Gazetecilerden Halk TV'ye iktidar cenderesine tepki

Gazetecilerden Halk TV'ye iktidar cenderesine tepki
Gazeteciler, Halk TV'ye iktidarın baskılarıyla birlikte giderek şiddetini artıran RTÜK cezalarına tepki gösterdi.

RTÜK, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun konuk olduğu Sözüm Var programına, Kaftancıoğlu'nun sözleri nedeniyle 5 program yayın durdurma ve Halk TV'ye yüzde 5 idari para cezası kesti.

RTÜK'ün kestiği cezaya ise tepki yağdı. RTÜK hakkında, iktidarın 'sansür organı' diyen gazeteciler; özgür basına yönelik baskılara da tepki gösterdi.

Halk TV'ye konuk olarak cezayı değerlendiren İlhan Taşçı, Barış Yarkadaş, Levent Gültekin, Kadri Gürsel, Özlem Gürses ve Faruk Bildirici'nin ortak mesajı ise gazetecilerin bu baskılar karşısında susmayacağı oldu.

Gazetecilerin değerlendirmeleri şöyle:

İlhan Taşçı: Hikâye, mavi-kırmızı mürekkep meselesidir

RTÜK üyesi İlhan Taşçı, iktidarın "Rejim değişecek" söylemine çok takıldığını belirterek "Türkiye Cumhuriyeti’nin 2018 yılında rejimi değişmiştir. Bir referandum yapılmış ve rejimi değişmiştir. Şimdi kimse bunun için çıkıp farklı bir değerlendirmede bulunabilir mi?" ifadelerini kullandı.

Taşçı şöyle konuştu:

Gazeteci kökenli biri olarak bireysel olarak ben bu durumdan oldukça sıkıldım. Basın özgürlüğüne bu kadar müdahale edildiği bir dönemi ilk kez yaşıyorum. Anlaşılan o ki biz ne kadar sıkılmış olsak ki bizim görevimizi sürdürmek boynumuzun borcu.

Bu cezaların her hafta her hafta verilmesi hukukun artık hiçe sayıldığının bir göstergesidir. Baktığınız zaman bütün bu kıyamet Canan Kaftancıoğlu’nun bir cümlesinden çıkıyor. Söylediği şey şu: İktidarın gittiğini artık görüyorum. Bir muhalefet partisinin il başkanı veya üyesi hiç fark etmez, iktidarın gitmesini temenni etmesinden daha doğal ne olabilir? Bu partinin varlık sebebi bu.

Şu cümleye çok takıldıklarını görüyorum: Rejim değişecek. Şunu söylemek gerekir, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2018 yılında rejimi değişmiştir. Bir referandum yapılmış ve rejimi değişmiştir. Şimdi kimse bunun için çıkıp farklı bir değerlendirmede bulunabilir mi? Hayır. Ama şunu göz ardı etmemek gerekiyor bu rejimi 2018 yılında değiştirenler bile adına her ne derseniz bunun aksaklıkları olduğunu kabul ediyorlar.

Bunu AKP’liler de kabul ediyor ve bunun tartışmalarını yapıyorlar. Yani parlamenter sistemi terk edip yeni bir sistem inşa etmiş olanların bile rahatsız olduğu bir yapıdan bir ana muhalefet partisinin il başkanının rahatsız olmasından kim neden rahatsız olur bunu anlamış değilim.

RTÜK’ün işi niyet okumak olamaz. Biz anayasal bir üst kuruluz. Böylesi bir durumda RTÜK artık işi gücü bırakmış, Saray’dan gelen bir değerlendirmeyi emir kabul ederek, mevcut iktidara eleştiri getiren, eleştiri getirenlere ekranında yer veren yayınlara savaş açmış durumdadır. Ama şu unutulmamalıdır; hikaye mavi kırmızı mürekkep meselesidir. Kimseyi susturamazsınız. 

Levent Gültekin: RTÜK sansürün merkezi olarak kullanılıyor

Sözüm Var programının programcılarından biri olan Gazeteci Levent Gültekin ise RTÜK'ün sansür merkezi olarak kullanıldığını söyleyerek "RTÜK’ün Gestapo şefi gibi davranma yetkisi yok. Anayasal yetkisi, görevi ne ise ona göre davranmalı" ifadelerini kullandı.

Gültekin şöyle konuştu:

Kamuoyunda biliyorsunuz bir tartışma başladı. CHP tarafından bir darbe çağrısı yapılıyor diye. Bu konuşmada böyle bir şey yok. Biz gazeteci olarak diyelim ki böyle bir şey var biz nasıl bundan sorumlu olabiliriz? 

