"Faillerin aramızda olma sebebi Erdoğan ile Bahçeli"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Muğla’da katıldığı il başkanları toplantısında, kadın ve çocuk cinayetlerine ilişkin konuştu.
Özel konuşmasında, “Şimdi çıkmış diyorlar ki ‘Cezasızlık kültürünün egemen olmasına izin veremeyiz.’ Bu cezasızlık kültürünü kim çıkardı? Bu varsa, bu kültürün iki müsebbibi var. Bunlardan birisi savcı gibi talep eden Sayın Bahçeli. Her türden kriminal tipi görüyor, af talep ediyor. İkincisi de Bahçeli'nin talebini uygun görüp talimatı veren Erdoğan. Bugün cezasızlık kültürünün faili Bahçeli ile Erdoğan'dır. Tüm faillerin aramızda dolaşmasının sebebi Bahçeli ile Erdoğan'ın yarattıkları cezasızlık kültürüdür” dedi. Özel, erken seçim ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayıyla ilgili de “‘CHP'nin adayı kim?’ CHP’nin adayı, aslan gibi bir CHP’li. Peki AK Parti'nin adayı kim? Madem ki erken seçimden kaçıyorsunuz, AK Parti kimi çıkaracak bizim karşımıza? ‘Tayyip Erdoğan’ diyorlarsa son tarih Kasım 2025. Erken seçimden kaçıyorlarsa o zaman bir isim söylesinler de duyalım bakalım” ifadelerine yer verdi.
CHP’nin 81 il başkanları bugün Muğla’da düzenlenen toplantıda bir araya geldi. Toplantıya CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katıldı.
Ensar Aytekin: “Örgütümüz iktidara olan umudunu büyüten bir örgüt haline gelmiştir”
Yurt İçi ve Yurt Dışı Örgütlenmelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ensar Aytekin, toplantının açış konuşmasını yaptı. Aytekin, şunları söyledi:
“Sayın Genel Başkanım, sizin de katılımınızla Ankara’da, Genel Merkezimizde çokça il başkanları toplantısı yaptık. Ankara dışında ilkini İstanbul’da ikincisini bu hafta sonu Muğla’da gerçekleştiriyoruz. Cuma gününden bu yana 81 il başkanımızla, genel başkan yardımcılarımızla birlikte Muğla’dayız. Kısmen Muğlalı olduk. Sebebi şudur: Muğla İl Başkanımızın başkanlığında, ilçe başkanımız ve değerli Büyükşehir Belediye Başkanımız son derece dikkatli, disiplinli, özenli, iktidara koşan bir partiye yakışır bir ev sahipliğiyle bize eşlik ettiler. Örgütümüz 31 Mart seçim başarısından bu yana her geçen gün motivasyonunu artıran, iktidara olan umudunu büyüten bir örgüt haline gelmiştir. Toplantının başarılı geçeceğine olan inancım tamdır.”
Özgür Özel: “CHP artık sahillerin, kıyıların değil; yedi bölgenin, 81 ilin birinci partisidir”
CHP Lideri Özel’in burada yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle:
“81 il başkanımız, bugün üçüncü günü olan bir kampta, bir iktidar hazırlık toplantısında. İl başkanları toplantılarını düzenli aralıklarla, hatta sıkça yapıyoruz. Önümüzdeki dönemlerde farklı coğrafyalarda, farklı illerde, yedi bölgede bu toplantılarımızı gerçekleştireceğiz ve Türkiye’ye yedi bölgeden sesimizi duyuracağız. Bundan iki gün önce Çanakkale’deydim. 21 il belediye başkanımızın toplantısındaydık. O toplantının açış konuşmasında da ifade ettim: Bir zamanlar CHP’yi kıyılara sıkışmakla, sadece sahil şeridinin partisi olmakla, Sivas’ın doğusuna geçememekle suçlayanlar kendilerine övünç dolu bir coğrafi alan tanımlıyorlardı. CHP, yedi bölgede il belediye başkanı olan tek parti. CHP, artık sahillerin, kıyıların değil; yedi bölgenin, 81 ilin, 973 ilçenin birinci partisidir. Şu anda 413 belediyemizle Türkiye’ye hizmet ediyoruz.”
