Kılıçdaroğlu: Çocuklarımız bizden daha düşük aylığa mahkum ediliyor ya da işsiz kalıyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Üye Katılım Törenine katıldı. Türkiye'nin dört bir yanından CHP'ye katılan üyeler konuşma gerçekleştirdi. Ardından ise Kılıçdaroğlu yeni üyelere seslendi.
Kılıçdaroğlu, "Bizim ailemiz CHP ve halkın ailesi. Bu aileye katıldınız, belli konulardan çok dikkatli olmanızı isterim" diyerek şöyle devam etti:
"1. Adaletten sapmayacaksınız. Adalet olmazsa olmaz. Kainatın düzeni, adalet üzerine kurulmuştur. 2. Hiç kimsenin inancını siyasete malzeme etmeyeceksiniz. Birisi kalkıp inanç üzerinden siyaset yapıyorsa bizim inancımıza en büyük haksızlığı o yapıyor demektir. Herkesin inancına saygı duymak benim görevimdir.
Biz CHP olarak belediye başkanlarımıza talimat verdik. İster cami, ister cemevi, ister havra, insanlar nerede ibadet etmek istiyorsa orayı tertemiz yapacaksınız. Orada kirlilik olmayacak. Her türlü inanca saygı göstermek temel görevlerimizden birisidir. Herkesin kimliğine saygı duyacaksınız. Hiçbirimiz anne ve babamızı seçme özgürlüğüne sahip değiliz. Kimlik üzerinden siyaset yapmak düşmanlıktır.
Bu aileye üye olurken bu gerçekleri bilmek ve savunmak zorundasınız. 3. Herkesin yaşam tarzına saygı duyacaksınız. Burada bizim karnemizin kırık olduğunu ifade edeyim. Biz başörtüsünü Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdik. Sana ne kardeşim başörtüsünden? Biz siyasetin konusunu başka yere taşıdık, oradan da çıktık. Dolayısıyla herkesin yaşam tarzına saygı göstermek zorundayız.
Kibir ve öç alma duygusundan arınacaksınız. Kibir şeytana özgüdür. Bilgiçlik taslamamak lazım. Eğer siz kibirden uzak duruyorsunuz, her şeyi ben bilirim egosundan uzak duruyorsanız halkın sorunlarına eğilirsiniz. Bilgi, birikim, deneyim başka şeydir.
Genç arkadaşlarıma söyleyeyim. İlerde siyasette bir yerlere gelebilirsiniz. Devleti yönetenlerin açık ve şeffaf olması lazım. Her biriniz vergi ödüyorsunuz. Bizim ödediğimiz vergileri nerelere harcadınız diye sormanız lazım. Yolsuzluk yapılmışsa bunu açıklamazlar. Her birinizin bunu düşünmesi lazım. Saydamlık kadar değerli bir şey yoktur.
Her biriniz CHP’li olarak alın terinin ne kadar değerli olduğunu bilmek zorundasınız."
Kılıçdaroğlu’nun satırbaşları şöyle oldu:
Cumhuriyet Halk Partisi'ni ne kadar tanıyorsunuz bilmiyorum? Ama önce genel başkanını tanımanızı isterim. Kemal Kılıçdaroğlu kimdir? Çünkü beni tanıyacaksınız ki partiyi de bileceksiniz. Ben 7 çocuklu bir aileden geliyorum. Rahmetli annem ve bugün en büyüğümüz olan ablam okuma yazma bilmezlerdi. Yedi kardeşten üniversiteye giden sadece benim. Diğer kardeşlerimden bazıları memur, bazıları işçi olarak emekli oldular. Rahmetli annem, insanoğlunun aya gittiğine hiç inanmadı. 'Orası Allah'ın nurudur oraya kimse ayak basamaz' dedi. 'Siz beni ikna edemezsiniz' derdi. Bizde vazgeçtik, o nasıl inanıyorsa ona saygı duyduk.
Devlette görev aldım. 27,5 yıl çalıştım. Emekli olduktan sonra davet üzerine siyasete girdim. Halktan, sizden birisiyim. Aristokrat bir aileden gelmiyorum. Dolayısıyla Anadolu'nun kuş uçmaz, kervan geçmez bir köyünde doğdum ve kader bizi buraya getirdi. Sizin yaşadığınız acıların pek çoğunu bizde ailemizde yaşadık. 27,5 yıl devlette görev yaptım. Görev yaptığım süre içerisinde bugün Cumhurbaşkanı olan sayın Erdoğan'ı geçmişte aldığı aylığın her zaman 2 katını aldım. İyi gelirim vardı. Hesap uzmanlığı gibi bir mesleği kazanmıştım. Devlet beni yurt dışına gönderdi. Fransa'da kaldım. Sonra döndüm Türkiye'den emekli oldum. 1999 yılında 27.5 yılımı tamamladım ve emekli oldum.
