Yasin Aktay: AK Parti, Kemalizm'le Hesaplaşmak Yerine Uzlaşmayı mı Tercih Ediyor?

Yasin Aktay: AK Parti, Kemalizm'le Hesaplaşmak Yerine Uzlaşmayı mı Tercih Ediyor?
Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, AK Parti'nin 31 Mart seçimlerindeki ikinci parti konumuna düşmesiyle birlikte parti içindeki Kemalizm'le mücadele ve yaşanan 'kan ve ruh kaybı'nın nasıl telafi edilebileceği konusunda soruları gündeme getirdi.

Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, AK Parti'nin 31 Mart seçimlerindeki ikinci parti konumu için, 'O vesayet çevreleriyle, ideolojileriyle, Kemalizm’le hesaplaşmak yerine son kulvarda uzlaşmayı mı tercih etti?' diye sordu.

AKP’nin geçmişte yönetici kadrolarında yer alan ve milletvekilliği yapan Yasin Aktay, Yeni Şafak’taki yazısında iktidarın “kan ve ruh kaybını nasıl telafi edebileceğini” yazdı. Yazısında CHP için “Özgür Özel’in şimdiye kadar CHP’nin bıktırıcı bir ezbere dönüşmüş alışkanlıklarıyla pek bağdaşmayan hareketlerinin kendi partisini değiştirici bir etkisinin olmaması mümkün değil. Nitekim bu değişim CHP’ye 50 yıldır tatmadığı bir seçim başarısı tattırmıştır” değerlendirmesinde bulunan Aktay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ortada sadece oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da olduğu görülüyor” sözlerini anımsatarak şu tespitleri yaptı:

Aktay, yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Kuşkusuz bu değerlendirme AK Parti’ye dışarıdan yapılan birçok eleştiriden çok daha radikal, tabir caizse daha acımasızdı. Ama doğrusu Erdoğan’ın bütün olup bitenlerin farkında olduğunu da gösteren, AK Parti için ümit verici bir farkındalığın da işareti. Tabi AK Parti’nin bizzat Erdoğan’ın farkında olduğu bu ruh ve kan kaybından gerçekten tam olarak ne anladığı ve bu kayıpları nasıl telafi edebileceğine dair henüz daha somut bir değerlendirme veya adım ortaya konulmuş değil.”

“AK Parti Kemalizm’le hesaplaşmak yerine son kulvarda uzlaşmayı mı tercih etti?” Sorusunu yönelten Aktay, “Bu, AK Parti’nin kendi ruhunu ararken belki yüzleşmesi gereken ilk sorulardan biri. Bu sorudan başlayınca zaten diğer sorulara yönlendiriliyorsunuz” ifadesine yer verdi.

Vatandaşa örülen duvarın partinin en büyük düşmanı olduğunu anımsatan ve duvarın AK Parti kadrolarının içinde de örüldüğüne dikkat çeken Aktay, şöyle devam etti:

“AK Parti adına bir makama gelen herhangi bir kişinin ilk yaptığı, devraldığı makamdaki selefleriyle bir bayrak devir-teslimi anlayışıyla hareket etmek yerine onlarla, onların bakiyesiyle bir hesaplaşma oluyor. Bayrağı devralan, sanki rakip partiye karşı savaş kazanmış gibi davranıyor, selefine ve kadrolarına karşı bir devr-i sabık yaratıyor. Bu durum bir dönem partide görev almış insanların görev sonucunda partiye soğumalarına, hatta partiye muhalif olmalarına bile yol açabiliyor.

Bu, partinin ruhundan uzaklaşmanın en bariz örneklerinden ve sonuçlarından biri. Oysa bunu önleyecek, belki o ruhu yeniden diriltecek kurumsal tedbirler de düşünülebilir. Partiye mensubiyeti profesyonel bir işin ötesinde ruhla, ideallerle, davayla ilgili bir mensubiyet olarak hissetmeyi sağlayacak bir yaklaşım biçimi. Tamam, tekkeye mürit aranmıyordur, ama AK Parti’nin temsil ettiği misyon hiçbir ideali, inancı ve ruhu olmayan bir profesyonelce de taşınamayacağı kesindir. Filistin için yanmayan, İslam birliği için coşmayan, Türkiye’nin zihinsel ve kültürel işgalden kurtuluş için koşmayan bir birey her partide bulunur zaten. AK Parti’de nefer olmaya bir ruh üfleyen kaynaksa burada tanımlanır.

Başka bir kan kaybı da şuradan: Bir şekilde görevi devreden kadroların partiyle hiçbir bağları kalmıyor mesela. Uzunca süre hizmet ettikleri partideki resmi görevleri bittiğinde bağları da kopuyor ve bu, her görev değişiminin aynı zamanda bir “kan kaybı” olarak yaşanmasına yol açıyor. Oysa görevi devretmenin, partinin misyonuna, ideallerine veda etmek anlamına gelmemesini sağlamak üzere onları tecrübe birikimi olarak değerlendirmenin, sahada aktif tutmanın yoluna bakmak lazım.
Her ilde eski il, ilçe başkanları ve yöneticilerinden oluşacak ve işlerliği de temin edilecek, karar alma süreçlerinde dikkate alınacak “yüksek istişare kurulları” akla gelen bir ilk yol olabilir.
Tabi işin esası partiyi bir kısıtlı imkanlar ve nimetler paylaşımı olarak değil, bilakis muhabbetle, samimiyetle paylaşılan bir dostluk olarak görmekten başlar.”

Kaynak:halktv.com.tr