"Bir parti iktidar olacaksa önce örgütü inanacak”
CHP’nin 5 Kasım’da yapılan kurultayını hatırlatan Özel, şöyle devam etti:
“Biz kurultay salonuna belki ortadan bölünmüş bir şekilde girdik ama hep birlikte çıktık. O günden bugüne kadar da ne bizden size ne sizden bize bu konuya halel getirecek hiçbir olay olmadı. Ben hem il başkanlarımdan hem ilçe başkanlarımdan, bütün örgütümden bu konuda razıyım. Bir parti iktidar olacaksa önce örgütü inanacak.”
"En doğru adayı belirleriz ve Türkiye'yi içinde bulunduğu sıkıntılardan biz kurtarırız”
Kasım 2025 için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı erken seçim çağrısına değinen Özel, şunlar söyledi:
“O konuda hiçbir şey duymuyoruz. Sürekli beş yıllık seçimsiz bir dönem söylemleri duyuyoruz ki zaten bir buçuk yılı geçti. Diyecekse üç buçuk yıllık demesi lazım. Ve o konuda hep şu beklentiyi görüyoruz: ‘CHP aday tartışmalarına girsin.’ Örneğin Sayın Erdoğan, seneye kasımda erken seçime ‘varım’ demiyorsa ondan sonra bir daha erken seçim yapamayacak demektir. Ve YSK'nın kararına göre bile bu ikinci dönemi ve eğer bu dönemde 360 kişi oy vermeyecekse seçim öne alınamayacak ve aday olamayacak demektir. O zaman madem ki erken seçimden kaçıyor, bir adaya ihtiyacı var demektir.
Millet, CHP’nin pek çok adayı olabileceğini -ön plandaki başarılı büyükşehir belediye başkanları başta olmak üzere- birçok ifadeler kullanılıyor. Biz Ekrem Başkanımız ile Mansur Başkanımız ile övünç duyuyoruz. Ama ikisinin de ortak ifadesi şu: ‘Bu bir tuzak. Bizi erkenden bir aday tartışmasına çekmek. Türkiye'nin gündemini örtmek ve kendi içlerindeki çatlakları, çaresizlikleri gizlemek istiyorlar. Bizim bir aday sorunumuz yok.’ Günü gelince, sadece Genel Başkan, parti meclisi, milletvekili grubu değil; bütün üyelerimizle, belki onu da aşan bir şekilde oturur adayın kim olacağına hep birlikte karar veririz, en doğru adayı belirleriz ve Türkiye'yi içinde bulunduğu sıkıntılardan biz kurtarırız. Bu konuda biz kendimize de birbirimize de güveniyoruz.
"Peki, AK Parti'nin adayı kim”
Peki, AK Parti'nin adayı kim? Erdoğan kaçıyorsa, gelecek sene ekimde, kasımda gelip de belirleyeceğimiz ve seçimi kazanacak, arkasında hep beraber duracağımız adayımızın karşısına geçemiyorsa, ‘Ben hazırım, iddialıyım, varım. Hadi bakalım CHP’ diyemiyorsa ona bir aday lazım. Kimi yapacak? Damadı mı yapacak? Öyle bir beklenti var. Ali Yerlikaya olmaz mı? Süleyman Soylu ile Ali Yerlikaya arasındaki çelişkiler, birbirinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmelerinden mi korkuyor? O zaman bir başka aday mı mümkün? Bir bunu duysun Türkiye'ye bakalım. Bugüne kadar bütün televizyonlar konuşuyor: ‘CHP'nin adayı kim?’ CHP’nin adayı, aslan gibi bir CHP’li. Peki AK Parti'nin adayı kim? Madem ki erken seçimden kaçıyorsunuz, AK Parti kimi çıkaracak bizim karşımıza? Bu yirmi iki yıllık -o zaman için yirmi dört yıllık- enkazın altına kimi sokup da Türkiye'ye yaşattıkları bu zorlukların bütün sorumluluğunu kime yükleyip de bizimle yarışacaklar? Biz esas onu merak ediyoruz. Değerli gazetecilere, değerli siyaset insanlarına da CHP’nin adayını bulmak kolay. CHP birinci parti. Böyle partinin aday sorunu olmaz.