Siyasete girdiğim gün bütün mal varlığımı, eşimin yüzüğü dahi internet siteme koydum. Benim görev yaptığım yılları didik didik ettiler acaba bir açığını bulabilir miyiz diye. Açık bulamadılar. Çünkü kul hakkı yemenin nasıl bir günah olduğunu biliyordum.
Üç evladım var ne yaptıklarını çoğunuz bilmezsiniz. Her birisi bir ucundan tutmuş ekmeğini çıkarıyor. Avukat bir kızım var İstanbul'da. 'Sakın ola bir belediyeye gitme hele CHP'li belediyeden hiç iş alma' dedim. Herhangi bir CHP ile muhatap olma, çünkü olursan iftira atabilirler dedim. Sağ olsunlar çocuklar da buna dikkat ediyor. Ben böyleyim, hayatım böyle. Mütevazi yaşamayı severim. Çok farklı görüşlerden, kimliklerden çok sayıda arkadaşım vardır. Hiçbirisiyle de görüşü farklı diye kavga etmedim.
Partiye genel başkan oldum evet. Halkın partisi olmak zorundaydı. Fakirin, fukaranın hakkını korumak zorundaydı. Bütün hedefim buydu.
Büyük haksızlıklar oldu evet. Dünya siyaset tarihinin en büyük adalet yürüyüşünü yaptım. Adalete ihtiyacımız vardı. Toplumun dikkatini çekmek zorundaydım. Gittiğim, siyaset yaptığım yerlerde tehditte aldım. Terör örgütünün silahlı saldırısına da uğradım. Bir askerimiz şehit düştü. Şehit cenazesine katılırken linç girişiminde bulundular. İstanbul’da bir cenaze töreninde göğsüme mermi fırlattılar. İnanın, haklıysanız hiçbir tehdit sizi etkilemez. Ben bu davaya böyle inandım ve böyle yürüdüm. Böyle de yürüyeceğim.
Bir aileye katılıyorsunuz. CHP ailesine katılıyorsunuz. Her ailede olduğu gibi bizim ailemizde de tartışmalar olabilir ama bu kavgaya dönüşmez. Akıl akıldan üstündür. Bu tartışmalar bazen kamuoyuna ‘Gördünüz mü bunlar yine birbirleriyle kavga ediyor’ diye geçiyor. Kavga falan yok aslında oturup konuşuyoruz.
Bizim ailemiz CHP ve halkın ailesi. Bu aileye katıldınız, belli konulardan çok dikkatli olmanızı istedim. 1. Adaletten sapmayacaksınız. Adalet olmazsa olmaz. Kainatın düzeni, adalet üzerine kurulmuştur. 2. Hiç kimsenin inancını siyasete malzeme etmeyeceksiniz. Birisi kalkıp inanç üzerinden siyaset yapıyorsa bizim inancımıza en büyük haksızlığı o yapıyor demektir. Herkesin inancına saygı duymak benim görevimdir.
Biz CHP olarak belediye başkanlarımıza talimat verdik. İster cami, ister cemevi, ister havra, insanlar nerede ibadet etmek istiyorsa orayı tertemiz yapacaksınız. Orada kirlilik olmayacak. Her türlü inanca saygı göstermek temel görevlerimizden birisidir. Herkesin kimliğine saygı duyacaksınız. Hiçbirimiz anne ve babamızı seçme özgürlüğüne sahip değiliz. Kimlik üzerinden siyaset yapmak düşmanlıktır.
Bu aileye üye olurken bu gerçekleri bilmek ve savunmak zorundasınız. 3. Herkesin yaşam tarzına saygı duyacaksınız. Burada bizim karnemizin kırık olduğunu ifade edeyim. Biz başörtüsünü Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdik. Sana ne kardeşim başörtüsünden? Biz siyasetin konusunu başka yere taşıdık, oradan da çıktık. Dolayısıyla herkesin yaşam tarzına saygı göstermek zorundayız.
Kibir ve öç alma duygusundan arınacaksınız. Kibir şeytana özgüdür. Bilgiçlik taslamamak lazım. Eğer siz kibirden uzak duruyorsunuz, her şeyi ben bilirim egosundan uzak duruyorsanız halkın sorunlarına eğilirsiniz. Bilgi, birikim, deneyim başka şeydir.
Yıllar önce bir gazetede okudum. Bir ressam, çok güzel kuş resimleri yapmış. Salonda sergiliyor. Bir sürü ressam gelmiş. Tabloları satın almak isteyenler, sanatseverler orada. Bakıyorlar ki bir köylü bir tablonun önünden hiç ayrılmıyor. Birisi merak etmiş ‘Beğendiniz mi’ demiş. ‘Evet efendim çok beğendim’ demiş. ‘Satın mı alacaksınız’ diye sormuş. ‘Bunu satın alacak param yok’ demiş. ‘Bu tablonun önünden hiç ayrılmıyorsunuz’ demiş. ‘Bu tabloda bir hata var’ demiş. ‘Bu kadar büyük bir kuş, bu kadar ince bir dala konamaz. Konarsa dal kırılır’ demiş. Ressam doğayı yeteri kadar bilmiyor. Köylü doğayı da kuşu da biliyor. Dolayısıyla kibirden uzak durmak lazım.
