Süreç komisyonunda söz baro başkanlarının: Anayasa’ya saygı gösterilmedikçe herhangi bir sorun çözülemez
Geçtiğimiz yıl ekim ayında başlayan yeni süreç kapsamında TBMM'de 'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu' kurulmasına karar verilmişti.
Komisyonun 6'ıncı toplantısına bazı baroların başkanları davet edildi. Bu kapsamda komisyon üyeleri davet edilen baro başkanlarını dinledi.
Yaklaşık 4 saat süren toplantıya baro başkanlarının ifadelerinin yanı sıra odak kaybı tartışması damga vurdu.
AKP'li isimler komisyonun amacının yalnızca terörü bitirmek olduğunu ifade ederken muhalefet partileri üyeleri kayyumları ve diğer hukuksuzlukları gündeme getirdi.
KURTULMUŞ: YASAL ALTYAPI ÇALIŞMALARI KAÇINILMAZDIR
T24'ten Ceren Bayar'ın haberine göre; toplantının başlangıcında konuşan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, süreç ilerledikçe yasal alt yapı çalışmalarının hayata geçirilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi ”Başta barolar olmak üzere bu konuyla ilgili Türkiye’deki hukuk camiasına katkıların faydalı olacağını düşünüyoruz” dedi.
Komisyonun dinlediği isimler şöyle:
- Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan
- Ankara 2 No’lu Baro Başkanı Gökhan Aydemir
- Bingöl Barosu Başkanı Yusuf Ketenalp
- Diyarbakır Baro Başkanı Abdülkadir Güleç
- Hatay Baro Başkanı Hatay Tut
- İstanbul 2 No’lu Baro Başkanı Yasin Şanlı
- Malatya Baro Başkanı Onur Demez
- Mardin Baro Başkanı Ahmet Duyan
- Mersin Baro Başkanı Gazi Özdemir
- Sivas Baro Başkanı Fatih Sevim
- Van Baro Başkanı Sinan Özaraz
Türkiye’deki tüm baroların toplantıya katılmasını arzu ettiklerini ifade eden Kurtulmuş, fiilen bunun mümkün olmadığını da sözlerine ekledi.
ERİNÇ SAĞKAN ANAYASA'YI HATIRLATTI
Barolar adınan konuşan ilk isim Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan oldu.
Anayasa’ya saygı gösterilmedikçe herhangi bir sorun çözülemeyeceğinden bahseden Sağkan şöyle konuştu:
"Barolar Birliği olarak millî birlik ve beraberliğin pekiştirilmesine ön koşulunun Anayasa'nın içerdiği asgari teminatların sağlanması olduğu düşüncesindeyiz. Yürürlükteki Anayasa’ya saygı gösterilmedikçe herhangi bir sorunun çözülmesi de mümkün değildir"
Çatışma çözümleri konusunda temkinli yaklaşımın benimsenmesi yaklaşımında olduklarını kaydeden Sağkan, çözümün aniden köklü adımların atılmasıyla değil öncelikle karşılıklı güvenin inşası ile mümkün olduğunu ifade etti.
Sağkan, anlaşma sağlanmayan konuların sessizce geçiştirilmemesi ve açıklıkla ortaya konması gerektiğini de sözlerine ekledi.
PKK'lı 30 teröristin silah bırakmasına dair de konuşan Sağkan, "Terör örgütünün ve üyelerinin tüm silah ve mühimmatı tamamen teslim edip yeni bir isimle yeniden kurulmayacağını temin etmesi, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü tam riayeti taahhüt etmesi tüm bu sürecin sağlıklı yürümesini ön koşuludur." dedi.