"Adayımız ‘Tayyip Erdoğan’ diyorlarsa son tarih Kasım 2025. Erken seçimden kaçıyorlarsa o zaman bir isim söylesinler”
Ama uzun süreli iktidardan sonra milletin gözünden düşmüş, gönlünden düşmüş, son yerel seçimlerde ikinci sıraya düşmüş, Türkiye'nin önemli büyük şehirlerinin herhangi birini CHP'den alamamış ama pek çoğunu CHP’ye vermiş. 21 il belediyesini, 413 toplam belediyeyi CHP’nin aldığı seçimin malumuna aday bulmak biraz daha zor olacak arkadaşlar. O yüzden ilinizde size ‘Adayınız kim’ diye soran olursa ‘Aday belli olana kadar hepimiz adayız. Hepimiz aday gibi çalışıyoruz. Bir CHP’li aday olacak. Seçimleri birinci parti olarak kazanacağız ve Cumhurbaşkanı'nı da biz seçeceğiz’ diyebilirsiniz. Aday sadece CHP'lilerin değil, Türkiye İttifakı’nın adayı olacak yine. Peki, ‘Bu hale düşürdünüz ülkeyi. Sizin adayınız kim’ diye sorun. Bakalım bir cevap verebiliyorlar mı? ‘Tayyip Erdoğan’ diyorlarsa son tarih Kasım 2025. Erken seçimden kaçıyorlarsa o zaman bir isim söylesinler de duyalım bakalım.
"CHP Genel Merkezi son derece etkin ancak tasarruflu bir bütçe yönetimi yapıyor”
Kurultayda örgütümüzün yaşadığı ekonomik sıkıntıları, sizlerin yaşadığı zorlukları bildiğimizi, tasarruf edeceğimizi ama örgütümüzün emeğinin boşa gitmemesi için hak ettiği maddi desteği sağlayacağımızı söylemiştik. Bir olan örgüt ödenekleri önce iki katına, üç katına, üç buçuk katına çıktı. Minimum ödenek eskinin belki on katına çıktı. Ve söz verdiğimiz yolun tam yarısına geldik. Ve göreceksiniz bir sonraki kurultayımız toplandığında nasıl size ‘Örgütün hakkını vereceğiz. Sizin sahada rahat çalışmanızı temin edeceğiz’ demiştik. CHP Genel Merkezi tüm iş ve işlemlerinde akılcıl yöntemlerle son derece etkin ancak tasarruflu bir bütçe yönetimi yapıyor. Artanı da örgütümüzle paylaşıyor. Biliyoruz ki iktidara yürürken örgütümüzün hiçbir eksiğinin olmaması lazım. Bu konuda da üzerimize düşeni yapmaya devam ediyoruz.”
"Demokratik Dijital Katılım konusunda liderlik size düşüyor”
Genel Başkan Yardımcısı Pınar Uzun Okakın’ın dün yaptığı “Demokratik Dijital Katılım” sunumuna değinen Özel, şunları söyledi:
“Artık bunun test aşamasından ya da geçici bir süreçten çıkıp partinin her an birlikte yönetildiği bir sürate, esnekliğe kavuşması lazım. Onun için bizim size sıkça sorular sorup hızla yanıtlar almamız gerekiyor. Bu konuda bir sonraki adım çok kritik. Bunu bütün üyeye yayacak teknik altyapıya sahibiz. Yeter ki üyeyi Demokratik Dijital Katılıma, yani partisinin genel başkanının, il başkanının ya da ilçe başkanının partiyi yönetirken ona danıştığı sorulara hızlı cevap vereceği bir dijital okur-yazarlığa kavuşmasına ihtiyacımız var. Bu konuda liderlik size düşüyor.
"Nepotizm, yandaş kayırmacılığı AKP’nin; dürüst, şeffaf, namuslu belediyecilik CHP’nin işidir”
Yapılan tüm ölçümlerde, belediyelerimizin -çok istisnai örnekler hariç- seçildikleri güne göre toplumsal kabullerinin daha yukarıda olduğunu; illerde ise son milletvekili seçimlerine göre partinin kabulünün çok ileride olduğunu ve belediye başkanlığı seçimindeki başarının partinin oyuna evrilmiş ya da evrilmekte olduğunu büyük bir memnuniyetle görüyoruz. Her ne kadar çeşitli yerlerden örgütümüzü karıştırmak için belediye başkanlarımız hakkında çeşitli dezenformasyonlar yapılsa da zaman zaman ufak tefek hatalar oluyor. Bugün için CHP’nin utanacağı hiçbir yöneticisinin izah edilmemiş hiçbir atamanın olmadığını büyük bir memnuniyetle göğsüm kabara kabara, kameraların içine baka baka, iktidar medyasına netlikle söylüyorum: CHP’nin ‘Böyle olmak zorunda değil’ dediği bir süreci bütün Türkiye’ye gösterdik. Nepotizm, akraba kayırmacılığı, yandaş kayırmacılığı AKP’nin işidir. Dürüst, şeffaf, namuslu belediyecilik CHP’nin işidir.”
