Öztrak: Hiçbir seçim sistemi Erdoğan'ı kurtaramaz

Öztrak: Hiçbir seçim sistemi Erdoğan'ı kurtaramaz
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, basın toplantısındaki konuşmasında siyasette yaşanan 50+1 tartışmalarına ilişkin, "Hangi seçim sistemi, hangi baraj gelirse gelsin Erdoğan’ı kurtarmaz. Erdoğan’a gram güven kalmamıştır" ifadesini kullandı.

CHP Partisi Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Öztrak, yüzde 50+1 tartışmalarına ilişkin değerlendirmesinde, "Yaşadığımız ekonomik sıkıntıların müsebbibinin, bizzat Erdoğan olduğunu milletimiz bilmektedir. Erdoğan milletin gözünden de, gönlünden de düşmüştür. Şimdi beylerin 50+1 barajından şikâyetinin sebebi de budur. Ama artık hangi seçim sistemi, hangi baraj gelirse gelsin Erdoğan’ı kurtarmaz. Erdoğan’a gram güven kalmamıştır. Erdoğan seçilemez" diye konuştu.

Öztrak'ın satırbaşları şöyle:

Oyun içinde kural değiştirmeler, birbiriyle çelişen açıklamalar sonucunda Türk Lirası'nın değeri serbest düşüşe geçti. Üreticiler fiyat veremiyor, vadeli satışlar durdu. Her şeye saat başı zam geliyor. Fiyatı dolara endeksli ürünler yavaş yavaş piyasadan çekiliyor.

Önümüz kış, hem de kapkara bir kış. Yaşadığımız bu kabusun nedeni ekonominin kitabını yazmakla böbürlenenlerin milletimizin defterini dürme konusundaki kararlılıkları.

Ekonomi tarihimizde eşi görülmemiş skandallara, Erdoğan Şahsım Hükümetleri döneminde şahit olduk. Bunların döneminde 128 milyar dolar, tasaya, yerleşik kural ve teamüllere aykırı olarak Merkez Bankasının arka kapısından istediklerine, istedikleri fiyattan verilerek buharlaştırıldı.

Geçilmeyen köprü ve otoyollar, uçulmayan havalimanları için yandaş çetesine, dövizle ballı gelir garantileri ine bunların döneminde verildi. Bunların döneminde TELEKOM, Lübnanlı Hariri ailesine, Türk bankalarının açtıkları kredilerle peşkeş çekildi. TELEKOM ’un karı Hariri ’lere aktarıldı. Haririlerin borcu milletimizin sırtında kaldı. Tarlanın taşıyla, tarlanın kuşu vurduruldu. Bir dönem medyanın amiral gemisi Ziraat Bankası’ndan şimdilerde geri ödemesinde sorun olduğu söylenen 750 milyon dolarlık kredi verilerek bunların döneminde yandaşlara teslim edildi.

Dün yine büyük bir rezalete şahit olduk. Ekonomide Türk Lirası oyuncak edildi. Dün mesai başladığında dolar 10 lira 80 kuruştu. Saat 12.20'de 10.84 kuruştu. Bir saat içinde freni boşalmış kamyon gibi 10.48'e kadar düştü. Bu sıradan bir hareket değildi. Merkez Bankası'nın kararının 5 dakika gecikerek açıklanmasından sonra dolar 10.73 liraya sıçradı sonra da 10.92 kuruşu gördü.