Yürütmenin de Anayasaya tam riayeti sağlamasının ön koşul olduğunu kaydeden Sağkan, toplumun ciddi bir kesiminin sürece ihtiyatla yaklaştığını söyledi. Sağkan, şonuşmasını şöyle sürdürdü:
"Meclis çatısı altında toplumsal bütünleşme gerçekleşmesi için özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanında çalışmalar yapmak hedef olarak ortaya konulurken bir yanda ise bazı hukuka aykırı yargı uygulamalarıyla idari tasarruflar bu hedefin tam aksine işlemektedir. Bir tarafta milli birliğin ve beraberliği pekiştirilmesi hedefi ortaya konulurken diğer tarafta hukuka aykırı gözaltı ve tutuklama kararları, bazı anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması gibi yargısal faaliyetlerle, kayyım uygulamaları, diploma iptali ve Atatürkçü subayların TSK’dan tasfiyesi gibi idari uygulamalar taban tabana zıt bir sürece işaret etmekte, kamuoyunun vicdanını derinden yaralamaktadır."
4 BAŞLIK BELİRLENDİ
Barolar Birliği’nin belirlediği 4 başlık olduğunu belirten Sağkan, bu başlıkları şöyle sıraladı:
- Keyfi tutuklamalar
- İfade hürriyetine dönük ağır ihlaller
- Bazı yargı kararlarının uygulanmaması
- Kayyım uygulamaları
Bu problemlerin çözümünde atılabilecek önemli adımlar olduğu inancında olduklarını kaydeden Sağkan, Hâkimler Savcılar Kanunu’nda değişiklik yapılmasını, hâkim ve savcı mülakatlarında kamera kaydının kaldırılması, mülakatların yürütmeden bağımsız kurumlara bırakılması gibi öneriler sundu.
Komisyonun ‘geçiş dönemi kanunu’ hazırlama olasılığına da dikkat çeken Sağkan, adı af olmayan ama sonuçları itibariyle af niteliği taşıyan örtük af biçimlerinin sağlıklı yöntemler olmadığının altını çizdi. Anayasa Mahkemesi'nin de bu tür tutumlara mesafeli olduğunu ifade eden Sağkan, "Af niteliği taşıyan yöntemlerin infaz kanununda değişiklik yaparak değil TBMM’de nitelikli çoğunlukla değerlendirilmesi gerekir. Eğer bu çoğunluk sağlanamıyorsa bu konuda koşullar henüz olgunlaşmamış demektir" ifadelerini kullandı.
Bu konuda yapılacak olası düzenleme için Sağkan, "Yapılacak bir düzenlemenin ilk maddesinde barış, geçiş dönemi adaleti ve toplumsal uzlaşının sağlanması amaçları net bir şekilde ortaya konmalıdır" dedi.
Sağkan ayrıca sadece geçiş dönemi kanununun komisyonun temel hedefine ulaşmasını sağlamayacağını toplumun tamamını kucaklayan adımların atılması gerektiğini kaydetti.
ANKARA 2 NO’LU BARO BAŞKANINDAN İLK 4 MADDE HATIRLATMASI
Sağkan'ın peşine söz alan Ankara 2 No'lu Baro Başkanı Gökhan Aydemir de sürecin ilerlemesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katkılarına dikkat çekerek, "Böylece herkesin anayasa, meşruiyet sınırları devleti ve milletin bütünlüğüne yasas almak kaydına öneri ve tekliflerde bulunacağımız bir zemin meydana geldi ve kamu düzenini esas alan bir kararlılıkla ve inançla atılacak adımlarla gerçekleşecektir" şeklinde konuştu.
Anayasa'nın değişitirilmez ve değiştirilmesi teklif dahil edilemez olan ilk 4 maddesine vurgu yapan Aydemir, "Bu süreçte atılan hiçbir adımın bu sınırların dışına taşınamaz. Anayasamızın temel ilkelerinin bu barışın hem de birlikte yaşamanın emaneti olduğunu açıktır" dedi.
BİNGÖL BARO BAŞKANI'NDAN ANA DİLDE EĞİTİM VURGUSU
Aydemir'in ardından komisyon üyeleri Bingöl Baro Başkanı Yusuf Ketenalp'i dinledi.
Anayasada eşit vatandaşlık ve yurttaşlığın güvence altına alınması gerektiğini söyleyen Ketenalp, şöyle konuştu:
- "Kürtçeye, Zazacaya ve bu topraklarda konuşulan diğer tüm tüm diller üzerindeki baskının kaldırılarak kamusal alanda kullanılması için teşvik edilmesi, dillerimizin yaşatılması için buna yönelik çalışmalar yapılması gerekir."