"CHP’de ‘Biz yaptık, oldu’ olmayacak. Örgüt ne istiyorsa o olacak”
5-8 Eylül’de düzenlenen “İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı” başlıklı tüzük kurultayına değinen Özel, şunları söyledi:
“O günden sonra toplantının öncesinde, sırasında yapılan spekülasyonların tamamının durduğunu görüyoruz. Tam bir mutabakatla partiyi nasıl yöneteceğimize karar vermiş durumdayız. Buradan 81 il başkanımızın gözünün içine bakarak şunu söyleyeyim: Hani diyorlar ya tüzük esnetilebilir, kötüye kullanılabilir. Her yazılı metinde mümkündür. Mevcut Anayasa’yı çiğneyen, uymayan otoriter liderlerin ülkelerine ne yaptığını izlemekle meşgulüz. Bir tanesi de Türkiye. Ama sizin rızanızın olmadığı, yaparken o niyetle yapmadığınız hiçbir maddeden başka bir anlam çıkarılmayacak. Sizin üzerinde mutabakata vardığınız milletvekili aday belirleme yöntemi, o ile özel ön seçim yönetmeliği olarak partinin kayıtlarına geçecek. CHP’de ‘Biz yaptık, oldu’ olmayacak. Örgüt ne istiyorsa o olacak, bu bize başarıyı getirecek. Örgüt sözü kullanacak, yetkiyi kullanacak, kararı verecek.”
"Nifak tohumu saçan kötü niyetliler kim olursa olsun onları deşifre etmek boynumuzun borcudur”
Tüzük kurultayının ardından başlayan parti programı çalışmalarına değinen Özel, şöyle konuştu:
“CHP, bundan sonraki altı-sekiz aylık sürede sürekli sahada, sürekli konuşan, sürekli çalışan, sürekli araştıran ve iktidara hazırlanan çizgisini dosta göstermeli, düşman olana da dertlenmek düşmelidir. Parti içindeki tartışmaları zaten hep birlikte kenara bıraktık. Bunların çok önemli kısmı da ‘Biz dışarıdan saldırdığımızda kenetleniyorlar. Bizim 105 yıllık partiye dışarıdan saldırarak gücümüz yetmez. Kenan Evren’in yetmemiş, suikast kuruşunu sıkmışlar yetmemiş. CHP’yi bitirirse içeriden bitirirler. CHP birbirine düşerse ben iktidarımı devam ettiririm’ veya ‘Biz işimize gelen iktidarı Türkiye’de devam ettiririz’ diyenler, partinin içine nifak sokmak için maddi, manevi her imkanı seferber ediyorlar, fazlasını edecekler. İşte burada örgüt iradesine ihtiyaç var. Nifak tohumu saçan kötü niyetliler kim olursa olsun, onları deşifre etmekten, cezalandırmaktan ve bu partili olmayan, partili gibi davranan birtakım kişilerin bu partiye yaptıkları kötülüğe izin vermemek de boynumuzun borcudur. Adam bir önceki seçimde yok, başka bir ittifakı desteklemiş, şimdi gelmiş, CHP’li olmuş, Twitter’dan bana saldırıyor, partiye saldırıyor, hattı zatında memleketin geleceğine saldırıyor. Onların da alnını karışlamak hepimizin boynunun borcudur.
Bu parti, eski sağcıların sosyal medya operasyonlarıyla veya bizden görünen birtakım kişileri televizyonlara çıkarıp orada partinin içini karıştıracak konuları gündeme alanlarla bu partinin gerçek evlatlarını bugüne kadar hep ayırdı, bundan sonra da ayırmayı bilir. Bizi iktidara götürecek süreç milletin gerçek sorunlarını konuştuğumuz ve seçmenle aramızdaki iletişimi kesecek kutuplaştırma enstrümanlarını işlevsizleştirdiğimiz sürece başardık, yine başaracağız. CHP 31 Mart ruhuyla iktidara yürümektedir, iktidar olacaktır. Buna içeriden, dışarıdan hiç kimse engel olamayacaktır.”