Tüm bunlar, Saat 12:20 ile 14:20 arasındaki, İki saat içinde gerçekleşti. Ondan sonraki iki saate ise dolar tabelası, Elektrik sayacından hızlı çalıştı. Dolar 11 lira 22 kuruşa kadar çıktı. Doları 10 lira 84 kuruştan satıp, Bir saat sonra, 10 lira 48 kuruştan alan bir kişi, Bir milyon dolarlık bir işlemde, Bir saatte 34 bin 351 dolar kar etti. Saat 13:34’te eline 1 milyon 34 bin 351 dolar geçti. Aynı kişi 40 dakika sonra saat 14:14’te Bu Doları 10 lira 92 kuruştan sattıysa, Bu seferde eline 11 milyon 295 bin lira geçti. 1 milyon dolarla başlanan işlemler, Sadece iki saatte 455 bin 114 lira karla bitti. İki saatte birileri yüzde 4 karı cebe indirdi. Aynı kişi biraz daha sabırlı davranıp, İki saat daha beklediyse, Dolar kuru 11 lira 22 kuruşa ulaştığında, Elindeki 1 milyon 34 bin 351 doları bozdurduysa, TL cinsinden kârı, yüzde 7’yi buldu. Yıllık faizin yüzde 15’e düşürüldüğü bir ortamda, İki saatte yüzde 4 kâr, Dört saatte yüzde 7 kâr çok büyük kazançtır. Anlaşılan birkaç saat içinde bazı manipülatörler, Yanıltıcı bilgilerle piyasayı silkelemiş, Deveyi havuduyla götürmüştür. Burada sorulması ve cevaplanması gereken sorular var. Birincisi Para Politikası Kurulu kararından bir saat önce, Kurda görülen bu sıra dışı hareketin arkasında ne vardır? Bu bir saat içerisinde, Piyasanın kulağına kim, ne üfledi de, Dolar serbest düşüşe geçti?

Piyasa 100 baz puan faiz indirimini fiyatlamışken, “Faiz indirimi olmayacak, pas geçilecek.” Hatta “faiz artırımı olacak” spekülasyonu yapıldı mı? Yaptıysa kimler yaptı? Kimler elindeki dolarları 10 lira 84 kuruştan sattı? Kimler 10 lira 48 kuruştan dolar topladı? İkincisi, Merkez Bankası faiz kararını, Neden beş dakika geç açıkladı? Faiz kararının beş dakika geç açıklanması, Başlı başına bir skandaldır.

Anlaşılan tam da faiz kararı alınacakken, Merkez Bankası'nın trafosuna kediler girmiş. Normal bir ülkede bile bu gecikme bile tek başına ciddi bir soruşturmanın konusudur. Bu 5 dakikada acaba kimler dolar almıştır? Bunların arasından Saray ve şürekası ya da onların yakınları var mıdır?

Faiz kararı açıklanmadan iki gün önce yaşananlarda ayrı bir rezalettir. Hazine ve Maliye Bakanı çıktı faizin düşmesi için enflasyonun düşmesi gerektiğini söyledi. Merkez Bankasına görevini hatırlattı, doğru da yaptı. Erdoğan kürsüye çıktı 'Faiz sebep, enflasyon sonuçtur bunu kabul etmeyenle aynı yolda yürümem' diye kendi bakanına ayar verdi.

Bu da yetmedi. Hükümet tam da faiz kararının alınacağı günün gecesinde, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında, 32 Sayılı Kararname’de değişiklik yaptı. Piyasaların kafasını iyice karıştırdı. Hazine’nin döviz işlemlerine, Üst sınır getireceği algısı oluşturuldu. Gün içinde aynı konuda yeni bir düzenleme daha yapıldı. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlandı. Hazine’nin işlem limitini belirleme yetkisinin, Kimlik ibrazıyla ilgili olduğu ifade edildi. Ama bu arada döviz piyasasında tedirginlik aldı başını gitti.

Erdoğan Şahsım Yönetiminin beceriksizliği, Yeni bir oksimorona sebep oldu. Düzenlemenin yapıldığı tebliğin adı, “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ.” Ama bunlar, Türk parasının kıymetini koruması gereken düzenlemeyi, Türk parasının değerini düşürme düzenlemesine çevirdi. Döviz piyasalarında manipülasyon yapmak zordur. Döviz piyasasında manipülasyon yapmak, Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nda, Borsa İstanbul’da, Manipülasyon yapmaya benzemez. Ama Para Politikası Kurulu kararından önce, Türk lirasının kolunu kanadını kırmak için, Elden ne gelirse yapıldı. Türk Lirası spekülasyona, manipülasyona açık hale getirildi. Yaşananlar “Bu kadar da tesadüf olmaz” dedirtmektedir. Bir takım “organize işler” olduğu şüphesini artırmaktadır.