Yargının bağımsız ve tarafsız bir şekilde işlemesinin sağlanması gerektiğini sözlerine ekleyen Ketenalp, "Anayasa Mahkemesi kararları hüküm yorumlaması yapılmadan uygulanmalı. Ve ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlayıcılığı dikkate alınarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmalıdır" dedi.
DİYARBAKIR BARO BAŞKANI: ÖZEL BİR YASA ZORUNLU
Diyarbakır Baro Başkanı Abdülkadir Güleç de bu sürecin önemli bir dönüm noktası olduğundan bahsetti. Güleç, komisyon üyelerine yaptığı konuşmada şunlara yer verdi:
- "Bu doğrultuda, cezaevlerinde tutulan binlerce kişi ile Avrupa'da sürgün hayatı yaşayan yurttaşların toplumsal ve siyasal yaşama yeniden katılımını sağlamak amacıyla özel bir yasanın çıkarılması zorunludur"
- "Komisyon, bu ayrıştırıcı dili reddederek toplumsal kesimleri bir araya getirmeli; barışın, çözümün, hukukun ve demokrasinin evrensel değerlerini esas alan kapsayıcı bir anlayışla süreci geliştirmelidir"
Anadilde eğitim hakkından da bahseden Güleç, geçtiğimiz hafta komisyonda konuşan Barış Annesi’nin kendisini Kürtçe ifade edemediğini hatırlatarak şöyle konuştu:
- "Meclis, Kürtçenin kullanımına inisiyatif alarak izin verebilseydi, bu durum Kürtçenin normalleşmesi ve barışın dili olması bakımından çok kıymetli bir adım olabilirdi. Aynı sorunlarının tekrar yaşanmaması ve Kürtçenin normalleşmesi, ana dilde eğitim hakkının tanınmasıyla mümkündür; Devlet artık Kürtçeyle barışmalıdır"
Güleç atılmasını önerdikleri acil ve somut adımlardan bazılarını şöyle sıraladı:
- Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmalı
- Cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Can Atalay, Bekir Kaya, Figen Yüksekdağ ve benzeri birçok kişinin tahliyesi sağlanmalıdır.
- Hasta tutukluların tahliye edilmesinin tahliye edilmelerini mümkün kılacak düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
- Şartlı tahliyelerin önünü kesen uygulamaya dönüşen bu kurullardan vazgeçilmeli, hukukçuların ağırlıkta olduğu yeni bir kurul yapılanması sağlanmalıdır.
- Belediyelere kayyum atanması ve seçilmiş başkanların görevden alınması uygulamalarına derhal son verilmeli, seçilmiş iradeye saygı gösterilmelidir.
GÜLEÇ 1921 ANAYASASI'NDAN BAHSETTİ
Yeni Anayasa yapılması gerektiğini de ifade eden Diyarbakır Baro Başkanı son olarak şunları söyledi:
"Toplumsal uzlaşıya dayalı, özgürlükleri esas alan, ana dilde eğitimin önünü açacak, 1921 Anayasası'ndaki adem-i merkeziyetçi ruhu esas alan ve Kürt meselesinin barışçıl çözümüne imkân sağlayacak bir anayasa gereklidir."
Anayasa’ya dair değerlendirmeleri de olan Güleç ve şunları söyledi:
"Toplumsal uzlaşıya dayalı, özgürlükleri esas alan, ana dilde eğitimin önünü açacak, 1921 Anayasası'ndaki adem-i merkeziyetçi ruhu esas alan ve Kürt meselesinin barışçıl çözümüne imkân sağlayacak bir anayasa gereklidir."
HATAY BARO BAŞKANI: KAYYIMLAR, TUTUKLU YARGILAMALAR SÜRECİ ZEDELER
Güleç'in ardından söz alan Hatay Barosu Başkanı Hatay Tut da Anayasa’nın ilk dört maddesine yaptığı vurgu ile konuşmasına başladı.
