Karamollaoğlu: Kavala'yı cezalandırmaya karar vermiş bu arkadaşlar
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde gerçekleşen haftalık basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Karamollaoğlu'nun satırbaşları şöyle:
24-25 Nisan Liderler Zirvesi
Muhterem arkadaşlar, değerli basın mensupları; bu güzel temennilerden sonra geliyoruz gündeme dair konulara...
Öncelikle, hafta sonu gerçekleştirdiğimiz ve sizlerin ve de kamuoyunun çok yakından takip ettiği Liderler Zirvesi...
Demokrat Parti'nin ev sahipliğinde, saygıdeğer genel başkanlarla 3. kez bir araya geldik.
Hemen şunu ifade etmeliyim ki; ilk başladığımız günden bugüne çok ciddi mesafe aldık..
Her geçen gün daha da samimi bir ortamda gerçekleştirdiğimiz bu toplantılar, kararlılığımızı kavileştirmektedir.
Bizler, her birimiz; sorumluluklarımızın, insanımızın talep ve beklentilerinin çok iyi farkındayız.
Bu masanın vatandaşlarımıza umut olduğunu ve güven verdiğini görüyor; bunu boşa çıkarmamak adına adımlarımızı gayet ciddi atıyor, süreci hassasiyet ve titizlikle yürütüyoruz.
Aldığımız kararların ve bundan sonra atacağımız adımların ülkemiz ve insanımız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
'Şimdi de gemileri karadan yürütmeyi deneyeceklermiş'
Muhterem arkadaşlar; gönül isterdi ki Ramazan ayını geride bırakırken insanımızın hayatında gözle görülür iyileşmeler olsun, bir nebze yüzünü güldürecek güzel haberler verilsin..
Ülkemizin problemlerine çözümler üretilsin, hiç olmazsa bu yolda bir gayret ortaya konulsun..
Fakat iktidar cephesinde değişen bir şey yok...Büyük büyük laflar var; fakat icraat yok!
Gözlerinden ışık saçarak ekonomiyi düzeltemeyeceğini anlayan Bakan, şimdi de gemileri karadan yürütmeyi denemeye karar vermiş!
Sultan Fatih olabilmek öyle her kişinin harcı değildir, sizin hiç ama hiç değildir!
-Siz bırakın bu beylik lafları da, kara yolunda gidip gelmesi gereken araçlar akaryakıt fiyatları nedeniyle kaldırımlarda, otoparklarda yatıyor; buna çözüm bulun!
-Aileler ve özellikle üniversite öğrencileri, bayram gelirken kara kara nasıl memleketine gideceğini düşünüyor; bilet fiyatları can yakıyor çünkü.
Olağanüstü mucizelere gerek yok; işinizi düzgün yapın, doğru yolda dosdoğru gidin; sizden beklenen budur!
'En temel ihtiyaçlar artık lüks oldu'
Değerli arkadaşlar, bakın birçok konu başlığımız var; fakat vatandaşımızın son günlerde en muzdarip olduğu konuların başında zannederim ev-araba fiyatları ve kiralarda yaşanan artışlardır.
Parti çevresinin çıkarlarını, milletin çıkarlarının önüne koymuş bir yönetim anlayışı nedeniyle; insanımızın hayat kalitesi her geçen düşüyor.
Sağlıklı beslenme, nitelikli eğitim, ulaşım ve hatta barınma gibi en temel ihtiyaçlar orta sınıf ve dar gelirli kesim için büyük bir lüks oldu.
Erdoğan iktidarının inat uğruna Türkiye’yi getirdiği noktada; insanlar bırakın ev sahibi olmayı, artık kiralık ev bile bulamıyorlar.
Giderek daha büyük bir sorun haline gelen ve önümüzdeki süreçte daha da fazla gündemimizi işgal edecek konut sorununa değinmeyi bu nedenle bir vazife olarak görüyorum.
İktidarın “Herkesin evi-arabası var” iddiasının aksine; ülkemizde konut sahipliği oranı 2014 yılından beri düzenli olarak düşüyor.
Konut fiyatları dünya genelinde %10, Türkiye'de ise %108 arttı
İktidarın son yıllarda ülkemizi içine sürüklediği ekonomik kriz nedeniyle ise, son iki yılda konut fiyatları daha hızlı arttı.
Her olumsuz istatistikte olduğu gibi, konut fiyatlarında da ülkemiz yine "parmakla gösterilen ülkeler" arasında yer alıyor.