Tekrarlayayım, Dün saat 12:20 ile 16:30 arasında, Döviz piyasasında yaşananlar hiç de sıradan işler değildir. Bu işlemler mutlaka soruşturulmalıdır.

Ama bu arada olan da milletimize olmaktadır. Milletimizin satın alma gücü, Milli paramızın değeri, Güneş görmüş kar gibi eriyor. Yazı-tura için havaya atılan paramız, Yere inene kadar değer kaybediyor. Ne yazık ki paramız, Tarihimizin hiçbir döneminde, Bu kadar savunmasız, Bu kadar sahipsiz kalmadı. Milletin 128 milyar dolarını hiç edenler, Şimdi de Türk Lirasının spekülatörler, Manipülatörler tarafından dövülmesini, Sessizce köşelerinden izliyor. Çünkü bankanın kasasındaki cephaneyi, Kendi siyasi ikballeri için yiyip tükettiler.

Merkez Bankası’nın net döviz kasası 12 Kasım itibariyle, 35 milyar dolar açık veriyor. Ve ekonomimiz, göz göre göre, Bir cinayete kurban ediliyor. Güzelim ülkemiz, Gabriel Garcia Marquez’in, “Kırmızı Pazartesi” romanındaki ruh halinde. Herkes bir cinayet işleneceğini biliyor. Kurbanın kim olduğu belli. Cinayeti işleyecek katil de belli. Ama muhalefet partilerinin dışındaki Sivil Toplum Kuruluşlarının tamamı ve yandaş medya Yaşananları sessizce izliyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor.

Bu cinayetin kurbanı; Türkiye ekonomisidir. Bu cinayetin kurbanı, Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğidir. Bu cinayetin kurbanı, Evlerimizdeki huzurdur, Sofralarımızdaki berekettir. Bu cinayetin kurbanı, Emeklimizdir, işçimizdir, memurumuzdur, Tüm sabit gelirli yurttaşlarımızdır. Bu cinayetin kurbanı, Sattığı malı yerine koyamayan, Her gün etiket değiştirmek zorunda kalan esnafımızdır. Bu cinayetin kurbanı, Tarlasına gübre atamaz hale gelen çiftçimizdir. İneğini kesen besicimizdir. Bu cinayetin kurbanı, Dolarla borcu olan iş insanımızdır. Ve taammüden işlenen bu korkunç cinayetin faili de, Erdoğan Şahsım Yönetimidir, Erdoğan’dır.

Bugün Türkiye’miz, bir suç mahalline dönmüştür. Türkiye ekonomisi göz göre göre boğazlanmaktadır. Bugün “milleti faize ezdirmeyeceğim” diyenler, Milletimizi dolara karşı ezdirmektedir. Erdoğan milleti faize ezdirmemekte samimiyse, İşe devletin alacaklarına uyguladığı Yüzde 19,2 faizi indirmekle başlamalıdır.

Dış borçtaki artış

8 Eylül tarihinde, Merkez Bankası Başkanının, “Ben enflasyonun kendisine değil, Çekirdeğine bakacağım” dediği gün, Ülkemizin dış borcunun TL karşılığı, 3 trilyon 711 milyar liraydı. Bugün aynı borç, 4 trilyon 784 milyar lira. İki ayda kişi başına düşen dış borcumuz, Tamı tamına 12 bin 707 lira arttı. Bu çok korkunç bir fatura. Milletimiz şu yok gününde daha çok çalışacak, Yemeyecek, içmeyecek, Ve Erdoğan’ın önüne koyduğu, 12 bin 707 liralık faturayı çatır çatır ödeyecek.

