KESK'ten enflasyon açıklaması: Ocaktaki yangın büyüyor!
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), yükselen enflasyon rakamlarına ilişkin basın açıklaması yaptı.
TÜİK tarafından açıklanan verilerin dar gelirli kesimler başta olmak üzere halk nezdinde bir karşılığı kalmadığının vurgulandığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yılın ilk resmi enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK tarafından açıklanan veriler halkın enflasyonu ile resmi enflasyon arasındaki uçurum büyümeye devam ettiğini, ocaklardaki yangının şiddetinin gittikçe arttığını ispatlamaktadır.
TÜİK tarafından bugün açıklanan verilere göre enflasyon (TÜFE) ocak ayında yüzde 1,06 artarken, enflasyon yıllık bazda yüzde 20,35 olmuştur.
TÜİK web sayfasından aldığımız, ‘ana harcama gruplarına göre tüketici fiyat endeksi ve değişim oranlarını gösteren aşağıdaki tabloya göre;
Ocak ayında en büyük artış %6.43 ilke gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yaşanmıştır. Böylece aralarında kamu emekçileri ve emeklilerinin de bulunduğu dar gelirli kesimlerin gelirlerinin en büyük bölümünü ayırmak zorunda kaldığı gıda ve alkolsüz içeceklerde yıllık enflasyon yüzde 30,97 seviyesine çıkmıştır.
Yukarıdaki tabloya göre Ocak ayında gıda ve alkolsüz içecekler ana harcama grubundan sonra en büyük artış %3,62 ile çeşitli mal ve hizmetler grubunda yaşanmıştır. Çeşitli mal ve hizmetler grubunda yıllık enflasyon %29,63’e çıkmıştır. Bu grubu aylık %3,65 artış ile sağlık enflasyonu izlemiştir. Eğlence ve kültür harcamaları enflasyonu %3,18 artarken ulaştırma enflasyonu ise %0,20, eğitim enflasyonu ise sadece %0,07 artmıştır. Bunlara karşın “Giyim ve ayakkabı” ana harcama grubunda % 7,95, konutta ise %3,10 düşüş yaşanmıştır.
Ücret geliri ile yaşam mücadelesi veren kesimler başta olmak üzere toplumun büyük bölümünün gıda ve enerji başta olmak üzere yaşamın sürdürülebilmesi için tüketilmesi zorunlu maddeler dışında kalan tüm maddelere yönelik harcamaları neredeyse durma noktasına gelmiştir. Normal koşullarda iç talepteki yaşanan bu daralmanın enflasyonu düşürmesi gerekmektedir. Ancak özellikle gıda fiyatlarındaki artış temposu sürdüğü için enflasyon artmaya devam etmiştir.
Öte yandan yukarıdaki tabloda yer alan verilerin verilerlin yaşanan gerçek enflasyonu yansıtmadığı açıktır.
KESK olarak TÜİK tarafından açıklanan verilerin dar gelirli kesimler başta olmak üzere halk nezdinde bir karşılığı kalmadığının altını sürekli çizmeye çalıştık.
Resmi enflasyon rakamlarının hesaplanmasında ana harcama gruplarının ağırlığını değiştirmekten tutun enflasyon sepetine yeni ürünler eklenmesine, sepetten bazı ürünlerin çıkarılmasına, enflasyon sepetindeki ürünlerin ağırlığının değiştirilmesine kadar pek Ali Cengiz oyununa başvurulduğuna defalarca dikkat çekmeye çalıştık. Özellikle kamu emekçilerinin, işçilerin, asgari ücretlilerin maaş artış dönemlerinde resmi enflasyon oranlarının nasıl düşüşe geçtiğini anlatmaya çalıştık.
Ne yazık ki resmi enflasyon hesaplamalarında yıllardır sahnelenen Ali Cengiz oyunlarına yenileri eklenmiştir. Enflasyon gerçekte düşmemesine rağmen, iki buçuk ay sürdürülen ve enflasyon sepetindeki toplam 417 üründen sadece 50’sini kapsayan %10 indirim kampanyası TÜİK’in düşük tuttuğu resmi enflasyon rakamlarına dayanak olarak sunulmuştur.
Hükümet kampanyaya katılan marketler zincirini poşetlerin 250 kuruş satışa sunulduğu düzenleme ile ödüllendirirken halkın mutfakta, sokakta, pazarda, markette yaşadığı gerçek enflasyon rekor üstüne rekor kırmaya devam etmiştir. Bugün geldiğimiz noktada yaşanan gerçek enflasyonun en az %50 civarında olduğu konusunda toplumda bir mutabakat oluşmuşken TÜİK her ay açıkladığı resmi enflasyon verileri ile bu gerçeği perdelemeye çalışmaktan hala vazgeçmemektedir.
Bugün açıklanan resmi enflasyon verileri de yaşanan gerçek enflasyonu perdeleme hedefinin bir parçasıdır.
Nitekim daha üç gün önce Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından yapılan açıklamaya göre ocak ayında markette 42 ürünün 31’inde, üreticide ise 34 ürünün 23’ünde fiyat artışı meydana gelmiş, mevsimi olmasına rağmen mandalina, portakal gibi ürünlerde üreticiden markete fiyat farkının 5-6 kata ulaştığına dikkat çekilmiştir.
Dolayısıyla meyve ve sebze başta olmak üzere tüm gıda ürünlerinde fahiş artışlar yaşanmasına rağmen gıda enflasyonun yıllık yüzde 30,97 seviyesinde olduğuna inanmak mümkün değildir.
Yukarıdaki tabloda gösterilen diğer ana harcama gruplarındaki enflasyon oranlarında da benzer durum yaşanmaktadır.