"Kamuoyunda zaman zaman gündeme getirilen en önemli başlıklardan biri Anayasa’nın ilk dört maddesi ile ilgili değişiklik korkusudur. Bu maddelerin müzakere konusu yapılması, toplumsal barışa hizmet etmeyecektir" değerlendirmesinde bulunan Tut muhalefet belediyelerine kayyum atanmasını ve belediye başkanlarının tutuklu yargılanmasını eleştirdi ve bu adımların süreci zedelediğini kaydetti.
Tut, sözlerine şöyle devam etti:
"Gerçek toplumsal barış, tüm topluma eşit yaklaşan adaletli bir irade ile sağlanabilir. Barış süreci yalnızca silahların susması ile değil ifade özgürlüğünün sağlanması ile mümkündür. Düşüncelerinden dolayı işinden olanların, süreçle birlikte derhal işlerine iade edilmeleri gerekmektedir. Fikir açıklamak suç olmaktan çıkarılmalıdır. İnfaz Kanunu’nda değişiklik yapılırken denge gözetilmeli, toplum süreçle ilgili şeffaf şekilde bilgilendirilmelidir.",
YASİN ŞAMLI'DAN PKK'LILAR İÇİN DÜZENLEME ÇAĞRISI
İstanbul 2 No'lu Baro Başkanı Yasin Şamlı da terör eylemlerine katılmamış PKK'lılara yönelik mevzuat düzenlemesi yapılarak, "Güven artırıcı önlemler" alınması gerektiğinin altını çizdi.
Sürece zarar verecek manipülasyonların ancak kamuoyunun şeffaf şekilde bilgilendirilmesi ile mümkün olacağına dikkati çeken Şamlı, sözlerini şöyle noktaladı:
"Terörün tamamen ülkenin gündeminden çıkarılması, toplumsallaşmanın tam olarak tesisi, milli birlik ve kardeşliğin pekiştirilmesi yalnızca ülkemiz ve bölgemizin değil bütün insanlığın yararına olacaktır."
MARDİN BAROSU BAŞKANINDAN YARGI BAĞIMSIZLIĞI VURGUSU
Şamlı'nın ardından Mardin Baro Başkanı Ahmet Duyan, komisyon üyelerine yaptığı konuşmada, yargı bağımsızlığı vurgusu yaptı.
Komisyonun toplantılarında pek çok davada tutuklu gazeteciler, siyasiler için tahliye talep edildiğini hatırlatan Duyan, "Bu hukukun vefat vesikasıdır. Yasama organından tahliye talep edilmesinin yargının bağımsız olmadığının delili değil de nedir? Bugün burada bir sorun çözmek için toplanmışken dahi başka bir hukuksuzluk bir başka cephede devam ediyor" dedi.
"TERÖR ÖRGÜTÜ" TANIMI NETLEŞMELİ
‘Terör örgütü’ tanımlamasının net olarak yapılması gerektiğinin altını çizen Duyan, "Bir yapının terör örgütü olup olmadığı siyasi vicdanına değil, yargıya bırakılması gerektiği elzemdir. Dolayısıyla bu muhalifliğin giderilmesi için evvela TMK mülga edilip Türk Ceza Kanunu'na yeni hükümler konulmalıdır" dedi.
Duyan, ‘terör örgütü’ tanımının net yapılmasına ilişkin şu ifadelerde bulundu:
- "Toplum ve kişiler bir yapının veya kişi topluluğunun terör örgütü olup olmadığını siyasi açıklamalarla yahut medya kanallarıyla değil yargı harfiyetini öğrenecektirler. Dolayısıyla kişiler yıllar önce yapmış olduğu bir eylemden dolayı konjonktüel olarak yargılama tehdidi altından kurtulacaktır."
