Özel'den Soylu'ya: En seviyesiz, en beceriksiz, en kalitesiz İçişleri Bakanı
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP Antalya İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi. Özgür Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
'Muhalefet edilen muhalefetin iktidarı yakındır'
"İktidar partisi her gün bir başka seçilmişe; bazen atanmış bakan, bazen atanmış bürokrat, bazen grup başkanvekillerinin, bazen de doğrudan genel başkanlarının ağzından hakaretler etmeye, hatta küfürler etmeye devam ediyor. Bunun bir tükenmişlik göstergesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Yoksa bir iktidar partisi muhalefete neden muhalefet etsin? İktidar partisi ve küçük ortağı, doğrudan ana muhalefet partisine ve diğer muhalefet partilerine muhalefet eden bir pozisyona kendini konumlandırdı. Biz bundan memnunuz. Muhalefet edilen muhalefetin iktidarı yakındır. Psikolojik iktidar el değiştirmiş demektir. Umudun siyasetini yapamayanlar, korkun, saldırının, küfrün siyasetini yapmaktadırlar.
'Tansiyonu yükseltiyorlar'
Onlar küfrederken ülkede neler oluyor diye bakarsanız… Onlar küfrediyor, zam oluyor. Onlar hakaret ediyor, ülkede zam oluyor. Onlar en sert şekilde gerilimi yükseltiyor, ülkede de fiyatlar yükseliyor. Onlar fiyatların yükseldiği konuşulmasın, hayat pahalılığı konuşulmasın diye tansiyonu yükseltiyorlar. Onlar vatandaş isyan etmesin diye küfürle bunu bastırmaya çalışıyorlar.
'Sansür uygulayan düzenleme peşindeler'
TÜİK, yıllık enflasyonu, yüzde 70 olarak açıkladı. Bu resmi rakam az değildir, ama yalandır, gerçek de değildir. Gerçek enflasyonu hesaplayan Enflasyon Araştırma Grubu, ENAG, bir yıllık enflasyonu yüzde 157 olarak ilan etmiştir. Fiyatlar bire bir buçuk, bire iki, bire üç oranında artmıştır. ENAG’ın rakamları, TÜİK’i rahatsız etmektedir. Bayramdan sonra hazırladıkları bir yasa tasarısıyla; birileri TÜİK’in açıkladığı rakamları açıklayacaksa önce TÜİK’e başvuracak, yolunu yöntemini söyleyecek, izin alırsa açıklanabilecek diye, adeta enflasyon hesabına da sansür uygulayan bir düzenleme peşindedirler. Mızrak çuvala sığmamaktadır.
'20 yıl önce aldığı yüzde 29’luk enflasyonu yüzde 70’e çıkardı'
Tayyip Erdoğan, ‘biz iktidara geldiğimizde yüksek enflasyon vardı biz düşürdük’ demiyor muydu? Geldiklerinde enflasyon yüzde 29’dur. Duyduk duymadık demeyin. Tayyip Erdoğan’ın yarattığı algıya baksanız sanki çok yüksek enflasyonu kendisi düşürmüş diye ifade ediyor. Oysa Tayyip Erdoğan 20 yıl önce aldığı yüzde 29’luk enflasyonu yüzde 70’e çıkarmıştır o da TÜİK rakamları üzerindendir. Enflasyonda, Tayyip Erdoğan kendinden önceki üçlü koalisyonu falan değil, Tansu Çiller’in yüksek enflasyon dönemini yakalamıştır, geçmiştir.
'Erdoğan ve nebati sınıfta kaldı'
Tayyip Erdoğan ve ekonomiyi emanet ettiği Nureddin Nebati sınıfta kalmıştır. Nebati, ‘ocak ayında enflasyon yüzde 50’de pik yapacak, oradan düşüşe geçecek’ demişti. Üstünden üç ay geçmeden bunun gerçek olmadığı ocaktan sonra şubat, mart, nisan derken yüzde 70’i bulduğumuz ortadadır. Toptan eşya fiyatlarına baktığımızda, bu enflasyon süreceğini de görmekteyiz.
Dün çıkmışlar, ‘enflasyon hepimizin ortak meselesi’ diyorlar. Enflasyon düşük gelir seviyesindekinin meselesidir, orası için yakıcıdır. Dün DİSK’in yayınladığı bir araştırma var elimizde. Diyor ki; en düşük gelir grubu için gıda enflasyonu yüzde 131, emekliler için yüzde 113, en yüksek gelir grubu için yüzde gıda enflasyonu için yüzde 65. Yani Nureddin Nebati ‘enflasyon hepimiz için sorun’ diyor. Böyle beşli çete için, krema tabaka için, Recep Tayyip Erdoğan’ın ailesi ve etrafındaki mutlu zümre için enflasyon sorun değildir. Enflasyon fakir fukara için, garip gureba için, düşük gelir seviyesindeki insanlar için büyük sorundur. Zaten sokaktaki, mutfaktaki, pazardaki yangın bunun içindir. Erdoğan’ın kıymetlileri kendilerini krizden iki maaşla, üç maaşla korumaktadır.