Örneğin son bir yıl içinde elektrik %43,64, doğalgaz ise %41,2 zamlanmıştır. Hükümet söz konusu zamların dolar kurundaki artış sonucunda ‘mecburen yapılan zamlar’ olduğunu savunmuştur. Ancak dolar kurunda son üç aydır düşüş yaşanmasına rağmen yılbaşına kadar beklenmiş, yılbaşından itibaren yani kışın ortasından itibaren konut elektriği ve doğal gazda seçim yatırımı olarak yüzde 10’luk indirime gidilmiştir. Ancak elektrik dağıtım bedeline yapılan %15.7’lik zam ile kilovat saat bedelinde yapılan %10 indirimin yarısı vatandaşın cebinden geri alınıp dağıtım şirketlerinin kasasına konulmuştur. Buna rağmen elektrik, doğalgaz, su, tüp gaz, kiracı tarafından ödenen gerçek kira gibi temel kalemlerin yar aldığı Konut ana harcama grubunda Ocak ayında %3,10’luk bir düşüş yaşanması izaha muhtaçtır.
Bilindiği üzere TÜİK zaman zaman enflasyon sepetinde değişiklikler yapmakta, buna göre kimi ürünler sepetten çıkarılırken kimi ürünler sepete eklenmektedir.
Yapılan son güncellemede, 2019 enflasyon sepetinde sadece anaokulu ücretinin çıkarılması manidardır. Hem artan kırtasiye fiyatlarının görmezden gelinmesi hem de anaokulu ücretinin sepetten çıkarılması doğal olarak TÜİK eğitim enflasyonuna yansımış, sonuçta Ocak ayında eğitim enflasyonu sadece %0,07 (binde yedi) artmıştır.
Haklarını teslim etmek gerekirse “Giyim ve ayakkabı” ana harcama grubu enflasyonunda bu ay bir düşüş yaşanmasında ise kısmen doğruluk payı vardır. Çünkü tam da kışa girerken, ekim ayında giyim ve ayakkabı enflasyonu zaten %12,74 ile rekor kırmıştır. Giyim ve ayakkabı enflasyonu Kasım ayında ise %2,37 artmıştır. Dolayısıyla kadar zaten aratabileceği kadar artan giyim ve ayakkabı fiyatlarında kışın sonlandığı dolayısıyla kışlık ürünlerinde sezon indirimlerinin sürdüğü koşullarda bir düşüş yaşanması mümkündür.
Öte yandan eğer kalıcı önlemler alınmazsa önümüzdeki aylarda çok daha yüksek enflasyon oranları ile karşılaşılması kaçınılmazdır.
Bilindiği üzere 31 Ekim’den itibaren mobilyada KDV oranı %18’den %8’e düşürülmüş, beyaz eşyada ÖTV sıfırlanmıştır. Ticari araçlarda KDV oranları yüzde 18’den yüzde 1’e indirilirken konut satışlarında KDV oranlarının yüzde 18’den yüzde 8’e indirim uygulaması devam edilmesi düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemeler ile otomotiv başta daralma süreci yaşayan sektörlere büyük destek sağlanmış ancak bunların halkın yaşadığı gerçek enflasyon oranının düşürülmesine desteği sınırlı çok sınırlı kalmıştır. Gelirinin çok büyük bölümünü gıda ürünlerine kira, elektrik, su, doğalgaz gibi temel tüketim maddelerine kalanını ise eğitim ve sağlığa ayırmak zorunda kalan dolayısıyla araç ve mobilya alamayan dar gelirli milyonlar için enflasyon artmaya devam etmiştir.
Beyaz eşya, mobilya ve otomobildeki vergi indirimleri Nisan ayında bitecektir. Bu durumda önümüzdeki aylarda enflasyonun çok daha yükselmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalınacaktır.
Bu tabloya rağmen hükümet kalıcı önlemler almak yerine seçime kadar günü kurtarmaya yönelik adımlar atmaya devam etmektedir. Üstelik artan enflasyon karşısında kendi ekonomi politikalarını sorgulamak yerine suçu başkalarına atmaktadır. Geçtiğimiz aylarda artan enflasyonun sebebi olarak ambarına baskın yapılan kuru soğan üreticisi gösterilirken bugün marketler hedeftedir.
Oysa gerçekler ortadadır. Resmi veriler bile Türkiye’de 2014 yılından bugüne son on beş yılın en yüksek enflasyonun yaşandığını göstermektedir. Bugün itibari ile yıllık %20,35 olan Tüketici Enflasyonu (TÜFE) ile yıllık %32,93 olan Üretici Enflasyonu (Yİ-ÜFE) arasındaki makas açılmıştır.
Bu makasın kapatılması için, hayat pahalılığının aşağı çekilmesi, ücretli kesimlerin bira olsun nefes alabilmesi için:
- Futbol kulüplerini değil tarımı-çiftçiyi destekleyen kalıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
- Tüm ücretli, kesimler gibi kamu emekçileri de yıllardır TÜİK’in resmi enflasyon rakamları ile kayıplar yaşamıştır. Kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan erime gerçek enflasyon ve büyüme oranları temel alınarak giderilmelidir.
- Hem yaşanan gerçek enflasyon hem de resmi enflasyon verileri karşısında %4 + %5 artış oranı ile hükmünü çoktan yitiren 2017 tarihli toplu sözleşme derhal yenilemelidir.
- Elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamlar göstermelik olarak değil tamamen geri alınmalıdır.
- Tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine ve vergi dilimi soygununa son verilmelidir.
- Tüm kamu emekçilerini kapsayan, adil bir ek gösterge sistemi hayata geçirilmelidir.