Biz yorumlarımızı yaptık. Geldiğimiz durum korkunç. Bugün sabah kalktık da bu duruma gelmedik. Son yıllarda adım adım geldiğimiz nokta burası. Türkiye’de aklınca tek adam rejimi kurmaya çalışan birileri var. Bunu yaparken de medya üzerinde bir baskı oluşturuyor. RTÜK’ü de sansürün merkezi olarak kullanıyor. 

Çıkıp desinler ki “Bundan sonra iktidar eleştirilemez”. Biz de buna göre hareket edelim. En azından Türkiye’de bağımsız yargı, bağımsız medya var yalanlarından kurtulmuş oluruz. Bir taraftan Diyanet tarafından laikliği ortadan kaldırıyor. Bir taraftan RTÜK eliyle medyayı ortadan kaldırıyor. Ama demokrasi pazarlamaya kalkıyorlar. Kabul edilebilir bir tarafı yok. Buna bütün toplumun sesini yükseltmesi lazım. RTÜK eliyle herkesi susturmaya çalışıyorlar. RTÜK’ün Gestapo şefi gibi davranma yetkisi yok. Anayasal yetkisi, görevi ne ise ona göre davranmalı. Buna başta muhalefet olmak üzere tüm toplumun ses çıkarması gerekiyor. 

İçeride yatan gazeteciler var. Tele1, Fox TV gibi birçok medya adresi bunlara maruz kalıyor. Bu şekilde bir yere varamazlar. Dünya tarihinde baskının bir düşünceyi ortadan kaldırdığının örneği yoktur. Burada sussak başka yerde konuşmaya devam edeceğiz. Hiçbir yol bulamazsak duvarlara yazacağız. Ama konuşacağız. 

Umuyorum ki RTÜK bu yanlışın farkına varır. Pek ihtimal vermiyorum çünkü RTÜK iktidarın kuklası olmuştur.

Faruk Bildirici: RTÜK, iktidarı alkışlamayan kurumları hedef alıyor

Eski RTÜK üyesi ve Gazeteci Faruk Bildirici ise RTÜK'ün iktidarı alkışlamayan kurumları hedef aldığını ve düşünceye ceza kestiğini belirterek, Halk TV'ye verilen cezanın diğer TV kanallarına gösterilen bir sopa olduğunu ifade etti.

Bildirici şöyle konuştu:

RTÜK artık evrensel yayıncılık kurallarını, yasaları, medya özgürlüğünü bir yana bıraktı; başlı başına bir baskı aracı haline geldi. Artık iktidarı alkışlamayan bir kurumu hedef alıyor, düşünceye de ceza veriyorlar. Halk TV’ye verilen bu ceza aynı zamanda diğer bağımsız ve eleştirel TV kanallarına gösterilen sopadır.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın virüs benzetmesinden sonra RTÜK yöneticilerinin daha gözükara davranacakları belliydi.

Bildirici, Halk TV'ye yaptığı açıklamanın ardından Twitter üzerinden bir de açıklamada bulundu. Bildirici açıklamasında "RTÜK için artık televizyonlar ikiye ayrılıyor: 1- Asla ceza verilmeyip korunup kollanacaklar 2- Sürekli bahane aranıp, olur olmaz ceza verip baskı altına alınacaklar..." ifadelerini kullandı.

Kadri Gürsel: Ekonomik krizin derinleştiği ortamda eleştirinin önünü kapatmak istiyorlar

Gazeteci Kadri Gürsel ise, bu cezayla birlikte RTÜK'ün bir sansür organı olarak faaliyet gösterdiğini belirterek, "RTÜK, Kaftancıoğlu'nun sözlerini "Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek" olarak değerlendirmekle kendine bir 'yargısal işlev' atfediyor." ifadelerini kullandı.

Gürsel şöyle konuştu:

RTÜK, Sözüm Var programına 5 program durdurma cezası vererek, bir sansür organı olarak faaliyet gösterdiğini alenileştirmiştir.

RTÜK, Kaftancıoğlu'nun sözlerini "Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek" olarak değerlendirmekle kendine bir 'yargısal işlev' atfediyor.

Kutuplaştırmayı derinleştirmek ve tabanlarındaki erimeyi durdurmanın telaşındalar. Kaftancıoğlu'na takmış durumdalar. 31 Mart ve 23 Haziran yenilgilerini hazmedemediler.

Ekonomik krizin derinleştiği ortamda; dikkatleri başka yöne çekmek, eleştirinin önünü kapatmak istiyorlar. Medya özgürlüğünden geriye kalan kırıntılara dahi tahammül edemiyorlar.

