İlahiyat kökenli Araştırmacı Kulat: 28 Şubat'ta dine bakış poizitifti, şimdi Atatürk ve laiklik sigorta görülüyor

İlahiyat kökenli Araştırmacı Kulat: 28 Şubat'ta dine bakış poizitifti, şimdi Atatürk ve laiklik sigorta görülüyor
İlahiyat Fakültesi mezunu MAK Araştırma'nın Yönetim Kurulu Başkanı olan Mehmet Ali Kulat, halktv.com.tr yazarı İsmail Saymaz'a siyasallaşmış dini söylemin ters teptiğini söyledi.

MAK Araştırma'nın Yönetim Kurulu Başkanı olan Mehmet Ali Kulat, toplumda din adına görev yapan ve hareket edenlere karşı olumsuz algının hakim olduğunu belirterek, "Geçmişte dindar olmak oy vermek için pozitif nedendi. Şimdi tercih nedenleri arasında din arkalarda yer alıyor. Siyasallamış dini söylem ters tepiyor" diye konuşuyor. İlahiyat Fakültesi mezunu olan Kulat, "28 Şubat'ta dine bakış pozitifti. Şimdi vatandaş ülkenin sigortası olarak Atatürk ve laikliği görmeye başladı. AK Parti'nin dip tabanı dediğimiz Milli Görüş'te de Atatürk ve laiklik karşılık bulmaya başladı" diyor.

Kulat'ın sorularımı şu şekilde yanıtladı:

Oy verme davranışı ile inanç arasındaki etkileşim bugün ne durumda?

İnsanlar dindar olmasalar bile din adamlarına karşı naiftir. Geçmişte bir araştırmada insanlara şu soruldu: "Çocuğunuzu komşunuza emanet etmek zorunda kalsanız kimlere emanet edersiniz?" İnsanlar "Din görevlisi" yanıtını büyük farkla söylemiş. Yani imama ve müezzine. Şimdi aynı soruyu sorduğumuzda din görevlileri en az tercih ediliyor.

Neden?

Son yıllarda din görevlileri ya da din adına bir şeyler yapanların oluşturduğu negatif algıdan ötürü. Ensar Vakfı ile ilgili iddialar, Diyanet'in çok politize olması, dini grupların, mesela FETÖ'nün dine bakışta oluşturduğu tahribat üst üste konduğunda böyle bir fotoğraf oluşturuyor.

Toplum dindar ile dinci kavramını ayırıyor. Dinci kavramında dini istismar edenleri okuyor. Dindar dediğinde babası, amcası, dayısı ve dedesi geliyor aklına. Ondan rahatsız değil. Ama işine geldiği yerde din kavramını öne çıkaran, pratikte yaptığı şeyler dinle ve ahlakla uyuşmayan insanlardan rahatsız. 28 Şubat'ta dine bakış pozitifti. Şimdi onun yerine ülkenin sigortası gibi Atatürk ve laikliği görmeye başladı. Bu her partinin tabanı için geçerli. AK Parti'nin dip tabanı dediğimiz Milli Görüş tabanında da Atatürk ve laiklik karşılık bulmaya başladı.

Sebebi nedir?

Adalet kavramında ciddi tahribat yaşanıyor.

Seçmen "Kime oy vermezsiniz?" diye sorulunca dini kimliği belirtiyor mu?

Geçmişte dindar olmak oy vermek için pozitif nedendi. Tek başına değil ama... Kişi dindarsa ya da dinle ilgili özellikler taşıyorsa bu tercih nedeniydi. Şimdi tercih nedenleri arasında din arkalarda bir yerde yer alıyor.

Seçmende siyasallaşmış dini söylem ters tepiyor mu?

Hem ters tepiyor, hem de vatandaş "Bana dini söylemle gelme" diyor. Daha evrensel kavramları önemsiyor. Gerçi o kavramların dini karşılığı var ama bunların din referanslı kullanılmasını istemiyor. "Adalet, özgürlük ve insan hakları gibi kavramlarla gel" diyor. Evrensel normları öne çıkarmanı istiyor.

Dindar cumhurbaşkanı istiyor mu?

Dini değerleriyle savaşan cumhurbaşkanı olmasın istiyor. Bunun ötesinde dindarlık üzerine özel bir talebi yok.

Bu Türk siyasetinde bir kırılma değil mi?

Evet, öyle.

Ve bu, AK Parti döneminde oluyor.

Evet, maalesef öyle. Bizi hayretlerde bırakan, AK Parti döneminde olması. 28 Şubat sürecinde bunun tam tersinin olduğunu gördük. Şu an 28 Şubat'ın tam tersi hava yaşanıyor. Dün (Önceki gün) Gelecek Partisi'nin Kayseri'deki programına uğradım. Kısa bir süre önce Akşener ile bazı illere gittik. Vatandaş ciddi şekilde arayışta. Bu oya yansır mı, ne düzeyde yansır... Anketlerde kırılmayı görüyoruz ama kırılmanın üstünde bir şey var. Bu bana çok fazla 3 Kasım 2002 seçimlerini hatırlatıyor. Rakamsal olarak onu bulur demiyorum ama gerçekten çok ciddi şekilde yeni arayışta vatandaş. Eleştirel dili kullanmaktan rahatsız olmuyor. Çok ağır ifadeler kullanıyorlar. Gidecek kişilerle ilgili herşey var içerisinde, gelecek kişilerle ilgili zihin karışıklığı aşılabilmiş değil.

Bu vaziyeti bir ilahiyatçı olarak nasıl karşılıyorsunuz?

Üzülerek karşılıyorum. Çünkü ben bunun dini hayat noktasında ciddi erozyona neden olduğu kanaatindeyim. Bu hepimizi meşgul edecek. Çünkü din ile ahlak arasında bir ilgi var. Mutlak bir ilgi değil bu. "Dindar olmayan ahlaksızdır" anlamında söylemiyorum. Dinimizle ahlaki kavramlarımız arasında yakın ilişki var. Ben oralarda da erozyon olduğunu söylüyorum.