'En düşük asgari ücrete sahip ekonomi'

Bunun adı zulümdür, zulüm. Zulümle abat olunmaz. Zulümle abat olanın, akıbeti berbat olur. Zulüm sadece bununla da sınırlı değil… Türkiye tüm Avrupa’da Arnavutluk’tan sonra, En düşük asgari ücrete sahip ekonomi.

Piyasadaki mevcut dolar kuruyla (11 lirayla), Net asgari ücret 257 dolara kadar düştü. Bu, 2005’teki asgari ücretin (260 doların) bile gerisinde. Sene başından bu yana, Kurdaki artış nedeniyle asgari ücretteki kayıp 130 dolara dayandı. Bugün asgari ücrette artış konuşulacaksa, Önce bu kaybı telafi edin. 2 bin 826 liralık asgari ücretin üzerine, Bin 445 lirayı koyun, Artışı bunun üzerine konuşun.

Ekonomide alınan her kararın, Bir fırsat maliyeti vardır. Erdoğan’ın döviz kurunu sıçratan yanlış kararları, Yaklaşan Kara kış öncesi, Milletimizi iyice korumasız bıraktı. Eğer ekonomi doğru dürüst yönetilseydi, Bugün ilave dış borç yükü için katlanacağımız kaynaklar, Rahat rahat millet için kullanılabilirdi.

Kurulacak Kara Kış Fonu’ndan, Yaklaşık 10 milyon emeklimize, Kış öncesi 2 bin lira destek verilirdi. Yetmez yaklaşık 8 milyon işsizimize, Yine 2 bin lira kış desteği dağıtılabilirdi. Ayakta durmaya çalışan 2 milyon esnafımıza, 5 bin lira kara kış desteği verilebilirdi. Bunun üstüne de kasanda hala 1 trilyon 26 milyar lira kalırdı. Ama tüm bu imkanlar, Erdoğan’ın yanlış kararları neticesinde heba edildi.

Ekonomi Masası'nın ziyaretleri

Bundan tam 20 yıl önce, Erdoğan hançeresini yırtarak, Meydanlarda bağırıyordu: “Millete gidebiliyorlar mı? Yüzleri var mı? Esnafın arasına çıkabiliyorlar mı? Halkın arasına girebiliyorlar mı? Köylünün arasına girebiliyorlar mı? Pamuk tarlasına girebiliyorlar mı? Pancarda varlar mı? Hayır! Öyleyse tek çözüm kalıyor. Seçim, Seçim, Seçim”

Evet, bugün ne Erdoğan, Ne de koalisyonun küçük ortağı, Millete gidemiyorlar. Çünkü yüzleri yok. Ama biz sürekli milletimizle iç içeyiz. Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere, Merkez Yönetim Kurulumuz, Parti Meclisimiz, Milletvekillerimiz, Örgütümüz milletimizle beraberiz. Ekonomi Masası olarak, Bu hafta Afyonkarahisar ve Kütahya’daydık. İş dünyasının temsilcileriyle, İşçilerimizle, Esnafımızla, Demokratik kitle örgütleriyle görüştük. Erdoğan milletin sesini dinlemiyor. Ama biz dinliyoruz.

Afyon’da sucuk imalatçısı bir esnafımız; “Hayvan ucuz, yem pahalı. Geçen yılla fiyatlarda yüzde 35 fark var. Dövizle beraber bizim fiyatlar da yukarı gidiyor” dedi.

Yine Afyon’da bir lokantacı esnafımız; “Orta halli kalmadı. Artık ya fakir var, ya zengin. 2 sene önceki yağın fiyatını artık hatırlamıyorum. 2 sene sonra ne olacak düşünemiyorum. Bu belirsizlik çok kötü” diye şikâyetini dile getirdi.