'Toplumun beşte birlik zenginleri, toplam paranın yarısını alıyor'
Dün yine TÜİK’in açıkladığı bir rakam. Toplumun en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kısmı toplam gelirden yüzde 47 pay almaktadır. Yani toplumun beşte birlik zenginleri, toplam paranın yarısını alıyorlar. Ama toplumun en fakir yüzde 20’si toplam pastanın yüzde 6’sını alıyor. Bu Türkiye toplumunun nasıl bir gelir adaletsizliğiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. Ve bir an önce bu sorunlara hem hükümetin, onlar el koymuyorsa; TBMM’nin el koyması gerekmektedir.
'CHP, sığınmacıların karşısında değil sığınmacı yaratan politikacıların karşısında'
İki yanlışın arasında CHP’nin doğru çizgisini muhafaza etmek ve vatandaşımızın sahiplenmesine kıymet vererek, bu çizgimizi korumak ve tahkim etmek durumundayız. Bir taraftan faşizme kayan yabancı düşmanlığı, ırkçı söylemler… Diğer tarafta iktidar partisinin vurdumduymazlığı vardır. CHP; sosyal demokrat bir parti olarak ırkçılık temelli yabancı düşmanlığı yapmaz. CHP; göçmenlere karşı değildir ama göçmen yaratan yanlış politikaların düşmanıdır. CHP, sığınmacıların karşısında değil sığınmacı yaratan politikacıların karşısındadır. Bunların en başındaki kişi Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bugün bu ülkede bulunan her bir sığınmacının müsebbibi Recep Tayyip Erdoğan ve onun hatalı politikalarıdır. Atatürk, Türkiye’yi yöneteceklere, ‘komşunun iç işlerine karışma’ derken Suriye’nin içini karıştırmayı marifet bilen Erdoğan’ın yarattığı sorundur, Suriyeli sığınmacılar sorunu. Atatürk, ‘komşunun toprak bütünlüğüne saygılı ol’ derken, ‘üç saatte Emevi Camisi’nde namaz kılacağız’ diyenler Suriyeli sığınmacıların bir numaralı müsebbibidir. Biz CHP olarak Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kurarak, başta Suriye’ye Ortadoğu’ya barış getirmeyi vaat ediyoruz.
'Esad ile hangi inat ile görüşmüyorsunuz?'
Biz, ‘Suriyeli sığınmacıları davulla zurnayla yollayacağız’ dediğimizde ‘göndermeyeceğiz var mı diyeceğiniz’ diyen Erdoğan, vatandaşın tepkisinden sonra şimdi 10 bin briket evden, yıl sonuna kadar yüz bin kişinin olmasından, evleri yapınca onların oraya gitmesinden bahsediyor. Siz Esad’la oturup anlaşmazsanız, uluslararası örgütlerin elini taşın altına sokmazsanız, ‘bu kapılar açılır sığınmacılar Avrupa’nın en önemli sorunudur, aklınızı başınıza alın’ demezseniz, doğru bir müzakere masası kurmazsanız bu sorun çözülmez. Esad ile hangi inat ile görüşmüyorsunuz? Esad ile sorun, zihnin çok derinlerindedir, çok daha yapısal bir yerden Erdoğan ve iktidarın Esad ile problemi vardır.
'Süleyman Soylu’nun yapmaya çalıştığı iş ahlaki ve vicdanı değildir'
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, en seviyesiz, en beceriksiz, en kalitesiz İçişleri Bakanlığını yapan ve o makamın işgaliyle hepimizi utandıran Süleyman Soylu, Suriyeli sığınmacılar için iki mazeret üretti. Birinci mazeret, ‘efendim kaçak, güvencesiz, ucuza çalışıyorlar, giderse pişman olursunuz’ diyerek Suriyelilerin ucuz iş gücü ve kaçak iş gücü olduğunu bizim işsizimiz, gencimiz için en önemli tehdit olduklarını açık açık ilan etmiştir. İkincisi; toplumu rahatsız eden bazı görüntülere, ‘selfie çekiyorlar da arkadan öyle görünüyor’ diye bahane üreterek toplumun gergin sinir uçlarına dokunmaktadır. Bu boş işleri bırakın, İçişleri Bakanı olarak görevinizi yapın ve toplumda, birilerinin yay gibi germeye çalıştığı bir hattı, başka bir yerden germeye çalışmayın. Süleyman Soylu’nun yapmaya çalıştığı iş; ahlaki değildir, vicdanı değildir, kamu göreviyle bağdaşır yaklaşım değildir.”
RTÜK Başkanı Şahin'den medyaya mülteci uyarısı
İkbal Gürpınar: 15 Temmuz'u Suriyeliler sayesinde kazandık
Gökçek, bedelinin 13 bin katına makam odası yaptırmıştı: Mal varlığına 'FETÖ'den el konmuş