Rıfat Nalbantoğlu, ''Y'' ve ''S'' Tipi Hapishanelerdeki Hak İhlallerini Meclis'e Taşıdı

Rıfat Nalbantoğlu, ''Y'' ve ''S'' Tipi Hapishanelerdeki Hak İhlallerini Meclis'e Taşıdı
CHP'li Rıfat Nalbantoğlu, ''Y'' ve ''S'' tipi hapishanelerdeki hak ihlallerini Meclis'e taşıdı. Nalbantoğlu, Adalet Bakanlığı'na bu hapishanelerin kapatılması çağrısında bulundu. Hapishanelerin muhalifler için "kapatılma mekanına döndüğünü" belirtti.

CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, ''Y'' ve ''S'' tipi hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini Meclis gündemine taşıdı. Adalet Bakanlığı’na bu tip hapishanelerin kapatılması çağrısında bulunan Nalbantoğlu, ''Yer seçimi, mimarisi ve fiziksel koşulları ile adeta mahpusların yavaş yavaş ölümüne zemin oluşturan bu hapishaneler, sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilenlerle sınırlı kalmayıp, muhalif düşünen, hükümeti ve sistemi eleştiren herkes için olağan kapatılma mekanına dönüşmüş durumdadır'' dedi.

CHP İzmir Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Rıfat Nalbantoğlu, yüksek güvenlikli hapishanelerde mahkumların insani olmayan şartlarda bulunduklarını ve yaptıkları bütün başvurulara karşın muhatap bulamadıklarını belirterek, sorunu Meclis’e taşıdı.

''Yüksek güvenlikli hapishanelerde yaşanan kötü muamele ve hak ihlalleriyle mahpusların yavaş yavaş ölümüne zemin hazırlandığını'' ifade eden Nalbantoğlu, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Nalbantoğlu, önergesinde ağır hasta olan ve hapishanedeki koşulları protesto amaçlı açlık grevinde bulunan mahpusların durumunu sordu.

''SOSYAL İZOLASYON, İNSANSIZLAŞTIRMA VE YALNIZLAŞTIRMA İLE TECRİT UYGULANMAKTADIR''

Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan ve “Kuyu tipi” olarak nitelendirilen bu tip hapishanelerde kalanların fiziksel, ruhsal ve bedenen sağlıklarını kaybetmelerine seyirci kalındığını ve birçok hapishanede açlık grevlerinin yaşandığına dikkat çeken Nalbantoğlu, olası yaşam kayıplarından Adalet Bakanının sorumlu olacağını belirterek, şunları kaydetti:

''Ülkemizde hapishaneler hemen her dönem işkence, hak ihlali ve kötü muamelelerle anılmıştır. Ancak son dönemlerde birbiri ardına açılan ve 'Kuyu Tipi' diye nitelendirilen yüksek güvenlikli, Y ve S tipi hapishanelerdeki kötü muameleler ve hak ihlalleri, 12 Eylül zindanlarındaki uygulamalardan daha beter bir boyuta erişmiştir. Yer seçimi, mimarisi ve fiziksel koşulları ile adeta mahpusların yavaş yavaş ölümüne zemin oluşturan bu hapishaneler, sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilenlerle sınırlı kalmayıp, muhalif düşünen, hükümeti ve sistemi eleştiren herkes için olağan kapatılma mekanına dönüşmüş durumdadır. Mahpuslardan gelen mektuplara göre, büyük çoğunluğun tek kişilik hücrelerde, bir kısmının da üç kişilik odalarda kaldığı bu cezaevlerinde, sosyal izolasyon, insansızlaştırma ve yalnızlaştırma ile tecrit uygulanmaktadır. 24 saat kamerayla izlenen mahpuslar, günün 22,5 saatini kapalı alanda gün ışığından yoksun bir şekilde geçirirken, birbirlerini görmemek koşuluyla günün farklı saatlerinde 1,5 saatlik bir havalandırmaya çıkarılmaktadırlar.

''KÖTÜ MUAMELELERLE MAHPUSLARIN RUHSAL VE PSİKOLOJİK OLARAK ÇÖKMESİNE YOL AÇMAKTADIR''

Adli Tıp Kurumunun raporlarına dayalı olarak Adalet Bakanlığı tarafından verilen hapishanede kalamaz kararları uygulanmamakta, hastaneye sevk edilseler dahi protokollere uygun tedaviden yoksun bırakılmakta, tahlil sonuçları çeşitli nedenlerle değerlendirilmemekte, bütün verilere rağmen il sağlık Kurulları kendi raporunu oluşturmayarak süreci uzatmaktadır. Bu ve benzeri uygulamaların yanı sıra ayakta sayım, çıplak arama ve kötü muamelelerle mahpusların ruhsal ve psikolojik olarak çökmesine yönelik izolasyonlar, şüpheli ölümlere ve intiharlara yol açmaktadır. Kuyu tipi hapishanelerde yaşananlara en somut örnek ise Buca Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yatmakta olan Mehmet Güvel’in yaşadıklarıdır. Yüzde 80 engelli, Wernicke Korsakof sendromu ve prostat kanseri olan 78 yaşındaki Mehmet Güvel’in, Adli Tıp Kurumu raporuna ve Bakanlıkça 'Hapishanede kalamaz' kararına rağmen tedavi protokollerine uygun ne tedavisi yapılmakta ne de tahliyesine karar verilmektedir. Adalet Bakanlığı ve diğer yetkililer ise bu durumu bildikleri halde seyirci kalmakta, süreci izlemektedirler. Bilinmelidir ki, bu hapishanelerde yaşanacak olası can kayıplarından Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanı sorumludur.''

Kaynak:ANKA Haber Ajansı