DAİMİ BİR ‘HAK ARAMA KOMİSYONU‘
‘Örgüt kendini feshetmesine rağmen yeni bir örgütün kurulması nasıl engellenebilir?’ sorusunun gündemde olduğunu hatırlatan Duyan, "Bu hususta daimi bir hak arama komisyonuna ve kurumuna ihtiyacın da olduğu kanaatindeyiz. Kişiler, legal örgütler, hak arama hürriyeti kapsamında taleplerini direkt olarak buraya iletip yasal yollarla haklarını arayabilecek, ilerleyen örgütlenmelere ihtiyaç duyulmayacaktır. Diğer örgütlerin en büyük donesi olan halkın yalnızlığı şeklindeki duygusal boşluğun kullanılmasının da önüne geçilecektir." dedi.
"YARGININ SİYASİ MÜDAHALELERDEN ARINDIRILMASI GEREKİYOR"
İfade ve örgütlenme özgürlüklerinin kullanılmasının sağlanması gerektiğini belirten Mersin Barosu Başkanı Gazi Özdemir, yargının, siyasi müdahalelerden arındırılması gerektiğinin altını çizen Özdemir, "Silahlı terör faaliyetlerine katılanların yargılanması mutlaka yapılmalıdır. Kayyum uygulamasına bir an önce son verilmelidir. Uzun süren yargılamalara son verilmeli, tutuklama ceza olmaktan çıkarılmalıdır" ifadelerini kullandı.
BARO BAŞKANI ÖCALAN'A 'ÖNDER' DENMESİNİ ELEŞTİRDİ
Sivas Barosu Başkanı Fatih Sevim de konuşmasında terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan'a 'önder' denmesini eleştirdi.
Kullanılan dilin önemine vurgu yapan Sevim şöyle konuştu:
- "Sürecin başına ve sevimli kelimesi olan ‘barış’ mefhumu, bu süreci adlandırmak için son derece çiğ ve sığ durmakta, hatta kışkırtıcı, bölücü ve nifak ekici olarak görülmektedir. Zira halk, terör örgütüyle devletin barışmasını değil, terör örgütünün kayıtsız şartsız teslim olmasını arz etmektedir"
- "Rahatsızlık yaratan bir diğer sözle sürece olumlu katkıları olmuşsa da terör örgütünün hapisteki kurucusunun Sayın ya da Önder nitelendirmesi ile zikredilmesidir. Zira bu ismin zihinlerde bıraktığı acı, öfke ve nefret o kadar fazladır bir iki müsbet açıklama ile bunları silmek mümkün değildir"
ÖZARAZ PKK'LI TERÖRİSTLER İÇİN YENİ DÜZENLEME İSTEDİ
Van Barosu Başkanı Sinan Özaraz da düzenlenen törenle silah bırakan PKK'lı teröristler için yeni düzenleme yapılması gerektiğini vurguladı. Yeni bir anayasanın şart olduğunu ifade eden Özaraz şöyle konuştu:
- "PKK'nin sonuç olduğu bu noktada dağda yer alan insanların ayrım yapılmaksızın durumlarının hukuki zeminde netleştirilmesi gerekiyor. Toplumsal hayata dönüşlerine dair hukuki düzenlemeler yapılması şarttır"
- "Kürt'ü, Alevi'yi dışarıda bırakan yeni bir düzenleme demokratik olmayacaktır. Bütün dilleri, kültürleri, inançları birlikte yansıtan güvenceye kavuşturan bir anayasa şarttır"
Özaraz, vatandaşlıktan çıkarılan Türk vatandaşlarının da dönüşünün sağlanması gerektiğini de ifade etti.
İSTANBUL, İZMİR VE ANKARA BAROLARI'NIN DAVET EDİLMESİ İSTENDİ
İstanbul 1 No'lu Barosu'nun komisyona resmi olarak davet edilmemesine Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, "Baro ciddiyetiyle bağdaşmayacağından reddettim; tabii ki Terörsüz Türkiye ama önce hukuk!" şeklinde tepki gösterdi.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir de Ankara İstanbul ve İzmir Baroları'nın da komisyona davet edilmesini talep etti.
Bunun üzerine komisyon başkanı Numan Kurtulmuş da üyelere bu konuda söz verdi.