Murat Sabuncu: Ne darbe çağrısı ne darbe iması

Sözüm Var'ın programcılarından Gazeteci Murat Sabuncu ise; Kaftancıoğlu'nun sözlerinde ne darbe iması ne de darbe çağrısı olduğunu belirterek, "Demokrasi olmayan ülkelerde gazeteciler haber oluyorlar" diye konuştu.

Sabuncu'nun ifadeleri şöyle:

Demokrasilerde gazeteciler haber yaparlar, demokrasi olmayan ülkelerde ise gazeteciler haber oluyorlar. Canan Kaftancıoğlu ne darbe çağrısı yaptı, ne ima etti. Hala cezaevinde gazeteci meslektaşlarımız varken bizim demokrasiyi savunmaya sözümüz var.

Özlem Gürses: Darbe arıyorlarsa eğer; bu yapılan Türkiye'deki gazeteciliğe darbedir!

Gazeteci Özlem Gürses, darbe tartışmalarının altında yapılan bu uygulamaların Türkiye'deki gazeteciliğe darbe olduğunu belirterek "Gerçek tüm boyutlarıyla ekrana yansıdığında, bu iktidar için sorun oluyor." ifadelerini kullandı.

Gürses, şöyle konuştu:

Darbe arıyorlarsa eğer; bu yapılan Türkiye'deki gazeteciliğe darbedir! RTÜK bu kararla, tüm medyayı parti devletinin, tek adamın sesi hâline getirmek istiyor. Gerçek tüm boyutlarıyla ekrana yansıdığında, bu iktidar için sorun oluyor.

RTÜK bu kararlarla aslında lisans iptaline gitmek istiyor. Yasasında böyle bir madde var. Bu basbayağı planlı, düşünülmüş, kararlaştırılmış bir süreç.

Sabahtan akşama kadar ne kadar cinsel istismarcı sapık varsa onları dinlemeye mecbur bırakanlar ellerini kollarını sallayarak geziyorlar.

Bu yüzde 5 para cezası küçük bir şey zannediliyorsa, bizim için ne kadar büyük bir ceza olduğunun farkına varılsın.

Barış Yarkadaş: Kaftancıoğlu, aklına darbe gelecek en son kişi bile değil

Gazeteci Barış Yarkadaş, RTÜK kararının bir utanç kararı olduğunu belirterek; muhalif medya üzerinde artan baskıların son aylarda hızla yükselen izlenme oranları olduğunu ifade etti. Kaftancıoğlu'nun, darbe imasından öte aklına darbe bile gelecek birisi olmadığını söyleyen Yarkadaş, "Ben bu kararı duyunca şaşırmadım ama utandım" ifadelerini kullandı.

Yarkadaş şöyle konuştu:

O programı ben de doğal olarak canlı yayında izledim. Kaftancıoğlu, bir siyasetçinin yapması gereken şeyi yaptı ve söylemesi gerekenleri söyledi. "Bu iktidar gidecek" dedi. Orada gidecek derken Kaftancıoğlu, uzaktan bağlanmasından dolayı sarf ettiği o sözü darbe imasına çevirdiler.

Bir hükümet ya erken seçimle gider ya normal seçimle gider ya da içinde bulunduğu ittifak dağılır. Anayasal bir partinin il başkanı, bir iktidarın gideceğini başka nasıl düşünür?

Bu sözleri alıp bir darbe paranoyası yaratıp hem kendi tabanını bir arada tutmaya, korkuyla yönetmeye hem antidemokratik uygulamalara akıllarınca zemin yaratmaya hem de en önemlisi ekonomideki çöküntüyü ve 5 maskeyi bile dağıtamamalarını örtmeye çalışıyorlar.

Ben bu kararı duyunca şaşırmadım ama utandım! Canan Kaftancıoğlu, bırakın darbe iması yapmayı aklına Türkiye'de darbe gelecek en son kişi bile değil.

Bize açık açık deyin ki "Arkadaş biz dolarıo 7,24'e çıkarttık, 5 maske dağıtmayı beceremedik. Bunlar konuşulmasın, ekonominin çöktüğü görülmesin, yurttaşlar kendi sorunlarını artık bu ekranlarda duyuramasın diye biz Halk TV'nin boğazını sıkmaya karar verdik" deyin.

Ayşenur Arslan'a verilen ceza da bir utanç cezası. Anayasanın 90'ıncı maddesine göre zaten milletvekilleri söyledikleri sözlerden dolayı yargılanamaz. Bırakın Ahmet Şık'ın söylediklerinden RTÜK'e ceza verdirmeyi, bu konuda soruşturma bile açılamaz.