Bir kamyoncu esnafımız; “Osmangazi’den gidiş-geliş 700 lira. Veremiyoruz. İcrayla alıyorlar” diyerek, Döviz garantili köprüleri şikâyet etti.

Yine Kütahya’da, Mağazacılıkla uğraşan bir esnafımız, “En geç iki haftada bir, etiket değiştiriyoruz. Satmakta zorlanıyoruz. Sattığımızı yerine koyamıyoruz” diye dertlendi. Kütahyalı bir kuyumcu esnafımız, “Sermayemizi tutmaya çalışıyoruz. Her şey aldı başını gitti. Her gün eriyoruz” diye şikâyet etti. Kütahya’da bir mobilyacımız, Hem esnafın hem de çiftçinin durumunu özetledi.

Bundan iki yıl önce çiftçilik yapan bir hemşerisine, Tamamı harmanda ödenmek üzere mobilya satmış. Aynı çiftçi bu defa evladına mobilya almak için gelmiş. “Ödemenin yarısını pancarda, Yarısını da harmanda yaparım” demek zorunda kalmış. Ama mobilyacımız, “Malımı bu kadar belirsizlik varken, Bir gün dahi vadeli satamam cevabını” vermiş. Çiftçi ağlayarak mağazadan çıkmış. Müşterisini üzen mağaza sahibinin kendisi de üzülmüş. Şimdi bu esnafımız da “İşi bırakmayı düşünüyorum” diyor.

Kütahya ülkemizin önemli bir seramik üssü. Sanayicilerimiz enerji fiyatlarındaki artıştan şikâyetçi. Hammadde fiyatlarındaki artıştan şikâyetçi. Konteyner sıkıntısından şikâyetçi. OSB’ler yeni OSB düzenlemesinden şikâyetçi. Tüm sanayicilerimizin ortak şikâyeti; Dövizdeki dalgalanma ve belirsizlik.

Bu ülkede öyle bir korku iklimi yaratılmış ki, Döviz borcu olan işletmeler, Kasasında döviz tuttuğu için, Başına bir şey gelecek diye korkuyor. Kime dokunsan, bin ah işitiyorsun. Biz buna sessiz kalmayacağız. Milletimiz ve ülkemiz için bu mücadeleyi vereceğiz. Ama tek ses çıkaran biz olmamalıyız.

Bu zamanda sessiz kalmak suça iştiraktir. Bugün herkes söyledikleri kadar, Söylemediklerinden de sorumludur. Artık kimse karnından konuşmasın. Gür sesle derdini anlatsın. Gün, “kral çıplak” deme günüdür. Geçen her saniye milletimizin aleyhinedir.

Benzin ve motorin zammı

Yarından itibaren, Benzine 52 kuruş, Motorine 50 kuruş zam geldi. Çakma hoca dinden eder. Çakma doktor candan eder. Çakma ekonomist ise milletimizin parasını pul eder. Bugün yaşadığımız tam da budur.

'Hiçbir seçim sistemi Erdoğan'ı kurtaramaz'

Milletimizin ne Erdoğan’a, Ne Erdoğan’ın Şahsım Yönetimine, Ne de koalisyonun küçük ortağına güveni kalmıştır. Yaşadığımız ekonomik sıkıntıların müsebbibinin, Bizzat Erdoğan olduğunu, Milletimiz bilmektedir. Erdoğan milletin gözünden de, gönlünden de düşmüştür. Şimdi beylerin 50+1 barajından şikâyetinin sebebi de budur. Ama artık hangi seçim sistemi, Hangi baraj gelirse gelsin Erdoğan’ı kurtarmaz Erdoğan’a gram güven kalmamıştır. Erdoğan seçilemez.

AK Partili eski bakanların, “Artık susmayacağım” demesi boşa değildir. Çünkü herkes biliyor geminin su aldığını, Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini, Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu.