Emir ayrıca komisyonun hiçbir kadın temsilciyi dinlememiş olmasını eleştirdi ve 86 milyona eşitlik, demokrasi getirme iddiası olan komisyonun bundan sonra çağrılacak misafirleri bu yönüyle de değerlendirmesini talep etti.
Emir’in ardından söz alan, CHP milletvekili Okan Konuralp, toplumsal rızanın nasıl artırılacağını sordu ve bu soruya soğukkanlı bir biçimde cevap verilmesi gerektiğini kaydetti.
Toplumsal rızanın sadece kullanılan dille ilgili olmadığını, niyet ve vicdanla ilgili olduğunu ifade eden Konuralp, "Vaktiniz, vaktimiz yok mu oturup bir takım ince şeyleri düşünmeye? Elbette sürecin bazı aciliyetleri olabilir. Ama komisyon üyelerinin bir bölümünde diğer sorun alanlarına karşı körleşmiş bir tavır gözlemliyorum" dedi.
"ÖCALAN’IN DİNLENMESİ KABUL EDİLEMEZ"
DEM Parti'nin PKK terör örgütü başı Abdullah Öcalan'ın komisyonda dinlenmesini talep etmesine DSP Genel Başkanı Önder Aksakal tepki gösterdi. Öcalan'ın dinlenmesinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Aksakal, "Komisyonun varlık gerekçesini ve Türkiye Cumhuriyeti devletini tartışma zeminini taşıyacaktır büyük bir infiale sebep olacaktır biz bunu asla kabul edemeyiz" dedi.
USUL TARTIŞMASI, ELEŞTİRİSİ
Yol yürürken kural değiştirmenin doğru olmadığını söyleyen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, konuşmacıların ardından konuşma içeriklerine dair söz alınmayacağına dair bir karar alındığını hatırlattı. Koçyiğit, Genel Kurul’daki gibi konukların sözleri üzerine söz üretmenin doğru olmadığını, ifade etti.
Koçyiğitin aldığı karardan haberi olmadığını ifade eden TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, "İçeride grup başkanvekilleriyle yapılan toplantıya grubu olmayan parti temsilcilerinin de katılması zorunludur" dedi.
Şık, bir sonraki toplantıya davet edilecek konukların kimler olduğu konusunda da bilgi sahibi olmak istediklerini ifade etti.
HAKAN FİDAN'IN DİNLENMESİ İSTENDİ
Devlet kanadında farklı fikirler olduğu iddialarını ve meselenin uluslararası bir boyutu olduğunu hatırlatan Şık, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın komisyonda dinlenmesinin de gereklilik olduğunu söyledi.
MHP Milletvekili Levent Bülbül, Ankara ve İstanbul 1 No'lu baroları ile İzmir Barosu'nun komisyona davet edilmemesine yönelik eleştirilere tepki gösterdi. Bülbül, şöyle konuştu:
- "Kamuoyunda şu anda Ankara ve İstanbul bir Nolu barolarının bu komisyonda yer almadığı, davet edilmediği onun yerine İstanbul ve Ankara 2 No‘lu barolarının davet edildiği ve yer aldığı noktasında ifadeler yer almakta. Bunun komisyon tarafından kasten tercih edilmiş bir durum gibi kamuoyuna sunulması, özellikle bazı siyasi yapılar tarafından bu şekilde ifade edilmesi durumuyla karşı karşıyayız.
- İstanbul 1 No‘lu Baro Başkanı’nın burayı ‘tiyatro‘ olarak nitelendirmesi, çirkin değerlendirmelerde bulunmasını da hoş karşılamadığımızı, kınadığımımızı ifade etmek istiyorum. Burayı boşa çıkarmak, burayı sanki farklı şekilde tiyatro gibi oyun sergiliyor gibi göstermek ayıplı bir tavırdır."