Dünya çapında ev fiyatları 2021'de ortalama %10 civarında yükselirken; Türkiye’de bu artış %108 olarak gerçekleşti.
Konut fiyatlarının bu kadar arttığı ülkemizde, vatandaşların konut bulamama sorununa rağmen; TÜİK verilerine göre ise 1.5 milyondan fazla boş konut bulunuyor.
2013 yılında bu sayı sadece 200 bin civarındaydı.
Yeni konut için alınan kullanım izinleri ve inşaat için alınan ruhsat sayıları da dikkate alındığında; boş konut sayısı önümüzdeki yıl 2 milyona yaklaşacak.
İşte bu tablo bize iktidarın konut ve yapı politikasının halkın çıkarlarına göre değil; rant çevrelerinin isteklerine göre şekillendiğinin en net göstergesidir.
İnsanımız sanki ev sahibi olur gibi kira ödüyor
-Türkiye'de yıllık konut fiyatı artışı %134 iken, İstanbul'da %159 oranında gerçekleşiyor.
-Şu an kira fiyatları Türkiye genelinde 3-4 bin lira aralığında iken; İstanbul’da bu rakam 6 bine çıkmış durumda.
“Kira öder gibi ev sahibi olmak” deyimi yerini, şimdilerde “ev sahibi olur gibi kira ödeme”ye bıraktı.
Eski kiracılara hukuken enflasyon ortalamasına göre artış yapıldığı dikkate alındığında ise; önümüzdeki bir yıl içerisinde kiraların daha çok ve hızla arttığına şahit olacağız.
Bunca problem ortadayken; iktidar çözüm üretmek yerine yarayı adeta kangrene çevirecek adımlar atmaya devam ediyor..
Geçtiğimiz hafta yayımlanan Resmi Gazetede; yurt dışına konut satışı yapacaklara devlet desteği verileceği ilan edildi. Gayrimenkul satışı da ihracaat kabul edilecekmiş bundan sonra!
Allah akıl-fikir versin; iktidarda bulunan parti Ak Parti olunca, ihracaat denilince gayrimenkul akla gelmesi de gayet normal kabul ediliyor tabi artık!
'AK Parti iktidarı, vatandaşların ev sahibi olma imkanını, hatta hayalini dahi elinden aldı'
Gençlerimiz, memurlarımız, asgari ücretle çalışan emekçilerimiz tüm hayatı boyunca çalışmanın karşılığında 1+1 ev alabilmenin hayalini kurmaktan bile vazgeçmişken, iktidar yurt dışına konut satışını teşvik ediyor.
Bu da yetmezmiş gibi 400 bin dolarlık konut karşılığında Türk vatandaşlığı veriyor! Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır!
Geleceğini bu ülkede kurmak isteyen, umutlarını bu ülkede yeşertmek isteyen insanların vergisiyle; yine bu insanların mülk edinme hakkı ellerinden alınıyor.
Türk lirasını neredeyse pul haline getirerek, vatandaşların birikim yaparak ev sahibi olma imkanını yok eden Erdoğan iktidarı, başlarını sokabilecekleri evleri de ellerinden alıyor.
Vatandaşlarını kendi ülkesinde göçebe hale getiren iktidar, derhal bu kararından vazgeçmelidir.
Zira, ülkeye birkaç kuruş döviz girmesi için satılan her konut; vatandaşlarımızın barınma hakkını elinden alıyor.
Satılan her konutla gençlerin hayalleri yok oluyor.
Barınma Hakkı ve "İnsanca Yaşam"
Biz iktidara geldiğimizde sizin yaptığınız bu yanlışı mutlaka ve ivedilikle düzelteceğiz, ama geç olmadan bunu siz düzeltin diye bugün çağrıda bulunuyorum.
Yoksa bu düzenlemeyi iptal etmek ilk işimiz olacak zaten ve konut satışı karşılığında vatandaşlık verme işine de kesinlikle son vereceğiz.
Vatandaşlık için sıkı kriterler getireceğiz. Ülkemizi, döviz karşılığında konut ve vatandaşlık satmak zorunda bırakan bu muhtaçlıktan hızla kurtaracağız.
Çünkü biz herkes için “insanca yaşam”ı mümkün kılmak istiyoruz.
“İnsanca yaşam”ın ilk şartı da insanların huzurla barınabilmelerini sağlamaktır.
İşte biz bu hakkı tüm vatandaşlarımız için mümkün kılacağız. Bunu başarmak inanın hiç zor değil.
