Yeraltı suları çekiliyor, Anadolu çöküyor.... Toprak çökmeleri 2 bini geçti

Yeraltı suları çekiliyor, Anadolu çöküyor.... Toprak çökmeleri 2 bini geçti
Konya'da oluşan obrukların sayısı son yapılan araştırmalara göre 2 bine ulaştı. Prof. Dr. Yaşar Eren ve Doç. Dr. Bülent Özmen, bölgede yaşamı tehdit eden tehlikeye dikkat çekti.

Konya Ovası'nda kuraklık ve bilinçsiz kullanım sebebiyle yeraltı sularının çekilmesi sonrası oluşan obruk sayısı 2 bini geçti. Bölgede oldukça geniş bir alanda pek çok obruk risk oluşturuyor. Türkiye'nin en büyük ikinci ovası olan ve tarım alanlarımızın neredeyse yüzde 20'sini kapsayan Konya Ovası'nda felaket sinyalleri çalıyor. Konya'nın Karapınar ilçesi ve çevre ilçeler ile illerde her geçen gün daha fazla sayıda obruk oluşuyor. Milliyet'ten Fazilet Şenol, oluşan obrukların tehlikelerini Konya Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Eren ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen'le konuştu.

'Obruk oluşumuna yol açan sebepler...'

Doç. Dr. Bülent Özmen artan obruk sayısının temel nedenini aşırı ve kontrolsüz yer altı suyu kullanımına bağladı. Özmen, fay sistemlerinin ve insana bağlı değişen ortam şartlarının obruk oluşumlarını tetikleyici etmenler olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yaşar Eren, "Bunların yanı sıra yer altı maden galerilerinin çökmesi, sondajlarla yeraltından su ile beraber aşırı kırıntılı malzeme çekimi, yer altı suyunun aşırı çekilmesine bağlı olarak oluşan yüzey deformasyonları vb. gibi nedenler de obruk oluşumuna yol açabilir" dedi.

Can kaybı riski var

Doç. Dr. Bülent Özmen obruk sayısının artmaya devam etmesi takdirde başta tarım alanları olmak üzere, yerleşim yerlerine, tarihi yerlere, karayollarına ve alt yapılara zarar vereceğini belirtti. Doç. Dr. Özmen, "Yerleşim yerlerine çok yakın yerlerde de oluşmaya başlayan obrukların can kaybı veya yaralanmaya bile neden olma olasılığı oldukça yüksek" dedi. Prof. Dr. Eren ise yerüstü ve yer altı yapılarına, baraj ve gölet gibi mühendislik yapılarında su kaybına ve su depolanmasının engellenmesine yol açabileceğini söyledi. Prof. Dr. Eren, "Bireysel obruk oluşumları yersel olduğu için deprem gibi geniş alanları etkileyecek bir can ve mal kaybına yol açmaz. Ancak sınırlı da olsa gelecekte can kayıplarına yol açabilir" ifadelerini kullandı.

20 yılda bir gerçekleşirken şimdi ise...

Obrukların son yıllarda bu denli artmasına ne sebep oldu? Prof. Dr. Eren, "Yeraltı suyu seviyesinin küresel ısınmaya ve aşırı tarımsal su kullanımına bağlı olarak aşırı alçalması sonucu oluşan çökmeler obruk sayısının artmasında ve obruk oluşumlarının hızlanmasında etkili oldu" dedi. Doç. Dr. Özmen ise bunun sebebini, az yağış nedeniyle yeraltı sularının yeterince beslenememesi ve aşırı yeraltı su tüketiminin olması nedeni ile yer altı su seviyesinin hızla düşmesine bağladı.

Prof. Dr. Yaşar Eren, geçmişte 20 yılda bir obruk oluşurken günümüzde bir yılda 10 obruk oluştuğunu söyledi. Günümüzde farklı yollarla obruk oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Eren, "Bu da günümüzde farklı yollarla olmakta. Bu nedenlerden biri boşluklarda su seviyesinin düşmesi üstteki örtünün desteğini azaltmış ve daha önce var olan boşlukların çökmesini sağladı. Yüzey yarıkları ve faylanmaları sonucu yüzey sularının etkisiyle yeni çökmeler ve obruklar da gelişti. Bunun yanında aşırı sulama nedeniyle üstteki örtünün gevşemesi, sondajlarla fazla kırıntılı malzeme çekimi de yer yer obruk oluşumlarına neden oldu" diye konuştu.

Endişe verici

Obrukların doğal afet oluşturabilecek yapılar kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Eren, mal ve can kaybına yol açan obrukların olduğunu da ekledi. Prof. Dr. Eren, son yıllarda yeraltı suyunun aşırı düşmesine bağlı olarak obruk oluşumlarının özellikle tarım alanlarında yoğunlaşmasının endişe verici olduğunu söyledi.

