"Ankara Katliamı karanlıkta kalacak ya da unutulacak bir şey değil"
Nazlıcan Ermiş - Halk TV
10 Ekim 2015’te düzenlenecek olan “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” öncesi gerçekleşen Türkiye’nin en büyük katliamının üzerinden 5 yıl geçti. IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısında 103 kişi hayatını kaybederken, 500’den fazla kişi de yaralandı.
Katliamın ardından görülen davalarda 16 firari sanık, İlhami Balı, Savaş Yıldız, Edremit Türe, Deniz Büyükçelebi, Yakup Selağzı, Kasım Dere, Nusret Yılmaz, Mustafa Delibaşlar, Walentina Slobodjanjuk, Muhammet Zana Alkan, Ömer Deniz Dündar, Cebrail Kaya, Ahmet Güneş, Kenan Kutval, Bayram Yıldız, Hasan Hüseyin Uğur hakkında devam eden duruşma ise hala görülüyor.
Katliamın davasının avukatlarından İlke Işık ile davanın 5 yıllık sürecini konuştuk.
Işık, çok sıkıntılı ve zorlu bir süreç olduğunu söyleyerek şöyle dedi:
“Bu katliam ülkenin en büyük katliamı. 5 yıl önce 10 Ekim günü Ankara’nın göbeğinde bir mitingin başlangıç noktasında 2 canlı bomba kendini patlattı ve 103 kişi hayatını kaybetti, 500’den fazla da yaralı var. Ankara’nın göbeğinde bu nasıl olabilir? Bu kadar büyük bir katliam olduğu sürekli düşünülerek ve bunun üzerinden de gerçekten bir adalet sağlanmalı. Kimsenin aklında bir soru işareti kalmamalı. “Sorumlular kimse bulduk, yakaladık, soruşturduk bunu çıkardık” demeleri gerekirdi. 5 yıl boyunca bunu demediler. Bunu demekten savcılık imtina etti, sonrasında mahkeme imtina etti. Özetle bize şunu dediler, ‘Bu bir IŞİD katliamıdır, bulduklarımızı da yakaladık, onlara da ceza verdik’.”
"Kamu görevlilerine soruşturma açılmadı"
Firari sanıklardan bahseden avukat Işık, 16 firarinin çok tehlikeli olduklarını ve yakalanmalarının kolay olmayacağını söyledi. Devam eden davanın yalnızca söz konusu firari sanıklar için olduğunu belirterek, “Bu katliamın gerçekleşmesine kimler neden oldu? IŞİD bu ülkede nasıl bu kadar yerleşebildi? Bunların hiçbiri soruşturulmadı. Şunu çok açık diyebiliriz bu katliam Antep’teki yetkililerin, Adıyaman’daki yetkililerin canlı bombacıların örgütlenmesine göz yuman irade olmasaydı, sınırlar IŞİD’in kontrolüne bırakılmasaydı, Ankara Emniyeti gerekli önlemleri yapsaydı bu katliam gerçekleşmezdi. Biz 5 yıldır bunu söylüyoruz ama beşinci yılın sonunda geldiğimiz bu noktada tek bir kamu görevlisine soruşturma açılmış bile değil.” dedi.
Katliam günü yaşananları hatırlatan Işık, patlamanın hemen ardından alana sıkılan gaz bombaları, yaklaşık 45 dakika geç gelen ambulanslar hakkında bir soruşturma yapılmadığını da ifade etti.
Avukat İlke Işık
“Ülkenin neredeyse her şehrine cenaze gitti”
Ankara’dan ülkenin neredeyse her şehrine cenaze gittiğini söyleyen Işık, “Bu ülkede ne yazık ki çok fazla IŞİD katliamı yaşadık biz. Tek bir IŞİD’linin bile tahliye edilmediği tek dosyadır. Bunu sanık vekilleri de söyledi davalar sırasında. Hiçbir şey olmadıysa bile bize adalet diye sundukları o tabloyu aslında aileler sağlamıştır. Ailelerin ısrarı, kamuoyunun takibi sağlamıştır.” dedi.
“İçinde bir kamu görevlisi de varsa yargılanmalı”
Katliamda ihmali olan kamu görevlileri için dava açılması bir yana soruşturma dahi açılmadığını belirten davanın avukatı İlke Işık, “Bu işin her tarafı bunlara yol veren iradeye ve kamu görevlilerine çıkıyor. Ülkenin en büyük katliamının peşine herkes düşmeli. İçinde bir kamu görevlisi de varsa yargılanmalı, bu çok net bir şey aslında.” diye konuştu.
“Türkiye’de ilk kez bir sanık insanlığa karşı suçtan yargılanıyor”
Dünya’da örnekleri olmasına rağmen Türkiye’de ilk kez bir sanık insanlığa karşı suçtan yargılanıyor 10 Ekim Davası’nda. Avukat Işık, bunun için çok mücadele ettiklerini söyledi ve devam etti:
“Mahkeme uzun süre direndi kabul etmedi ama sonunda sanıklardan birisi için dosya ayrılmıştı, katliamdan sorumlu diye. Onun için yazılan iddianamede ‘İnsanlığa karşı suç’ ifadesini geçirmeyi başardık. Biz bunun tüm sanıklar için uygulanmasını istiyoruz.”