"Ben anketlerdeki durumunu toparlayacak sanıyordum, meğer hepimizden para toparlayacakmış”
Gündemdeki Savunma Sanayii ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin konuşan Özel, şunları söyledi:
“Birileri bunu, ‘Tehlike büyük, İsrail saldıracakmış para lazım. Böyle günde yoksulluğa dertlenmek, işsizliğe isyan etmek olmaz. Kurtuluş Savaşı’nda bir çuval bulgurunun yarısını vermiş insanlar böyle günde orduya destek olmak lazım’ diye pazarlamaya çalışabilirler. Çok dikkatli olalım. Meselenin özü şudur: CHP, savunma sanayine önem veren, desteklenmesi gerektiğini savunan ama burada particilik, ayrımcılık, kayırmacılık birilerini bir kenarda bırakıp rekabetçi bir ortam olması imkanı varken bir tarafa yönelmecilikleri yanlışlıkla ama bu ülkenin özellikel TSK mensuplarının da içinde bulunduğu ciddi projelerle savunma sanayii meselesini önemseyen, buraya kaynak aktarılmasına itiraz etmeyen bir anlayışı var. Ama şimdi başka bir oyunla karşı karşıyayız. 1 Ekim’de, Erdoğan çıktı, Meclis kürsüsünde dedi ki ‘İsrail’in bir sonraki hedefi biziz.’ Herkes şunu bilsin: Böyle bir tehlike yok. Ben düşünüyordum ki Türkiye'nin gerçek sorunlarının önüne geçip güvenlik kaygısına gündemi çekmek istiyor. Ben anketlerdeki durumunu toparlayacak sanıyordum, meğer hepimizden para toparlayacakmış.
"Alışveriş yapma olasılığından vergi alıyor”
Çıktılar, 12 maddelik bir kanun teklifi verdiler. 22 yıldır ülkeyi yönetiyorlar. Savunma sanayi orada, hep çok güçlü olduğuyla övünüyorlar. İsrail’in saldıracağını 1 Ekim günü idrak ediyorlar, 7 Ekim günü de bu kanun teklifini veriyorlar. Hepimizden 70 milyar TL toplayacaklarmış bir yılda, İsrail’e karşı güçlenelim diye. Buradan Türkiye'deki tüm basın mensuplarının, tüm siyasilerin hafızalarını tazelemek isterim: Savunma sanayii fonunda 3 milyar lira para vardı. 10 Ocak 2017’de bu parayı karşılıksız ve geri dönüşümsüz olarak Varlık Fonu’na devrettiler. Çok net bir şey söylüyorum: 2017’de bu ülkeyi yöneten sizler, savunma sanayiinin birikmiş parasını boşaltıp, ikinci başkanı damat olan Varlık Fonu’na verdiniz. 100 bin lira limiti olan kredi kartlarından 750 lira... Türkiye’deki kredi kartlarını yüzde 50’si bu kapsama giriyor. Alışveriş yapma olasılığından vergi alıyor.
"Bu ülkede bir saldırı olursa iş Tayyip Bey’ kalmaz”
Buradan vatandaşlarımıza şunu söylüyorum: ‘İsrail bize saldıracak’ korkusunun temeli yoktur, inanmayın. İki amaç var. Bir: Gündemi dağıtıp yoksulluğu konuşturmamak. ‘Cambaza bak’ deyip cepten parayı çekmek. Bugün olmayan bir tehdidi, varmış gibi gösterenlerin yarın olmadık tansiyonlara, olmadık çatışma umutlarına iktidarlarını bel bağlamamaları için bugün bu söylemlere yüz vermemek lazımdır. O yüzden kimse korkmasın, eğer bir gün bu ülke Çanakkale'de olduğu gibi emperyalistlerce saldırı ya da Anadolu işgalinde olduğu gibi yedi ordu tarafından işgal, ya da Kıbrıs’ta olduğu gibi masum sivillere mezalim olursa iş ne Tayyip Bey’e ne onun yandaşlarına kalmaz. O zaman İnönü'de, Anafartalar'da, Kıbrıs'ta kefensiz yatanların torunları yine gelirler, bu memleketi kurtarırlar.