'İnandık Köyü taşınmak zorunda kaldı'

Doç. Dr. Bülent Özmen de bu konuda Prof. Dr. Eren ile aynı fikirde. Özmen, obrukların han gibi tarihi yerleri, yerleşim yerlerini, karayollarını, alt yapıları, tarımsal alanları, enerji tesislerini tehdit etmeye, onlara zarar vermeye başladığını belirterek, "Hatta Çankırı İnandık köyü gibi obruk nedeniyle taşınmak zorunda kalınan köyler bile var. Bütün bunları göz önüne aldığımızda obruk mutlaka afet olarak değerlendirilmeli" diye konuştu. Doç. Dr. Özmen, obrukların afet yönetimi bilimi bakış açısı ile değerlendirilmesi gerektiğini ve afet yönetiminin zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında yapılması gereken çalışmalar obruk içinde belirlenerek gerekli önlemler alınmasının önemli olduğunun altını çizdi.

İklim krizi de etkili

İklim krizi obruk oluşumunu etkiliyor mu? Prof. Dr. Eren bu soruya, "Obruklar temel olarak yörenin kayaç bileşimi, kırıklı yapısı ve yeraltı suları gibi özelliklerine bağlıdır. Ancak artan küresel ısınmaya bağlı olarak yağışların azalması obruk oluşumlarını dolaylı olarak etkilemiştir" cevabını verirken, Doç. Dr. Özmen ise, "Obrukların sayısının artışında insan faktörü ve yeraltı suyunun aşırı çekilmesinin/tüketilmesinin yanı sıra iklim değişikliği ve iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen kuraklıkta obrukların oluşumunu artıran önemli etmenler arasında sayılabilir" dedi.

Yer üstünü tehdit ediyor

Doç. Dr. Özmen, obrukların oluşumunun yeraltı kaynaklarından ziyade yer üstünü tehdit ettiğini vurguladı. "Tarımsal alanda meydana gelmesi ile obruğun oluştuğu yerde tarım yapılamaz hale geliyor" diyen Doç. Dr. Özmen, yolun veya altyapının geçtiği yerde meydana gelirse onlara büyük zarar verdiğini belirtti. Özmen, "Hatta yapıların, evlerin bulunduğu yerde meydana gelmesi halinde onlara da büyük zarar verme olasılığı yüksek. Rüzgar ve güneş enerjisi gibi enerji yatırım alanlarında da obruklar meydana gelerek buralara zarar verebiliyor" diye konuştu.

Tehdit oluşturabilir

Prof. Dr. Eren ise obruk oluşumlarının yoğun olduğu alanlarda işletilen bir yer altı kaynağı olmadığı için şu anda yer altı kaynakları için bir tehdidin söz konusu olmadığı görüşünde. "Ancak ileride potansiyel açıdan kullanılabilecek yer altı kaynakları için tehdit oluşturabilir" diyen Eren, obrukların yeraltına açılan birer yol olarak düşünüldüğünde özellikle çevresel atıkların, tarımsal ilaç atıkları vb. gibi kirletici unsurlarla doldurulması halinde yeraltı sularında ciddi kirlenmelere yol açabileceğini söyledi.

Aşırı kontrolsüz yer altı suyu kullanımı önlenmeli

Konya'ya mahsus olmaktan çıkan ve Sivas, Eskişehir, Siirt, Diyarbakır, Çankırı, Antalya, Mersin, Kastamonu vb. illerde ve yerleşim alanından nispeten uzak bölgelerde bulunan obruklar için hangi önlemler alınabilir? Doç. Dr. Bülent Özmen, obrukların yoğun olarak gözlendiği yerlerde toplumun bilinç ve farkındalık düzeyinin artması için eğitimler verilmesi gerektiğini söyledi. Aşırı kontrolsüz ve yeraltı suyu kullanımı önleyerek obrukların oluşum hızının yavaşlatabileceğini söyleyen Özmen, "Bölgede jeolojik ve jeofizik etütlerle yeraltındaki boşluklar tespit edilerek, obruk tehlike haritaları hazırlanmalıdır" dedi.

Engellemek oldukça güç

Obrukların oluşumunu engellemenin oldukça güç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yaşar Eren, "Obruk oluşumlarının gözlendiği yerleşim alanlarındaki okul, hastane vb. gibi yapıların dip kesimlerinde tehlike oluşturacak karstik boşlukların olup olmadığı uygun yöntemlerle tespit edilmeli, gerekli etütleri yapılmayan karayolu, demiryolu gibi çizgisel yapılar ile önemli sanayi ve üretim tesisleri ayrıntılı jeolojik ve jeofizik çalışmaları ile hızlıca gözden geçirilmelidir" dedi.