Tarihi Bilkent Deklarasyonu'na ilk hukukçu yorumu: Demokrasiye dönüşün belgesi

Tarihi Bilkent Deklarasyonu'na ilk hukukçu yorumu: Demokrasiye dönüşün belgesi
Altı muhalefet partisi 'Yarının Türkiye'si için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' metnini bugün imzaladı. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu metinde yer alan ve Türkiye'nin bir hukuk ülkesi olması için 6 muhalefet partisinin yargı alanında yapmayı planladıkları önerileri zirvenin yapıldığı Ankara Bilkent Otel'den halktv.com.tr'ye anlattı.

'Yarının Türkiye'si için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' metninin demokrasiye dönüşün belgesi olarak değerlendirmek gerektiğini belirten İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu'na 6 soru yönelttik.

-Metinde hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin olmaz olmazı olduğu kaydedildi. Kuvvetler ayrılığının metinde ele alınan ilk ve en konulardan biri olduğunu görüyoruz. Neler söylemek isteriniz?

2017 rejiminin en önemli özelliği kuvvet ayrılığını ortadan kaldırılmasıydı. Onu yeniden kazanacağını görüyoruz. Okunan metinde bütün kurumsallıkların yerli yerine oturtulmuş konumda olduğunu gördük. Kuvvetler ayrılığı olmadan demokrasiye dönüş asla mümkün değildir. Demokratik rejimin en temel kuralı budur. Bu metnin en temel özelliği ise birçok şeyin değişmesi ihtiyacıydı ve karşıladı. Ortaya çıkan tablo demokrasiye dönüşün belgesidir.


-Özellikle son dönemlerde tartışmalı kararlar veren Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun ( HSK) kaldırılacağı, hakimlik ve savcılık makamını ayırılacağı belirtildi. 1981 yılından beri var olan bir kurumun kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce doğru bir adım mı? Bunu nasıl okumak gerekir?

Özü itibarıyla HSK kaldırılmıyor. İkiye ayrılıyor. Buna şiddetle ihtiyacımız vardı. Savcılık mesleği ile hakimlik arasındaki fark özümsenmemişti. Metinde bunun özümsendiğini görüyoruz. Bir hukuk devleti için olması gereken şey.


-Görevi kötüye kullanmak suretiyle Anayasa Mahkemesi veya AİHM'in verdiği hak ihlali kararına sebep olup devleti tazminata mahkum ettiren hakim ve savcılara bu tazminat ve zararın rücu ettirileceği belirtildi. Bu yaptırım hakimler ve savcıların soruşturma ve kovuşturma aşamasında daha titiz davranmalarını sağlar mı?


Bu çok temel bir sorun. Burada iki temel nokta var. Öncelikle bu düzenlemem yargıcın özgür bir biçimde davranmasını engeller. Ama eğer 2017 rejiminde gördüğümüz gibi kasıtlı şekilde kararlar veriliyorsa rücu o zaman uygulanabilir. Bu konu daha geniş bir şekilde tartışılmalı. Kısaca anlatmak gerekirse; yargıç özgürce karar vermelidir. Özgürce karar vermesi için önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Yargıca herhangi bir rücu davası açılması doğru değil. Ancak hakimin vicdanından ve hukuktan ayrılarak bir karar oluşturması halinde rücu hakkının kullanılması normal olabilir. AYM kararını ya da AİHM kararını kullanmayanlar için de olabilir. Onun dışında oluşabilecek şeyleri de özel olarak kasıt, ihmal ve görevi kötüye kullanmak suretiyle karar vermek gerekir.

-Hakimlere coğrafi teminat güvencesi verileceği de metinde yer alan önemli başlıklardan. Verdiği kararlar nedeniyle sürüleceğini düşünen hakimleri için atılmış bir adım olarak okuyabilir miyiz bunu?

Demokratik toplumlarda, hukuk devletlerinin hepsinde bu var. Hakimler coğrafi güvence altına alınırlar. Yargıca bunu kazandırmak son derece önemli ve gereklidir. Bu durum yargıcın hukuka ve vicdanına göre karar vermesini sağlar. Yargıcın verdiği bir karardan dolayı başka bir ile sürülmesinin önünde durmak için atılan bir adım. Hakimler arasında belirgin bölgeler var. Şu anda da bu uygulama var. Ancak bu uygulamada önemli olan birinci bölgeyi hak eden hakimin birinci bölgede olan bir yerde görevlendirilmesidir. Bu hakim başka yer de bulunmamalı, görevlendirilmemelidir.

-Yargının kurucu unsuru olan savunmanın Anayasal güvence altına alınması bir avukat ve bir baro başkanı olarak sizi heyecanlandırıyor mu?

Çok heyecanlandırıyor. Çok önemli ve temel bir güvence. Bizler yıllardır savunma hakkının güvence altına alınmadığını söylüyoruz. Anayasa'nın 138. maddesine dayanarak kendimize dolaylı yoldan bir güvence yaratıyoruz. Savunmanın Anayasa'nın güvencesi altına alınmasına ihtiyacımız vardı. Anayasa'da savunmanın korunmasının yasalar açısından da önemli olduğunu düşünüyorum.


-Torba kanun uygulamasına son verileceği, temel hak ve özgürlüklerin kararnameler ile düzenlemesine izin verilmeyeceği, Cumhurbaşkanı'nın veto yetkisine son verileceği böylelikle kanun üzerindeki etkisinin azaltılacağına dikkat çekildi. Sizce bu düzenlemelerin ülkemizin hukuk sistemine nasıl bir katkısı olur?

Bu son derece önemli bir adım. Torba kanun denen şey dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu iktidar, bu rejim tarafından uydurulmuş şey. Akıllarına gelen şeye bir gece yarısı yapmak anlamına geliyor. Meclis'in iradesi için torba kanundan vazgeçilmesi çok önemli. Ayrıca Cumhurbaşkanı'nın kanun yapma yetkisi yoktur. Bu yetki yasama Meclisi'ndedir. Cumhurbaşkanı kanun üzerinde etkili olacak bir bakan değildir. Olmamalıdır.