Bu bir öncelik ve tercih meselesidir. Beton ve rant merkezli bakan bu iktidarla, insan, çevre ve temel haklar odaklı bakan Saadet Partisi'nin öncelikleri ve tercihleri bu kadar birbirinden farklıdır işte...
'24 Nisan 1915 hakkında cümle kurmak ABD'nin hakkı ve haddi de değildir'
Bugün son olarak 24 Nisan 1915'in yıl dönümünde, birtakım çevreler tarafından ifade edilen gerçeklikten uzak, tarihi hadiseleri günlük siyasetin mezesi yapmaya çalışan hadsiz ve yersiz açıklamalara da değinmek isterim.
Öncelikle tarihi ve hatta bugünü soykırımlarla dolu ABD'nin, bu konuda cümle kurmak haddi de hakkı da değildir. Hakikatleri açıkça çarpıtan Joe Biden'ı şiddetle kınıyoruz...
Önce bir dön, aynada kendine bak; elinden damlayan kanları temizleyebilirsen temizle de öyle konuş derler adama!
ABD ve başta Batı ülkeleri olmak üzere, diğer tüm ülkeler bilmelidir ki; Türkiye'nin bu konuda veremeyeceği hesabı yoktur.
Fakat bu konuda bizi hesaba çekmeye çalışanlar, önce kendi döktükleri kanların ve yerlerinden, yurtlarından ettikleri mazlumların hesabını vermelidir!
'İktidarın sürekli zikzak çizen dış politika anlayışı ülkemize pahalıya mâl oluyor'
Ayrıca içerden birtakım kimselerin de; günlük siyasetin diline kendini kaptırarak, bu konu hakkında gerçeklikten uzak değerlendirmeler ve haksız iddialarda bulunduğunu görüyoruz.
TBMM çatısı altında bunları dile getirenleri de ayrıca kınıyor, kendilerini tarihi yeniden okumaya davet ediyoruz. İktidarı da bu mesele başta olmak üzere, dış politikada ciddiyete davet ediyoruz.
ABD başkanları ile "dostum" ve "küstüm" hitapları arasında sürekli zikzak çizen bir diploması yürüten iktidarın bu tutumu ve Erdoğan'ın sürekli değişen söylemleri ülkemize pahalıya mâl olmaktadır.
İçerde birtakım kimselerin bizleri asla bağlamayacak açıklamaları üzerinden 6'lı masaya ve muhalefet partilerine iftirada bulunan iktidar ve ortağı; öncelikle dış politikada iktidarın yönsüz ve tutarsız politikalarını şahsiyetli bir dış politikayla değiştirmesi gerekir!
Ne tarihi gerçeklerin başka ülkelerin siyasetçileri tarafından çarpıtılmasına; ne de bu konu üzerinden iktidar ve ortaklarının içerde oy devşirme çabasına göz yumamayız.
Kavala sorusu
Bir karar verildi. Kavala'yı cezalandırmaya karar vermiş bu arkadaşlar. Bir ceza hükmü mahkemede bozulmuşsa veya itibar görmemişse bu sefer başka bir suçtan itham etme yoluna gidiyorlar. Bu yanlış. Ben Kavala'yı tanımam, fikirlerini bilmem. Şahsen tanımanın ötesinde hangi fikirleri taşıdığını da merak edip araştırmadım hiç ama usule baktığımız zaman verilen kararların isabetli olmadığı endişesi var. Demin onu söyledim. Bir hakim itiraz ediyor 'Bu karar isabetli bir karar değil' diye. Yüzlerce hukukçu bu kararın yanlış olduğunu ifade ediyor. Arada bir husumet olduğu kanaatindeyim ben. Hangi husumetten dolayı bir insanı dört yıl tutuklu bulunduracaksınız. Sonra 'casusluk' suçu. Bunun ispatı ancak orduda vs. olur. Bir sivil neyin casusluğunu yapacak? Neyi araştırıp da Türkiye'nin stratejik bir konudaki kararını, bilgisini başkalarına aktaracak. Ben bu yaklaşımla bir yanlışlık olduğu kanaatindeyim. Bunu benim söylemem muhalefet partili birisi olarak farklı anlaşabilir ama bu söylediğimi AK Parti'nin içinden birisi söylüyorsa ve o da hemen cezalandırılma yoluna gidiliyorsa burada bir yanlışlık var demektir. İktidar pusulayı şaşırdı. Daha da fazla zulmetme yoluna gidecek. Kendisiyle beraber olan insanlar da yavaş yavaş çözülecekler. Ben olsam o partiden bugün istifa ederdim.