Prof. Kutoğlu'ndan Batı Karadeniz'i rahatlatan tespitler

Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, Düzce'deki depremin ana faydan farklı olarak 11 kilometrelik yan kol üzerinde meydana geldiğini belirterek, “10 kilometrelik bir faya baktığımız zaman bu fayın 6.0- 6.1 büyüklüğünde deprem üretebileceğini görüyoruz. Dolayısıyla meydana gelen deprem sonrası aynı yan kolda, bundan daha büyük bir deprem meydana gelmesi mümkün görünmüyor" dedi.

Düzce’de 23 Kasım gecesi meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremin ana fayda bulunmayan 11 kilometrelik yan kolda meydana geldiğini harita üzerinde anlatan Bülent Ecevit Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Geomatik Mühendisliği Bölümü’nde görev yapan Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, 1999’daki Gölcük depreminden sonra doğuya doğru 200 kilometrelik fay kırığının oluştuğunu bu yapının da Düzce’ye doğru devam ettiğini ancak 50 kilometre uzunluğundaki fayın 12 Kasım 1999’da 7.2’lik depremle kırıldığını söyledi.

Düzce fayının sismik boşluklarının depremlerle dolduğunu söyleyen Prof. Dr. Kutoğlu, “Meydana gelen bu deprem, ana faydan farklı 11 kilometrelik yan kol üzerinde meydana geldi. 10 kilometrelik bir faya baktığımız zaman bu fayın 6.0- 6.1 büyüklüğünde deprem üretebileceğini görüyoruz. Dolayısıyla dün meydana gelen deprem sonrası aynı yan kolda, bundan daha büyük bir deprem meydana gelmesi mümkün görünmüyor ama haritaya baktığımız takdirde bu bölgede irili ufaklı fayların olduğunu görüyoruz. Bu deprem sonrası o faylarda stres transferi nedeniyle hareketlenmeler, diğer kollarda olabilir bu yakın veya uzun vadede böyle bir ihtimal söz konusu” diye konuştu.

‘Marmara’ya stres transferi söz konusu değil’

Deprem üssündeki fayın orta ölçekli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Kutoğlu, “Bu fay burada 10 kilometre ile sınırlı orta ölçekli bir fay. Dolayısıyla gerek Marmara Denizi’ne gerekse Doğu Anadolu’daki diğer fay sistemlerine oldukça uzak. Doğrudan o bölgedeki faylarla bir bağlantısı yok. Bu ölçekteki bir depremin oralara stres transferi yapması söz konusu değil” dedi.

Depremin etkisinin merkez üssüne yakınlık veya uzaklıkla değil zemin yapısına bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Kutoğlu, şöyle devam etti:

“Buradaki zemine bağlı olarak, yakınlık ve uzaklıkla ilgisi yok. Çok daha uzak bir bölge zayıf zeminde olduğu için bu depremi hissetmiştir ama daha sağlam zeminlerde bunlar yakın olsa da hissedilmemiş olabilir. Yer kabuğu hareket ettiği zaman büyük bir kitle hareket ediyor. Bu aynı suyun yolunu bulması gibi zayıf zeminde deprem dalgaları çok daha ileriye şiddetli bir şekilde yayılabiliyor. Zayıf zeminde, deniz kenarı, göl kenarı, alüvyal alanlar üzerinde hissediyorsanız deprem üssünden çok daha uzaktan olmanıza rağmen daha fazla sarsılıp hissedebiliyorsunuz. Hatta sağlam zeminli bir yerde deprem üssüne yakın olsa bile yıkım görülmezken, uzak mesafelerde zayıf zeminli ve kötü yapıların bulunduğu yerlerde yıkımlar meydana gelebiliyor. Yapılması gereken şey şu; herkesin kendi binasını kontrol etmesi ve olumsuz etkilenmemesi için gerekli tedbirleri alması gerekiyor. Bu anlamda hepimizin yapması gereken şey oturduğumuz zeminden ve yaşadığımız binadan emin olmamız gerekiyor”

Kaynak:Demirören Haber Ajansı (DHA)