'Döviz krizinin, bir finans krizine evrilmesi çok daha hızlı olabilir'

Ünlü ekonomist Rudiger Dornbusch’un meşhur sözüdür: “Krizlerin gelmesi, Sandığınızdan çok daha uzun zaman alır; Olması ise düşündüğünüzden çok daha hızlıdır.”

Ülkemiz şu anda güven krizinin tetiklediği, Bir “döviz krizini” yaşıyor. Korkarım bu beceriksizlikle döviz krizinin, Bir finans krizine evirilmesi, Düşündüğümüzden çok daha hızlı olabilir. Son yaşadığımız devalüasyonun etkilerini henüz görmedik. Birkaç aydır zam yağmuruyla bunalan milletimizi, Ne yazık ki yeni zam yağmurları bekliyor.

Piyasada artan oynaklık yüzünden, Fiyat belirlemek güçleşti. Maliyeti dövize bağlı ürünlerin, Ya da ithal ürünlerin satışı birer birer duruyor. Bazı ürünlerde tedarik sıkıntısı başladı. Marketlerde karneyle satış dönemine girdik. Tarım Kredi Kooperatifi Mağazalarının, Un, yağ, şeker satışına sınırlama getirdiğini duyuyoruz.

Döviz borcunu ödeyemeyen şirket haberlerini duymamız ise, Artık an meselesi. Ne yazık ki işten çıkarmalar da çoğalacak. İflaslar ve dolardaki yükselişle, İyice kelepir hale gelen şirketlerimiz, Yabancılar tarafından kapışılacak.

İşte en son yaşadığımız örnek… İspanyolların 2014’de 4 dolar vererek aldığı, Garanti Bankası hisseleri, Şimdi 1,2 dolardan yine İspanyollar tarafından toplanıyor. Kriz dönemleri, Mülkiyetin el değiştirdiği dönemlerdir. Kriz elinde parası olan için fırsattır. Ucuza mal kapatmaları, Yakında daha çok duyacağız.

Kriz sadece parası olan yabancıya değil, Parası olmayan yabancıya da fırsattır. İşte Bulgaristan’dan günü birlik gelenler, “Paranız değersiz, Zamanımız olsa her hafta geleceğiz” diyerek, Ne var ne yoksa Türkiye’den arabasına doldurup, Bulgaristan’a götürüp satıyor.

Şu anda yaşadığımız güven ve döviz krizinin, Reel sektöre ve mali kesime sıçramasını engellemek için, Hala vaktimiz var. Bunun için yapılması gereken ilk iş bellidir. Ekonomide güveni bitiren Erdoğan’ı biran evvel, Evine göndermek. Ekonomimiz yangın yerine dönmüşse, Ülkeyi yönetenler yangına benzin döküyorsa, Milletin kendi kaderine sahip çıkması, Milletin hakemliğine başvurulması tek seçenektir.

'Seçim, seçim, seçim'

Yapılacak tek şey vardır. Seçim, Seçim, Seçim. Herkes bu saatten sonra, Seçim talebini en güçlü şekilde dillendirmelidir. Çünkü bu vicdansız, Bu bereketsiz, Bu beceriksiz Erdoğan Şahsım Yönetimi elinde, Geçen her saniye milletimizin aleyhinedir. Tekrarlıyoruz. Sandık milletin önüne derhal getirilmelidir. Artık kaybedilecek bir dakikaya bile tahammül yoktur.

Erdoğan gider, biz geliriz. Programımızı uygularız, Güveni sağlarız. Dolar da düşer. Enflasyon da düşer. Faiz de düşer. İşsizlik de düşer. Ülkemizin kaçan bereketi, Halil İbrahim bereketine kavuşur. Hayat bayram olur.

Milletimiz zaten herkesin ne yaptığını gördü. Notunu da verdi. Şimdi kararını tebliğ etmek için, Sandığı dört gözle bekliyor. Sandık geldiğinde de, Erdoğan Şahsım Hükümetine tasdiknamesini verecek. Hepsini evlerine gönderecek.