AKP Türkiye'yi öyle bir hâle getirdi ki, kürsü dokunulmazlığı denilen söz hakkının kutsallığı bile artık ayaklar altına alındı. Bu kararı alan AKP'liler ve destek veren MHP'liler bir dönüp 28 Şubat dönemine baksınlar. Bu süreçte bile kimsenin aklına bir televizyonu kapatmak gelmedi. Ayıptır, insanlar ne olup bittiğini konuşmayacak mı? Herkes Beyaz TV, A Haber, Kanal 24 izlemek zorunda mı? Halk, kendi televizyonunu Halk TV'yi izlemek istiyor. 

Ben onların korkularını anlıyorum, Halk TV'ye kesilen cezaların nedenini biliyorum. Son 3 aydır, 4 aydır hem Halk TV'nin hem Tele 1'in hem FOX TV'nin hem de KRT'nin izlenme oranlarında inanılmaz bir yükseliş var. Çünkü insanlar artık iktidardan umudunu kestiler. 

Erol Önderoğlu: Darbe iması çıkarabilmek için hayli yaratıcı olmak gerekir

Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da RTÜK'e tepki gösterenler arasındaydı. Önderoğlu, basın özgürlüğünün demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu ifade ederek, Kaftancıoğlu'nun sözlerinden de darbe iması çıkarabilmek için hayli yaratıcı olmak gerektiğini dile getirdi.

Önderoğlu şöyle konuştu:

Demokrasinin olmazsa olmaz bir yönü de aslında kamuoyunun ahengini yansıtan gazetecilerin yayına çıkmasıdır. Medya çoğulculuğu yoksa zaten bir toplumda kamuoyu haber alamıyor demektir. Şeffaflık yoktur. 

Son yıllarda RTÜK’e ziyaretlerde bulunduk, çeşitli girişimlerde bulunduk. Bu sistemin şeffaf bir şekilde işlemesi, eleştiri hakkının korunması için.

Fakat çok umutlu ayrılmadığımız gibi baskının da giderek ağırlık kazandığı bir dönem oldu. Dolayısıyla son yıllarda gazetecilere yönelik baskının çok fazla basın kartı, RTÜK etrafında  ve ilan cezası verme biçiminde yeni stiller üzerinden geliştiğini görüyoruz.

Oysa ki Türkiye bir zamanlar Avrupa Birliği müzakere sürecinde yer alan bir ülkeydi. Orada çokça yargı baskısı özelinde tartışmalar yürürdü. Ama bu son yıllarda özellikle de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi altında medya sektörünü düzenlemek durumunda olan birçok kurumun bu sistem altında tek elde toplanması üzerine büyük bir soruna yol açtığını görüyoruz. Dolayısıyla ideolojik işlemlerin kurumları ele geçirdiğini görüyoruz.

Şahsen darbeyi akla getirecek herhangi bir söz ben fark etmedim. Böyle bir sonuç çıkarabilmek için de bir hayli yaratıcı olmak gerektiğini düşünüyorum.

Mustafa Hoş: Tarihte, medyayı susturanlar kendi sonlarını hızlandırmışlardır

Gazeteci Mustafa Hoş, yapılan baskının muhalif bir yayını değil, medyanın kendisini susturma operasyonu olduğunu belirterek; tarihte, medyayı susturmaya çalışanların kendi sonlarını hızlandırdığını ifade etti.

Hoş şöyle konuştu:

Bu muhalif bir yayını susturma girişimi değil, bu medyayı susturma operasyonu. Bunun adı sansürdür, ondan da öte Halk TV'yi otosansüre zorlama çabasıdır. Ellerinde ne kadar güç varsa, bütün güçleriyle saldırıya geçmiş durumdalar Tarihte çok örneği var; medya ne kadar çok susturulduysa, susturanlar kendi sonlarını hızlandırmışlardır.

Gürkan Hacır: Topyekûn medyanın sesini kesmeye çalışıyorlar

Gürkan Hacır, Halk TV'nin halkın nefes alma borusu olduğunu dile getirerek; yapılanın tüm medyanın sesini kesme girişimi olduğunu ifade etti.

Hacır şöyle konuştu:

Halk TV yaklaşık 10 yıldır Türkiye'de muhalefetin sesi olmuş bir kanaldır. Halkın nefes alma borusudur Halk TV. Türkiye'de halk her koşulda sesini duyurmayı başarmıştır.

Şimdi, eften püften gerekçelerle cezalandırmaya çalışmak halkın haber alma hakkına doğrudan bir müdahaledir.

Biz öyle kanallar gördük ki, Cumhuriyet gazetesine gidelim bir el bombası atalım diyen gazeteci kılıklıları gördük. Ona ne yaptı RTÜK?

Gün tartışma günü değildir. Artık topyekûn olarak medyanın sesini kesmeye çalışıyorlar. Halk TV seyircilerien sesleniyorum; Halk TV'yi 24 saat açık tutun.

Etiketler :