“3 firari sanık Suriye’de kamplarda”
16 firari sanık hakkında konuşan Işık, 3 firari sanığın Suriye’de kamplarda olduğuna dair belgelerin olduğunu söyledi. Belgelere ulaştıktan sonra da duruşmalarda firari sanıkların Türkiye’ye getirilmesine ilişkin hiçbir şey yapılmadı. Işık, “Daha önce gezmelerine izin veren idare aynı şekilde devam ediyor aslında” dedi.
Firari sanıklara ilişkin ellerinde tapeler olduğunu belirten İlke Işık, firari sanıkların yerlerin tespit edildiğini ancak bir şey yapılmadığını belirtti. Işık şöyle anlattı:
“Firari sanıklardan İlhami Balı’ya ait o kadar çok tapeler var ki elimizde. Sınırlarda geziyor ve sınırı kontrol ediyor. Askerle konuşuyor, komutan ile konuşuyor. ‘Kaçakçıları geçirmem, kapattım ben sınırı sana’ diyor. Asker ile pazarlık yapıyor ve o sırada sinyal veriyor telefonu. Kilis’in köylerinden birinden sinyal veriyor telefonu. Zaten sınırda geziyor, sınırın bir orasında bir burasında. Asla yakalamıyorlar.
Aynı şey katliamın planlayıcısı, kendini 19 Mayıs 2016’da öldürdüğü söylenen Yunus Durmaz için de geçerli. Yunus Durmaz, bu katliamın en baş planlayıcısı. İddianame de, mahkeme de onu söylüyor. Yunus Durmaz’ın da katliamın sonrasında yakalanabilecekken yakalanmadığına dair belgeler bulduk biz. Yine aynı yöntem, telefonunu dinliyor. Doğal olarak o telefon bir sinyal veriyor. Yerini biliyorsun ve almıyorsun. Bu adam katliamdan sonra 19 Mayıs 2016’ya kadar Antep’te gezdi. 19 Mayıs 2016’da da kendini öldürdü. Bizce çok şaibeli bu ölüm. 3 tane sanık böyle kendini öldürdü.
Nusret Yılmaz diye bir sanık var. Gürcistan’a girip çıktığını öğrendik biz. Gürcistan iade etmiş Türkiye’ye ve adam yok. Bunların hiçbirinin cevabını alamıyoruz. “
IŞİD’in Türkiye’de örgütlenmesinden bahseden Işık, patlamalardan sorumlu Antep hücresinin örgütlenmesini de anlattı. Işık, “O kadar yasal örgütlenmişler ki. Dosyadan görerek söylüyoruz. Genç Ensar Dernekleri var, sanıkların hepsi birbirlerini o dernekten tanıdıklarını söylediler zaten. Dernek, 10 Ekim 2015 günü toplanmış ve olağanüstü bir genel kurul yapmış. Aklımızla dalga geçiyorlar gibi, amacımıza ulaştık biz derneği kapatalım der gibi. Dosyanın firari sanıkları da katılmış. Tutuklu sanıklardan Abdulmüttalip Demir katılmış. Antep’in göbeğinde bir derneğin genel kuruluna gelecek kadar açık bir hayat yaşıyorlar.” dedi.
"Gelen istihbaratlar gizlendi"
Beşinci yılın sonunda davada ne gördünüz sorusuna da yanıt veren Işık, “Çok açık sorumluluklar var, bunları yargılamayarak ve dosyaya katliam sorumlusu olarak eklemeyerek hiç iyi bir şey yapmıyorlar” diye cevap verdi.
10 Ekim günü yaşanan ihmallerden söz eden avukat İlke Işık, gelen istihbaratların gizlendiğini söyledi.
İçişleri Bakanlığı’nın kendi yürüttüğü soruşturmada müfettiş raporunda dahi bakanlığın müfettişleri, “Gerekeni yapmamışsınız, az önlem almışsınız, istihbaratlar var bunları dikkate almamışsınız hatta istihbaratları gizlemişsiniz” dediğini belirten Işık, “14 Eylül tarihli bir istihbarat var. Ülkenin her emniyetine geliyor bu istihbarat, Ankara Emniyetine de geliyor. İstihbaratta diyor ki, “IŞİD birden çok miting gibi kalabalık yerlerde birden çok canlı bomba ile eylemler gerçekleştirebilir” ve bu istihbarat gizleniyor. Sadece buradan bile baksak çok büyük bir sorumluluk var.” dedi.
Işık sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Biz bu davaya devam edeceğiz. Türkiye’de o günün mutlaka aydınlatılması lazım. Bunu mahkeme heyeti yapmaz ama birileri mutlaka yapacak. Bu katliam karanlıkta kalacak ya da unutulacak bir şey değil. Bu tarihsel zorunluluk ve sorumluluk bir yandan da. Devam edeceğiz."