"Tüm faillerin aramızda dolaşmasının sebebi Bahçeli ile Erdoğan'ın yarattıkları cezasızlık kültürüdür”
Türkiye istismarlarla, acılarla, kadın cinayetleriyle, çocuk cinayetleriyle her geçen gün sarsılıyor. Tayyip Bey, seçimden önce verdiği hiçbir sözü tutmuyor. Bir kişiye verdiği sözü tutuyor. HÜDA PAR’ın Genel Başkanına. Ona söz verdi diye, İstanbul Sözleşmesi’nden çıktılar. Devletin desteğini milletin arkasından çektiler. O yüzden cezasızlık kültürü var. Şimdi çıkmış diyorlar ki ‘Cezasızlık kültürünün egemen olmasına izin veremeyiz.’ Bu cezasızlık kültürünü kim çıkardı? Bu varsa bu kültürün iki müsebbibi var. Bunlardan birisi savcı gibi talep eden Sayın Bahçeli. Her türden kriminal tipi görüyor, af talep ediyor. İkincisi de Bahçeli'nin talebini uygun görüp talimatı veren Erdoğan. Bugün cezasızlık kültürünün faili Bahçeli ile Erdoğan'dır. Tüm faillerin aramızda dolaşmasının sebebi Bahçeli ile Erdoğan'ın yarattıkları cezasızlık kültürüdür. Şimdi, ‘Yeni cezalar getirelim.’Gerekli olan, doğru olan her cezanın artırılmasının arkasındayız. ‘İyi hali kaldıralım.’ Dilinde tüy bitti kadın örgütlerinin. O günlerde dinlemeyenler, bugünlerde toplumsal tepkiyi görmüşleri sanki bu kanunları İnönü, Ecevit yapmış gibi, ‘Cezasızlık olmaz. Ağır ceza getirelim.’ Vardı zaten, sen indirdin.
"Demirel’in, Ecevit’in, Erbakan'ın, Abdullah Gül’ün tahammül ettiği radyoya bugün Erdoğan tahammül edemiyor”
Son olarak çok sesliliğe, çok renkliliğe tahammül edemeyen bu iktidarın maşası RTÜK, açık radyoyu geçtiğimiz aylarda kapatmaya kalkmıştı. Bu konuda yürütmeyi durdurma kararı alınmıştı. O kararın iptaliyle açık radyonun karasal yayınları sonlandırıldı. Nihai kararın olumlu yönde olacağını ümit ediyoruz. Buradaki yargı süreçlerini dikkatlice takip edeceğiz. Ama süreç şudur: Açık Radyo, 30 yıldır herkese açık, her fikri söyleyebiliyorsun. Bir ülkenin demokrasisi bununla ölçülür. Aslında Erdoğan iktidarı, kendi iktidarıyla çok uyumlu bir iş yapıyor. Tam da budur. Darbelerden çıkmış bir Türkiye'de insanların 1990’larda sesini duyurduğu, Demirel’in, Ecevit’in, Erbakan'ın tahammül ettiği, geçmişte Abdullah Gül’ün tahammül ettiği radyoya bugün Recep Tayyip Erdoğan tahammül edemiyor. Bu kadar basittir. Açık Radyo’nun yanındayız. Ama gençler görsün ki AK Parti'ye oy veren, vemreyi düşünen gençler görsün ki bu ülkeyi yönetenler her görüşe değer vermeyip bazı görüşlerden korkuyorlar. Şunu bilin ki iktidar geldiğinde öğrencilerin aldığı burs asgari ücretin dörtte biri, yani bugünkü parayla 4 bin 500 liraydı. Tayyip Bey size 2 bin lira veriyor gençler.
"Yapmaya çalıştıkları harcayacak para olmadığı için enflasyonun düşmesini sağlamaktır”
Önümüzdeki günlerde maaşlara zammı gerçekleşen değil, beklenti enflasyonuna göre yapıp çiftçiye yaptığını, emekliye ve işçiye de yapacak. Yapmaya çalıştıkları harcayacak para olmadığı için enflasyonun düşmesini sağlamaktır. Bizde harcayacak parayı kısınca, Tayyip Bey sana söylüyorum, çocuğun sütünden, bezinden, mamasından, ateş düşürücü şuruptan, boğazdan geçecek lokmadan, yemeği pişirecek tüpten kısılıyor. Ne çiftçiyi ne işçiyi ne emekliyi ne esnafı ezdirmeyiz.”