeyi biz bu coğrafyada hala niye aralıksız yaşamaya devam ediyoruz?
Yönetmen Alkaya da metni ele alırken baktığı yer için ‘Sanayi devrimi ile gövdelenen
kapitalizm kadar, su başını tutan tarım toplumu da itaat gerektiren bir sistem öngörüsüne
sahipti. Elbette sistemlerin “minima de malis”leri vardır, kötülüğün küçüğü yani, ama ne
derseniz deyin, kötülük kötülüktür. Kötülük/Sistem karşısındaki insan davranışlarının izini
sürmeye çalıştım.’
diyor.

aytun-aktan3.jpg

Konu özetle şöyle; Doktor Stockmann Norveç kasabalarının birinde kaplıca doktorudur.
Doktorun ağabeyi ise iktidarın bütün güçlerini üzerinde taşıyan Başkan Peter Stockmann’dır.
İkisi arasında gerçeklerin açığa çıkarılması ya da gerçeklerin bedelinin ekonomik kaybının
kime ödetileceği konusunda ciddi bir görüş ayrılığı ana çatışmayı başlatır. Muhalif Halkın
Sesi gazetesinin yazı işleri müdürü, aynı gazetenin çalışanı, basımevi sahibi, doktorun ailesi, gemi kaptanı ve kasabalılardan oluşan kurmaca dünyasında yazar sözünü hiç sakınmaz.
Oyunun başında doktor bilimin sunduğu gerçekleri halka anlatmak isteğiyle, onların ve
kaplıcayı ziyaret edecek turistlerle hastalar için sağlığın tehdit altında olduğunu vurgular ki o
anda bir ‘Halk Kahramanı’ dır. Ve basın onun yanındadır. Ancak sonra merkeziyetçiler ve
sermayedarlar için ortaya çıkan sakıncalar, halkın da küçük kazançlarında olacak kayıplar
dolayısıyla bilim insanı ‘Bir Halk Düşmanı’na döner. Ve yıllarca hizmet ettiği, sevildiği,
saygı duyulduğu kasabada ailesi ve onu destekleyenlerin yaşayamaz hale getirilmesini izleriz.
Doktorun halk toplantısındaki uzun tiradı Ibsen’in içinde ne varsa sakınmadan
seslendirdikleridir aslında.

aytun-aktan4.jpg

Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli seçimine günler kalmışken gerçek Halk
Düşmanlarını
hatırlamamız, görmemiz ve asla unutmamamız için bize 19 yüzyıldan seslenen
Ibsen’e saygılarımla.

Fotoğraflar: Sadi Ayan

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytun Aktan Arşivi