Bizim eksiklerimizden birisi. Vatandaş size gelip derdini anlatacaktır. Lafı vatandaşın ağzına tıkamayacaksınız. Sabırla dinleyeceksiniz. Sabırla dinleyip, arkasından ‘haklısınız’ diyerek kendi düşüncelerinizi aktaracaksınız. Güven olursa her şey olur. Vatandaş size güvenecek.
Genç arkadaşlarıma söyleyeyim. İlerde siyasette bir yerlere gelebilirsiniz. Devleti yönetenlerin açık ve şeffaf olması lazım. Her biriniz vergi ödüyorsunuz. Bizim ödediğimiz vergileri nerelere harcadınız diye sormanız lazım. Yolsuzluk yapılmışsa bunu açıklamazlar. Her birinizin bunu düşünmesi lazım. Saydamlık kadar değerli bir şey yoktur.
Her biriniz CHP’li olarak alın terinin ne kadar değerli olduğunu bilmek zorundasınız.
Göçmenler, sığınmacılar. İki ana akım var. Bir Suriye’den gelenler. İki bin kusur kilometreyi açıp Afganistan’dan Türkiye’ye gelenler var. İran sınırına gittim. ‘Buradan nasıl geliyorlar’ dedim. ‘Buradan gelmesi mümkün değil. Herkese pasaport sorarız, kameralar var. Kaçak geçişler var. Kameralar var geçerken görünmemesi mümkün değil’ dedi. İnsan kaçakçılığı var. Arkadaşlara bir pankart hazırlayın genel merkeze asalım diye. ‘Sınır namustur’ diye. Birileri paralarla, imkanlarla bu insanları Türkiye’ye sokuyor.
Suriyeli kardeşlerimiz iç savaştan kaçarak geldiler. Kucağımızı açtık, kimsenin ölmesini elbette istemeyiz. Bu insanların belli bir bölgede tutulması lazımdı. Her türlü desteği yine yapalım. Türkiye’ye dağılmaları doğru değil buna engel olacaklardı. Kilis gibi bir yerde Suriyeli nüfusu Türk nüfusundan daha fazla. İktidara gelince en geç iki yıl içinde kendi memleketlerine göndereceğiz. Akılla mantıkla göndereceğiz. Suriye’de önce yönetimle oturacağız, konuşacağız. Defalarca söyledim, buna da adım attılar. İnşallah başarılı olurlar. Önemli olan Türkiye. Esad’la protokol yaparak Suriyelilerin güvenliği sağlanmalı. Turist olarak gelip Türkiye’yi gezebilirler.
Afganlar sığınmacı değil kaçak. Onları uluslararası hukuka göre İran’a vereceğiz çünkü oradan geldiler. Hangi sınırdan geldilerse oraya iade edeceğiz.
Adalet derken, düne kadar kızdığınız insanlar için de adalet istemeyi unutmayın. Adalet sadece sevdikleriniz için değil. Haksızlığa karşı susmayacaksınız. Şenyaşar ailesi, Şanlıurfa’da. Eşi, çocukları öldürüldü. Üstelik hastanede kafasına tüp vurularak öldürüldü. Bir evladı var hapiste. Bu kadın sadece adalet istiyor. Türkçe bilmiyor. Bildiği tek Türkçe kelime adalet. Katilleri bari yakalayın. Bu kadının adalet beklentisine cevap vermezsek bizim insanlığımız nerede kalır? Biz adalet duygusunu hem büyütmek hem güçlendirmek zorundayız.
Bu söylediklerimi unutmayın. Yolsuzluk yapanları, kul hakkı yiyenleri de unutmayın.
Babam ilkokul mezunuydu. Okulu bitirdiğimizde babamızdan daha yüksek aylık alıyorduk, daha iyi geçiniyorduk ama bugün bizim çocuklarımız mezun olduğunda bizden daha düşük aylığa mahkum edilip ya da işsiz kalıyorlar.
Biz güçlü bir aileyiz. Hakkı, hukuku ve adaleti savunan, herkesin inancına saygı gösteren bir aileyiz. Bizim iki geleneğimiz vardır. İki konuda siyaset yapmayız. Din ve askerlik konusunda. Bizi suçlarlar, ‘CHP şöyledir, şunu yaptı, dinsizdir’ diye. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran, ilk İmam Hatip, ilk İlahiyat Fakültesini açan CHP’dir. İnanç, Allah ve kul hakkındaki ilişkidir.