Gökmen Karadağ: Bu çok açık bir provokasyon ve saldırıydı

Halk TV'nin dün Marmaris İçmeler'de gerçekleşen moderatörü olduğu 'Açıkça' programına yönelik baskına dair değerlendirme yapan Gökmen Karadağ, "Bu çok açık bir provokasyon ve saldırıydı" dedi.

Halk TV'de yayınlanan Gökmen Karadağ ile Açıkça programının dün akşamki yayını yangının şiddetli yaşandığı Muğla İçmeler'de gerçekleşiyordu. Canlı yayın sırasında yayına girmeye çalışan kişiler yayının kesilmesini isteyerek ’yanlış şeyler konuşulduğunda engelleriz’’ diyerek yayın ekibine saldırıda bulundu.

Karadağ, o anlara ilişkin, "En tabir caiz adlandırmayla bir canlı yayının basıldığı yerdeyiz. Biz habercilik yapıyoruz. Pek çok habercinin yapması gerektiği gibi ama ne yazık ki Türkiye'nin gelinen medya ve siyasal ortamında pek çok yerde yapılamayan özgür bir habercilik yapıyoruz. Dün akşam da yapılan buydu. Uzun süren bir canlı yayın gerçekleştirdik ve yayın sorunsuz bir şekilde uzun süre devam etti. 00.30'da kelimenin tam anlamıyla canlı yayının basılması, bir saldırı gerçekleşti. 

Bu akşamki yayın nöbeti sevgili Özlem Gürses de olacak. Dün akşam yaşananlar pek çok şeye işaret ediyor" dedi. 

'Eski bir savcı olarak yaşadıklarımızı değerlendireceğim'

Dünkü programda konuk olan hukukçu Salim Şen ise, "Yaşanan olaylardan sonra bir yorumcu değil eski bir savcı olarak yaşadıklarımızı değerlendireceğim" dedi.

Şen şöyle konuştu:

"Gece saat yarım sıralarında hemen arkamızda beş kişinin son derece provokatif bir şekilde canlı yayına girerek Gökmen Karadağ'ın bulunduğu kürsüye doğru yürüdüklerini gördüm. Sırtımdan doğru geliyorlardı dönüp baktığımda 'Bu yayını bu şekilde yapamazsınız, burada yanlış şeyler söylüyorsunuz. İzin vermeyeceğiz. Biz de konuşacağız' şeklinde tacizkar, yayını kesmeye yönelik bir saldırıda bulundular. Tam da söylediğiniz gibi bir canlı yayının basılma hadiseydi bu. 

En son 15 Temmuz gecesi bir canlı yayın basılmıştı teröristlerce. Bunun da ondan bir farkı yoktu. Orada nasıl illegal bir amaç için canlı yayın basılmışsa dün de burada demokrasiye, düşünce özgürlüğüne, siyaset yapma hakkında ve halkı bilgilendirme özgürlüğüne yapılmış bir terörist saldırıydı. Sıradan bir adli vaka değildi.

Araya gidildi. Arada bu ısrarlı taleplerine devam ettiler. Bu şekilde bir yayın olamayacağını, bizim yanlış veya yalan şeyler söylediğimizi ısrarla tekrarlayarak bir kaos ortamı yarattılar. Gökmen Karadağ da son derece soğukkanlı bir şekilde, bir kriz nasıl yönetilir mükemmel bir örneği sergiledi. 

Sonra biz kendilerini yayın alanının dışına çıkartmaya çalıştığımızda saldırgan tavırları bu sefer fiziki saldırıya dönüştü. Kameraman arkadaşlarımıza, teknik ekibe, yayın ekibine saldırıya başladılar. Fiziki saldırıya kameraman arkadaşımız maruz kaldı.

Saldırganlardan birisi, bir çöp kutusuna koşarak bir soda şişesini alıp hepimizin üzerine doğru koşmaya başladı. Duvarda şişeyi kırıp, saldırma düşüncesi ile hareket etti. Ancak şişeyi çabalamasına rağmen kıramadı. Fırlatarak, hepimizin üzerine şişeyi attı. Daha sonra ısrarlı taleplerimizin üzerine bir araca binerek uzaklaştılar.

Son derece organize, planlı, örgütlü ve bir yerlerden mutlaka talimat alınarak gerçekleştirilmiş bir eylemdi. Bu saldırıyı gerçekleştirdiler. 

Buradan ayrıldıktan sonra 10 dakika sonra yakalandıkları bilgisi geldi. Biliyoruz ki saldırganlardan 4 tanesi serbest bırakıldı. 1 tanesi savcılığa sevk edildi. 

Karadağ şöyle devam etti:

"Son zamanlarda hem siyasetçilere hem gazetecilere yönelik sokak saldırıları diye tabir ettiğimiz saldırıların yoğunlaştı bir dönemden geçtik. O saldırıları yorumlarken ısrarla vurguladığımız kısım buydu. Bu münferit, sıradan bir vaka olarak ele alınırsa bu saldırıların devamının gelmesi önlemeyecektir. 

Nihayetinde ben yayının moderatörüydüm. Bu 5 kişi, yayın alanına girmeye kalkınca ben acaba sivil güvenlik görevlisi ziyareti mi, ciddi bir riskle ilgili durum mu iletmek istiyorlar diye düşündüm. Durdurmaya çalıştım fakat bu etkili olmadı. Onun üzerine yayını keselim dedim. 

'Ne söylemek istiyorsanız not ediyorum birazdan canlı yayında açıklayacağım ama sizi canlı yayına alamam' dedim. 'Bizim konuşmaya hakkımız yok mu?' dediler. 'Öyle kafanıza göre giremezsiniz' dedim. 

Çok kısa bir süre sonra Sertan bey, 'Tamam söyleyeyim' dedim. O an, arkadakilerin bir dürtüklemesi oldu onlara karşı. Meselenin böyle hallolmasını istemediler. 'Hayır olmaz. Biz katılmazsak canlı yayını yaptırmayız' dediler. Buradan çıkmanız gerekiyor dedim ancak bunların hiçbiri sonuç vermedi.

Bu çok açık bir provokasyon ve saldırıydı. Bu Türkiye'de bir cüret gerektiren husus olması gerekiyor."