"SOMUT BAZI ŞEYLER YAPMALIYIZ"
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Numan Kurtulmuş'a hitaben komisyonda somut bir şeyler yapılması gerektiğini vurguladı. Tanrıkulu, "Bir taraftan güven vereceksek bir taraftan da somut bazı şeyler yapmalıyız. Size; daha pratik, somut adımlar atılması anlamında daha büyük rol düşüyor." dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen ise komisyonda yalnızca 2 No'lu baroların dinleniyor olmasına tepki gösterdi. Gökçen, "Bundan sonraki toplantılarda davet edilecek temsilciler arasındaki cinsiyet eşitliği dikkate alınabilir. İstanbul, Ankara ve İzmir baroları davet edilebilir. Bundan sonrası için telafi edilebilir." dedi.
KOMİSYONDA 'ODAK KAYBI' GERGİNLİĞİ
Diğer baroların çağrılmamasına yönelik eleştirilere yanıt veren AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, komisyonun odağından saptığından bahsetti.
Bu meselede söylenmedik söz kalmadığını ifade eden Yayman, "Toplum bizden konuşma değil adım istiyor" dedi.
Yayman, "Gerçekten milletimizin desteği bu noktada PKK’nın kendini feshetmesi silahları bırakması noktasındadır kamuoyunda bu meselenin amacı dışında konuşulması tartışılması toplumsal rızanın azalmasına eşdeğer bir vaziyettedir" ifadelerini kullandı.
"KOMİSYONUN ADI 'KÜRT SORUNUNU ÇÖZME' DEĞİLDİR"
Yayaman komisyonun amacının Kürt sorununu çözmek olmadığını vurgulayarak şöyle konuştu:
"Meselemiz Türkiye’nin bu meseleyi kapatmasıdır. Komisyonun adı “Kürt sorununu Çözme” ‘Hukuksal sorunları çözme komisyonu’ değildir. Meclis isterse bu konularda komisyon kurabilir. Ama tarihin dönüm noktasında bu tarihi fırsatın heba edilmemesi gerekiyor."
"KAYYUMLAR ODAK KAYBINA YOL AÇMAZ"
CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan da belediylere atanan kayyumların dile getirilmesinin komisyonun odağını kaybettirmeyeceğini belirtti.
Komisyonun terörü Türkiye gündeminden çıkarmanın yanı sıra toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi ve özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında çalışma yapması görevleri olduğunu da hatırlatan Akdoğan, kayyum gibi uygulanmaları dillendirmenin ‘odak kaybı’ olarak nitelendirilemeyeceğini belirtti.
"İŞİMİZ DEVLET POLİTİKASI OLAN BU KONUYU MİLLET POLİTİKASINA DÖNÜŞTÜRMEK"
Odak kaybı tartışmalarına Numan Kurtulmuş da dahil oldu. "Mesele sadece yasa çıkarmak olsa iktidarın sayısı yeter, istediği yasayı 2 saatte meclisten geçirirdi” diyen Kurtulmuş, "Bu konu en başta sayın cumhurbaşkanımız olmak üzere devletin bütün birimlerinin iş olarak kabul ettiği bir süreçtir" şeklinde konuştu.
Bu meselenin bir devlet politikası olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Bizim işimiz sahadaki silahları ölçmek değil. Devlet politikası olan bu konuyu millet politikasına dönüştürmek. Zaman zaman lüzumsuz tartışmalar yapıyor gibi görünebilir ama asla öyle değil. Burası asla bir genel kurul tartışmasına dönüşmedi. Çözme niyeti ortadadır. Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz" dedi.
BARO TARTIŞMALARINA KURTULMUŞ'TAN 'HAKSIZLIK' YANITI
İstanbul Barosu'nun (İstanbul 1 No'lu Baro) toplantıya katılmamasına yönelik eleştirilere de yanıt veren Kurtulmuş, baroyu diğer baroları davet ettikleri usulle davet ettiklerini söyledi. Kurtulmuş, "İstanbul 1 No’lu barosu kendi programı dolayısıyla katılamayacaklarını söylediler. Herhangi bir şekilde İstanbul 1 No’lu Barosunun davet edilmemiş olması algısının yaratılmış olması büyük bir haksızlık" dedi.
Sürecek...